***Metinde yer alan görüşler yazar(lar)ına ait olup, HyeTert’in görüşlerini yansıtmak zorunda değildir.***
|
Abdurrahman Dilipak
Ve bugün Biden’ın, 24 Nisan dolayısı ile “Ermeni soykırımı” ifadesini kullanması bekleniyordu. Biden’ın bugün yapması beklenen açıklaması, Türk- Amerikan ilişkilerinin geldiği noktayı işaret etmesi açısından önemli. Yoksa Biden hakikati arayan bir muhakkik değil. O kendi çıkar ve hesaplarına göre bir açıklama yapacaktır. Yoksa Ermenilerin de umurlarında olduklarını sanmam. Benim yaşımda olanların dedeleri 1. Dünya savaşı yıllarında askerdi. Babalarımız 2. Dünya savaşı yıllarında askerlik yaptılar. Bizim nesil, adı konulmamış bir 3. Dünya savaşı olan soğuk savaş yıllarında yaptık askerliğimizi. Kim bilir belki bizim çocuklarımız yeni bir dünya savaşının şahidleri olacaklar. Hazır mısınız! Gazeteler “Savaş uçakları havalandı! Havada tarihin en büyük kapışması diye duyurdular haberi. Haberde “NATO’ya bağlı savaş jetlerinin, Kuzey Denizi, Karadeniz, Baltık Denizi ve Kuzey Atlantik bölgesinde, Rusya’ya ait savaş uçaklarının ‘olağan dışı faaliyetlerine karşı’ hafta başında tam 10 kez havalandığı ve bunlara karşı 6 kez önleme yaptığı öğrenildi” deniliyordu. Bugün bir dünya savaşı için her şey hazır. 1. Dünya savaşından, 2. Dünya savaşından daha fazla sebeb var hemen harekete geçmek için. Ama tek gerçek bu değil. DEHŞET DENGESİ denilen bir denge var. Rusya, ABD, Çin gibi ülkelerin dünyadaki hayatı büyük ölçüde bitme noktasına getirecek, dünyayı yaşanmaz hale getirecek kadar silah var. Yani yeni bir dünya savaşının galibi olmayacak. Devletler dünyayı cehenneme çevirecek kadar güçlü, ama Afrika’daki açları doyuracak güçleri yok!? Sadece doğu Akdeniz’deki savaş gemilerindeki nükleer başlıkların toplam infilak gücü, 2. Dünya savaşındaki toplam infilaktan daha fazla. Eğer bir dünya savaşı yaşayacaksak, tarihçiler, bugün yaşadıklarımızı savaşa doğru gidilen süreç olarak yazacaklar ve gelecek nesiller bu gerçeği görüp, tedbir almamayı “ulusların körlüğü” olarak görecekler. Bugün görmemezlikten geldiğimiz 5G ve CoVID’i gelecek nesiller çok farklı bir bakışla analiz edecekler. Bu anlamda bizim neslimiz büyük ölçüde, özellikle de Media, siyaset, bürokrasi, akademi, STK’lar, kanaat önderleri, dini örgütlerin körlükleri bizim utancımız olacak. Magazinleştirilen din ve tarih, narsist bir gelenekle köpürtülen mefahirden yola çıkarak “Destan” yazmak için yontulmuş kalemler “Ağıt” yazacaklar! Keşke övünmeyi, dövünmeyi bırakıp, geliyorum diyen tehlikelere karşı tedbir alabilsek, insanlığın hali için çözüm üretebilsek. Ama bu siyaset, bu bürokrasi, bu akademi ile mi! Ülkemizin etrafında doğu ve batı kuzey ve güneyde savaş borularının öttürüldüğünü duymayan var mı? Bizim ağzımıza burnumuza değil sadece sanki gözümüze kulaklarımıza da maske taktılar. CoVID’i gözümüze öyle yaklaştırdılar ki, arkasında yanan ormanı göremiyoruz. Maske, Mesafe, Musluk 3’lemesi ile ömür tüketiyoruz! Batımızda Yunanistan topraklarındaki Amerikan askeri hareketliliğini biliyorsunuz. Bu hareketlilik Girit’ten Baltık denizine kadar devam ediyor. Baltıklara ulaşmak için Yunanistan üzerinden Bulgaristan, Romanya, Ukrayna, Belarus üzerinden Letonya, Litvanya ya da Polonya üzerinden Baltık denizine ulaşabilirsiniz. Bu arada Romanya Ukrayna arasında bir de araya sıkışmış Moldova içeride kalır. Karadeniz ülkeleri belli: Türkiye Karadeniz’e en geniş sınırı olan ülke. Sonra Rusya ve Ukrayna gelir. Batıda Romanya ve Bulgaristan var. Doğuda Gürcistan var. Rusya’nın bir ucu Baltıklarda, Balkanlar’da. Doğuda ise Bering boğazı üzerinden ABD ile komşu. Çin’le, Moğolistan’la, hatta Japonya ile komşu. ABD, Rusya’nın sınır komşuları üzerinden, özellikle Karadeniz havzası üzerinden askeri bir hareketlilik içinde. NATO ve AB, Bulgaristan, Ukrayna’yı ve daha sonra Gürcistan ve Ermenistan’ı da