İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Vitrindekiler…

***Metinde yer alan görüşler yazar(lar)ına ait olup, HyeTert’in görüşlerini yansıtmak zorunda değildir.***
Cumhuriyet Kitap’tan, raflarda yerini alan çeşitli alanlardan yayımlanmış kitaplardan yetkin bir liste daha…

Rusya-Batı Çatışmasında Fener Rum Patrikhanesi / Deniz Berktay / Cumhuriyet Kitapları / 320 s.

ABD’de Joe Biden’ın başkan olmasıyla, ABD-Rusya gerilimi, tırmanmaya başladı. Ukrayna, Belarus gibi Doğu Avrupa ve eski Sovyet ülkelerindeki çalkantılar, ABD’yle Rusya arasındaki bu çatışmanın yansımaları. Fener Patrikhanesi, 1940’lardan bu yana, ABD’nin Rusya’ya karşı yürüttüğü bu mücadelenin dini ayağını oluşturuyor. Rusya ise, Moskova Patrikhanesi’ne destek veriyor. Konu, Türkiye’yi yakından ilgilendirdiği halde, ülkemizde bu konuda yeterli araştırma, yok. Deniz Berktay’ın kitabı, Fener Patrikhanesi’nin ortaya çıkışından başlayarak, son 80 yılda ABD’yle Fener arasındaki yoğun ilişkileri, Ortodoksluğun Doğu Avrupa halklarının milli kimliğinde oynadığı rolü ve Fener’le Moskova arasındaki en büyük çatışmanın neden Ukrayna’da patlak verdiğini ortaya koyuyor. ABD’nin Fener Patrikhanesi’ne “ekümeniklik” statüsü verilmesi konusunda Türkiye’ye neden bu kadar baskı yaptığı sorusuna da kapsamlı bir yanıt veriyor.

İki Satır İki Satırdır – Alev Ebüzziya’ya Mektuplar (1962-1976) / Edip Cansever / Yayına Haz. Habil Sağlam / Yapı Kredi Yay. / 304 s.

1962-76 yıllarında yazılmış 123 mektuptan oluşan kitapta sadece Alev Ebüzziya arşivindeki Edip Cansever mektupları yer alıyor, Ebüzziya’nın Cansever’e yazdığı mektuplarsa saklanmadığı için bulunmuyor. Kitapta Cansever’i Kapalıçarşı’daki dükkânın asma katında şiir yazarken, Sinematek salonunda film izlerken, Beyoğlu gecelerini beyaz kadehlerle parlatırken, Memet Fuat’ın Yeni Dergi’sine şiir verirken; ülkenin siyasal – toplumsal sorunlarıyla ilgilenirken, Şişli’deki evinde, Fenerbahçe dalyanındaki yazlığında dostlarını ağırlarken, Bebek’e taşındığı ilk günlerin izlenimlerini yazarken, Beyoğlu pasajlarından Boğaz’a çıkarken, göğe, denize bakarken görüyoruz. Cansever’in en üretken döneminde, Tragedyalar (1964), Çağrılmayan Yakup (1966), Kirli Ağustos (1970), Sonrası Kalır (1974), Ben Ruhi Bey Nasılım (1976) kitaplarının oluştuğu yıllarda yazılmış mektuplar modern şiirimizin bir büyük ustasının tutkulu iç dünyasını önümüze koyuyor.

Bir Kadın Bir Cinayet / Melih Esen Cengiz / Altın Kitaplar / 248 s.

