İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Röportaj: Nektaria Anastasiadou ile Dafne Daphne İçin Bir Tarif

KENAN CRUZ ÇİLLİ

Resim: Durrie Bouscaren

Daphne İçin Bir Tarif (A Recipe for Daphneadlı romanında İstanbul’un Rum toplumunu, İstanbul’un geçmişini ve bugününü anlatan Nektaria Anastasiadou ile söyleştik.

Kenan Cruz Çilli: Öncelikle okurlarımıza kendinizi kısaca tanıtabilir misiniz?

Nektaria Anastasiadou: 2019 yılında, İstanbul’da kurulan ve 19. yüzyıldan beri verilen Zografeios Agon adlı Rum edebiyatı ödülüne layık görüldüm. Şu anda da ödülü kazanan hikayeyi bir romana çevirmekle meşgulüm. Daphne İçin Bir Tarif romanımı ise dünyaya Rum toplumunu tanıtmak istediğim için İngilizce olarak kaleme aldım.

Daphne İçin Bir Tarif‘i ne zaman yazmaya başladınız? İlham kaynağınız neydi?
Yıllar önce tanıdığım ihtiyar bir Rum beyefendi bana Balkanik adlı, eklere benzeyen ve farklı farklı kremalardan oluşan eski bir tatlıdan bahsetti. Tatlının içindeki her krema Balkanlar’da yaşayan farklı bir halkı ve bu halkların uyum içinde yaşayışını temsil ediyordu. İstanbul’da da bizzat şahit olduğum gibi farklı dinlere, dillere, ve kültürlere sahip değişik halkların bir arada yaşaması hep ilgimi çekmiştir. Bu yüzden Balkanik adlı tatlının hikayesi hep aklımda kaldı. Bu eski tarifi yeniden canlandıracak pastacı bir karakter olan Kosmas böylece doğmuş oldu. Balkanik pastasını tekrar hayata geçirmesi aynı zamanda Rum toplumunun canlanmasını temsil ediyor. Kosmas’ın bu unutulan tarifi diriltmesi ayrıca Osmanlı döneminin beraber yaşama kültürünü ve Rum toplumunun geleneklerinin devam etmesini sembolize ediyor.

‘Her krema Balkanlar’da yaşayan farklı bir halkı ve bu halkların uyum içinde yaşayışını temsil ediyordu’

Romanınızda birçok farklı kimliğe sahip karakterlere yer verdiniz. Bu karakterlerden biri Selin Kerido adlı Sefarad bir müzisyen. Bu karakterle beraber okurlara Sefarad yemeği ve müziği gibi Türkiye’deki Yahudi kültürüne dair bazı kültürel öğeleri aktarmayı başardınız. Aynı zamanda Rum ve Yahudi toplumlarının ortak yönlerini ve deneyimlerini de işlediniz. Sizce bu ortak yönler nelerdir?

Muhtemelen İstanbul’daki Rum olma deneyimiyle Yahudi olma deneyiminin birçok yönü ortaktır: kültürel mirasımızı koruma güdüsüne karşı asimilasyon endişesi, geçmişte ve günümüzde yaşadığımız zorluklarla ilgili ne zaman ve ne kadar konuşmalıyız tereddütü (kayadez’e karşı avlaremoz), ötekileştirme hissine karşı çok güçlü bir aidiyet bağımızın olması, ve kollektif kültürel kimliklerimize karşın bireysel bir kimlik geliştirme çabası bunlardan sadece bazılarıdır.

Ayrıca, ‘Rum’ ve ‘Yahudi’ sözcüklerini hep ayrışık olan iki kavram olarak görmemeliyiz. Kendilerini Rum olarak gören, Ortodokslarla iç içe yaşayan ve Rumca konuşan Romaniot Yahudileri yüzyıllar boyunca İstanbul’da yaşadı. Bu toplum sonradan Sefarad kültürüne asimile olarak yok oldu. Şu anda yazmakta olduğum romanda da bu konuya değiniyorum.

Romandaki ana karakter olan Daphne, Rum bir anne ve Türk bir babaya sahip. Bazı insanların karma evlilikleri kabul etmekte ne kadar zorlandığını romanınızda çok başarılı bir şekilde aktardınız. Buna rağmen Daphne’nin kendi kimliğiyle tamamen barışık olması göze çarpıyor. Karma evliliklerinin günümüz Rum toplumundaki etkisi nedir? Yeni nesillerde bu konuya dair tutumlarda bir değişiklik var mı?

Rea’nın [romandaki bir karakerin adı] karma evliliklere tamamen karşı olma tutumu tabii ki de çok uç bir örnektir. Eskiden bu tür tutumlar daha yaygındı. Günümüzde herhalde çoğu kişinin tutumu öyle değil. Öyle hissetseler bile günümüz şartlarında böyle bir duruş açıkçası gerçekçi değil. Buna rağmen, karma evlilikler sonucu bir kültürün asimilasyon yoluyla yok olması riskini de göz ardı edemeyiz.

‘İstanbul Rumcasının en güzel Yunan lehçesi olduğuna inanıyorum ve bu yüzden bu lehçede yazmayı tercih ediyorum’

Bir sohbetimizde İstanbul Rumcasında yazı yazdığınızdan bahsetmiştiniz. Bu lehçeyle ilgili bize daha detaylı bilgi verebilir misiniz? Günümüzde Yunanistan’da konuşulan standart Yunancasından farkı nedir?

Standart Yunanca Peloponez yarımadasında konuşulan lehçeyi baz alarak Yunanistan’ın resmi dili haline getirilmiştir. Bu lehçe Yunancanın diğer lehçelerinden daha üstün veya daha doğru değildir.

İstanbul Rumcası 19. yüzyıla kadar Yunanca yazılarının temel lehçesiydi. Bu lehçe Standart Yunan diline karşın bazı eski fiil biçimlerini halen muhafaza etmektedir ve bazı zamirleri farklıdır. Aynı zamanda kelime dağarcığı oldukça fazla Türkçe, Fransızca, İtalyanca ve hatta Ladino’dan gelen sözcüklere sahiptir. Bence bu özelliği İstanbul Rumcasını Standart Yunan dilinden daha renkli, eğlenceli ve esnek kılıyor.

Bildiğiniz üzere günümüzde Ladino’yu koruma adına birçok çaba sarf ediliyor. İstanbul Rumcasını korumak için bunlara benzer çabalar var mıdır?

2014 yılında Nikos Zahariadis tarafından hazırlanan bir İstanbul Rumcası deyimler sözlüğünün basıldığını biliyorum. Bunun dışında özel bir koruma çabası olduğunu söyleyemeyiz. Ben şahsen İstanbul Rumcasının en güzel Yunan lehçesi olduğuna inanıyorum ve bu yüzden bu lehçede yazmayı tercih ediyorum.

https://www.avlaremoz.com/2021/04/27/roportaj-nektaria-anastasiadou-ile-dafne-daphne-icin-bir-tarif/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=roportaj-nektaria-anastasiadou-ile-dafne-daphne-icin-bir-tarif&utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=roportaj-nektaria-anastasiadou-ile-dafne-daphne-icin-bir-tarif

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın