İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Leon Semach: Yahudi Gözünden Bursa’dan Ermeni Sürgünü

Semach’ın görev yaptığı İzmir-Karataş’taki Alliance okulu

Aşağıdaki metin Leon Semach’ın 1915’te yazdığı Fransızca bir mektubun çevirisidir.[1] Bugün Bulgaristan’daki Filibe (Plovdiv veya Philippopolis) kentinde 1869’da doğan Osmanlı Yahudisi Semach 1890 itibariyle farklı Osmanlı şehirlerinde Yahudilere Fransızca eğitim veren Alliance Israélite Universelle okullarında çalışmıştı. Kudüs, Selanik ve İzmir-Karataş’ta müdür yardımcısı olduktan sonra 1901’den 1907’ye Rodos’ta, ardından Bursa’da müdür olarak çalıştı.[2]

Savaş döneminde Bursa’da olan Leon Semach 11 Ekim 1915 tarihli mektubunda savaş döneminde Bursa’daki ekonomik durumdan, Fransızca eğitim veren Yahudi okuluna Türkçe kullanılması için yapılan baskılardan, baskılara rağmen programını değiştirmeyen Rum okula nasıl el konulduğundan ve sahil bölgelerden sürülüp Bursa’ya gelen Rumlardan bahsediyor. Mektubun en uzun orta kısmında ise Ermeni Soykırımı’nın Bursa’daki ilk adımlarını anlatıyor. Okuyacağınız çeviri mektubun çoğunu oluşturan bu orta kısımdır. Bu kaynak bize Ermeni Soykırımı üzerine nadir bulunan bir Osmanlı Yahudi perspektifi sunuyor.[3] 24 Nisan Ermeni Soykırımı Anması vesilesiyle bu çeviriyi yayınlıyoruz.


“Ermeniler: eğer savaş birkaç ay daha sürerse bu toplumun kaderinde tamamen imha edilmek var. Ağustos ayında Bursa’da [yetkililer] Ermenilere tüm varlıklarını ve evlerini satmaları için üç gün verdiler. Toplu sürgün olacağına inanmayarak (Bursa’da 1700 Ermeni aile vardı) protesto yoluyla veya İslam’a dönerek bunun hafifletilebileceğini düşündüler. Bu çabalar başarısız olunca gerçekle yüzleşmek zorunda kaldılar. Üç gün daha istediler, bu istek kabul edildi.

Her ailede iki inek tarafından çekilen, yatak ve yemek için yeterli yer olan kağnılar vardı. Kadın ve çocuklar kağnılara binerken erkekler yayan takip etti. Ayrıcalık için para vermeye gönüllü olanlar kağnıya bindiler. Ancak boyut fark etmeksizin aile başına yalnız bir kağnıya izin verildi. Bütün bunlar Ermenilerin eşyalarını çok ucuz fiyatlara satmalarına sebep oldu.

Bu [eşyaların satıldığı] açık arttırmalar sadece Türklere açıktı. Rum ve Yahudiler cüret bile etmedi, bunun sebebi de Müslümanlardan gelen tehditlerdi. Yalnızca onlar [Türkler] polisin müşfik ve teşvik eden gözü altında alacaklarını aldılar, bu sırada zavallı Ermeniler çaresizlik krizleri içinde tüm mallarını bıraktılar. Bil[e]cik yakınlarında bir köyde Ermeniler Türk ellerine geçirmek yerine evlerini ve tüm eşyalarını yakmayı yeğlediler.

‘Rum ve Yahudiler cüret bile etmedi’

Korkunç bir gösteriydi, bunca aileyi kağnı ve arabalarda sıraya dizilmiş, Anadolu’nun içlerine yollanırken görmek; nereye varacaklarını tam bilmeden, kendilerini bekleyen kaderden korkarak.

Bu anlatılamaz sürgünden bir süre sonra bir hayli kişinin açlık ve susuzlıktan öldüğünü öğrendik. Yanlarındaki ekmek bozulmuştu. Başkaları hastalığa kurban gitmişti, yolda doğum yapan kadınlar hayatta kalamamıştı. Buna eklemeliyim ki yol boyunca paralı suikastçılar yanlarında biraz para götürmeyi beceren bazı zengin Ermenileri soymak için yerleştirilmişti.