1977 Mayıs’ı… İstanbul, 1 Mayıs katliamı sonrası gençlerin ölümleriyle sarsılırken Orient Ekspress, tarihinde son kez Sirkeci Garı’na gelir. İki gün sonra bir Orient Ekspress yolcusu Gülhane Parkı’nda ölü bulunurken bir başka yolcu, yaşlı Alman Gisela cinayet zanlısı olarak Sultanahmet Karakolu’nda gözaltına alınır. Günlerce masumiyetini haykırır Gisela. Onun mu acısı ve pişmanlığı büyüktür, kuruntu ve düşlerin sık sık yokladığı komiser Attila’nın mı yoksa gencecik bedenlerle dolup taşan morgun müdürü Taylan’ın mı? Sevgilisini çatışmalarda yitiren devrimci kız Ülkü’nün düşleri sona ermişti de; yaşama veda eden son Orient Ekspress yolcusu yaşlı adam akıbetini hak mı etmişti? Cinayetin ipuçlarını belki Tanzimat Fermanı’yla Türk aydınlanmasına ilk harcın konulduğu gizemli Gülhane Parkı saklıyordu, belki de 19’uncu yüzyılın askeri okulu, şimdinin İstanbul Morgu… ya da bizlere çok yabancı bir tarih!

Sadakat – Siirtli Bir Generalin Yaşam Serüveni / Mehmet Tevfik Bedük / Galeati Yay. / 272 s.

Emekli Tuğgeneral Mehmet Tevfik Bedük, Siirt’ten başlayarak generalliğe varan yaşam serüvenini akıcı bir dille kaleme alıyor. “Öğrencilik yıllarımda hiçe sayılmanın ne demek olduğunu bir ilkokul öğrencisi olarak kendi yöntemlerimle öğretmenlerime nasıl öğrettim? Katılış tarihi geçmesine rağmen Kuleli Askeri Lisesi sağlık muayenelerine nasıl kabul edildim? Bir sağlık çalışanı hayatımın akışını nasıl yönlendirdi? 14 yaşından itibaren asker ocağında olan ben, esasen bir ‘asker kaçağıymışım’… Generalliğe terfie engel olan cezam yüzbaşı rütbesinde nasıl bertaraf edildi? Meslek hayatımı şekillendiren komutanlarım hakkındaki düşüncelerim ve izlenimlerim neler?” sorularının yanıtlarını paylaşıyor. Kitapta sadece askerlik değil ilginç olay ve anılarla dopdolu, sanatla da yoğrulmuş sıcak bir yaşamın izleri de sürülüyor

Ekonomide Derin Göçük / Esfender Korkmaz / Asya Şafak Yay. / 271 s.

1994, 2000 ve 2001 ekonomik kriz yıllarının hemen ertesinde Türkiye bu krizlerden çıkmayı başarmıştır. 1980 darbesi ile de demokrasi krizi yaşanmıştı fakat sonrasında hırpalanmış olsa da demokrasiye dönülmüştür. Ayrıca, demokrasi krizi yanında ekonomik ve sosyal kriz devam etmemiştir. Bugün ise ülke her alanda siyasi iktidarın iktidarda kalabilmek için duvar gibi ördüğü sorunlardan kaynaklanan bir “derin göçük” içinde. Çalışma, ülkemizin küreselleşmenin tıkandığı bir konjonktür içindeki dünya ekonomisindeki gelişmelerden bugünkü iktidarın yanlışları ile payına düşeni fazlasıyla nasıl aldığını irdeliyor. Eğitimde sosyal faydanın umursanmadığı, ideolojinin öne çıktığı, devletin kurumsal yapısının tahrip edilip dışlandığı, demokrasi ve hukuk altyapısının olmadığı, kaynakların çarçur edildiği ve gelir dağılımının toplum vicdanını rahatsız edecek boyutlarda bozulduğu bir ülkede yalnızca büyümenin, refah ve huzur getirmeyeceğini somut verilerle ortaya koyuyor.

Eddy’nin Sonu / Édouard Louis / Çev. Ayberk Erkay / Can Yay. / 168 s.

1990’ların sonunda, Kuzey Fransa’daki yoksul bir kasabada, işsizlik, alkolizm, ırkçılık ve homofobiyle iç içe büyüyen Eddy Bellegueule’ün tek istediği ailesinin, arkadaşlarının ve kasabalıların gözünde bir delikanlı olmaktır çünkü burada oğlan çocuklarından, kasabadaki yaşam tarzının ürünü olan bir erkeklik tipine uymaları beklenir. Fakat kendini çocukluğundan beri farklı hisseden Eddy, her geçen gün etrafındakiler için daha fazla sorun sayılacaktır. Yirmiden fazla dile çevrilen, toplumsal eşitsizlik, cinsellik ve şiddet üzerine tartışmalara yol açan Eddy’nin Sonu dokunaklı, evrensel bir çocukluk ve büyüme hikâyesi. Aynı zamanda cinsel uyanışa ve eril zorbalığa ilişkin çarpıcı bir metin.

