***Metinde yer alan görüşler yazar(lar)ına ait olup, HyeTert’in görüşlerini yansıtmak zorunda değildir.***
|
ABD Başkanı Joe Biden, Ermeni tarihçilere göre Osmanlı İmparatorluğu döneminde Ermenilere karşı yapılan katliamların başlangıcı kabul edilen 24 Nisan 1915’in 106’ın yıldönümünde, o dönemde yaşananları “soykırım” olarak tanımladı.
Böylece Biden, Ermenilere yönelik katliama “soykırım” diyen Ronald Reagan’dan 40 yıl sonra bu terimi kullanan ilk ABD Başkanı oldu. 24 Nisan öncesinde Ankara-Washington hattında baş döndüren diplomasi trafiğinin Ankara’yı memnun edecek şekilde sonuç vermedi. Biden’in açıklamalarına tepki gösteren Türkiye Dışişleri Bakanlığı, “tarihi konularda hüküm vermeye ne hukuken ne ahlaken yetkisi bulunan ABD Başkanı’nın yaptığı açıklamanın hiçbir değeri bulunmamaktadır” ifadesini kullandı. Washington yönetimine Türkiye’de sadece hükümet düzeyinden değil, toplumun farklı kesimlerinden de tepki geldi. Tepkilerin temelinde 1915’te yaşananların “soykırım” olarak tanımlaması için herhangi bir hukuki kanıtın bulunmadığı görüşü yatıyor. “Ermeni lobisine borç ödemeye çalışıyor” 2014-2021 yılları arasında Türkiye’nin Washington Büyükelçisi olarak ABD’de görev yapan Serdar Kılıç, Biden’ın “soykırım” tanımlamasını DW Türkçe’ye değerlendirirken, 20 Ocak’ta göreve başlayan yeni Washington yönetiminin Amerika’da “küçük bir menfaat grubuna teslim olduğunu” savunuyor. Soykırım meselesinin tarihçiler tarafından incelenmesi gerektiğini zamanında Biden’ın kendisinin de kabul ettiğini belirten Kılıç, “2021’de ne değişti. Yeni deliller mi ortaya çıktı? Hayır. Biden, kendisini başkanlığa taşıdığını düşündüğü Ermeni lobisine borç ödemeye çalışıyor. Bunu yaparken Türk-Amerikan ilişkilerini bir kenara atıyor” diye konuşuyor. Kılıç’a göre Biden’ın “soykırımı” tanıması NATO’daki, Türkiye’nin bölgesindeki tüm işbirliğini zedeleyecek düzeyde. Kılıç; “Yüz yıl öncesindeki tartışmalı bir konuyu kendiliğinden tarihçi rolüne bürünerek çözeceğini zanneden Biden’ın böylesi tarihi bir hatayı yapması kimsenin çıkarına olmamıştır. Her ne yaparsa yapsın; Türkiye NATO’nun ikinci büyük ordusuna sahiptir ve bölgesi ile dünyada barış için vazgeçilmez güçtür” tepkisini veriyor. “Tarihi bir hata” Türkiye’nin Washington büyükelçisi olarak görev yapmış emekli büyükelçilerden Namık Tan da, Biden’ın Türkiye ile ilişkilerde insan hakları konusuna verdiği önemi göstermek için 1915 olaylarını “soykırım” diye tanımladığını, ancak Amerika’yı “çok büyük bir yanlışa” sürüklediğini söylüyor. DW Türkçe’ye konuşan Tan “Siz; siyaseten Türkiye ile ayrı düşebilirsiniz ama 1915 olaylarına ‘soykırım’ demek tüm Türk halkının psikolojisini, gururunu etkileyecek bir gelişme. Tarihi açıdan son derece tartışmalı bir konuda tüm Türk halkını karşınıza almak çok büyük bir yanlış, tarihi bir hata” diyor. Her durumda Amerika’daki Ermenilerin birçok kereler denedikleri Türkiye’den tazminat taleplerinin Biden’ın “soykırım” demesiyle birlikte güçleneceğini, Türkiye’deki ABD karşıtlığının yükseleceğini anlatan Namık Tan, “Biden’ın soykırım nitelemesini kullanması asla kabul edilemez. Çünkü ortada hiçbir somut delil, hukuki hiçbir karar yok. Biden’ın sadece Türk-Amerikan ilişkilerini değil toplumları zehirleyecek böylesi bir hata yapması akıl alır şey değil” değerlendirmesini yapıyor. “Tamamen siyasi karar” Ermenilere yönelik katliamı Biden’ın “soykırım” olarak tanımlaması; hukuki açıdan ne anlama geliyor? ABD’de yaşayan Ermenilerin Türkiye’den tazminat beklentilerini nasıl etkileyecek? “1915 olaylarını anlamak: Türkler ve Ermeniler” kitabının da yazarı olan TOBB Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden Doç. Serdar