İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

LGBTİ+ konusunda neyi yanlış anlıyoruz?

***Metinde yer alan görüşler yazar(lar)ına ait olup, HyeTert’in görüşlerini yansıtmak zorunda değildir.***
LGBTİ+ bireylerin yaşam koşullarını ve önemli kavramları sosyal hizmet uzmanı Yunus Kara Cumhuriyet.com.tr’ye anlattı.Onur haftası etkinliklerinin gerçekleştiği bugünlerde LGBTİ+ bireyler birçok hak ihlaline maruz bırakılıyor. Her geçen yıl bir önceki yıla göre işlenen nefret suçları yükselmektedir ve bu önemli konuda ciddi ön yargılar bulunuyor. LGBTİ+ bireylerin koşullarını ve mevcut sınırlamaları sosyal hizmet uzmanı Yunus Kara Cumhuriyet.com.tr’ye anlattı.

‘BU BEDENLE ÖZDEŞLEŞEMİYORUM’

Öncelikle bizlere atanmış cinsiyetten bahsedebilir misiniz?

‘Toplumumuzda cinsiyet meselesine baktığınızda, ikili cinsiyet sisteminin hakim olduğunu görüyoruz. Toplumda kabul gören sadece erkek ya da kadın cinsiyetleri mevcut. Erkek ya da kadın olma ikiliği, diğer tüm cinsiyetleri arkaplana atıyor ya da görünmez kılıyor. Atanmış cinsiyetten kastımız doğumda ya da öncesinde dış genital özelliklere bakılarak kişilere herhangi bir cinsiyetin atanmasından bahsediyoruz. Bu atanma noktasında önceden belirlenen birçok varsayım da var. Bu varsayımlar da beraberinde toplumsal cinsiyet rollerini getiriyor. Tıp otoreitelerinin herhangi bir cinsiyeti atamasından dolayı biz atanmış cinsiyet diyoruz. Kişi, bu gelişmelere bakmaksızın kendi cinsiyetini farklı bir şekilde beyan edebilir.’

Bazı interseks bireylerin yaşadıkları hak ihlallerinin haberlerini görüyoruz. Doğumdan sonra ailenin veya doktorların kişinin bedensel bütünlüğüne zarar verip tek bir atanmış cinsiyeti (!) olması için yapılan müdahaleler var. Bunu nasıl karşılıyorsunuz?

‘Evet ben böyle vakalarla sosyal hizmet uzmanı olarak karşılaşıyorum. İnterseks çocukların aileleri geliyor ve ”bize doktorlar şunları söyledi, ileride hasta olacağını belirttiler” gibi cümleler söylüyorlar. Doktorların böyle söylemesi ‘erkek ya da kadın’ olsun ya da ‘arada’ olmasın gibi davranışları olduğu için bize sürekli aileler geliyor. Bizler de elimizden geldiğince bu durumun doğru taraflarını anlatmaya çalışıyoruz.’

Cinsiyet kimliği nedir?

‘Cnsiyet kimliği dediğimiz konu, kişilerin kendilerini ait hissettiği ve özdeşim kurdukları ve beyan ettikleri cinsiyetleri aslında. Cinsiyet kimliğinin dışarıdan gözlemlenebilmesi ya da dış görünüşlerden ve birtakım davranışlardan anlaşılması mümkün değil. Cinsiyet kimliği dediğimiz konu sadece bedenle ilgili bir durum değil. Cinsel organlara bakarak kişinin cinsiyet kimliğini belirleyemezsiniz. Bu psikoljik bir durum ve kişinin kendini ait hissetmesi gerekiyor. Beyin, ruh ve kalp üçgeninde kişinin kendini beyan ettiği bir durumdur cinsiyet kimliği. Dolayısıyla kişilerin kendi bedenleri üzerinde bir hakkının olduğunu da açıklıyoruz bu terimle. ”Kendimi bu bedene ait hissediyorum.” ”Bu bedenle özdeşleşemiyorum.” demek, kişinin kendi bedenleri üzerindeki hakkını ifade etmesidir.’

