***HyeTert, bu kaynağın ve/veya içeriğin yanlış ve/veya yanıltıcı bilgiler ve/veya soykırım inkarcılığı, ırkçılık, ayrımcılık ya da nefret suçu içerdiği/yaydığı kanısındadır. Metni paylaşmadan önce bu uyarıları göz önüne alarak, içeriği ve/veya kaynağı güvenilir kaynaklardan kontrol ediniz.***
|
Sinan Meydan
“Kuşku edilmemek gerekir ki, Ermeni kırımı üzerine söylenen sözler gerçeğe uygun değildir.” (Atatürk, Nutuk). ABD Başkanı Joe Biden, 1915 olaylarını –tarihsel gerçeklere aykırı olarak- “soykırım” diye adlandırdı. ABD Başkanı Biden’ın bu çirkin iftirasına Cumhurbaşkanı Erdoğan, çok düşük perdeden bir yanıt verdi. Bugünkü yazımda Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün “Sözde Ermeni Kırımı” iddialarına, iftiralarına verdiği yanıtlardan söz edeceğim. ALSAS VALİSİ’NE VERİLEN DERS Atatürk, Birinci Dünya Savaşı sırasında, 15 Aralık 1917’de Osmanlı Veliahdı Vahdettin’le birlikte Almanya’ya gitti. 20 gün süren bu gezinin anılarını 1926’da gazetecilere anlattı. Atatürk ve Vahdettin, 24 Aralık 1917 akşamı saat 20.30’da Alsas Valisi’nin evinde yemeğe davet edildiler. Yemekte karşılıklı konuşmalar yapıldı, yemekten sonra kahveler içildi. Vahdettin’le Alsas Valisi bir ara Ermeni konusuna değindiler. Sonraki gelişmeleri Atatürk’ün anılarından okuyalım: “Alsas’ta bir gece valinin evine davet edildik. Güzel, geniş bir salonda Vahdettin, vali ile bir koltukta oturuyor, konuşuyorlardı. Bir aralık Vahdettin beni bulunduğu masaya davet etti. Gittim. Vali, Vahdettin’e bir sual sormuş, Vahdettin bazı cevaplar vermiş. Verdiği cevapların benim tarafımdan da tekrarlanmasına lüzum görerek demiş ki: ‘Cephede bulunmuş memleketi tanıyan bir komutan yanımdadır. İsterseniz onu dinleyiniz. Veliahda bahis konusu olan meselenin ne olduğunu sordum. ‘Ermeniler’ dedi. Alman Valisi, Ermenilerin çok iyi niyet sahibi olduklarından, Türklerin Ermenilere karşı pek kötü tecavüzlerde bulunduğundan bahsetmiş. Misafiri olduğumuz dost ve müttefik Alman milletinin yüksek bir valisinin gelecekteki Türkiye padişahı ile ciddiyetle bu konu üzerinde konuştuğunu anlayınca şaştım. Naci Paşa, Vahdettin’in ağzından, ‘Bu komutan temas ettiğiniz meseleyi iyi bilir, size aydınlatıcı cevaplar verecektir’ dedi. Valiye dedim ki: ‘Türkiye’nin veliahdı ile Almanya’nın mümtaz bir valisinin bulabildiği konuşma konusu beni hayret içinde bıraktı. Evvela sizden şunu öğrenmek isterim. Müttefikiniz olan ve bu ittifak uğrunda maddi, manevi bütün varlığını veren Türkiye’ye karşı tarihin bilmem hangi devrinde var olduğunu iddia eden ve bu varlığını yeniden göstermek için dünyayı kandırmaya çalışan Ermeniler lehine konuşmak fikri size nereden geliyor?’ Bize dair pek eksik bilgi sahibi olduğunu anladım… Bu vali ile alaylıca konuşmaktan kendimi alamadım. Vali derhal, bütün söylediklerinin en nihayet işitilmiş şeyler olduğundan, iddialı olmaktan uzak bulunduğundan bahsederek beni yatıştırmaya kalkıştı. Konuşmayı bitirmek için kendisine dedim ki: ‘Vali hazretleri, biz cepheleri dolaşan bir heyetiz. Buraya Ermeni meselesini konuşmak için değil, fakat müttefikimiz olan ve kendisine dayanmakta olduğumuz Alman ordusunun gerçek durumunu anlamaya geldik. Onu anlamış olarak da ülkemize dönüyoruz.’ (Mehmet Önder, Atatürk’ün Almanya ve Avusturya Gezileri, s. 46-48) Görüldüğü gibi Atatürk, 1915 olaylarının üstünden daha iki yıl geçmişken, 1917 yılında Alsas Valisi’ne, “Ermenilerin dünyayı kandırmaya çalıştıklarını” söyleyerek “Ermeni Kırımı” iddialarının “yalan” olduğunu belirtmişti. Atatürk’ün, Amerikalı Gazeteci Clarence K. Streit’in Sorularına Verdiği Cevaplar Amerika’da Philadelphia’da çıkan “Public Ledger” gazetesinde çalışan 25 yaşındaki genç Amerikalı gazeteci Clarence K. Streit, Ocak 1921’de İstanbul’dan Samsun’a geçti. Clarence K. Streit, 26 Şubat 1921’de Ankara’da Atatürk’e bazı yazılı sorular sordu. Atatürk bu sorulara Fransızca ve Türkçe cevaplar verdi. O sorulardan biri de 1915 Ermeni olaylarıyla ilgiliydi. Streit’in 7. sorusu aynen şöyleydi: “Harbi Umumi esnasında ika edildiği mütemadiyen ağızlarda dolaşan Ermeni takdil ve tehciri hakkında hükümetinizin resmi nokta-ı nazarı nedir?” (I. Dünya Savaşı esnasında yapıldığı mütemadiyen ağızlarda dolaşan Ermeni katliam ve tehciri hakkında hükümetinizin resmi görüşü nedir?) Atatürk, Streit’in bu sorusuna şu tarihi yanıtı verdi: “Düşmanca ithamda bulunanların sürdürdükleri büyük mübalağalar dışında Ermenilerin tehciri meselesi aslında şöyledir: Rus orduları 1915’te bize karşı saldırıyı başlattığı sırada o zaman Çar’ın hizmetinde bulunan Taşnak Ermeni Komitesi, askeri birliklerimizin gerisinde bulunan Ermeni ahalisini isyan ettirmişti. Düşmanın sayı ve malzeme üstünlüğü karşısında çekilmeye mecbur kaldığımız için kendimizi Rus ateşi ve Ermeni çeteleri arasında sıkışmış bulduk. Yaralı askerlerimiz acımasız şekilde katlediliyor, köprüler ve yollar tahrip ediliyor ve Türk köylerinde çetelerin yarattığı terör hüküm sürüyordu. Bu cinayetleri işleyen ve saflarına eli silah tutabilen bütün Ermenileri katan çeteler, bazı büyük devletlerin daha sulh zamanından beri kapitülasyonların bahşettiği ayrıcalıklardan yararlanarak verdikleri büyük bir silah ve cephane stoğuna sahiplerdi. İngiltere’nin sulh zamanında ve harp sahasından uzak olarak İrlanda’ya reva gördüğü muameleye hemen hemen kayıtsız bir şekilde bakan dünya kamuoyu, Ermeni ahalinin tehciri konusunda almaya mecbur kaldığımız karar için bize karşı haklı bir ithamda bulunamaz. Bize karşı yapılmış olan iftiraların aksine, tehcir edilmiş olanlar hayattadır ve bunların çoğu, şayet İtilaf Devletleri bizi tekrar savaşa zorlamasaydı evlerine dönmüş olurlardı.” (Clarence K. Streit, Bilinmeyen Türkler, Mustafa Kemal Paşa, Milliyetçi Ankara ve Anadolu’da Gündelik Hayat (0cak-Mart 1921), s. 201,202; Atatürk’ün Bütün Eserleri, C. 11, s. 61,62) Atatürk, 1921’de Amerikalı gazeteci Streit’e verdiği demeçte 1915 olaylarının “katliam” ve “kırım” olduğu yönündeki iddiaları kesin bir dille reddediyor, bu konuda bize “iftira atıldığını” belirtiyor. I. Dünya Savaşı’nda Ermeni çeteleri ve Rus orduları