Bu ailelerin çoğunun Bağdat’a gönderildiği dedikoduları dolaşıyor. Bu yol o kadar uzun ve yorucudur ki aralarından pek azı gidecekleri yere varacak.

‘Aralarından pek azı gidecekleri yere varacak’

Suikastçıların bıçağından kurtulanlar yorgunluk ve yokluktan düşücek. Bursa, Ada Bazar, Bazar Köy, Panderma ve Anadolu’nun tüm kasabalarından Gregoryen Ermenilerin kaderi ortaktır. Katolik Ermeniler bağışlanmıştır.[4] Buna eklemeliyim ki sürgün emri düşmanlara sopayla dayak, el ve ayaklarını bağlamak, Gregoryen kilisesinde bomba bulunduğu için silah sakladıkları yerleri söyleyene kadar tırnaklarını çekmek gibi akla gelen her türlü işkence yapıldıktan sonra verilmiştir.

Birkaç yüz Ermeni asılarak idama çarptırılmıştır. Hepsi bu da değil. Bir de askere alınan Ermenilerin ortadan kaldırılması var. Onlar da imha edilmeliydi. Bu da şöyle başarıldı: tüm Ermeni askerler izne çıkarıldı. Emrin ne olduğunu anlamadan savaş ortasında yola koyulup eve dönmeleri söylendi.

‘Onlar da imha edilmeliydi’

Önceden haber verilen Türk birlikler yolda dizildi ve her birini, itirazlarına rağmen, firar ettikleri bahanesiyle öldürdüler. Şahit olduğumuz sahneler korkunç ve tarif edilemez.

İllerden olan sürgün ani ve korkutucu iken Konstantinopolis için durum böyle değildi. Her gece 300-400 Ermeni başkentten Anadolu’nun içine, belirlenmiş bir kadere yollanıyordu ya yolda öldürülmek ya da dilenecek hale getirilmek.

Şu anda kent gece gündüz askeri muhafız altında. Yetkililer herkesten şüphe duyuyor. En çok da silahı olan insanlardan – bulabildikleri her şeye geçen Haziran ve Temmuz el koymalarına rağmen.

‘Bu evlerde kim oturacak?’

Yukarıda Ermenilerin eşyalarını satmak için izinli olduğundan bahsettim ancak nadiren evlerini satabildiler. Bunlarda kim oturacak? Dedikoduya göre en iyi evler devlet yetkililerine, diğerleri de muhacirlere verilecek. Dükkân ve emtiaya ise el konuldu. Bu, süregelen finansal kaosa dair bir fikir veriyordur.   

Eğer biri Müslümanlar neden Ermenilere karşı bu kadar ekstrem hareketler yapıyor derse Ermenilerin Rusya’nın Van’ı işgal etmesindeki rolüne işaret ediyorlar. Ancak Türk hükümeti Ermenileri bitirmeden önce Alman ve Avusturya büyükelçilerine danıştı. Yukarıda bahsettiğim dehşetler bu tarafların rızasıyla gerçekleşti.”


[1] Mektubun orijinalini burada bulabilirsiniz.

[2] Eşi Lucie Ovadia da bir Alliance öğretmeniydi. Rodos’ta ve Bursa’da öğretmenlik yapan Selanikli Lucie hakkında daha fazla bilgiyi burada bulabilirsiniz.

[3] Mektubun bu kısmının İngilizcesi Julia Phillips Cohen ve Sarah Abrevaya Stein’in hazırladığı Sephardi Lives: A Documentary History, 1700-1950 adlı kitabın 51. parçasıdır (s.158-160).

[4] Katolik Ermenilerin deneyimi hakkında daha fazla bilgi için buraya bakabilirsiniz.

https://www.avlaremoz.com/2021/04/24/leon-semach-bursa-ermeni-surgunu/

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın