Osman Balcıgil’in, İstanbul’da 6-7 Eylül 1955’e giden yolların taşının nasıl döşendiğini işlediği romanında olaylar, Büyükada, Adalar ve İstanbul’da geçiyor. Yazar, anlatıcı Suzan’ın ağzından benöyküsel bir anlatımla geliştiriyor romanını. Rumların ve Türklerin dostluklarını da gösterirken Yassıada’da geçmişle yüzleşip ders alınmadığını, o nedenle gelecekte Maraş, Çorum ve Sivas’ta kıyımlar yapıldığını da vurguluyor.
Hasan Akarsu
6-7 EYLÜL’ÜN İÇYÜZÜ
İş insanı Sezai Bey, eşi Leman Hanım, Vali Fahrettin Kerim Gökay’ın sekreterliğini yapan ve günlüğünde 6-7 Eylül 1955 Olayları’na gidişin adeta “Kara Kutu”sunu tutan kızları Suzan… Eczacı Hristo, Beyoğlu’nda kuyumcuda çalışan eşi Kalyopi, kızları Lena ve oğulları, Zağrafyan Lisesinde öğretmen, tarihçi Yorgo… Osman Balcıgil’in 6-7 Eylül 1955’e giden yolların taşının nasıl döşendiğini işlediği En Hüzünlü Eylül romanının en önemli kişileri…
Büyükada’da yaşayan biri Türk, diğeri Rum iki komşu ailenin dostluklarının örnek oluşturduğu; iki gencin öğrencilik yılları, adadaki birliktelikleri, birbirlerine duydukları aşkın da, aile büyüklerinin sıcak yaklaşımları akıcı ve etkili bir dille anlatıldığı romanda olaylar şöyle gelişir:
Kıbrıs’ta başlayan tatsız olaylar için önlem alan DP İktidarı, Kıbrıs Türk’tür Cemiyeti’ni kurdurur. Kâmil Önal ve Hikmet Bil görev alır. Valilikte çalışan genç Çetin de onlara yardım eder. Cemiyet, yurt genelinde şubeler açarak güçlenir. Milli Türk Talebe Birliği’nde (MTTB) toplantılar düzenlenir vb. Kıbrıs’ta Rumlar bomba atınca, uluslararası düzeyde girişimler yaşanır. Londra’da üç devlet arasında toplantı yapılır. Bu gelişmeleri İstanbul Valisi yakından izler, Suzan da önemli ilişkiler kurarak ona yardımcı olur.
Yazar, olay kişilerini konuşturarak DP’nin uygulamalarını, CHP ile çatışmalarını nesnel olarak değerlendirir. DP, 1950’den bu yana CHP’yi yok etme çabası içindedir. Kıbrıs’ta İngilizler yanlış politika izler. Yunanistan, din işlerini devlet işlerine karıştırıp Papaz Makarios’u ileri sürer. DP İktidarı şovence davranıp Türkleri kışkırtır. Selanik’te Atatürk’ün evine bomba atıldığı haberinin İstanbul gazeteleriyle ve İstanbul Radyosu’ndan duyurulması da yangını körükler.
Suzan, Hükümet’teki hareketliliği Valilik’te kayıt altına alır. Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Başbakan Menderes, İçişleri Bakanı Namık Gedik Valilik’te buluşur. Bayar ile Menderes Ankara’ya dönerken İçişleri Bakanı Gedik’in İstanbul’da kalıp olayları körüklemesi gerçeklerin bilinmesi yönünden önemlidir.
MARAŞ, ÇORUM, SİVAS’IN ÖNCÜLÜ
6 Eylül 1955’te yağma, yıkım başladığında İçişleri Bakanı Namık Gedik’in olayları gençliğin milli isyanı olarak görmesi desteği anlamına gelir ki Hükümet’in bunu istediğini kanıtlar. 6-7 Eylül sabahında İstanbul’un durumu yürekler acısıdır: Hristo’nun eczanesi yerle bir edilir. Yorgo öldürülür, annesi pencereden atılır ölür, Lena’ya tecavüz edilir. Aileler perişandır.
DP 29 Eylül 1960’ta kapatılır. Yassıada’da yargılamalarda 6-7 Eylül 1955 Olayları da görüşülür. Suzan, Yassıada’ya giderek tanıklık yapar ve Valilik’te tuttuğu defterini kanıt olarak gösterir. “Söyledim ve ruhumu kurtardım” diyerek rahatlar. Olayların hükümetin ve Milli Emniyet Hizmetleri’nin işi olduğu, komünistlere, aydınlara yüklenmeye çalışıldığı kanıtlanır.
Osman Balcıgil, yakın tarihimizin 1950-1960 arasındaki dönemine ışık tuttuğu En Hüzünlü Eylül romanında; Rumların ve Türklerin dostluklarını gösterirken Yassıada’da geçmişle yüzleşip ders alınmadığını, o nedenle gelecekte Maraş, Çorum ve Sivas’ta kıyımlar yapıldığını da vurguluyor.
En Hüzünlü Eylül / Osman Balcıgil / Destek Yayınları / 456 s. / 2020.
Yorumlar kapatıldı.