1936 yılında Beyrut’ta doğan. Ayşe Nana da hem oyunculuk hem de dansçılık yapan sanatçılar arasında yer alır. Ayşe Nana Türkiye’de Hermin Aslanoğlu ya da Nana Aslanoğlu olarak da bilinir. 1984 yılına kadar Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan Ayşe Nana’nın babası Fransız, annesi İstanbul Ermenisi’dir.
15 yaşındayken bir güzellik yarışmasında Boğaziçi güzeli seçilir. 1954’te Kervansaray Gazinosunda sahnede dans etmek için başvurur. Karşısında dans ettiği, Nana’yı sahnede dans ederken ilk gören ve çok etkilenen Gazinonun Şovmeni ve Direktörü Orhan Boran o anı anılarında şöyle anlatır:
“Müziğin ilk mezürleriyle sırtındaki pelerini atıverdi. Aynı anda servis kapısının önünde bir şangırtı koptu. Komi bir tepsi bardağı düşürmüştü herhalde. Onu azarlayamazdım, çünkü aynı anda ben de dudağımdaki sigaramı kucağıma düşürmüştüm. Nana pistte sansürle bantlanacak yerlerinde üç beş şifon parçasıyla çırılçıplak dans ediyordu.”(1)
Fakat Nana Kervansaray’da değil, rakip kulüpte iş bulur ve ondan sonra kimse onu tutamaz. Şöhreti dilden dile yayılır, çıktığı bütün kulüpler dolar, gazetelerde boy boy resimleri çıkmaya başlar.. Zaten bundan sonra da gözü Türkiye’yi görmez olur.
Ama asıl şöhreti, 5 Kasım 1958’de Roma’da Rugantino adında bir gece kulübündeki partideki üstünü çıkartarak yaptığı çıplak dansıyla kazanır. Hem İtalya’da hem de Türkiye’de gündem olur. Partinin konukları arasında ünlü isimler vardır; Tyrone Power (Rornina Power’in babası), Elsa Martinelli, Linda Christian, Anna Maria Mussolini, Federico Fellini ve Anita Ekberg bunlardan bazılarıdır. Ayşe Nana’nın o geceki dansı, İtalyan sinemasının başyapıtlarından, Yönetmen Fellini’nin kült filmi Tatlı Hayat’a (Dolce Vita) ilham kaynağı olur.
O gece yaşananları Ümit Bayazoğlu yazısında şöyle anlatır: “İnce belli, beyaz tenli, karakaşlı, kıvrak bir kadın yalın ayak sahneye fırlayıp, ‘Halı serin, halı, dans edeceğim’ diye çığlık çığlığa bağırıyor; kara saçlarını sağa sola, öne arkaya kamçı gibi sallıyor. Partideki herkes avuç içi kadar küçük pistin etrafında toplanmış, tempo tutuyor. Bu sırada ve ön saflarda yer tutmuş Roma İmparatorluk sülalesinden Prens Hercolani ceketini çıkararak piste fırlatıyor. Diğer centilmenler ondan aşağı kalır mı? Onlar da ceketlerini sahneye atıyorlar. Kimin davet ettiği meçhul dansöz ipek astar üzerinde oynuyor. Hatta Anita Ekberg de bir ara ona katılıyor. O gece ‘milyarder ceketleri’ üzerinde oryantalle kalmayıp striptiz de yapan bu dansöz anlı şanlı Ayşe Nana’dan başkası değildi. Davetin yankıları haftalık L’Espresso dergisinde çıkan Nana’nın ‘üstsüz’ fotoğraflarıyla arşa çıktı.”(2)
Nana’nın partideki üstsüz fotoğrafları haftalık L’Espresso dergisinde yayımlanır, katoliklerin tepkisini çeker. “İzinsiz çalışmak ve müstehcen gösteri yapmak” gerekçesiyle gözaltına alınan Nana, adı öğrenilemeyen bir milyarderin kefaletini ödemesiyle sınır dışı edilmekten kurtulur, ardından Gazeteci Saro Balsamo ile nişanlanır. 1970’lerde ise Yönetmen, Senarist ve Gazeteci Sergio Pastore ile evlenir. Ayşe Nana, 1950’lerden 1980’e kadar İstanbul, Roma ve Paris’te dansözlük yapar, ’80’lerden sonra tiyatrolar ve dans okulları açar.
