İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Asım Ekren ‘damat’lıktan nasıl kurtuldu?

***Metinde yer alan görüşler yazar(lar)ına ait olup, HyeTert’in görüşlerini yansıtmak zorunda değildir.***
Müzisyendi, başbakanın kızı ile evlendi, aileye girmesi çok zor damatlıktan kurtulması kolay oldu… Vefat eden müzisyen Asım Ekren’in parti kurdurtan hikayesi…

DUVAR – Bir “davulcu”nun ölümü geçen hafta çok da alışılmadık şekilde bütün medya organlarında yer aldı. Ama onun hatırlanmasının nedeni sanata verilen değerin ülkede yüksek olmasından değildi pek. Aslında çaldığı gruplara, davulu ile ses eşlik ettiği ünlü isimlere, hayatının son döneminde yaptığı çalışmalara bakıldığında iyi bir müzisyen olduğuna kuşku yoktu. Fakat ölümünün medyada yer almasının sebebi eskide kalan ‘damat’lığıydı…

Asım Ekren biraz da onu küçümsemek için yapılan adlandırma ile “davulcu”, yaptığı bir çok evlilikten sadece birinin yarattığı büyük yankı ile geniş kitleler tarafından tanındı. 12 Eylül darbesinin ardından yapılan ilk seçimlerden galibiyet ile çıkarak ülkenin başına geçen, önce başbakan sonra Cumhurbaşkanı olan Turgut Özal’ın kızı Zeynep Özal ile evlenmişti. Evliliği ile boşanması arasında geçen sürede gündemden hiç düşmedi. Herhalde tarihimizde olumlu ya da olumsuz yer alan “damatlar“ arasında magazin sayfalarında en fazla yer alan oydu.

AİLEYE GİRİŞ…

Malum, ülkede etkin konumda olan bir aileye “damat” olursanız yalnızca kızlarıyla evlenmiş olmuyorsunuz. Bir yanıyla her ne kadar “dışardan” olsanız da bütün o ilişkiler sarmalının belki de en zayıf halkası olarak ‘merkeze yakın’ bir noktasında bulunuyorsunuz. Bu da bir evliliği yönetmekten çok daha zor bir iş!

Hem Zeynep Özal hem de Asım Ekren daha önce evlenip boşanmışlardı. Zeynep Özal’ın ikinci, Asım Ekren’in üçüncü evliliğiydi. Kenan Evren’in cumhurbaşkanı, Turgut Özal’ın başbakan olduğu 1985 yılında başlamıştı ilişkileri. Aslında Özal’ın 1983 yılında beklenmedik şekilde seçimleri kazanarak başbakan olması ile birlikte Özal ailesinin bütün fertleri kamuoyu tarafından yakından tanındı. Haksızlık etmemek gerek, nepotizm yani “akraba kayırma” cumhuriyetin tarihi boyunca alışıgelen bir durumdu. Örneğin Süleyman Demirel de yeğeni Yahya Demirel’den çok çekmişti! Ama o dönemdeki yakın akrabalar siyasi olarak ön planda olmazlar daha çok geride kalarak iktidarın nimetlerinden yararlanmaya bakarlardı.

Fakat Özal ile birlikte yakın akrabaların bakan, vekil yada parti yöneticisi olması olağan hale gelmişti. Aslında Turgut Özal’dan önce siyasette tanınan, Milli Selamet Partisi’nden bir dönem bakanlık yapmış ağabeyi Korkut Özal, Anavatan Partisi’nde önemli görevler üstlenmişti.

Önemli bir skandal sonrasında Özal’ın onu korumak için yaptığı bir konuşmada “Hüsnü yetimdir” dediği için “Yetim Hüsnü” diye tanınan yeğen Hüsnü Doğan milletvekili seçilemediği halde dışardan Tarım ve Orman Bakanı yapılmıştı. Bir de onlar kadar göz önünde olmayan ağabeyinin ısrarı ile milletvekili olup bir süre devlet bakanlığı yapan Yusuf Bozkurt Özal vardı.

