***HyeTert, bu kaynağın ve/veya içeriğin yanlış ve/veya yanıltıcı bilgiler ve/veya soykırım inkarcılığı, ırkçılık, ayrımcılık ya da nefret suçu içerdiği/yaydığı kanısındadır. Metni paylaşmadan önce bu uyarıları göz önüne alarak, içeriği ve/veya kaynağı güvenilir kaynaklardan kontrol ediniz.***
|
HINCAL ULUÇ
Yılı tam hatırlamıyorum.. Ama 1970’lerin sonu, 80’lerin başı falan.. Holly ile Reno’ya gittik, kayınpeder ve kayınvalidelere.. Bir pazar, piknik yapalım dediler.. Çok sevdikleri bir profesör komşuları da varmış.. Onu da aldık, kırsala çıktık. Örtüleri serdik. Yiyecekleri yerleştirdik. Küçük transistörlü radyoyu da açtık. Müzik çalıyor, biz de neşe ile atıştırıyor, sohbet ediyoruz.. Birden yayın kesildi ve spikerin sesi duyuldu. “Önemli bir haber için yayını kesiyoruz” dedi. Kulak kesildik.. ASALA adlı örgüt, bir Türk Büyükelçisi’ne daha suikast yapmış.. Bir sessizlik oldu, sonra o profesör doktor konuşmaya başladı.. Meğer Ermeni asıllıymış.. Bana “Siz benim Ermeni olduğumu biliyor muydunuz” dedi. “Hayır” dedim.. “Tahmin de edemezdiniz. Çünkü, biz Ermeniler kadar gittikleri ülkeye uyum sağlayan ve adeta onlardan biri olan millet yoktur.. Adlarını da, dillerini de ülkelerine uydururlar. Şimdi ‘Anavatan’ diye göstermelik bir Sovyet Cumhuriyeti var.. Ona da devlet demeye bin şahit gerek.. Amerikan Ermenilerinden bir gurup genç, Ermeni milliyetçiliğini canlandırmak için bir araya geldiler.. Bir milleti bir araya getirmenin en kolay yolu ‘Ortak düşman’ yaratmaktır. Hemen Türkiye’yi seçtiler ve ‘1915 katliamı’ dediler. Ve de Los Angeles’tan başlayarak bu suikastlara giriştiler. Bu da onlardan biri..” Dikkat edin, anlatan bir Ermeni asıllı insan.. Devam etti.. “Bu teşkilatın Amerika’da kurulması ve her şeyin Amerika’dan yönetilmesi ilginç.. Çünkü Amerika da ayni şeyleri yaptı..” Hayretle baktım.. Anlattı.. “İkinci Dünya Savaşı’nda Amerika, Japonya’ya savaş ilan edince, başta Kaliforniya, Doğu sahillerinde yaşayan bütün Japon asıllı Amerikan vatandaşlarını, aileleriyle topladı ve yerlerinden, yurtlarından, işlerinden etti ve Orta Amerika’da kurulan bir kampa taşıdı. Sebep.. Japonlar, aradaki koskoca Pasifik Okyanusu’nu aşıp, Batı Amerika sahillerine çıkarma yaparlarsa, bu Japon asıllılar, Amerikan askerini sırtından vurabilirlermiş.. O Japon asıllı Amerikalılar savaş sonuna kadar o ayrılmış bölgede yarı aç yaşadılar..” 1915’te Ruslar Doğu’da cephe açmış, Erzurum’a kadar dayanmışlar nerdeyse.. Tahrik ettikleri Ermeni çeteler köy basmaya, askere tuzak kurmaya başlamışlar.. Bunun üzerine Osmanlı, savaş bölgesinde Ermenileri “tehcir etme/sürme” kararı almış.. 