Akordeon Derneği – AKORDER 8 Ocak’taki resmi kuruluşunun ardından Dünya Akordeon Konfederasyonu’na da üye oldu. Derneğin kurucu başkanı Aziz Ali Elyağutu kuruluş süreci, akordeonun bu topraklardaki serüveni ve düzenledikleri yarışmayı anlattı.
Ayşegül Özbek
*Aziz Ali Elyağutu, Anahit Yulanda Varan (Madam Anahit) ve Orhan Avşar.
“Akordeon ve Garmon sanki her zaman aklımın içindeymiş gibi…” diyor Aziz Ali Elyağutu.
Kültürel kökleri onu bu müzik aletine, akordeona yönlendirmiş. Dayılarını bu çalgıyı çalarken görmek dışında bir eğitim –öğretim programına dahil olamadığını anlatıyor üzülerek.
“Bildiğim her şeyi keşfederek öğrenmek zorunda kaldım ve bu günlere geldim.”
Bir metot yazmış Elyağutu ve şimdilerde İstanbul Okan Üniversitesi Konservatuarı’nda Lisans ve Yüksek Lisans programlarında Akordeon–Garmon dersi veriyor.
“Akordeon çalarken ‘mış gibi’ yapamazsınız. Biliyorsan eğer o notaya basabilirsin. Ayrıca iki klavyeli bir çalgıdır ki bir tanesini haydi diyelim yarım görüyorsanız da diğerini kesin görmeden çalmak zorundasınız. Çok çalışmayı göze almıyorsanız eğer, akordeonu orta karar çalamazsınız. Çok çok çok çok çalışmadan da virtüöz olamazsınız.”
Ocak ayında hayata geçen AKORDER’in (Akordeon ve Körüklü Çalgılar Eğitim ve Uygulama Çalışmaları Derneği) kurucu başkanı Elyağutu.
8 Ocak 2021’de resmi kuruluşunun ardından Dünya Akordeon Konfederasyonu’na (CMA) da üye olduklarını anlatıyor:
“Öncelikli amacımız, akordeon ve körüklü çalgıların tıpkı, dünyadaki gibi müzik eğitimi ve eğitim müziği sistem ve aşamalarına taşımak ve devamını sağlamak. Cumhuriyetimizin kuruluş yılları itibarı ile Köy Enstitülerimizde ve ‘o zamanki’ halk evlerinde örgün ve yaygın eğitim ve öğretim okullarında var olmuştur akordeon. Aslına bakarsanız, tüm yeni kurulan ülkelerin, yapılan devrimlerin sonunda, tüm yönetimler akordeonun (ve ailesinin) müzik eğitimindeki yerini bir şekilde anlamış ya da zaten biliyor olmalarından dolayı, bu çalgıyı kullanmışlar.
Köy Enstitülerindeki müzik eğitimi, fotoğraf:https://www.muzikogretmenleriyiz.biz/
“Okullaşmak öncelikli amacımız. İlk, orta-lise, ön lisans, lisans ve lisansüstü programlar hazırlamak ve yetiştirmek… Kaldı ki, hali hazırda, İstanbul Okan Üniversitesi Konservatuarı’nda Lisans ve Yüksek Lisans düzeyinde, öğrenci kabul edebiliyoruz. Bu aşamada, ülkemizdeki tek program, bu. Bu doğrultuda MEB’e bir işbirliği programı için dosya hazırlıyoruz. Aynı süreçte de yine Talim Terbiye Kuruluna, bir akordeon ve körüklü çalgılar eğitim-öğretim müfredat programı sunacağız. Tabi olanaklarımızı oluşturduğumuz en erken zamanda da, kendi okulumuzu açmak istiyoruz. Bunların yanında yarışma, festival düzenlemek ve Akordeon ve Körüklü Çalgılar Orkestrası Kurmak da amaçlarımız arasında.”
Akordeon ve Körüklü Çalgılar Yarışması
Bu kapsamda ilk adımı atmışlar ve Ulusal Akordeon Ve Körüklü Çalgılar Yarışması’nı yalnız bu yıla özel uluslararası olmaması kararıyla hayata geçirmişler.
