Kürt ezgilerini Batı müziği repertuvarına kazandıran Soprano Pervin Chakar’ın yeni projesi Mezopotamya ilahileri ve kilise müziği üzerine.
Özlem ERTAN
Soprano Pervin Chakar’ın adını duymuş hatta sesini dinlemiş olmanız kuvvetle muhtemel. Çünkü Pervin Chakar opera aryalarının yanı sıra geleneksel Kürtçe şarkıları da evrensel bir anlayışla seslendiriyor. Opera alanında uluslararası ödüllerin sahibi olan ve müzik kariyerine Avrupa’da devam eden Mardinli sanatçı, binlerce yıllık geçmişi olan kadim Kürt müziğini yaşatmak ve dünyaya tanıtmak misyonunu da üstlenmiş durumda. Kürt halk şarkılarını modern düzenlemelerle klasik müzik repertuvarına kazandıran Pervin Chakar’ın bu tarzda yorumladığı ‘Lo Şivano’, ‘Newroz’ gibi eserleri dijital platformlarda bulup dinleyebilirsiniz.
AVRUPA’NIN İLK MÜZİK OKULUNU KURAN KÜRT: ZİRYAB
Soprano Pervin Chakar, kısa süre önce, İtalyanca yayımlanan müzik dergisi ‘Le Salon Musical’den Alessandro Cammarano’ya verdiği röportajda hem Kürtçe müzikle ilgili yeni planlarından hem de Kürt Müzik Teorisyeni Ziryab’ın Klasik Batı Müziği’nde nasıl büyük bir iz bıraktığından bahsediyor. 789 yılında Musul’da doğan Ziryab’ın İspanya’nın Endülüs bölgesine gittiğini ve burada Avrupa’nın ilk konservatuvarını kurduğunu anlatan Pervin Chakar, “Ziryab, ayrıca uda beşinci teli ekleyen kişidir. Her ne kadar bu teli ekleyenin Farabi olduğu bazı kaynaklarda geçse de hakikatin bu olmadığı ortaya çıkmıştır. İspanya’da, Endülüs Emevi devletinin hüküm sürmesi ve Ziryab’ın müzik alanındaki önemli çalışmaları nedeniyle müzikte de bir değişim olmuştur,” diyor.
Ziryab’ın Claude Debussy, Manuel De Falla ve Georges Bizet’nin de aralarında bulunduğu pek çok klasik müzik bestecisine ilham verdiğini anlatan sanatçı, Debussy’nin ‘Arabesque’ eserinde, Manuel De Falla’nın şarkılarında, Bizet’nin ‘Carmen’ operasında Ziryab’ın etkisini görmenin mümkün olduğunu da söylüyor.
KÜRT MÜZİĞİNİ BEKLEYEN TEHLİKE
Sanatçı, Kürt müziğinin mevcut durumundan söz ederken, Kürt halk ozanları dengbêjlerin hâlâ varlığını koruduğunu ifade ediyor, ama Kürt müziğinin karşı karşıya olduğu bir tehlikeden bahsetmekten de geri durmuyor: “Modern dönem bütün bu geleneksel müzikleri ya dönüştürecek ya da yok edecek. Kürtler bugün gelenek ile modern olan arasında, devletsiz bir ulus oldukları için geriye kalan bütün milletlerden çok daha fazla eziliyorlar, çünkü onları yönlendirebilecek ve kültür politikalarını bir düzene sokacak kurumlardan uzak yaşıyorlar. Ben de halk müziği ile modernin harmanlanması gerektiğini düşünüyorum. Postmodern bir yaklaşım ile müzik türlerine yeni pencereler açabiliriz.”