SEMRA ÖZAL VE PAPATYALARI

İş öyle bir boyuta gelmişti ki Cumhurbaşkanı seçildikten sonra partisinin kontrolü yitirmek istemeyen Özal, karısı Semra Özal’ı İstanbul il başkanlığına getirmişti. Semra Özal ailede basına en fazla malzeme veren kişilikti. Etrafında sermayenin en güçlü işadamlarının, -genellikle de müteahhitlerin- eşlerinden oluşan bir kadınlar grubu vardı. Basın onlara “Papatyalar” adını takmıştı. Emlak ve Kredi Bankası’ndan bu müteahhit eşlerinden birinin ricası ile Ukrayna’da yapılacak konutlar için verilen kredi skandalı da işte bu ilişkilerle başlamıştı. Skandal, bankanın müdürü Engin Civan’ın bacaklarından vurulması ile sonuçlanmış, mahkemede “rüşvet verdim” diyen müteahhitin belge soran banka müdürüne söylediği “rüşvetin belgesi mi olur pezevenk” sözü tarihe geçmişti!

Özal’ın ölümünden sonra ülkedeki politik dalgalanmalara bağlı olarak “Babamı Ergenekon öldürdü” ya da “Babamı FETÖ öldürdü” gibi açıklamalar yapan ve sosyal medyada da bu yüzden sık sık hatırlanan büyük oğul Ahmet Özal aldığı televizyon kanalları, yaptığı aracılık işleriyle gündemden düşmüyor yeni yetişen küçük oğul Efe Özal borsada yaptığı manipülasyonlarla manşetlere çıkıyordu. Ailenin tüm fertleri medyaya malzeme vermek için sıraya girmişler gibiydi. Ve kabul etmek gerekir ki darbenin ardından yeniden şekillenen politik arenanın yansıması medyada daha sert şekilde oluyordu.

DAMAT OLMASINI ENGELLEMEK İÇİN MİT VE EMNİYET DEVREYE GİRDİ

Bir zamanlar Turgut Özal’ın yanında çalıştığı “abi” diye hitap ettiği Süleyman Demirel yeniden politik arenada belirmişti. Böyle bir ortamda ailenin hiç istemediği damat adayı Asım Ekren ile Zeynep Özal tanışmış bu ilişki kısa sürede medya tarafından fark edilmişti. Tabii fark eden yalnızca medya değildi. Yeniden şekillenen ülkenin emniyet bürokrasisi de olaya bir anda dahil oldu.

Birbirlerini pek sevmedikleri bilinen MİT’in Kontrterör Dairesi Başkanı Mehmet Eymür ve Emniyet’in yeni yıldızı Mehmet Ağar bu damat adayını ailenin isteği üzerine mercek altına almıştı.

Anadolu’da evlenecek adaylar için konu komşu devreye girer güvenlik soruşturması tamamlanırdı. Kabul etmek gerekir ki Semra Özal bu konuda oldukça sıra dışı bir yöntem seçmişti! Burada emniyet bürokrasisi içinde olaya ilk önce kimin dahil olduğu sorusu belirsizleşiyor. Gazeteciliğin efsane ismi Erbil Tuşalp’in 1993 yılında basılan, Özal ailesini ve ilişkilerini, özellikle de Semra Özal’ı anlattığı “Plastik Papatya Kokusu” adlı kitapta aktardığına göre yasalara göre esas görevi dış istihbarat olan MİT’den Mehmet Eymür, başbakanlığa çağrılmış, damat adayını “inceleme” görevi verilmişti. Zira damat adayının etrafı biraz ‘karanlık’ bulunmuştu. Malum müzisyenlik biraz da gece hayatı demekti.

Damat adayı ailede hiç hoş karşılanmadığına dönemin bakanlarından Hasan Celal Güzel de bir röportajında değinmiş, “Özal’ın bu evliliğe karşı çıktığını” söylemişti.

YENİ DAMAT KAÇIRILMAK İSTENDİ

Anlaşılan o ki ailenin ‘araştırma’ talebini fazla ciddiye alan devletin resmi görevlileri Ekren’in peşine düşmüşlerdi! Bir gün Büyükada’da bir mekanda, üstelik orkestranın arasında çalarken çok da tekin görünmeyen iki kişi yanına yaklaşmış, “Sen bizimle bir gel bakalım” demişlerdi. Fakat damat adayı daha önceden olabilecekler konusunda bir uyarı almış, bir bahane ile bu kişileri atlatıp sırra kadem basmıştı.

Zeynep Özal yıllar sonra yazdığı “Bir Kadın Bir Kaç Hayat” adlı kitabında ortaya çıkan durum nedeniyle evliliği bir zorunluluk olarak gördüğünü yazmıştı.