1942’nin Amerika’sının imkânları nerde, 1915 Osmanlı’sının hem de en Doğu’da yol ve taşıt imkânları nerde?. Bir de yerel insanların intikam hırsları.. Birtakım tatsız şeyler olmuş sonunda.. Profesör “Bu iş suikastla, tuzakla, kin ve nefretle bitmez. İki taraf heyetlerinin de katılacağı uluslararası bir soruşturma komisyonu kurulmalı ve bu konu ortak bir karara bağlanmalı” dedi.. Sovyetler battı. Sınır komşumuz gerçek bir Ermenistan kuruldu. Büyük ölçüde iyi ilişkilere de adım atıldı. Pek çok Ermenistan vatandaşı Türkiye’de çalışmaya başladılar.. Ama konu her iki tarafta da iç siyaset için çok kullanışlı olduğundan en yakın temaslara rağmen bir sonuç alınamadı. İş gelip her 24 Nisan’da Amerika Başkanı, 1915’i anarken “Büyük Felaket” mi diyecek, “Genosid” miye dayandı.. Şimdi Biden, önceden tahmin edildiği gibi “Genosid” dedi. Oysa “Genosid” bir insanlık suçunu tanımlayan sözcük ve bir uluslararası mahkeme tarafından karara bağlanmadıkça kullanılamaz.. Biden da bunu biliyor. Ama amacı sonuç değil. İç siyaset.. Söylüyor işte.. Biden iç politikada fena halde sıkıntıda.. Bütün televizyon şovlarında alay konusu. Hakkında söylenmedik laf kalmıyor. Umudu lobilerde.. Amerika’da üç etkin lobi var.. Rum lobisi, Yahudi lobisi ve Ermeni lobisi.. “Genosid” lafı Ermeni lobisinin desteğini sağlayacak, Biden’a.. Onu bekliyor. Peki ama Ermeni lobisi, kendilerine yapılanı unutur mu?. Bir sözcük değişimine kanıp Biden’in arkasına geçer mi?. Şimdi izin verin, kendi yaşadıklarımı anlatayım.. * Yıl 1984.. Olimpiyatlar için Los Angeles’tayım.. Bir Bursa gazetesiydi galiba, onun için gelen bir arkadaşım var.. O zamanlar Bursa, Antalya gibi Anadolu gazeteleri Olimpiyat için hem de dünyanın öbür ucuna muhabir gönderirlerdi. Bir de bugünkü rezilliğe bakın.. Güreşçilerimiz, halterci ve jimnastikçilerimiz tarih yazıyorlar arka arkaya.. Tek bir gazete muhabir gönderiyor mu?. Ayni ajanstan, ayni laflar.. Neyse.. Bu Bursalı arkadaş gece kalbinde bir çarpıntı hissetmiş. Aldım, Basın Merkezi’ndeki Sağlık Odası’na götürdüm. Doktor muayene etti. “Ne olur ne olmaz, derhal hastaneye nakledip tetkikler yaptırmalıyız” dedi. Hemen bir sedye, ambulans götürdüler.. Öğleden sonra merkezin doktoruna uğradım.. “İki gün yatması lazımmış. İngilizce bilmediği için Türkçe bilen bir de hemşire koymuşlar başına. Merak etmeyin” dedi.. Ben gene de ettim. Öğleden sonra atladım hastaneye gittim. Odasına girdim ki, yaşı 80’e yakın bir hemşire doğruldu, bana geldi. Hiç unutmuyorum.. “İhtiramat-ı kadimemizi takyid ederiz” dedi. Osmanlıca’nın bu kadar ağdalısını nerden bileyim.. “Eski saygılarımızı yenilerim” demekmiş.. “İngilizce konuşalım” dedim.. Ahbap olduk.. 1900’lerde dedesi, ninesi başta ailecek göçmüşler Kaliforniya’ya.. “Bizim evde hep Türkçe konuşulurdu. Ben Türkçe’yle büyüdüm” dedi. Büyüdüğü Türkçe işte bu 1900’lü yılların ağdalı Osmanlıca’sı.. ..Ve o dünya tatlısı teyze anlattı.. 1980 Moskova Oyunları dünya çapında bir sükse yapınca (Gerçekten öyleydi. 