‘HER BİREY BİRİCİKTİR’

Peki cinsel yönelim nedir? Aralarındaki farkı anlatır mısınız?

‘Evet bir fark mevcut fakat bazen kavramlar karışabiliyor. Mesela trans bir cinsiyet kimliğidir. Cinsel yönelim, kişinin duygusal, romantik ya da cinsel çekim durumlarında kimden hoşlandığı ile ilgilidir. Kısacası, benim kendimi ait hissettiğim cinsiyeti kadın olarak beyan etmem cinsiyet kimliği ile ilgilidir. Kadınlardan hoşlandığımı belirtmem ise cinsel yönelimim ile ilgilidir.’

Peki bunu sınırlandırabilir miyiz? Örneğin, ben X cinsiyet kimliğine sahibim ve Y cinsel yönelimindeyim. Bu ileride daha karmaşık veya farklı bir hale gelebilir mi?

‘Evet bu kapıyı her zaman açık bırakmak gerekebilir. Yapılan en büyük hatalar da bu sınırlamalardan kaynaklanıyor. ‘Bir kişinin cinsel yönelimi budur, sonuna kadar böyle devam etsin.’ demek, kişinin kendisini ileride farklı bir şekilde beyan etmesini engelliyor. Bu terimler akışkan olabilir. Kesin ve net kavramlar olmayabilirler kişi açısından. Çünkü her birey biriciktir ve birbirinden farklıdır. Bireyler kendileri karar verebilirler.’

Çevremden de gözlemlediğim kadarıyla etrafta cinsel yönelimler konusunda sürekli ‘tercih’ kelimesi kullanılıyor. Bunların sebebi nedir?

‘Bunun özellikle ısrarlı bir şekilde yapılmasının bir nedeni olduğunu düşünüyorum. ‘Kişinin, kimden hoşlandığı dönüştürülebilir, tedavi edilebilir’ fikrinin temelinin atıldığını düşünüyorum. Siz, herhangi bir kimliği ya da yönelimi tercih edilebilir konuma getirerek, bir kişiye ‘eğer tercih edebiliyorsan heteroseksüelliği tercih et’ düşüncesi ile yaklaşılıyor.’

‘TEDAVİLİK BİR DURUM SÖZ KONUSU DEĞİL’

Bazı ülkeler tedavi merkezi gibi kurumlar bile açmak için çalışmalar yapıyor. Psikologlardan da etik dışı cevaplar verildiğini duyuyoruz. Bunların nedeni nedir?

‘Bunu bizler de çok fazla duyuyoruz. ‘Tedavi ediyorum’ diyerek insanları ve aileleri kandıran kişileri biz elimizden geldiğince ifşalıyoruz. Psikiyatrist veya psikolog ünvanlarını kullanarak ve insanlardan yüksek ücretler alarak bu ‘tedaviyi’ yaptıklarını söylüyorlar. Bu ‘dönüşüm terapilerinin’ temelinde kişilerin cinselliğini sınırlama ya da en aza indirme amacı var. Böyle bir imkan kesinlikle söz konusu değil ve böyle bir ispat, örnek vaka da yok. Şok tedavileri, elektrik tedavileri, hormon tedavileri uygulanıyor bu kişilere. LGBTİ+ bireylerin psikolojik tedavilerinde yaşadıkları zorlu sürecin bu kişilerin cinsiyet kimliklerinden veya cinsel yönelimlerinden kaynaklanıyormuş gibi davranılıyor fakat burada yaşanılan sorun LGBTİ+ bireylere başkalarının verdiği rahatsızlıktan dolayı terapi sürecini başlatmak zorunda kalıyorlar.’

Bize LGBTQİA+ kavramının açılımını anlatır mısınız ve harflerin sonundaki artı işaretinin sebebi nedir?

