İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Skandalı anlamak için yıllar öncesine gitmek gerekiyor

***HyeTert, bu kaynağın ve/veya içeriğin yanlış ve/veya yanıltıcı bilgiler içerdiği/yaydığı kanısındadır. Metni paylaşmadan önce bu uyarıları göz önüne alarak, içeriği ve/veya kaynağı güvenilir kaynaklardan kontrol ediniz.***
Kayahan Uygur yazdı…

ABD hükümetinin 1915 Olayları hakkındaki tüm kamuoyu baskılarına rağmen yıllardır almak istemeyip ertelediği “soykırım” kararını bu yıl ilan etmesinin anlamı nedir? Bu gelişmeyi İsrail medyasının dediği gibi (The Jerusalam Post, 24 Nisan) sadece Türkiye’nin ABD üzerindeki etkisinin azalmasıyla açıklayabilir miyiz?

Konuyu tam olarak anlamak için 5 yıl önceye dönmemiz gerekiyor. Avrupa ile 20 Mart 2016 Göç Anlaşması imzalanmış ve 6 Mayıs’ta Ahmet Davutoğlu partiden uzaklaştırılarak, yeni rejimin ilk adımları atılmıştı. Aynı 6 Mayıs tarihinde o günlerde AKP iktidarıyla Avrupa’nın arasının çok iyi olmasına rağmen ve Türk vatandaşlarına AB vizesinin kalkmasının bile konuşulduğu bir ortamda Fransa’nın “Atlantico” adlı haber sitesinde ilginç bir analiz çıktı. Alexandre Del Valle imzalı makale, “Osmanlı İmparatorluğu’nun dönüşü: ‘Erdoğan Türkiyesi Avrupa’ya, Kürtlere ve Kemalist demokrasiye saldırıda’” başlığını taşıyordu.

OSMANLI’YA GERİ DÖNÜNCE NE OLUR

Fransız jeopolitikçinin yazısında özellikle Suriye politikasından söz ediliyor, Türkiye’nin 90 yıllık Kemalist dış politikayı bırakıp adım adım Osmanlı’ya dönme çabaları içinde olduğu anlatılıyordu. Yazıda o günlerde dünya gündeminde olmamasına rağmen Libya’daki İhvan (Muslim Brotherhood) ile ilişkilere varıncaya kadar AKP’nin Ortadoğu, Balkanlar, hatta Kafkaslardaki Osmanlıcı yayılma çabaları irdeleniyor, hatta Karabağ konusuna bile değiniliyordu. Yazar, Lenin’den alıntı yaparak “gerçekler inatçıdır” diyor, Kemalizm’in terki nedeniyle eski dosyaların açılacağı ve Osmanlı’nın çöküş dönemindeki tüm olayların “sil baştan” yeniden yaşanacağını anlatıyordu.

Daha 2016 yılında son 5 yılın gelişmelerinin önceden büyük bir öngörüyle anlatıldığı yazıda yapılan temel saptama, yani Türkiye’nin artık Osmanlı’ya geri döndüğü Afrika, Hindistan, Çin medyasına varıncaya kadar daha sonra birçok yerde tekrarlandı. Örneğin 11 Eylül 2020’de “Monde Afrique” dergisinde yayınlanan bir araştırmada tüm Afrika’da Aziz Mahmud Hüdayi, Maarif ve Diyanet gibi vakıfların çeşitli ülkelerde okul, cami, hastane organizasyonları yaptıkları, Gülencilerden kalma enkazın bu kez doğrudan devlete bağlı olarak bir istihbarat şebekesi olarak geliştirildiği yazılmaktaydı. “Osmanlı ve Dönüş” başlıklı yazıda Ankara’nın Rusya’ya karşı Batı çıkarlarını savunma görüntüsü altında aslında İslamcılığı yaydığı iddiası savunulmaktaydı.

Aynı şekilde, Türk TV kanallarındaki iktidar destekli olarak yayınlanan Osmanlı ve Abdülhamit’le ilgili diziler Batı medyasında ilgi çekmişti. Özellikle Abdülhamit’in İngiliz Elçisini tokatlaması gibi tarihsel gerçeklere tamamen aykırı sahneler müstehzi gülümsemelere neden olmuştu. Siyasilerin halka ısrarla izlemelerini öğütledikleri Abdülhamit dizisi Batı’da tamamen siyasal göndermelerle dolu bir propaganda olarak değerlendiriliyordu.