1984 yılında ASALA örgütüne yardım ettiği gerekçesi ile T.C. vatandaşlığından çıkartılır. İtalya’da bir döneme damgasını vuran Dansöz Ayşe Nana 29 Ocak 2014 tarihinde bir süredir tedavi gördüğü kanser hastalığı nedeniyle sessiz sedasız bir klinikte hayatını kaybeder.
Nana, 1984 yılında kendisiyle röportaj yapan Reha Erus’a ‘‘Vatansızlar’’ diye bir kitap yazdığını söylemiş ve sonrasında ise tamamen inzivaya çekilmiştir.
Danslarıyla ve oyuncu olarak 9 filmde rol alan Ayşe Nana ile ilgili detaylı bilgiyi ilk kez Ümit Bayazoğlu’nun daha sonra Ümit Bayazoglu’nun “Uzun İnce Yolcular” adlı kitabında da yer alan yazısından öğrenmiştim.
“1952’de Mısır Kralı Faruk’un sarayına davet edilmiş, Avrupa sosyetesinden kimileri için düzenlenen garden partide dans etmişti.” (a.g.y.)
Daha sonra 2011 yılında Heyamola Yayınları’ndan “çıkan “Pendikli Yıllar, Sine-Masal Anılar” adlı kitabımı hazırlarken tanıyıp sohbet ettiğim sinema ve müzik insanı Baki Çallıoğlu anlatmıştı tanıdığı ve anıları olan Ayşe Nana’yı.
“Dansöz Nana vardı, çok severdim onu. Asıl adı Nana Aslanoğlu’ydu. Babası Fransız, annesi İstanbul Ermenisi. Dame de Sion’da okumuştu. Fransızcası iyiydi. Nuri Akıncı’nın 1952 yılında yönettiği, benim de başrolünü oynadığım Aşk Besteleri filminde oynattılar. O zaman 16 yaşındaydı. Sonra arkadaş olduk, kardeş gibi sevdik birbirimizi. Sonra bu hasta oldu, Ayhan Işık’a âşık olmuştu, kan kusuyordu. Taksim’den Elmadağ’a giderken, Talimhane tarafında, bir apartmanın üst katında oturuyordu. Gün aşırı oraya gider, çalar söylerdim. Onu ben iyileştirdim, yaşattım. Sonra Nana ‘buralar bana dar geliyor’ dedi ve İtalya’ya gitti.
Ben de bir gün Behlül Dal ile İtalya’ya, Roma’ya gitmiştim. Adresi, telefonu vardı bende, Nana’yı buldum. Kapıyı annesi açtı, Beni görünce şaşırdı, inanamadı. İçeriye, ‘Nana bak kim geldi?’ diye seslendi. Nana, Roma’da bir gazeteci ile evlenmişti. Zenginlerin gittiği bir gece kulübünde sahneye çıkıyor, dans edip şarkı söylüyormuş. Bir gece ‘Soyun’ diye bağırıp striptiz yapmasını istemişler. ‘Ceketlerinizi serin, soyunup üstünde dans edeceğim’ demiş. Bu haber olarak basında da çıkmış, buralarda da duyulmuştu. Dertleştik, ağladı. O gece onda kaldık, sohbet ettik. Bana, ‘Bak Baki ‘ dedi, ‘Sen de buralara gelsene! Türkiye’de yüz tane şarkı yaparsın, ünlü olursun belki, yüz kişiyi de ünlü yaparsın fakat paran olmaz, evin, araban olmaz. Burada bir şarkıyla bile ünlü olsan paran olur, villan olur, araban olur, olur oğlu olur. Burada paralı adam olursun!’ dedi.” (2010 yılında Pendik’teki evinde yaptığımız söyleşiden) (3)
“Her şarkıda bir hatıra vardır. Oturup, ‘Ben bir şarkı yazayım’ demekle olmuyor. Yazarsın ruhu olmaz, duygu olması gerekiyor” diyen Baki Bey, seksen yıllık ömrüne çok şey sığdıran, sanatın birçok alanında ürünler vermiş gerçek bir sanat insanıydı.
(1) Orhan Boran / Leyleğin Ömrü. Aktaran Ümit Bayazoğlu. Uzun, ince Yolcular, Ümit Bayazoğlu. Yapı Kredi Yayınları – 2101Reklam
(2) Ümit Bayazoğlu. Uzun, ince Yolcular, Ümit Bayazoğlu. Yapı Kredi Yayınları – 2101
(3) Mesut Kara, Pendik’li Yıllar, Sine-Masal Anıları, Heyamola Yayınları. 2011
İlk yorum yapan siz olun