Söylediğine göre Asım Ekren’in aldığı tehditler nedeniyle “onu korumak için” yapılmış bir evlilikti bu. Yine bir röportajında eşini tehdit eden kişileri “kraldan çok kralcılar” olarak nitelendirerek şöyle diyordu: “Kraldan çok kralcılar var. Aile ilk başta istedi, daha sonra istemedi gibi çok şey söylendi. ‘Baba, anne istemiyor mu, biz halledelim, destek olalım’ diyen kişilerdi bunları yapanlar. Halbuki ailem Asım’ı çok sevseydi, ‘Asım ne kadar iyi’ diyeceklerdi. Bütün olay bu.”

Zeynep Özal “kraldan çok kralcılar” dese de gazeteci Erbil Tuşalp bu olayın ciddiyetini şöyle aktarıyordu: “Devletin haber alma örgütünün damat kaçırma girişimi, mafya babalarının tehditleri, damat hakkında dava açma projeleri Semra Hanımın muhalefeti, Turgut beyin baskısı…”

Tüm bunlara rağmen sonunda Zeynep Özal ve Asım Ekren Marmara denizinde ‘Gülizar’ adlı bir yatta evlenmeyi başarmışlardı.

Devletin istihbarat teşkilatının o dönemki başkanı General Burhanettin Bigalı nikahı engeleyemeyince İstanbul Bölge başkanlığına resmi bir yazı yazarak “damadın etrafında Ermenilerin olduğunu”, “yaşanan olaylardan dolayı bu işin arkasında başkalarının olabileceğini” iddia ederek gelişmelerin kendisine bildirilmesini istiyordu. Yani damat hakkındaki güvenlik soruşturması evlilikten sonra da devam etti. Zeynep Özal başbakan, sonra da cumhurbaşkanı kızı olarak devlet koruması altındaydı. O dönem kısa bir süre Zeynep Özal’ın korumalığını yapan eski bir emniyet mensubu şunları hatırlıyor: “Zeynep Özal’ın yanında Mehmet Ağar’ın koruması vardı. 15 gün de ben çalıştım… O zaman bekardı.” Bu emniyet mensubu İstanbul polisinin Özal ailesini yıprattığını basına bilgi sızdırdığını da iddia ediyordu.

DAMAT TİCARETE ATILIYOR…

Devlet bu evliliğe engel olamamıştı ama sonrasında yaşananlar nedeniyle Asım Ekren ve Zeynep Özal iktidarın yumuşak karnı olmuştu. Müziğe ara veren Asım Ekren ticari hayata atılıyor, Bağdat Caddesi’nde bir mağaza açıyordu. Bu arada bu mağaza Alaattin Çakıcı’nın yeğeni tarafından kurşunlanmıştı. Sebebi anlaşılamadı. Yeğen Çakıcı ifadesinde “galeyana gelip havaya ateş açtığını Ekren ile bir sorunu olmadığını” söyledi. Fakat ifadesini alan emniyet mensubunun söylediği gibi koskoca Bağdat Caddesi’nde havaya atılan kurşunların Zeynep Özal-Asım Ekren çiftinin mağazasına isabet etmesi manidardı. Arada hayali ihracat, naylon fatura anlaşmazlığı söylentileri de yayıldı.

JAGUAR’IN TÜRK SİYASİ HAYATINA GİRİŞİ

Ama evlenmelerinden bir yıl sonra ortaya çıkan yeni bir skandal Özal döneminin en ilginç gelişmelerinden birine yol açmıştı. Ünlü Jaguar otomobillerinin Türkiye distribütörü olan Zeki Küçükberber evliliklerini kutlamak ve yeni doğan çocukları için çifte bir ‘hediye’ vermişti: Yepyeni bir Jaguar otomobil!

Olay ortaya çıkınca Zeki Kücükberber, “Bu otomobil Özal ailesine duyduğum hayranlığın ifadesidir. Güle Güle kullansınlar” demişti. Basın her gün Jaguar ile ilgili yeni bir haber yapıyordu. Yeni damat Asım Ekren yapılan son derece doğal bir hareketmiş gibi, “Zeki bey ailece tanıştığımız bir kişidir. Çocuk ve evlilik sebebiyle bir hediye vermek istemiş” diyordu.

Tepkilerin artması üzerine ise hediyeyi kabul etmek istemediklerini, fakat Toyota marka araçlarını verip ‘üzerini tamamlayacaklarını’ söylüyorlardı. Yapılan her açıklama bir öncekinden kötü olduğu için olay gazete manşetlerinden inmiyor, karikatüristler jaguarlı çizimler yapıyordu.