‘Bu harfler lezbiyen, gey, biseksüel, trans, queer, interseks ve aseksüel kimlikleri temsil etmektedir. Q harfi hem queer bireyler hem de questioning kelimesinden gelmektedir. Bu kelime de hala kimliğini ve yönelimini sorgulayan, sorgulamaya devam eden bireyleri temsil etmektedir. Aseksüel kavramından bahsedecek olursam, toplumumuzda bir bireyin herhangi birine cinsel bir çekim duymak zorunda olması bekleniyor. Bu bir ayrımcılık ideolojisidir. Sanki herkesin bir başkasına yönelik bir cinsellik hissetmesi gerekiyormuş gibi algılanıyor. Bazı bireyler hissetmeyebiliyorlar ve aseksüel kimliklerinde oluyorlar. Kavramlardan bahsediyoruz ama bu çatının altında çok daha fazla kimlik ve kavram var. Trans dediğimiz birey, sadece trans erkek veya kadın demek değil. Bu kavramları ya da yönelimleri düşünürken her seferinde kendimizi güncellememiz gerekiyor. Bazen kavramlar yeterli gelmiyor, deneyimler şekilleniyor, herkesin kendi biricik tecrübeleri oluyor. Bu nedenle terimin yanına artı işareti ekleniyor.’

Peki temelde neden farklı kimliklere ve yönelimlere karşı bir ayrımcılık olduğunu düşünüyorsunuz?

‘Bu ayrımcılıkların altında yatan sebeplerin çok karmaşık ve fazla olduğunu düşünüyorum. O kadar kompleks bir düzlem ki bu, saatlerce tartışmamız gerekir. Muhafazakar bir toplum yapısının neden olduğunu ve sadece bizim ülkemizde değil birçok yerde bu ayrımcılığı yarattığını düşünüyorum. Bu muhafakarlık kelimesinden kastım da bir düşünceyi savunma ve o düşünceyi tutma durumu. Muhafazakarlaşma, beraberinde farklı olana herhangi bir alan açmama, farklı olanla ilişki kuramamayı getiriyor. LGBTİ+ bireylere duyulan fobinin üzerine çok düşünmüyoruz. ‘Ben kimin hakkında ne düşünüyorum ? Hangi duygularım var ve kimlerle iletişim kurabiliyorum?’ sorularını düşünmüyoruz artık. Belli grupların, özellikle LGBTİ+ bireylerin tek tipleştirilip belli bir kutuba itildiğini görüyoruz. Bireylerin ihtiyaçlarını, maruz bırakıldıkları hak ihlallerini ve şiddetleri görmezden geliyoruz. Bu kutuplaşmanın üzerine de düşünmüyoruz.

Ben, kişisel olarak, herhangi bir kültürde veya inançta herhangi bir kişinin yaşam hakkının ihlal edilebileceğini kesinlikle düşünmüyorum. Bunun biraz daha sorgulanması, tartışılması gerekiyor. Bir diğer önemli nokta da iletişimsizlik. Her kesim arasında bir iletişimsizlik ve karşılaşamama durumu var. Karşılaşmama hali de diyebiliriz. LGBTİ+ bir bireyle sohbet edebilmek, karşılaşmak, ilişki kurabilmek bence çok önemli. Fakat karşılaşmama hali olduğunda bir kimliği anlayamıyorsunuz ve bu durum da beraberinde empati yapamamayı, nefret söylemlerini getiriyor. Diğer bir nokta da kendimizi gerçekleştirememe noktası. Birisi yanımıza gelsin ve anlatsın istiyoruz. Bizim kendimizi güncellememiz ve tanımamız gerekiyor. Ayrımcılığın bir diğer büyük sebebinin de bu politik iklim olduğunu düşünüyorum. Bu zamana kadar özellikle toplumumuzda gücü elinde bulunduran faktörlerin, kendi iktidarlarını devam ettirmek için, azınlıktaki grupları ötekileştirdiler, marjinalleştirdiler ve tek tipleştirdiler. Bu davranış da LGBTİ+ bireylere belirli sıfatların söylenmesine, dışlanmasına neden oldu. Toplumun yansıması olan bir çeşitlilik de bu nedenle görünmez bir hale geldi.’

