İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Beyinleri böyle yıkıyorlar

ENGİN ARDIÇ

Adamın önünde “profesör” yazıyor.

Bir “makale” yazmış.

Öyle ya, onun yazdığı makale, bizim yazdığımız nane şekeri mânisi…

“23 Nisan’la Nutuk ayrılmaz bir bütündür” demiş.

Adının önünde profesör yazıyor ama belli ki yakın tarihimizle ilgili pek bir şey okumamış, üzerinde düşünmemiş.

Biz de makalesini okuduk, 23 Nisan’la Nutuk’un nasıl olup da bir “bütün” olduğunu anlayamadık. Herhalde kafamız kalın ya da mektep medrese görmemişiz.


23 Nisan’da Meclis açıldı.

Bu, “milli egemenlik” yolunda bir adımdı.

Daha önce varolan Osmanlı meclisi de herhalde uzaylıların egemenliğine dayanıyordu.

TBMM’de, tıpkı Meclis-i Mebusan’da da olduğu gibi, sarıklı hocalar, İttihatçı artıkları ve “padişahçılar” da vardı. (Bu sefer Ermeniler, Rumlar ve diğer azınlıklar yoktu tabii.)

Sonra sonra, milli egemenlik, lafta sürmekle birlikte, adım adım rafa kaldırıldı.

Milli egemenlikten anladıkları, “bürokrasinin egemenliği” oldu.

Bürokrasiye ters düşen hiç kimse yaşatılmadı.

Bazıları sözün gerçek anlamıyla da yaşatılmadılar ve asıldılar.

Millete hiçbir şey sorulmadı. Fikri alınmadı.

Tıpkı 1961 yılında da yaptıkları gibi… O zaman da yeni anayasada “demokratlara” hiçbir söz hakkı verilmedi. Anayasayı bürokratlar ve CHP’li aydınlar oluşturdular.


Nasıl bir bütün olduğunu anlayamadık, tek parti diktasına karşı çıkan ve gene cumhuriyetçi olmakla birlikte ayrı bir parti kurmaya kalkan, bu yüzden de çanlarına ot tıkanan Kurtuluş Savaşı kahramanlarından, anlı şanlı paşalardan Nutuk’ta çok kötü sözediliyor…

İyi ama bu insanlar 23 Nisan’da da oradaydılar.

Bunların kahramanlığı mı eksikti?

Profesörün bundan haberi var mıdır?

Kendisine öğretildiği kadar ve öğretildiği şekliyle vardır.

Nutuk’ta Vahdettin’e hakaret eden büyük önder, 23 Nisan’da TBMM reisi sıfatıyla, bu eyleme “İstanbul’da esir olan padişahı kurtarmak amacıyla” giriştiklerini söylememiş miydi?

Demek ki meseleye “dinamik” açıdan bakacaksın.

Atatürk bile dönem dönem fikir değiştirebiliyor, günün şartlarına göre hareket edebiliyor…


Acaba Nutuk’la örneğin “alfabe devrimi” de bir bütün müdür?

Nasıl olur, Nutuk “eski yazıyla” yazılmıştı…

Acaba Nutuk, “Öztürkçe” akımıyla da bir bütün müdür?

Nasıl olur, Nutuk’un dili o kadar ağdalıdır ki, yeni kuşakların anlayabilmeleri için “tercüme” edilmiştir.


Atatürk niçin Nutuk’u 19 Mayıs 1919’dan başlatmıştır da, ondan önceki altı ay boyunca İstanbul’da yürüttüğü çalışmaları bir çırpıda çöpe atmıştır?

Arslan profesör, büyük önderin önceleri Osmanlı hükümetinde Harbiye Nazırı olmayı düşündüğünü duymuş muydun?

Bundan bir sonuç alamayınca “Anadolu’ya geçmeye” karar verdi.


Kendi tarihiyle yüzleşmekten hoşlanmayan, hatta bundan korkan, eğitim, bilgi ve düşünce dağarcığı kıt ülkeyi buldunuz, sallayın bakalım.

Sanki yüz yıldır farklı bir şey yapıyorsunuz da…


Sabah Gazetesi

Yorumlar kapatıldı.