6 Olimpiyat gördüm, en güzeliydi Moskova) Amerikalılar 84’te Rusları geçmek için her türlü masrafı göze almışlar. Olimpiyatlara gölge düşürecek tek şey, o sıralar yaygın ASALA suikastları.. Büyük bir kafileyle gelen Türklerden birinin burnu kanarsa, yandı gülüm keten helva.. Kaliforniya, Ermeni asıllı nüfusun en yoğun olduğu eyalet.. Bakın alınan karara.. “Kaliforniya’da yaşayan Ermeni asıllı genç ve orta yaşlı nüfus, Olimpiyatlar bitene dek eyaleti terk edip başka yere gidecek. Oyunlar sırasında bu guruptan biri eyalet sınırları içinde yakalanırsa ağır cezaya çarptırılacak..” Yani.. Al sana, 1984’te Amerikan usulü ve Amerika sınırları içinde Ermeni tehciri.. Yani.. 1942’de Japon, 1984’te Ermeni asıllı kendi vatandaşlarını “tehcir” eden Amerika Birleşik Devletleri, şimdi 1915 için “Genosid” diyor.. Bu tamamen siyasi açıklamaya, en güzel yanıtı, Türk Ermeni Cemaati Patriği, kendisini daha Patrik olmadan tanıma şansı bulduğum Muhterem Maşalyan Efendi verdi. “Biz de öncüllerimiz olan rahmetli patriklerimiz gibi Türkler ve Ermeniler arasında barış, dostluk ve esenlik dileklerimizi sunmaya devam edeceğiz. Üstünden 106 yıl geçmiş olayları, 1000 yıllık ortak tarihin acı bir istisnası olarak görüp ilişkilerin ortak komşuluk ve kazanç paydalarının üstünde ivedilikle yeniden inşa edilmesini teşvik edeceğiz. İnanıyoruz ki Tanrı’nın iradesiyle Türk ve Ermeni ilişkilerinde kardeşlik ve sevgi ortamını daha da güçlü bir şekilde selamlayacağız. Biz, her iki halkın bu topraklara özgü ve geleneklerinde var olan komşuluk bağlarının Türkiye ve Ermenistan resmi makamları arasında da canlanmasını ümitle bekleyenlerden olmayı tercih ediyoruz.” Müzisyen dostlarım başta Majak, Onno (toprağı bol olsun) ve Arto sayesinde Ermeni cemaati içine girdim. Kanımız Kafkas ya.. Ortak çok yanımız var ya, Ermeni toplumu ve okulları gecelerini kaçırmaz oldum.. Bu sayede yığınla yeni dost da edindim.. Ne kadar kalpten sevdiklerini hep içimin derinliklerinde hissettim.. Binlerce yıllık ortak yaşamışlığın bence simgesi Sarı Gelin’i kaç gece beraber gözyaşları içinde dinledik.. Dünyanın çirkin politikası, Türk sanat, edebiyat, mimari, müzik başta hemen her konudaki yüzlerce yıllık birlikteliğimizi yıkamaz.. Pandemi dolayısıyla bir seneden beri göremediğim kardeşlerimi uzaktan kucaklar, Sayın Patrik Maşalyan’a, ihtiramat-ı kadimemi bu defa ben sunarım!. *** HEMEN AŞI OLUN!.. Bakın bu defa tavsiye birinci elden ve damdan düşmüşten geliyor.. Ben Hıncal Uluç’ta, Kovid testi “pozitif” çıktı. Her iki aşımı da yaptırmış ve 20 gün evvel tamamlamış olmama rağmen pozitif.. Hiçbir belirti yok.. Bomba gibiyim.. Ama Ercan pozitif çıkıp eve kapanınca, “Bir test yaptıralım” dedim.. Pozitif çıkmaz mı?. Peki “aşının faydası” o zaman?. Aşının faydası şu ki, hiçbir belirti göstermeden yaşıyorum, bu dördüncü gün.. Antikor testi yaptırdım bu arada.. Sonuç mükemmel.. Vücudun Kovid’le savaş silahı olan antikorlar aşı sonucu çok iyi oluşmuş.. Yani.. “Aşı tam etkili değil.. Kovid bulaşmasını engellemiyor” gibi tezvirata kapılmayın. Hangi aşıyı bulursanız yaptırın. Sıranız gelirse asla kaçırmayın. Bu arada.. Devletin ekipleri anında geldiler. Kovid ilacını getirdiler.. 