***HyeTert, bu kaynağın ve/veya içeriğin yanlış ve/veya yanıltıcı bilgiler ve/veya soykırım inkarcılığı, ırkçılık, ayrımcılık ya da nefret suçu içerdiği/yaydığı kanısındadır. Metni paylaşmadan önce bu uyarıları göz önüne alarak, içeriği ve/veya kaynağı güvenilir kaynaklardan kontrol ediniz.***
|
Emre Kongar
Sevgili okurlarım, Endüstri Devrimi’ni ıskalayan Osmanlı İmparatorluğu güçsüzleşmeye başlayınca, Batı sınırlarının Rumlar, Kuzeydoğu sınırlarının da Ermeniler tarafından zorlanmaya başladığı tarihsel bir gerçektir. Batı ülkeleri tarafından desteklenen Rumlar ve yine Batı ülkelerince ama özellikle Rusya tarafından desteklenen Ermeniler, 19. yüzyıldan başlayarak Osmanlı İmparatorluğu’ndan hem toprak kazanmışlar hem de içeride pek çok karışıklığa yol açmışlardır. Osmanlıların Birinci Dünya Savaşı’nda yenilmesi hem Rumlar hem de Ermeniler için yeni fırsatların ortaya çıkması demekti. Nitekim Yunan, İzmir çıkarması ile doğrudan işgal eylemine girişmiş, Ermeniler de Kuzeydoğu’da saldırı hazırlığına başlamışlardır. Bilindiği gibi Ermeniler bugün de kendilerine Birinci Dünya Savaşı sırasında “soykırım” uygulandığı gerekçesiyle uluslararası platformlarda birtakım iddialarda bulunmaktadırlar. Oysa hem İngiltere’nin hem ABD’nin ama özellikle de Çarlık Rusyası’nın kışkırtmalarıyla, Osmanlı topraklarında Ermenilerin çeşitli milliyetçi çete örgütlenmeleriyle katliam yaptıkları ve ayrılıkçı isyanlar düzenledikleri yine tarihin yadsınamaz gerçekleri arasındadır. Ne yazık ki, Ermeniler ile Türkler ve Kürtler, birbirlerini katlettikleri (mukatele) kanlı bir dönem yaşamışlardır. O dönemde Türklük ve Kürtlük milliyetçilikleri bilinç olarak gelişmemiş olduğu için bu katliamlar Ermeniler ile Müslümanlar arasında yaşanmış ve ideolojik olarak da böyle algılanmıştır. (Bu konuda ayrıntılı bilgi için benim Tarihimizle Yüzleşmek kitabımdaki ilgili bölümlere bakılabilir.) *** Türkiye Büyük Millet Meclisi açıldıktan üç ay yirmi gün gibi kısa bir süre sonra imzalanan Sevr Antlaşması, Türklerin elinde son kalan ülke olarak Anadolu Yarımadası’nı ve Trakya’yı galip devletler ile Rumlar ve Ermeniler arasında bölüştürüyordu. Batılı galip devletler, özellikle de İngiltere, Yunanistan’ı Batı’dan ve Ermenistan’ı Doğu’dan, Anadolu’ya saldırmaları konusunda teşvik ediyordu. Bu çerçevede, bugün kendilerine soykırım uygulandığını iddia eden ve o gün Anadolu’yu işgal etmek isteyen Ermenilerle bir savaş kaçınılmaz olmuştu. *** 1915’te Birinci Dünya Savaşı sırasında, Osmanlı İmparatorluğu Ruslarla savaşırken, kendilerini arkadan vuran Ermenilere karşı sürgün kararı aldığında, bunun Soykırım olduğu iddiası, Alman Nazi yönetiminin İkinci Dünya Savaşı’nda Yahudilere karşı uyguladığı yok etme politikasına benzeterek yapılmaktadır: Yahudilerin ordular kurarak Almanya’ya karşı saldırıya geçmiş oldukları gibi bir olayı hayal edebiliyor musunuz? Sadece İstiklal Savaşı sırasında Ermeni ordularıyla yapılan savaş bile bu karşılıklı katliamların onların iddia ettikleri gibi bir “soykırım” olmadığını gösterir. Zaten o sırada Osmanlı’da, Almanların üstün ırka dayalı Alman milliyetçilikleri gibi bir Türk milliyetçiliği bilinci de gelişmemiştir ki “Ermeni milleti”ni yeryüzünden silmek için soykırım uygulasınlar. *** Şimdi Doğu Cephesi’nde Ermenilerle yapılan savaşı Mustafa Kemal’in anlatımıyla okuyalım ve İstiklal Savaşı’nın nasıl zorluklarla kazanıldığını bir kez daha görelim: “DOĞU Cephemizde Ermenilerle Savaş Başlıyor Bildiğiniz gibi, Mondros Ateşkesi’nden beri Ermeniler, gerek Ermenistan içinde gerek sınıra yakın yerlerde Türkleri kitle halinde katletmekten bir an geri durmuyorlardı. 1920 senesi sonbaharında Ermeni zulmü dayanılmaz bir hale geldi. Ermenistan seferine karar verdik. 9 Haziran 1920 tarihinde doğu bölgesinde geçici bir seferberlik ilan ettik. 15. Kolordu Komutanı Kâzım Karabekir Paşa’yı Doğu Cephesi Komutanı yaptık. 1920 Haziran’ında, Ermeniler, Oltu’da oluşan yerel Türk yönetimine karşı hareketle o bölgeyi ele geçirdiler. Dışişleri Bakanlığımız tarafından Ermenilere 7 Temmuz 1920’de bir ültimatom verildi. Ermeniler aynı biçimde davranmayı sürdürdüler. Sonunda seferberlikten 3.5-4 ay kadar sonra Kötek, Bardiz bölgelerinde toplanan kuvvetlerimize Ermenilerin saldırmasıyla savaşa başlandı. Ermeniler, 24 Eylül 1920 sabahı Bardiz cephesinden baskın olarak yaptıkları genel bir saldırıda başarılı oldular.” (Emre Kongar Seçkisiyle, Atatürk, NUTUK, Remzi Kitabevi, İstanbul, 2018, ss.106-108) *** Arkası yarın! |
Yorumlar kapatıldı.