Bazı röportajları izlediğimde ebeveynlerin ‘LGBTİ+ birey bit çocuğunuz olsa ne yapardınız?’ sorusuna ‘öldürürdüm, tedavi ettirirdim, evlatlıktan reddederdim’ gibi yanıtlar verdiklerini gördüm. Ebeveynlerin bu kadar sert dönüşler vermelerine ne sebep oldu sizce? Milli eğitimin politikalarının ve medya dilinin buna neden olduğunu düşünüyor musunuz?

‘Bu ayrımcılığa neden olan davranışların neredeyse hepsi politik figürlerin ürettiği ‘sapkınlık’ ‘anormal’ söylemlerinden gelmektedir. O toplumda yaşayan ve bu politik figürleri dinleyen aileler, insanlar ister istemez böyle düşünmeye meyilli olabilirler. Dolayısıyla LGBTİ+ çocuğu olan veya olduğundan şüphelenen ebeveynler de ‘bu çocuğu tedavi ettirmeliyim’ gibi düşünebilir. Toplumun ön yargıları da burada önemli. ‘Ben komşuma, insanlara ne diyeceğim’ gibi bir endişe oluşuyor. Herkesin heteroseksüel olduğu varsayımı ile hareket edilen durumlarda bu endişeler yaşanıyor. Çocuğa nasıl davranılacağı bilinmiyor. Bu nedenle ebeveynleri de biraz anlayabiliyorum. Ebeveynlerden biri bana (çocuğu kendisine açıldığında) ‘Çocuğum elime bir bomba bıraktı ve bu bomba ile ne yapacağımı bilmiyorum’ demişti. Gerçekten ebeveynler bu bilgi ile ne yapacağını bilmiyor. Çünkü ebeveynlere bununla ilgili bir eğitim verilmemiş veya bir kurum desteği mevcut değil. Bir söylem de geliştirilmemiş. Bunlar söylemle, toplumun kendisini yetiştirme biçimi ile de ilgili.

Kişinin kişisel ve çevresel korkuları var. ‘Benim çocuğum normal (!) bir hayat yaşayabilecek mi?’ korkusu gelişiyor. LGBTİ+ bir çocuk ebeveynlerine açıldığında, bu sanki bir yas süreciymiş gibi yaşanıyor. Çünkü aile bu bilgiyle ne yapacağını bilmiyor, inkar aşaması yaşanıyor. Ebeveyn de sonraları bir depresyon yaşıyor. Büyük bir çoğunluk kabullenme aşamasına geçiyor, aslında ebeveynlerin çoğu çocuklarını ‘kabul’ ediyor. Aile dinamikleri kavramı da önemli. Aile kavramına direkt eleştirel bir şekilde yaklaşmıyorum fakat ailenin bir eleştirel süreçten geçmesi gerektiğini düşünüyorum. Yapılan tartışmalarda ‘ailenin yapısının bozulması’ndan bahsediyorlar. Çocuğun beyanı kabul edilmiyorsa, şiddet görüyorsa o ailenin gözden geçirilmesi lazım. Ebeveynlerin çocukları üzerinde hayal kurma süreçleri ile de çok fazla karşılaşıyoruz. ‘Ben onu evlendirecektim, çocuğum ve torunlarım olacaktı’ gibi cümleler duyuyoruz. Ebeveynlerin, çocukların ayrı bir birey olduklarını ve kendi başına yaşamlarına devam etmeleri gerektiğini görmeleri gerekiyor.’

Çevremizde ayrıca ‘normal’ kavramını çok fazla görüyoruz. Bu kelimenin tehlikeli olduğunu düşünüyorum. Siz bu kelimenin LGBTİ+ aleyhine bilerek kullanılmasını riskli buluyor musunuz?

‘Neye göre normal ? Kime göre normal ? Sorularını düşünmemiz gerekiyor. Bu nedenle kullanılmaması gerektiğini düşünüyorum ve LGBTİ+ hareketin de biz bu kelimeyi çok fazla kullanmamaya çalışıyoruz. Çünkü alt yapısını biliyoruz.’

LGBTİ+ bireylerin hakları neden önemli?

‘LGBTİ+ bireylerin hakları, insan haklarıdır. Bu toplumun birer parçasıdır bu bireyler ve temel haklarına ulaşmak istemeleri en doğal hakları. LGBTİ+ bireylerin varlığının bile tartışmaya açıldığı, görünmez kılınmaya çalışıldığı ve yok sayıldığı bir dönemdeyiz. Bu nedenle özellikle bu alanda çalışmalıyız. Bir bireyin kıyafetinden, sözünden dolayı ayrımcılığa maruz bırakıldığı bir düzende yaşıyoruz. Bu nedenle özellikle LGBTİ+ bireylerin haklarının savunulmasını çok değerli ve kıymetli olduğunu düşünüyorum.’

Peki LGBTİ+ bireylere karşı hiçbir şekilde bir risk ortamının oluşmaması için ne yapılmalı?

‘Genel olarak bir öneri verecek olursam, özellikle çocuklar için çocukların gelişim süreçlerinin göz önünde bulundurulması gerektiğini düşünüyorum. Bize göre doğru ne ise, karşımızdaki için de doğru olmasını bekliyoruz. Çocuğun kendini tanımasına ve gerçekleştirmesine olanak sağlamamız gerekiyor. Çocukların, gençlerin duygularını anlamlandırmalarına öz güvenlerini geliştirmelerine katkı sağlamalıyız. Bunu yaparken de kendimizi de sorgulamamız gerekiyor. Biz farklılıklara ne kadar alan açıyoruz ? Hak temelli bir bakış açısını kazanmalarını desteklememiz gerekiyor. LGBTİ+ bireyler kendilerini keşfetmeye başladıkları ilk andan beri akran zorbalığına, ayrımcılığa maruz bırakılabiliyorlar. Bizim bu haksızlıkları göz önünde bulundurmamız gerekiyor.

Medyada çalışan kişilerin, ön yargıları ve fobileri ile yüzleşmeleri gerekiyor. Ben yıllardır bu alanda çalışıyorum ama ben de kendimi sorguluyorum. Çünkü bu toplumda yetiştim ve belirli ön yargıları içselleştirmiş olabilirim. Sürekli eleştirel olmamız ve kendimizi güncellememiz gerekiyor. Temel kavramlar hakkında eğitimler almamız ve kavramları öğrenmemiz gerekiyor. Şiddet dilinin dönüşmesine ve azalmasına katkı sağlamalıyız. Milli Eğitim Bakanlığı’na bu konuda çok fazla iş düşüyor. Herhangi bir öğrencinin herhangi bir özelliğinden dolayı geride bırakılmaması gerekiyor. Herhangi bir ırkın, bedensel engelin, farklılığın dışarıda bırakılmaması gerekiyor. Hiyerarşik olmayan, açık ve net bir iletişim kurup güvenli alanlar oluşturmalıyız. Nefret söylemine geçit verilmemesi gerekiyor ve sınırların net bir şekilde çizilmesi gerekiyor.’

Yunus Kara, sözlerine şu şekilde devam etti:

‘Bu toplumda beraber yaşayabilmemizin en önemli yolunun birbirimizi dinleyerek ve önemseyerek gerçekleşebileceğini düşünüyorum. Kendimizi yalnız hissetmememiz ve farklı kişilere açık hale gelmemiz gerekiyor. Ancak bu şekilde toplumsal barışa erişebileceğimizi düşünüyorum.’

HABER:SİNEM NAZLI DEMİR


Cumhuriyet Gazetesi

Yorumlar kapatıldı.