“BESTECİ VE ARANJÖR BULMAKTA ZORLANIYORUM”
Kürt müziğini klasik Batı repertuvarına katma çabalarından bahsederken dünyada Kürt müziğine bu şekilde hizmet eden tek soprano olduğuna değinen sanatçı sözlerine şöyle devam ediyor: “Yazar Richard Bloch’un ‘Kürdistan’da Bir Gece’ adlı kitabından uyarlanmış Alexander Tansmann’ın bestesini yaptığı modern Fransızca bir opera var. Onun dışında opera ve oda müziği için bestelenmiş eserlere ne yazık ki rastlayamıyoruz. Kürdi melodik ögelerin olduğu, bazı enstrümanlar için bestelenmiş birtakım oda müziği yapıtları ya da senfonik eserler var. Notaya geçirilmiş ve günümüze kadar ulaşmış büyük çalışmalar yok. Bu da beni çok düşündürdü. Kendime bir misyon edindim adeta. Kürt müziğinin o eşsiz folklorik yapısını Klasik Batı Müziği’ne uyarlamaya çalıştım. Bunu ilk resitallerimde ve konserlerimde uygulamaya başladım. Güzel tepkiler almaya başlayınca daha fazla çalışmaya başladım. Bunu yaparken de Kürt müziğinde kullanılan gırtlak yapısını, tınıları, makamları kendi sesime uyarladım. Böylece özüne sadık kalarak hem folklorik hem de modern ve Batı’nın da dinleyebileceği bir müzik geliştirdim. Dünyada bu şekilde Kürt müziğine hizmet eden tek sopranoyum ve bu yalnızlık çok incitici. Aranjör ve besteci bulmakta çoğu kez zorlanıyorum. Çünkü aranjör ya da bestecilerin bu müziğin dilini, mitolojiyi, destanları, konuları ve anlatılan hikayeleri çok iyi bilmesi gerekiyor. Bunun yanında projelerime sponsor bulmakta da zorluk çekiyorum. Çoğunu kendi çevremdeki değerli müzisyenlerle ya da kendi imkanlarımla yapmaya çalışıyorum. Bu tarz müziğin yeni dünya düzeninde çok sevileceğini düşünüyorum, çünkü pandemiyle birlikte yeniliklere açık ve farklı dünyaları da merak eden bir kitle oluştu. Prodüktörler ve müzisyenler için de yeni müziklerin keşfi ve bu müziklerin dinleyiciye sunulması fikri gelişti.”
“MEZOPOTAMYA İLAHİLERİ ÇALIŞIYORUM”
Mezopotamya’nın kültürel zenginliğini ve bu coğrafyada binlerce yıldır bir arada yaşayan Kürtler, Süryaniler, Keldaniler, Êzidîler gibi halkların müziklerini de sahneye taşımayı planlayan Pervin Chakar, “Kilise müziği ve Mezopotamya ilahileriyle de ilgileniyorum. Bunun üzerinde çalışmalar yapmaya başladım,” diyor ve şöyle devam ediyor: “Araştırmalarıma göre Rönesans dönemine ait dini müzik de Kürt müziğinden etkilendi. Mozarap dini şarkıları, İber Yarımadası’ndaki ayin ve litürji biçimiydi. Beneventan, Ambrosian hatta Kelt şarkılarının içindeki makamsal ezgiler aslında Kürdistan’dan çıkmıştır. Bu şarkılar Süryani ve Hıristiyan-Êzidî Kürtlerin dini müziğiyle aynıdır. Kilise müziği ile Kürdistan’ın dağlık bir bölgesi olan Hakkari müziğiyle aynıdır. Bu ilişkilenme biçimi çok etkileyici ve henüz üzerinde yeterine çalışılmamış bakir bir alan.”
Bu sözlerinden de anlaşıldığı gibi Pervin Chakar, Mezopotamya’nın sesini dünyaya duyurmayı ve Kürtçe eserleri klasik müzik repertuvarına kazandırmayı sürdürecek. Biz de onu zevkle dinlemeye ve alkışlamaya devam edeceğiz.
Yorumlar kapatıldı.