Palabıyık, Biden’ın “soykırım” ifadesini kullanmasının, uluslararası hukuk açısından ne tür sonuçları olacağını DW Türkçe’ye anlattı. Palabıyık, 1915 olaylarını “soykırım” olarak tanımlayan bir yargı kararı olmadığını belirtti. Palabıyık’ın verdiği bilgiye göre bu konuda referans alınacak tek uluslararası hukuk kuralı; 1948 tarihli Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılmasına İlişkin Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’ne dayanıyor. Sözleşmeye göre ancak iki tip mahkemenin soykırım suçunu tanımlayabilmesini ve failleri cezalandırmasını öngörülüyor. Bu mahkemelerden biri; “soykırım” suçunu işlediği iddia edilen ülkenin mahkemesi yani Türk mahkemesi, diğeri de o mahkemenin yargı yetkisini tanıdığı uluslararası bir mahkeme. Böyle hiçbir mahkeme kararı olmadığını tekrarlayan Palabıyık, “Amerika’daki davalar hukuki davalar değil. Devletin, ‘soykırımı’ tanıması da siyasi bir karar. Bu yüzden Türkiye’yi hukuki açıdan doğrudan etkileyecek yeni bir süreç yaşanmayacak” diyor. Tazminat davaları ne olacak? Ancak Palabıyık’a göre, ABD Başkanı Biden’ın “soykırım” demesi ABD’deki Ermeniler ve Türkiye açısından tazminat davalarını yeni bir boyuta taşıyacak. Bu tazminat davaları bugüne kadar ABD’de iki kanunu temel aldı. O kanunlardan ilki; 1976 tarihli “Yabancı Egemen Bağışıklığı Yasası.” Bu yasa kapsamında bir kişi ya da kurumun malına haksız yere el konulmasına karşı o kurumların ABD’de yargılanabileceği hükme bağlandı. Ancak bu yasa kapsamında “Bir kişi ya da kurum; o devletin vatandaşı olmayan birinin malına el koymuşsa” denildi. Buna göre; ABD’deki Ermenilerin Türk kurumları hakkında yargı yoluna gidebilmesi için, atalarının Osmanlı vatandaşlığından çıkarılıp, mallarına el konulmuş olmasını ispatlaması şart koşuldu. İkinci yasa ise 2000 yılında ABD’nin Kaliforniya Eyaleti’nde “Poochigan Kanunu” adıyla kabul edildi. Bu kanunla “Ermeni soykırımı” mağdurlarının sigorta şirketlerini dava edebileceği hükme bağlandı. Movsesiyan, Davoyan ve Bakalian davaları olarak uluslararası hukukta ve diplomaside ün kazanmış üç büyük davada Ermeniler, atalarının Osmanlı vatandaşlığından çıkarıldığını kanıtlayamadı. Amerikan mahkemeleri ayrıca Amerikan devletinin “soykırımı” tanımadığından hareket ederek, yürütme erkinin dış politika yapma özgürlüğünün ihlal edilemeyeceğine hükmetti. 2019’da üç dava da düştü, davaların tamamı zaman aşımına uğradı. Biden “soykırım” ifadesini kullanmasıyla, bu davaların düşmesine neden olan “Amerika’daki kuvvetler ayrılığı ilkesi ihlal ediliyor” hükmü geçersiz olacak. Davalar yeniden açılabilir mi? Palabıyık “Davaların şimdi yeniden açılabilmesi için yeni bir kanun çıkarılması gerekiyor. Kanun çıkarıldığında, yeni tazminat talepleri olabilir. Ama bunlardan da sonuç çıkmaz. Ermenilerin, atalarının Osmanlı vatandaşlığından çıkarıldıklarını kanıtlamaları gerekecek. Yeni kanun çıkarıldığında, Ermenilerin mallarına el koyup, haksız kazanç ettiği tespit edilen Amerika’daki Türk bankalarına el konulabilir, uçaklara haciz gelebilir” diyor. Palabıyık, Türkiye’ye karşı yeni tazminat davalarının açılabileceğini öngörürken bu davaların ABD’deki Ermeniler lehine sonuçlanmasının “çok zor” gördüğüne ilişkin görüşünü tekrarlıyor. Palabıyık “Burada Türkiye aleyhine en zor durum davalar yoluyla Ermeni toplumunun Türkiye karşıtı oluşturdukları kamuoyunu güçlendirebilecek olmaları ihtimali. Amerika’da yargı mekanizması siyasetin gölgesinde kalacak ve biz zemin kaybediyoruz. ‘Soykırım’ tezini savunan Ermeni lobisi kendini güçlendirmek için yeni bir kanal açmış olacak” değerlendirmesi yapıyor. Hilal Köylü / Ankara © Deutsche Welle Türkçe |
Yorumlar kapatıldı.