Bu arada 1987 yerel seçimleri yaklaşmıştı. Özal yıprandığını fark ediyor, düşen oyları engellemek için seçim yasasında kendi lehine bazı düzenlemeler yapmaya çalışıyordu. Bu arada Doğru Yol Partisi adıyla seçimlere hazırlanan Süleyman Demirel ve çevresi bu değişikliğe karşı dahiyane bir çözüm bulmuştu. Seçimlere amblemi ve ismi ANAP’ı çağrıştıran Büyük Anadolu Partisi (BANAP) adıyla bir parti sokmaya karar vermişlerdi. Fakat Yüksek Seçim Kurulu’na yapılan itiraz ile girişim sonuçsuz kaldı. Yeni parti isim ve amblem değişikliğine zorlanmıştı.

Partinin genel başkanı eski gazeteci Tayyar Şafak, YSK’nin bu kararı sonrasında partinin amblemini tam da hediye skandalına atıfla “Davulu delen bir Jaguar” olarak seçti!

DAVULU DELEN JAGUARLI PARTİNİN SEÇİM BAŞARISI!

Böylece Türkiye siyasi hayatına yeni katılan bu parti Asım Ekren’e atıfla davullu ve yolsuzluğu simgeleyen jaguarlı logosuyla seçimlere girdi. Sadece Özal’ı yıpratmak için kurulmuş gibi görünen bu partinin örgütlenmesini tamamlayarak seçimlere katılma hakkı elde etmesi de ilginçti. Seçimde çıkan sonuç ise herkesi şaşırtmıştı. Çok ciddi iddiası olan siyasi partilerin yüzde sıfırlı oylar aldığı ülkede, bütün propagandası davul ve jaguar olan parti şaşırtıcı sayılacak bir oran yakalamış, yüzde 1.5’i aşan bir oy almıştı! Tayyar Şafak yıllar sonra bu olayı anlatırken gülerek, “Yahu biraz sebat etseydim memlekete başbakan olacaktım” diyordu.

Bu sırada Ekren’in mağaza sayısı ikiye çıkmıştı. Almanya’dan gelen resmi kurye sandıklarının içlerinin bu mağazalarda satılmak üzere doldurulan giyim eşyaları ile dolu olduğu iddia ediliyordu. Ticari faaliyet alanı sadece iki mağaza da değildi.

Yeni evli çift inşaat malzemeleri satan Marmara Yapı Malzemeleri adında bir şirket daha kurmuştu. İddialara göre devletten bazı ihaleleri daha kolay almak isteyen müteahhitler doğal olarak bu şirketi tercih ediyordu. Ardından ortakları arasında Zeynep-Asım Ekren çiftinin de olduğu Karma Madencilik şirketinin maden sahaları gündeme geldi. Devletin elinde olması gereken bazı maden sahalarını bu şirketin nasıl işlettiği sorgulandı. ‘Damat’ partiye de üye olmuş hatta büyük kongre delegesi seçilmişti. Bir de danışmanlık şirketi “Tuteks” vardı…

BOŞANMAYLA BİRLİKTE GÖZDEN DÜŞÜŞ

Fakat bu çok konuşulan evlilik 1993 yılında son buldu. Asım Ekren’in aileye ve ilişkiler zincirine girişi kolay olmamış ancak çıkışı çok hızlı gerçekleşmişti. Boşanmalarının hemen ertesinde Anavatan Partisi “üye aidatı” ödemediği gerekçesi ile üyeliğini düşürmüş, büyük kongre delegeliği de iptal edilmişti.

Boşanmalarından yıllar sonra verdiği bir röportajda, “Jaguar meselesinin evliliklerindeki en büyük facia olduğunu” söylüyordu. Yine aynı argümanlar ile meseleyi bir ‘hediye’ girişimi olarak anıyordu. Büyük paralar vurduğu, zengin olduğu iddialarını da yalanlamış Ümraniye’de kirada oturduğunu açıklamıştı. Bilinen, damatlığıyla birlikte etrafı hızla dolan Asım Ekren’in boşanma sonrası aynı hızda etrafının boşaldığıydı. Hayatının geri kalanını gerçekten de sadece müzik yaparak geçirdi. Onun ölümü bugün siyasette yine damatları konuşurken, Özallı yılların ilginç olaylar zincirini tekrar hatırlattı…


Gazete Duvar

Yorumlar kapatıldı.