Yok Çünkü Telafisi / Zeynep Göğüş / Everest Yay. / 286 s.

Brüksel bitpazarında bir tezgâhta, üzerinde saksı izi olan, cilasız, eski bir sehpa. Gazeteci Murat Bora’nın hayatı, satın aldığı bu mobilyanın Abülhamit’in yaptığı bir tıraş sehpası olduğunu öğrenmesiyle değişir. Vaktiyle Pera’da müzayedeye çıkmış bu kıymetli eser nasıl olup da Brüksel’e gelmiş, bitpazarına düşmüştür? Sehpanın hikâyesini araştırmaya başlayan Murat, kendini bir keşif serüveninin içinde bulur: Tarihin karanlığına gömülmüş karmaşık aile ilişkileri, polisiye bir vaka, bizzat kendi geçmişi ve sonunda tutkulu bir aşk! İlk romanı Işık Ülkesinden ile Yunus Nadi Roman Ödülü’nü kazanan Zeynep Göğüş Yok Çünkü Telafisi ile roman yolculuğuna devam ediyor.

Leyla / Nur Yazgan / Sia Kitap / 120 s.

Bütün şehri bir anda saran ve ancak birkaç seçilmiş kişiye bulaşamayan gizemli bir hastalık, herkesin birbirine kuşkuyla baktığı bir toplum, sırlar içinde doğan ve bir depremle kaderi değişen bir çocuk, vesveseli kişiliğiyle kendi kabuğuna çekilen bir Sultan, saray müzevirleri, Hakikat Ağacı’ndan beslenmiş, kelimelerin sırrına ermiş bir kız ve sıra dışı bir sevda hikâyesi… Nur Yazgan’dan iç içe geçmiş öykülerle okuru bilinmedik dünyalarda dolaştırdığı, İstanbul’un geçmiş dönemlerinde geçen masalsı bir anlatı.

Orman Sakinleri / Thomas Hardy / Çev. Taciser Belge / İletişim Yay. / 442 s.

Bir orman köyu¨nde yaşayan Grace Melbury, ona ilgi duyan fakir ve eğitimsiz Giles Winterborne yerine babasının baskısıyla doktor Edred Fitzpiers ile evlenmeyi seçer. Ne var ki, kırsal yaşamın âdetlerine ayak uydurmakta zorlanan Fitzpiers, bir su¨re sonra karısına ihanet edip Felice Charmond ile flört etmeye başlar. Köydeki sosyal hayatın dengesini bozan bu kaçamak doğanın bazı karakterleri ödu¨llendirdiği, bazılarını ise cezalandırdığı bir olaylar zincirini tetikler. Orman Sakinleri, usta İngiliz yazar Thomas Hardy’nin kozmik du¨zenin doğadaki yansımalarını ve insan ilişkilerine etkilerini konu eden; evlilik, ihanet, hastalık ve ölu¨m temalarını doğaya özgu¨ unutulmaz sesler, göru¨ntu¨ler ve renklerle bezeyen, benzersiz bir kır romanı.

Aşk ve Darbe / Nihan Ertem / Atayurt Yay. / 312 s.

Romanında aşk ve gerçek kavramlarını sorgulayor Nihan Ertem. Aşk ve gerçeklerden bu kadar korkmamamız gerektiğini vurgulayarak “Gerçekler olmasaydı hayal kuramazdık” dedirtiyor. “Bazen en iyisi hayallerin sonsuzluğuna dalarak ‘zamanın ötesine’ geçmektir.” Vargısını paylaşıyor.


Cumhuriyet Gazetesi

Yorumlar kapatıldı.