arasında kalınması nedeniyle tehcir kararına mecbur kalındığını anlatıyor. İngiltere’nin -üstelik barış zamanında- İrlanda’ya reva gördüğü muameleye sessiz kalan dünya kamuoyunun, Türkiye’nin aldığı tehcir kararına karşı haklı bir ithamda bulunamayacağını belirtiyor. Dahası, Atatürk, asıl katledilenin Türkler olduğunu da ayrıntılı biçimde anlatıyor. Atatürk, Türklere Yapılan Katliamları Anlatıyor Streit’in 8. sorusu şöyleydi: “Ermeniler ve Rumlar tarafından Türklere karşı yapıldığı rivayet edilen katliamlar hakkında ne gibi bilgiler verebilirsiniz?” Atatürk, bu soruya da şu cevabı verdi: “Gerek Dünya Savaşı sırasında gerek Mütarekeden sonra Ermeniler ve Rumlar tarafından Müslüman ahaliye yapılan mezalim üzerinde durmak uzun zaman alacaktır. Brest-Litovsk Antlaşması’ndan sonra Rusların Şark vilayetlerimizi tahliyeye başladıkları sırada Ermeni çetelerinin yapmış oldukları katliamlar herkes tarafından bilinmektedir. Sivas’ta benimle görüşüp sonrasında Ermeni çetelerinin yok ettiği şark köylerini ziyaret eden Amerikalı General Harbord, geride bıraktıkları korkunç durumu görmüş olup bu konularda Amerikan kamuoyuna şahitlik edebilir. Taşnak çeteleri daha sonra da Kars ve Oltu bölgelerinde Alexandropol (Gümrü) Antlaşması’nın imzalanmasına kadar cinayetlerine devam etmişlerdir. Yunanlara gelince, İzmir’i işgal etmelerinin ardından öyle katliamlar yaptılar ki, kendi müttefiklerinin oluşturduğu İtilaf Devletleri Araştırma Komisyonu, 1919 sonbaharındaki Yunan işgalinde vilayetin her yerinde mezalim gerçekleştiğini kabullenmek zorunda kaldı; onların raporlarında bile Yunan yetkililer yaptıklarından ötürü şiddetle kınandı. Yunan birlikleri tarafından işgal edilen bölgede on binlerce Türk vardı, her yaştan ve cinsiyetten insanlar katledildi. Bunun yanı sıra bütün büyükbaş hayvanlar toplanıp Yunanistan’a götürüldü; işgal ettikleri bölgeden yüzlerce talihsiz mülteci bizim bölgemize sığındı. Bu durum çaresizlik ve sefalete yol açmıştır.” (Streit, s. 202,203; Atatürk’ün Bütün Eserleri, C. 11, s. 62) Üstelik Atatürk, Amerikalı gazeteci Streit’e Yunan mezalimini anlatırken Yunan orduları henüz son büyük katliamlarını yapmamıştı. 26-30 Ağustos 1922’de Atatürk’ün başkomutanlığında kazanılan Büyük Taarruz ve Başkomutan Meydan Muharebesi sonrası İzmir’e doğru kaçan Yunan orduları geçtikleri köyleri ve kasabaları yakacaklar, oralarda yaşayan insanları vahşice katledeceklerdi. Atatürk’ün Amerikalı gazeteci C. K. Streit’in sorularına verdiği cevaplar, 28 Mart 1921’de Amerika’da “Philadelphia Public Ledger”de yayınlandı. (Streit, s. 211-216). Böylece Atatürk, 1915 Ermeni olayları konusundaki iddialara, iftiralara karşı 1921’de Amerikan kamuoyunu doğru bilgilendirmiş oldu. Nutuk’taki Cevap Atatürk sözde Ermeni kırımı (kıtali) iftirasına Nutuk’ta da cevap verdi. Atatürk Nutuk’ta, Milli Mücadele sırasında, 19 Şubat 1920’de İstanbul’dan kendisine gönderilen bir yazıdan söz ediyor. Atatürk’ün aktardığı söz konusu yazıda İtilaf Devletleri Dışişleri Bakanlığı’nın İstanbul’daki siyasal