İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

3T Planı ve Türk-ABD ilişkileri…

***HyeTert, bu kaynağın ve/veya içeriğin yanlış ve/veya yanıltıcı bilgiler ve/veya soykırım inkarcılığı, ırkçılık, ayrımcılık ya da nefret suçu içerdiği/yaydığı kanısındadır. Metni paylaşmadan önce bu uyarıları göz önüne alarak, içeriği ve/veya kaynağı güvenilir kaynaklardan kontrol ediniz.***
OKAN MÜDERRİSOĞLU

ABD ile ilişkilerde yeni bir sayfa açmanın zamanı geldi. Bu ne stratejik ortaklık ne de model ortaklık üzerinden izah edilebilecek bir ilişki biçimi! Daha çok travmatik, çoğu zaman rekabetçi, yer yer işbirliğine açık bir sürecin başladığını iki taraf da kabul etmek zorunda.

ABD Başkanı Joe Biden’ın sözde Ermeni soykırımını tanıyan açıklamasının Amerikan mantığına göre ince ayarlar içeren cümlelerle kaleme alındığı ileri sürülse de baştan sona sakat bir muhakemenin ürünü olduğu gerçeği değişmiyor.

Biden’ın bu dengesiz ve değersiz hamlesi, ABD iç politikası ve diaspora Ermenilerince sürdürülen lobi faaliyetleriyle izah edilse de esasen bambaşka hesaplarla karşı karşıya kalabileceğimizi unutmamamız gerekiyor.

Birincisi, Ermenilerin “3T Planı” güncelliğini koruyor. “Tanıma- Tazminat-Toprak” hayali, maalesef canlılığını sürdürüyor.

İkincisi, 100 yıl önceki harita ve vaatler yenileniyor. 1920’de dönemin ABD Başkanı W. Wilson’un çizdiği çerçevenin bugünün dünyasına uyarlanması hedefleniyor!

Üçüncüsü, Türkiye ve Azerbaycan’ın dayanışması ile Dağlık Karabağ’da elde edilen zafer, çıkarları sarsılan pek çok büyük devletin rövanşist girişimlere başlayacağını gösteriyor.

Ve en önemlisi…

Türkiye, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde, bir asır önce kursağından alınan hak ve menfaatlerine çok yakın bir konuma gelmiş bulunuyor. Kuzey Afrika, Aden Körfezi, Doğu Akdeniz, Kafkaslar ve Balkanlardaki Türk varlığı, Avrupa’nın kalbinden Afganistan’a kadar uzanan coğrafyada Müslüman halkların haklarının korunması mücadelesi, anlamak isteyen için çok şeyi anlatıyor. İşte bu nedenledir ki son 20 yılda Erdoğan’ı, daha doğrusu onun ilham kaynağı olduğu politikaları tasfiye etmeyi önceleyen iç ve dış mihraklar her türlü kirli enstrümanı kullanmaktan geri durmadılar. Şimdilerde ise… Erdoğan’ı devirmeyi başaramadıkları için Erdoğan’ı destekleyen Türk milletini cezalandıracaklarını zannedecek kadar akıl tutulması yaşıyorlar. Erdoğan ile siyasal tabanı arasındaki mesafenin açılması için ellerinden geleni ardına koymayan bu odaklar, Türkiye’nin dününü yargılama, geleceğini ise ipotek altına alma planını da uygulamak için bıkıp usanmadan fırsat arıyorlar!

***

Bu şartlar altında Türkiye’nin, soğukkanlı ve uzun vadeli hazırlıklar yaptığı bir sır değil.

Örneğin Ermeni meselesinde yıllık ve tepkisel yaklaşımlar yerine, “Adil Hafıza veya Adil Tarih Enstitüsü” benzeri kurumsal bir yapılanmaya gidilerek, sistemli bir çalışma başlatılabilir.

Veya…

ABD ile ilişkilerin “güvenilir ortaklık” yerine, süreli ve nokta çıkar odaklı projeler temelinde ilerletilmesi düşünülebilir. Unutmayalım, ABD ister DEAŞ’la mücadele, ister Rusya ve Çin’e karşı stratejik konuşlanma diye savunsun… Günün sonunda Akdeniz, Karadeniz, Yunanistan, Balkanlar, Irak, Suriye hattında bir manada Türkiye’yi de kuşatıyor ve farklı bir kontrol mekanizması işlettiği kuşkusu uyandırıyor.

Tabii ki ABD ile köprülerin atılacağı bir kavşakta değiliz. Ama ilişkilerin derinden sarsıldığı ve tehlikeli bir savrulma yaşadığını görmezden gelemeyiz. Kaldı ki küresel sistemin yeniden inşa edildiği bu tarihi dönemeçte, Türkiye o veya bu eksene yönelme baskısı yerine jeopolitik ve jeostratejik özellikleri ile özgün bir merkezde kalmayı, diğer ülke ya da blokların yakınlaşmasına göre bir yol tutturmayı da düşünebilir!


Sabah Gazetesi

Yorumlar kapatıldı.