5 gün süre ile alacağım.. Yüce Allah’ın izni ve inayeti ile de iki hafta sonra normal yaşamıma döneceğim.. Bu, Kovid’li Hıncal’ın ilk yazısı.. İnşallah onlar da aynen böyle devam edecek.. *** GERÇEK ADI, ALİ KOÇ FEDERASYONU!.. Aynen öyle.. Türkiye’de Futbol Federasyonu yok.. Ali Koç Federasyonu var.. Geçen hafta, takvimlerde başka gün, saatlerde başka saat kalmamış gibi, karantinada evlerine kapanmış halkın 1 numaralı ortak eğlencesi futbolda Beşiktaş ile Galatasaray’ın maçlarını ayni gün ayni saate koymuştu, Nihat Özdemir takma adlı zat, yani TFF Başkanı.. Şampiyonluk ve ilk 2 mücadelesi yapan bu iki büyük karanlığa kurşun sıkacaklardı. Fener maçı ise, ertesi güne yerleştirildi, özenle.. Fener rakiplerinin durumunu bilsin, tertip ve taktiğini ona göre ayarlasın diye.. Fener medyası da gık demedi bu korkunç uygulamaya. Ben itiraz ettiğimle kaldım.. Kaldım de ne oldu?. Yarın 38’inci hafta başlıyor. Yani son 5 haftanın ilki.. Programa bakın.. 28 Nisan Çarşamba 20.30 Rizespor-Beşiktaş 20.30 Galatasaray-Konyaspor 29 Nisan Perşembe 20.30 Alanyaspor-Fenerbahçe.. Yani ayni aleni oyun, pervasızca, gene Fener lehine, Fener’i kayırarak oynanıyor. Beşiktaş, G.Saray, ayni gün ayni saat, Fener bir gün sonra gene. Bunu Nihat Özdemir mi yapıyor sanıyorsunuz?. Palavra.. Ali Koç planlıyor, Özdemir uyguluyor.. Yoksa “Kör parmağım gözüne” diyecek kadar açık seçik, Fener kayırma uygulaması hem de dananın kuyruğunun kopacağı haftaların ikisinde arka arkaya yapılır mı?. Bir şey daha.. Geçen hafta, bütün hakemler ilan edildi, Fener maçı niye edilmedi?. Çünkü Serdar Tatlı kimi yazdıysa Ali Koç onu beğenmedi. Bir anda atama yapamadılar ve Fener maçı boş çıktı. ..Ve daha.. Sergen hakeme söylendi. MHK, ayni hakemi ertesi hafta Beşiktaş maçına inadına verdi Fatih Terim hakeme söylendi. MHK ayni hakemi ertesi hafta inadına Galatasaray maçına verdi. Emre maçın saha ve VAR hakemlerine söylendi.. Fener’in hakemleri açıklanmadı. Sonra gördük. Şikâyet edilen hakemler verilmedi. Şimdi düşünün, Fener maçının hakemi niye bir gün sonra açıklandı sizce?. Türkiye ligleri, içerdeki sahtekâr futbolcular yüzünden seyredilmez hale geldi zaten.. Buna bir de Federasyon oyunları eklenince, artık gerçekten heyecan duyacak kimse kalır mı, ekran başında?. Şimdi yeni bir merak konusu var. “Bakalım daha ne dümenler dönecek?.” *** SEVDİĞİM LAFLAR Adalet olmadıkça yönetimin, ahlak olmadıkça asaletin, cömertlik olmadıkça zenginliğin faydası olmaz. Hz. Ömer *** TEBESSÜM “Şifrenizde 8 karakter olsun” diyordu. Ben de yazdım.. “Pamuk Prenses ve 7 Cüceler!.” |
Yorumlar kapatıldı.