İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Kayıp ilanı: Vicdan aranıyor

Taner Akçam nasıl “Kürtler” diyerek, genelleme yaparak, bir yanlış yaptıysa, siz de toptan reddedişle, aynı yerde konumlanıyorsunuz.”

– Anjel Dikme10 Mayıs 2021

“Acı gerçek, ‘Bizi yükselten yalandan daha yararlıdır.”

V. I. Lenin

Bilmiyorum denk geldiniz mi?

Okudunuz mu son günlerdeki tartışmaları?

Hani şu “İlk gece hakkı” tartışmalarını.

Bir Türk ERKEK tarihçi söyledi.

Bazı Kürt ERKEKLER’i feveran etti.

Bazı kadınlar bile, akademik dilli yorumlarda bulundu.

Yüz bilmem kaç imzalı, durumu toptan reddeden imza kampanyaları yapıldı.

Bu kampanya için verilen numarayı aradım. ‘’Sason’da ailemin kadınlarının buna maruz kaldıklarını. Haberiniz yoksa söylüyorum, bilin lütfen toptan reddetmeyin, metniniz toptan reddediyor.

Taner Akçam nasıl “Kürtler” diyerek, genelleme yaparak, bir yanlış yaptıysa, siz de toptan reddedişle, aynı yerde konumlanıyorsunuz.” Desem de dikkate alınmadı meramım.

‘’Acınızı anlıyoruz.’’ dediler.

“Bu uygulamayı Cengiz Han yasallaştırmıştır.” da dediler.

Yani; bu uygulamanın olduğunu, bildiklerinin itirafıydı bu.

Buna rağmen imza metnine;
“Sason’da, Zeytun’da yapan bazı ağalar vardı.” detayını düşmeye gerek görmediler.

Bazıları yine “Namus” deyip durmuş.

“Ermeniler ve Kürtler bu kadar namussuz.” değillermiş.

Herkes erkekleri aklama derdine düşmüş yine.
Bütün bu kargaşa, gürültü içinde benim sesim yine duyulmamış.

‘Benim sesim’ dediğime bakmayın, demek istediğim; bu zulme, tecavüze maruz kalmış kadınların sesidir duyulmayan.

2009’dan beri Nor Radyo’da yıllarca her 24 Nisan anma, özel programlarında bunu dile getirdim. 2015’ten beri davet edildiğim her konferansta “Kadın gözüyle Soykırımı” konuştuğumdan, anlattım bütün bunları. Lakin olumlu ya da olumsuz hiçbir tepki almadım.

2021’de bir Türk ERKEK tarihçi söyleyince infial yarattı.

Bunun nedenleri de ayrıca tartışma konusu.

Ben bu hikayeleri Sason’lu ailemin kadınlarından dinledim. Onların çektikleri acılara şahidim…

Kaçırılmaya çalışılıp, son anda kurtulan M. yengemin geceleri uykularından hâlâ korkuyla, kabuslar görüp çığlıklarla uyandığına şahidim.

Bu zulmü yaşayan on kadın bile varsa, onların anısı hatırına bir susun artık derim!

Bir utanın artık!

Bunu yapan üç-beş Ağa varsa ki var, onları aklamaya çalışmayın artık!

Kadınlar!

Sizedir sözüm.

Ataerkil yapı kadına yapılan zulmü, tecavüzü aklamanın peşinde. Abonesi olduğum Fransızca derginin geçen sayısında Jean Dark’ın nasıl ‘aslında yaşamadığının’ propagandasının yapıldığı bir dönemi anlatıyor. Neden biliyor musunuz?

Çünkü hakim patriyarkal zihniyet 14 yaşında bir kızın zırh ve kılıç kuşanıp, ordunun başına geçip, savaşı kazanmış olmasını erkekliklerine yediremiyorlarmış.

Toprak Baronlarının (Senyör) ilk gece hakkı uygulaması da bu bağlamda “Yok böyle bir şey” denerek unutturulmaya çalışılıyor.

Avrupa “Erkeğinde” durum buyken bizim coğrafyadaki “Erkeklerin” “Namus” deyip “İlk gece hakkı” zorbalığını toptan reddetmesi beni şaşırtmıyor.

Gülizar’ın hikayesini bilirsiniz.

Gulo… Hani şu adına Kürtçe, Ermenice ağıtlar yakılan Gulo…

Tarihçi Anahide Ter Minassian O’nun torunu. 2019’da ölümünden bir kaç yıl önce Sason’u ziyaret ettiğinde büyükannesi Gulo’yu kaçıran Musa Ağa’nın torunlarını bulur. Konuşur, anlatır olanları.

“Gülizar’ın, Gulo’nun torunuyum der.”

Olay mahkemeye düşen ilk dava olma özelliğini taşımaktadır.

Resmî mahkeme kayıtları tutulmuş bir yaşanmışlık gerçeğine rağmen, torunları inanmazlar Anahit’e.

“Dedemiz yapmaz öyle şey!” derler.

Biraz vicdan lazım insana. Çok değil biraz VİCDAN!

21. Yüzyılda bu coğrafyada hala çocuklar tecavüze uğruyor.

Kadınlar satılıyor, kesiliyor, yakılıyor, tecavüze uğrayıp öldürülüyor.

Bazı Müslümanlar, diğer kesim Müslümanlara ‘’Bunların karıları ve kızları ganimet olarak bize helaldir, verin onları.’’ diye seslenebiliyor.

Karakollarda, hapishanelerde insanlara işkence yapılıyor.

Bütün bunları yapanlar da birilerinin dedesi, babası, oğlu, kardeşi değil mi?

Hiç kimse ağaç kovuğundan çıkmıyor.

Kadınlar! Kardeşlerim!

Bu seslenişim, bu mektubum sizleredir. Bu uygulama, ritüel, adet ne derseniz deyin işte, vardı!

O kadınları dinledim…

Size bir şey daha söyleyeyim.

Saatlerce konuştuğum ne babam, ne dedem, ne Muşeh eniştem kadınların yaşadıklarına dair tek kelam etmediler bana.

Utanç mı yoksa kadını onlar da bir meta olarak gördükleri için mi bilemiyorum.

Bütün yaşananları kadınlardan dinledim, kadın sohbetlerinde anlattılar her şeyi.

Ben onlara inanıyorum.

Hiç gülmeyen, acılarının ifadesini haykıran gözlerinin şahidiyim.

Sizler de bilin istiyorum…

Duyulmayan seslerine ses olur musunuz?

O kadınların acılarına tercüman olur musunuz?


İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın