***HyeTert, bu kaynağın ve/veya içeriğin yanlış ve/veya yanıltıcı bilgiler ve/veya soykırım inkarcılığı, ırkçılık, ayrımcılık ya da nefret suçu içerdiği/yaydığı kanısındadır. Metni paylaşmadan önce bu uyarıları göz önüne alarak, içeriği ve/veya kaynağı güvenilir kaynaklardan kontrol ediniz.***
|
Mehmet Barlas
Bir uçağın merdivenlerinden kendi kendine çıkmaktan aciz ve basın toplantılarında bakanlarının adını unutan ABD Başkanı Joe Biden, 1915 olaylarına “Soykırım” dediği ve İstanbul’dan da “Konstantinopl” diye söz ettiği için, kendimizi paralamaya gerçekten gerek yok. Çünkü bu adam soykırım nedir bilemez ki… Joe Biden’ın tarih bilgisi ve dünya olaylarına bakış açısı, kim bilir ne kadar yüzeyseldir… Acaba kendi vatanındaki yerli insanların ne olduklarını hiç merak etmiş midir? Zavallı Kızılderililer Düşünün ki bu Amerika 1830 tarihli Yerleştirme Yasası ile Doğudaki Çerokileri, Seminolleri kendi topraklarından sürüp, yok etmiş. Örneğin Califonia’daki 300 bin yerli 150 bine düşmüş. Katliamlar sonucu 1890’da yerli nüfus 20 bine kadar azalmış.1870’de de 10 bin Kızılderili esir olarak satılmış. Bu Amerika kendi yerlilerine ne ölçüde özen göstermiş ki, Vietnam’ın, Irak’ın, Afganistan’ın insanlarına şefkat eli uzatabilsin? Bence Biden’ın hezeyanlarına en sağlıklı bakış açısını sevgili Murat Bardakçı Habertürk’deki köşesinde şöyle seslendirdi: Bardakçı’nın değerlendirmesi “Joe Biden 1915 olaylarından ‘soykırım’ diye bahsettiği için endişelenmemize, utanmamıza veya öfke krizlerine kapılmamıza gerek falan yoktur! Zaten tarihimizde utanç duyacağımız böyle bir hadise ve Birinci Dünya Harbi’nden sonra işgalcilerin didik didik ettikleri arşivlerimizde de aynı şekilde hicap hissetmemize sebep olacak tek bir belge mevcut değildir. Üstelik bu kadar sene boyunca uğradığımız ‘soykırımcı’ suçlamalarının kazandırdığı bağışıklık sayesinde, Başkan Biden’e gönül ferahlığı ile ‘Yayınladığın mesaj ve ettiğin söz bilmemneme kadar!’ dememizi gerektirir. Son senelerin ‘toprak, mal ve tazminat talebi’ paranoyasından da kurtulup rahatladığımız takdirde ‘Bilmemneme kadar!’ sözünü ağzımızı doldurarak ve öyle bir keyifle söyleriz ki, emin olun, her zerremiz huzur bulur!” |
Yorumlar kapatıldı.