TÜRKİYE HANGİ YÜZYILDA

Fransız Devlet Kanalı “FR-2” 30 Nisan 2018 tarihli yayınında sayıları giderek artan bu diziler nedeniyle Türkiye insanlarının artık hangi yüzyılda yaşadıklarını şaşırdıkları söyleniyordu. Tüm bunlardan şu sonuç çıkıyordu: Türkiye’de hiç kimse Batılılara 106 yıl sonra neden 1915 olayları dosyasını açtıklarını soramazdı, çünkü geçmişe dönüşü ilk gerçekleştirenler Batılılar değil Ankara’daki siyasal iktidar olmuştu.

1915 Olayları hakkında ne düşünürsek düşünelim ortada kimsenin, ne bizim ne de Batılıların aksini iddia edebileceği bir zamanlama sorunu vardır. Osmanlı’nın çöküşü sırasında yaşanan olaylar, daha sonra Türkiye’de Cumhuriyet kurulup Osmanlı’dan kopma yaşanınca dünya tarafından en az 50-60 yıl rafa veya buzdolabına kaldırılmıştı. Ta ki, Türkiye 1974 Kıbrıs müdahalesi sırasında koalisyonda bulunan birilerinin ve onların takipçilerinin Osmanlı’ya dönüş hevesleri başlayana kadar. Bu da dikkatli bir bakış için son derece mantıklıydı, dengeler ve oyun değişince hesaplar da değişmişti.

ALALIM O ESKİ YERLERİ Mİ

Ama eski oyuna ve eski değerler dizisine /paradigmaya geri dönülünce hesapların da tekrar çıkacağı ve faturaların yine kesileceği de oldukça akla uygundu. Osmanlı’nın son çağına dönülüp nerde kalmıştık denilirse, Batı’nın da o dönemde yarım kalmış olan ne kadar hesabı varsa gündeme getirmesine şaşırmamak gerekiyor. Örneğin bugün Fransa’da birileri, “arş ileri, marş ileri, alalım o eski yerleri” türküsüyle 1919 yılında olduğu gibi Ruhr havzasına hamle ederse Almanya ne cevap verecektir acaba? Tarihsel geri dönüş ve “diriliş” hayalleri her zaman eski hortlakların mezarlarından ayağa kalkmalarını, kan, ölüm ve yıkımı beraberinde getirmiştir.

Öte yandan, Biden’ın aldığı 1915 kararının nedenleri gibi sonuçlarını değerlendirmek önemlidir. Bu konuda Almanya’nın 2015-2020 yılları arasında Ankara Büyükelçiliğini yapmış olan Martin Erdmann’la “Der Tagesspiegel” gazetesinin 1 Nisan’da yapmış olduğu röportajdaki bir fikir çok ilgi çekicidir. Erdmann, Biden’ın Avrupalılarla yapmış olduğu toplantıda Türkiye’ye karşı daha kararlı olunmasını istediğini vurguluyor. Anlaşılan sadece Avrupalılar değil dünyada resmi ya da sivil, iktidarda ya da muhalefette, Batı’da ya da Doğu’da birçok odak ABD’nin yeni Başkanı Biden’ın 1915 olayları hakkındaki tavrını beklemekteydi.

Bilindiği gibi Biden bu konuda seçim öncesi bir söz vermişti ama daha önceki ABD Başkanları gibi jeopolitik nedenler ya da stratejik çıkarlar gereği vazgeçme olasılığı da mevcuttu. Dolayısıyla Biden’ın tavrı Türkiye, daha doğrusu AKP iktidarının Türkiye’yi dünyada getirdiği yer konusunda belirleyici olacaktı. Herkes bu kararı bu nedenle heyecanla bekliyordu.

Bu ÇÖKÜŞTEN ÇIKMANIN YOLU VAR

Sonuç, ülkemiz için üzücü ama İslamcı, İhvancı politikaların ülkemize maliyeti konusunda da uyarıcı oldu. Umarım ders alınır ve bu çöküş günlerinden eskiden nasıl çıktıysak yine çıkarız. Bu arada, 2 haftadır ABD Dışişleri Bakanı Bilinken ve onun Avrupa Avrasya İşleri Yardımcısı Nuland hakkında yazdıklarımı okuyan herkesin bugün alınacak kararı ve daha ötesini zaten rahatça kestirebildiklerini anımsatırım.


OdaTv

Yorumlar kapatıldı.