“Körük, hava ve ses… Nefes alan enstrüman, tek başına orkestra” çağrısıyla düzenlenen yarışma ile ilgili olarak da şunları söylüyor:
“Dernek olarak Dünya Akordeon Konfederasyonu’na üyeyiz. Bu bağlamda ulusal seçme sonunda dereceye giren yarışmacımız dünya yarışmasına gidebiliyor. Özetle bu yıl yalnız ülkemizdeki yarışmacıları değerlendirmeyi tasarladık. Yarışmanın uluslararası seçici kurul üyeleri alanlarında oldukça yetkin üst düzey müzisyen ve pedagoglar. Ayrıca ülkemizden de oldukça yetkin akordeonist ve öğretmenler de seçici kurulda.”
Yarışma 1- 18 Mayıs 2021 tarihlerinde gerçekleşecek. 7 kategoride olacak. Zuhal Müzik’in sponsorluğunda düzenliyoruz yarışmayı ve kategoriler de 10 yaş ve altından başlıyor.
Yarışmanın bittiği tarih 19 Mayıs 2021’de, derneğin Youtube Kanalından (AKORDER) tüm yarışmacı performansları yayınlanacak.
Köklü bir tarih yolculuğu
Akordeonun aslında en geç icat edilen, kısa bir tarihi olan bir çalgı olduğunu söylese de köklü bir tarih yolculuğundan geldiğini aktarıyor Elyağutu. Günümüzde ise Dünya Akordeon Günü kutlamaları, akordeon ismi ile 1829’da Viyanalı org ve piyano yapımcısı Cyrillus Demian tarafından ilk patentin alındığı tarih olan 6 Mayıs gününde gerçekleşiyor.
“Akordeon ailesinden çalgıları tanımak- anlamak için, çalgıyı oluşturan ana unsurlara bakmak gerekir. Bunlar; körük, klavye ve bas bölümü olarak üç ana unsur- bileşen olmak üzere tanımlanabilir. Bu parçaların izini sürmek, akordeonun ilginç evrimini ortaya çıkarmaya, organolojik yapısını ve hatta tarihini anlamak için daha doğru bir yöntem olacağını söyleyebilirim.”
“Akordeon ailesinden çalgılar, 19. yüzyılda göçlerle, yeni siyasal yapılar ve devrimler sonucu değişen dünya şartları ile 20. yüzyıl başlarında eğitim / öğretimde yerini hızlıca alarak, dünya genelinde oldukça geniş bir coğrafyaya yayıldığını anlatıyor Aziz Ali Elyağutu.
Madam Anahit’ten Orhan Avşar’a…
“Bu coğrafyaya da akordeon daha çok Müslüman olmayan halk tarafından gelmiş veya getirilmiştir. Ancak coğrafyanın geneline iki ayrı ana kaynaktan yayılmıştır. Biri Balkanlar’dan gelen halklardır. Biri de Kafkasya’dan ve Trans Kafkasya’dan gelen halklar tarafından getirilmiştir. Bu halklar aracılığıyla ülkemizde akordeon çalgısı 19. yüzyılın son dönemleri ve 20. yüzyılın ilk başları itibariyle yalnız büyük şehirlerde azınlık eğlencelerinde ve toplantılarında bulunurken, halkın gözüne görünmeye başlamıştır. Giderek de sevilmiştir. Hatta çok sevilmiştir.
“Çalgının ülkemizdeki erken dönemlerinde, üstatları çoğunlukla Gayri Müslim’dir. Sonraları 20. yüzyılın ikinci çeyreğinden itibaren Türk akordeonistlerden söz edebiliyoruz. Orhan Avşar örneğin ilk söz edilebilecek üstatlardandır. Hazin de bir öyküsü vardır. Başka ilk akla gelen Türkçe Tangonun öncülerinden, Sayın Necdet Koyutürk ve Sayın Fehmi Ege söylenebilir. Bu isimleri rahmetle ve saygıyla anmak gerek. Madam Anahit’e de rahmet okumamak olmaz. Ben de kendisini Çiçek Pasajı’nda dinleyenlerdenim.”
(AÖ)
Yorumlar kapatıldı.