temsilciliğine gönderdiği, siyasal temsilciliğin de resmi olarak hükümete ulaştırdığı sözlü bildirimde “Ermeni kırımının” tanınması ve Yunanlar dâhil bütün İtilaf Devletlerine karşı tutumun değiştirilmesi koşuluyla İstanbul’un Osmanlı’ya bırakılacağı bildiriliyor. Aksi halde barış koşullarının değiştirileceği söyleniyor. Atatürk, bu istek karşısında Nutuk’ta, İtilaf Devletleri “aslı olmayan Ermeni kırımına (kıtaline) son verilmemiş olduğu bahanesiyle İstanbul’u da mı işgal eylemek niyetinde idiler?” diye sorup şöyle devam ediyor: “Sonraki olaylar bu görüşün doğru olduğunu göstermiştir sanırım. Fakat İstanbul Hükümeti’nin, İngiliz Temsilciliğinin önergesinden böyle bir anlam çıkarmaya yanaşmadığı; tersine umuda kapıldığı görülüyordu.” Atatürk sözlerini şöyle sürdürüyor: “Kuşku edilmemek gerekir ki, Ermeni kırımı üzerine söylenen sözler gerçeğe uygun değildi. Tam tersine, güney bölgelerinde yabancı kuvvetlerce silahlandırılan Ermeniler, koruyucularından yüz bularak bulundukları yerlerdeki Müslümanlara saldırmakta idiler. Öç alma düşüncesiyle her yerde acımaksızın öldürme ve yok etme yolunu tutmakta idiler. Maraş’taki o acılı olay, bu yüzden meydana gelmişti. Yabancı kuvvetlerle birleşen Ermeniler, top ve ağır makineli tüfeklerle Maraş gibi eski bir Müslüman şehrini yerle bir etmişlerdi. Binlerce güçsüz ve günahsız ana ve çocukları ezip yok etmişlerdi. Tarihte bir benzeri görülmemiş bu vahşeti yapanlar Ermenilerdi. Müslümanlar ancak namuslarını ve hayatlarını korumak kaygısıyla karşı koymuşlar ve savunmada bulunmuşlardı. 20 gün süren Maraş kırımında Müslümanlarla birlikte kentte kalan Amerikalıların, bu olay üzerine İstanbul’daki temsilcilerine çektikleri tel, bu acıklı olayı yaratanları yalanlanamaz bir biçimde belirtmekte idi. Adana ili içindeki Müslümanlar, tepeden tırnağa kadar silahlandırılan Ermenilerin süngü baskısı altında her dakika ölüm tehlikesi ile karşı karşıya idiler. Canını ve bağımsızlığını korumaktan başka bir şey istemeyen Müslümanlara karşı uygulanan bu zulüm ve yok etme siyaseti, uygar insanlığın dikkatini, acıma duygularını çekecek nitelikte iken, olayların tam tersini ileri sürmek ve bundan vazgeçilmesini istemek gibi bir öneriye nasıl güvenilebilirdi? (…) Gerçek şu ki, milletimiz sebepsiz olarak hiçbir yerde hiçbir yabancıya saldırmış değildi.” (Gazi Mustafa Kemal, Nutuk/Söylev, C. 1, s. 509,511) ★★★ Görüldüğü gibi Atatürk, elimizdeki kayıtlara göre, 1917’den itibaren sözde Ermeni kırımı (kıtali) iddialarına cevap verdi. Atatürk, 1921’de Amerikalı gazeteci C. K. Streit’e, Ermeni tehcirinin nedenlerini açıkladı, 1915 Ermeni olaylarının “kırım” veya “katliam” olmadığını, bu konuda Türklere “iftira atıldığını” söyledi. 1927’de de Nutuk’ta “Ermeni kırımı (kıtali)” iddiasının “aslının olmadığını” belirtti. Ayrıca Atatürk, her fırsatta, I. Dünya Savaşı’ndan Kurtuluş Savaşı’na asıl katledilenin, zulüm görenin Türkler olduğunu da ayrıntılı biçimde anlattı. https://www.sozcu.com.tr/2021/yazarlar/sinan-meydan/ataturkun-cevabi-6409710/ |
Yorumlar kapatıldı.