***HyeTert, bu kaynağın ve/veya içeriğin yanlış ve/veya yanıltıcı bilgiler ve/veya soykırım inkarcılığı, ırkçılık, ayrımcılık ya da nefret suçu içerdiği/yaydığı kanısındadır. Metni paylaşmadan önce bu uyarıları göz önüne alarak, içeriği ve/veya kaynağı güvenilir kaynaklardan kontrol ediniz.***
|
Av. Erol ERTUĞRUL
Fransa’da generaller ve bin kadar asker ülke sorunları konusunda Macron’a bir mektup yazdılar, onu uyardılar. Onlara darbeci denilmedi. Kimse gözaltına alınmadı. Güzel yurdumuzda emekli amiraller haklı bir bildiri yayınladılar. Montrö’ye sahip çıktılar, takkeli sarıklı amirali ordumuza yakıştıramadılar. Gözaltına alındılar. Salıverildikten sonra onlara elektronik kelepçe takıldı. Onlar, vatansever, kahraman askerlerimizdi. Hepsinin geçmişinde onurlu görevler ve başarılar vardı. Yargıtay, Danıştay, valilikler onları kınayan ısmarlama açıklamalar yaptılar. Bu kurumların böyle görevleri var mıdır? CAN SIKICI EŞİK Kurtuluş Savaşı’nı kazanıp Lozan’ı, Montrö’yü sağlayanlar gerçek vatanseverlerdi. Onlar, savaş alanlarından, zaferlerden oralara geldiler. Yıkılmış bir imparatorluktan, bağımsız, saygı duyulan bir Cumhuriyet kurdular. On beş yılda dev devrimler yaptılar. Kaynaşmış bir ulus yarattılar. Bu saygın Cumhuriyeti teslim alanlar yirmi yılda, tüm komşuları ile kavgalı, parası pul olmuş, sözüne güvenilemeyen bir yönetim oluşturdular. ABD başkanının Ermeni yalanı bu olumsuz politikaların sonucudur ve devlet olarak önemsenmediğimizin göstergesidir. ABD’ye gerekli yanıt verilmedi. Devlet adamı olmak kolay değil. Kör inançlara saplanarak devlet adamı olunmaz. Montrö’nün daha iyisi oluncaya kadar ona uyulacağı söyleniyor. Daha iyisi ne olabilir. Bilimsel onca karşı görüşü görmezden gelerek rant uğruna Kanal İstanbul demek hem Montrö’yü ve bağımsızlığımızı tehlikeye sokacak hem de sıkıntıda olan ekonomimizi yok edecektir. Geldiğimiz nokta can sıkıcıdır. Ordu teslim alınmış, yargı teslim alınmış, Üniversiteler teslim alınmış, tek adam rejimi oluşturulmuştur. Kimse eleştirmesin, kimse karşı çıkmasın isteniyor. Karşı çıkanlar darbeci, terörist sayılıyor. Atatürk’ün yazdığı, Kurtuluş Savaşı’nı, Cumhuriyetin kuruluşunu anlatan Söylev’in okullara dağıtımı yasaklanıyor. Ülkemizi getirdikleri nokta yetmiyor, bu kez Kıbrıs’a el uzatıyorlar. Kıbrıs Anayasa Mahkemesi Kıbrıs’taki Kuran kursları ile ilgili bir karar veriyor. Ayağa kalkıp kınıyorlar. Kıbrıs’ı da kör inançlara teslim olmuş bir ülke yapmak istiyorlar. Kendi ülkesinde laiklikten rahatsız olan Erdoğan, Kıbrıs’a laiklik dersi veriyor. Laikliği din ve inanç özgürlüğü olarak tanımlamak ve dinsel bir yaşamı laiklik olarak görmek çok sığ ve yanlış bir değerlendirmedir. Laiklik din karşısında aklın özgürlüğüdür. 1 Mayıs’ta kullanılan orantısız güç, polis baskısı, resim çekme yasağı demokrasinin olmadığının kanıtıdır. Tam bir faşizmdir. 2016 yılında çıkarılan bir KHK ile askeri okullar kapatıldı. Harp okulları kapatıldı. Milli Savunma Bakanlığı denetiminde subay yetiştiren okullar açıldı. Kendi görüşlerine uygun subaylar yetiştireceklerdi. O amaçla imam hatip okullarına subay okullarına girme hakkı tanıdılar. Harp Okulu’nun her açılışında yinelenen törende Atatürk’ün numarası okununca tüm öğrenciler ayağa kalkıyor ve içimizde diyorlardı. Bu kez iki öğrenci ayağa kalkmadı. Sarıklı, takkeli bir amiral bir tarikat salonunda namaza durdu. Sözde soruşturma yapılıyormuş. Böyle bir durumda ne soruşturması yapılacaktır. Yönetmelik değişikliği ile orduya girişte tarikatların önü açıldı. Madalyalardan Atatürk’ün resmi çıkarıldı. Geçmişte genel kurmay başkanı olan günümüzün milli savunma bakanı bunları görmezden geliyor. Ya da görüyor, uygun buluyor. OTORİTER TAVRIN SEBEBİ Merkez Bankası’ndan buhar edilen milyar dolarların hesabı soruluyor. Sorulara yanıt verilmiyor, soranlara hakaret ediliyor. Asılan afişler yasadışı olarak indiriliyor. Çalacaksınız, çırpacaksınız, kimse hesap sormayacak. Soranlar hakkında işlemler yapılacak. Böylesine büyük parayı buharlaştıranlar hesap vermeyecek. Tüm bu olumsuzlukların yararlı bir yanı var. Vatanseverler, Cumhuriyetçiler, Kemalistler tehlikenin büyüklüğünü görüyorlar ve bir araya geliyorlar. Kuvayı Milliye ruhu yeniden canlanıyor. Dağlarda tek tek ateşler yanıyor. Emekli amirallerin çığlığı, emekli büyükelçilerin çığlığı bu ateşlerdendir. Onlara orantısız güç kullanılması, gözaltına alınmaları, elektronik kelepçe takılması bu ateşlerden korkulmuş olmasını göstermektedir. AKP bu ulusal uyanıştan korkuyor. Orantısız ve hukuksuz güç kullanılması bundandır. Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerine, emekli amirallere, aydınlara düşmanlıkları bundandır. Ulusal bayramların kutlanmaması, Atatürk anıtlarına çelenk konulmasının engellenmesi bundandır. Onlar aydınlığa düşmandırlar. Birinci İnönü utkusundan sonra, Mustafa Kemal Atatürk 13 Ocak 1921’de TBMM’de yaptığı konuşmada “Namık Kemal, ‘Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?’ demişti. Ben de şimdi buradan TBMM Başkanı olarak ve hepiniz adına diyorum ki ‘Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini bulunur kurtaracak bahtı kara maderini’” demişti. Bu topraklarda Mustafa Kemaller tükenmez, bu topraklarda Mustafa Kemaller yenilmez. Bugünler geçecek, vatan, bağrına dayanan hançerden kurtarılacaktır. Av. Erol ERTUĞRUL |
Yorumlar kapatıldı.