arasına alıp, sınırlarını Kafkaslara, İran’a, hatta Kafkaslara ve Azerbaycan üzerinden Hazar denizine ulaşmak istiyor. Bu planda ABD, NATO şemsiyesi altında bölgede, hatta Karadeniz’de kalmak için Bulgaristan’la Karadeniz sahilinde ve Yunanistan’la Ege sahilinde askeri deniz üssü kurmak istiyor. İngiltere ise bir yandan Rusya, öte yandan Çin ve Hindistan üzerinden Avustralya’ya, Yeni Zellanda’ya ulaşmak ve deniz ve karadan İpek ve Baharat yolunu kontrol etmek istiyor. Tabii bu hat üzerinde Pakistan, İran ve Türkiye de var. Yani eski CENTO ve RCD ülkeleri. Hep Montrö’yü, Kanal İstanbul’u konuşuyoruz da bu gerçekleri görmüyor, konuşmuyoruz. Rusya Hazar donanmasını Volga-Don koridorundan Karadeniz’e kaydırırken, ABD savaş gemileri Karadeniz’e açılıyor. Tuna üzerinde bazı hareketlilikler sözkonusu. Bulgaristan bu oyunda artık Rusya ile değil, ABD ile aynı safta. Yunanistan da Rusya ile Ortodoks kardeşliğini bir kenara bırakıp, ABD ile aynı yerde duruyor. Rusya, Çin ile birlikte Türkiye’nin güneyinde ciddi bir hareketlilik içinde. Doğu Akdeniz’den başlayarak, Libya, Mısır, Ürdün, Lübnan, Suudi Arabistan, Suriye, Irak, Kuveyt diken üstünde. Dikkat ettinizse, ABD hep Afganistan ve Irak’tan asker çekmekten söz ediyor. Farkında mısınız, buralara Blackwater ya da başka isimler altında yeşil kartlı paralı askerlerini yerleştiriyor. Paramiliter terör grublarını kullanıyorlar bazı operasyonlar için. Asıl büyük planları bu bölgeleri otonom siber ordularla kontrol etmek. Starlinkler bölgede göreve hazır. Lazer ve RF silahları hem Humanoid askerler hem de, alçak irtifa uyduları ya da onlarla entegre çalışacak otonom hava ve kara araçları ile yapacaklar. Siber savaş, kimyasal savaş, biyolojik savaş, konvansiyonel silahlarla yapılacak savaşların yerini alacak. En dehşet verici savaş kuzeyimizde değil, güneyimizde olacak gibi. Suudi Arabistan’ın NEOM şehrinde üretilen siber ordular göreve hazır. Çin ve Rusya ise Hava ve Deniz üslerine yerleşiyorlar. Kuveyt’ten kiraladıkları adanın altyapısı hazır. Basra körfezinden Hazar’a, Hazar’dan Karadeniz’e askerî bir link kurulmuş durumda. Orta menzilli füzelerle bölgeyi cehenneme çevirmek mümkün. Doğu kuvvetleri Çin ve Rusya İran’a, batı kuvvetleri Suudi Arabistan’a yerleşmiş durumda. Savaşın cepheleri belli. Bundan sonra olacaklar için İncil’in “Yuhanna Vahyi” bölümüne bakmak gerek. Bu kaynağa göre büyük savaş Irak’ın, yani Babil’in, 3’e bölünmesiyle başlanacak. Bugünkü hesaplara göre Irak, Sünni, Şii ve Kürt olarak 3’e bölünecek. İncil’de olacaklar şöyle anlatılır: (…) Büyük şehir Babil 3’e bölündü. Milletlerin şehirleri de yerle bir oldu. Allah büyük Babil’i işte böyle cezalandırdı. Allah’ın şiddetli gazabı karşısında onlar şuurlarını kaybettiler. Bütün adalar ve dağlar yok oldu. İnsanların üzerine gökten iri dolu yağdı. (…) (Yuhanna vahyi 16/19-21) onlar böyle bir geleceğe hazırlanıyorlar. Melheme-i Kübra, Armageddon adı verilen savaşa ilişkin öngörüler o kadar çok ki. Bu rivayetlere bakılırsa Bağdad’ın yerle bir edilmesinden sonra; ki daha önce Fars ve Arap Şiası arasında bir ayrışma söz konusu. Necef merkezli yeni bir Şia imamlığı sözkonusu olacak. Mehdi – Mesih konusuna girmeden Türkiye’yi ilgilendiren 3 bölge, savaş alanı olarak Amik ovası. Çevresi, o zamanki haritalara göre Urfa, Adıyaman, Maraş, Antep, Hatay, Kilis. Diğer bir bölge İstanbul, Bolu’dan Trakya ve Marmara havzası. 3. bölge ise 7 kiliseyi içine alacak şekilde, İzmir merkez olmak üzere Ege bölgesi. Depreme, savaşa ve daha önce yaşanmamış hadiselere hazır olalım. Biz ahir zaman Peygamberinin ümmetiyiz. Görevimiz sadece kendimizi kurtarmak değil, biz alemlere rahmet olarak gönderilen bir Peygamberin ümmetiyiz. Selâm ve dua ile. https://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/abdurrahman-dilipak/savasa-hazir-misiniz-35605.html |
Yorumlar kapatıldı.