***HyeTert, bu kaynağın ve/veya içeriğin yanlış ve/veya yanıltıcı bilgiler ve/veya soykırım inkarcılığı, ırkçılık, ayrımcılık ya da nefret suçu içerdiği/yaydığı kanısındadır. Metni paylaşmadan önce bu uyarıları göz önüne alarak, içeriği ve/veya kaynağı güvenilir kaynaklardan kontrol ediniz.***
|
Mustafa Balbay
Yıllarca 24 Nisan’dan günler önce haberler gelmeye başlardı: – ABD Başkanı, Ermeni iddiaları için ‘soykırım’ diyecek mi? Seçim kampanyası sırasında Ermenilere söz vermiş olan ABD Başkanı son anda o sözcüğü kullanmaz, ‘büyük acı’ benzeri bir tanımla mesajını verirdi. Türkiye-ABD ilişkileri daha baskın çıkardı. Bu kez olmadı. Değil son an, iki gün önceden Biden’ın ne diyeceği duyuruldu. Dün Türkiye saatiyle 19.00 sıralarında açıklama geldi. Biden, ‘soykırım’ dedi. Öncelikle vurgulamak gerekirse bunu reddediyoruz. Tarihin böylesine çarpıtılması, geçmişte yaşanan olayların genel bağlamından koparılıp, bugünün siyasetine alet edilmesi emperyalizmin dik âlâsıdır. 1915’te yaşanan olayların 1951 yılında yürürlüğe girmiş bir kavramla tanımlanması kabul edilemez. Tarihçiler, Birinci Dünya Savaşı’nın en ateşli dönemi olan 1915’te Çanakkale’den Sarıkamış’a Osmanlı coğrafyasında yaşananları gözler önüne serdiğinde her kökenden insanın göçten ölüme kadar her türlü acıyla karşılaştığını görecektir. ABD’nin Birinci Dünya Savaşı’nı bitirmediği görülüyor! *** Geldiğimiz noktanın öteki boyutlarını sütuna yatıralım. Eğer faturayı sadece Biden’ın densizliğine kesip bırakırsak, Türkiye, böylesi durumlarla daha sık karşılaşır. ABD ile ilişkiler ikiye ayrılıyor: Türkiye-ABD ilişkileri… Erdoğan-ABD ilişkileri… Girişte vurguladığımız gibi her 24 Nisan’da Türkiye’nin özgül ağırlığı baskın çıkardı. Zira Türkiye, Ortadoğu coğrafyasındaki tek NATO üyesi ülke. Bu bağlamda ABD, Türkiye’yi tarihsel onuruyla ilgili bir konuda karşısına almamaya özen gösterirdi. Ancak Erdoğan-ABD ilişkileri bunun önüne geçti. ABD, Türkiye’ye karşı kendince başka kozlar eline geçirdi. Şu günlerde ABD yargısının gündeminde Reza Zarrab ve Halkbank davası var. Her iki davayla ilgili olarak Türkiye’ye ulaşan haberler sözcüğün tek anlamıyla korkunç. Zarrap’ın ifadesinde İran’ın kara parasının nasıl aklandığı, Türkiye’de kimlerin öncülük ettiğine ilişkin bilgiler, kişiler var. Yine bu ifadelere göre ne yazık ki Türkiye’yi yöneten kişi gelişmelerin ortasında. Bunun yanında Erdoğan’ın malvarlığı ile ilgili de ciddi bir dosyanın bulunduğu yine Erdoğan-ABD ilişkilerinin bir başka konusu! *** Bu durumdaki kişi ABD Başkanı ile telefonla konuşurken Türkiye’nin onurunu zedeleyen, tarihi gerçekleri altüst eden bir konuda ne yapar? Önceki gün bunun sonucunu gördük. Erdoğan-Biden görüşmesi sonrası her iki taraftan yapılan açıklamada ortak olarak şuna vurgu yapıldı: Haziran ayındaki NATO zirvesinde iki lider görüşecek. Nasıl olacağı belli değil, ayaküstü, koridorda, öyle ya da böyle görüşecekler. Bu görüşme ne zaman yapılıyor? Biden’ın ‘soykırım’ sözcüğünü kullanacağının açıklanmasından bir gün sonra, 24 Nisan’dan bir gün önce. Burada Erdoğan, Biden’ın kararını kabul edilemez bulduğunu, o sözcüğü söylerse Türkiye’nin gereğini yapacağını demediyse vahim… Bu konuya hiç girmediyse daha da vahim. Biden, bunu söyleyeceğini vurgulayıp, kabul ettirdiyse çok çok vahim! Vahimlerden vahim beğen! Bize göre tablo net: ABD, tarihe karşı suç işliyor. Ancak Cumhur İttifakı’nın önündeki ikilem de şu: Hangisi önde; Türk-ABD ilişkileri mi, Erdoğan-ABD ilişkileri mi? Tarihimizin en hüzün verici dönemlerinden birini yaşıyoruz! |
Yorumlar kapatıldı.