İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

‘Türkiye, Demirtaş’ı bütün mahkeme kararlarına rağmen cezaevinden çıkarmıyorsa bunun bir bedeli olmalı’

Yeşiller Partisi Milletvekili Cem Özdemir, ‘Türkiye 1915 ile yüzleşmezse Kürt sorununu da Alevi sorununu da çözemez’ dedi.

ARTI GERÇEK-Yeşiller Partisi Milletvekili Cem Özdemir, AİHM kararlarına rağmen Selahattin Demirtaş’ın cezaevinde bulunmasıyla ilgili, “Türkiye, Selahattin Demirtaş’ı bütün mahkeme kararlarına rağmen hala cezaevinden çıkarmıyorsa bunun bir bedeli olmalı” dedi.

Almanya Federal Meclisi’nde faaliyet gösteren Yeşiller Partisi Milletvekili Cem Özdemir, Artı TV’de yayınlanan Hayko Bağdat ile Bağdat Cafe programına konuk oldu. Programda, Türkiye- Almanya ilişkileri, Yeşiller Partisi’nin siyasete bakışı gibi konular ele alındı.

‘TÜRKİYE SOLUNUN BİR KISMINDA ROMANTİZM VAR’

Yeşiller Partisi’nin insan hakları ihlalleri konusunda sınıflandırma yapmadığını söyleyen Cem Özdemir, Türkiye’deki solun bir kısmını ‘romantik’ bulduğunu söyledi. Özdemir şöyle konuştu:

“Yeşiller’in nerede olduğunu daha iyi anlamak için bir şey söylemek istiyorum. Türkiye’deki solun bir kısmıyla tartışırken şöyle bir yanlış anlaşılma ortaya çıkıyor; bizim dünyaya bakış açımız insan hakları gözlüğüyle ve insan hakları konusunda bir sınıflandırma asla yapmıyoruz. İnsan hakları ihlallerinin iyisi kötüsü yok hepsi kötü dolayısıyla solda bazen böyle bir romantizm görüyorum. Bizim Sol Parti’de de bu var. Venezuella’da Maduro insanları aç bıraktığında “ama o Amerika’ya karşı, anlayış göstermeliyiz” deniyor. Hayır ben kim olursa olsun anlayış göstermiyorum. İster solcu olsun, ister sağcı olsun benim için iyi toplama kampları yok. Türk solunun bir kısmında öyle bir bakış var. Eskiden Rusya’ya dönük öyle bir şey vardı. Biz Rus roketlerine de Batı roketlerine de karşı çıkıyorduk. Hepsine karşıydık yani iyisi kötüsü yok. Bir örnek vermem gerekirse ben Avrupa Parlementosu’nda klasik hükümet yok, çoğunluklar değişir. Bazen ittifaklar kuruluyor. Küba ile ilgili bir oylama vardı. Guantanamo’nun kapatılmasıyla ilgili, Sosyal Demokratlar, Yeşiller, Sosyalistler, liberallerin büyük çoğunluğu birlikte kapatılmasını istedik. Bundan bir kaç hafta sonra Küba’da olan insan hakları ihlalleri tartışıldı. Orada düşünce özgürlüğünü savunanların cezaevine atılması, ülkeyi terk etmek zorunda kalması vb. bunlar tartışıldı. Bu defa Sol, ‘olur mu öyle şey, onlar bizim yoldaşlarımız eleştirilmez’ şeklinde yaklaştı. Hayır biz dünyaya öyle bakmıyoruz. Bir yanlış varsa onu eleştireceksin, söyleyeceksin, korkmayacaksın.

‘DÜNYANIN NERESİNDE OLURSA OLSUN LİBERAL DEMOKRASİYİ SAVUNUYORUZ’

Biz Türkiye’deki insanların yanındayız, Türkiye önemli bir ülke. Önemli olduğu için o insanlar da demokrasiye layık. Şunu kabul etmiyoruz ‘Bazı ülkeler için demokrasiye uyulmaz, demokrasi o kültüre ait değildir’ gibi bir yaklaşım çağ dışı bir yaklaşım. Dolayısıyla dünyanın neresinde olursa olsun biz liberal demokrasiyi savunuyoruz. Türkiye’deki bizim ortaklarımız demokrasi mücadelesi veren insanlar.”

‘TÜRKİYE, DEMİRTAŞ’I CEZAEVİNDEN ÇIKARMIYORSA BUNUN BEDELİ OLMALI’

Türkiye’nin AİHM kararlarına uymadığı takdirde bunun bir yaptırımı olması gerektiğini söyleyen Özdemir, tutuklu bulunan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın cezaevinden çıkarılması gerektiğinin altını çizdi. Özdemir, “Türkiye AİHM kararlarına uymadığı takdirde bu gündeme getirlmeli, eğer yine uymuyorsa Avrupa Konseyi’nden atılması gerekiyor. Bizim için önemli olan hoş, güzel sözler değil ne yapıyor Türkiye ona bakacağız. Türkiye, Selahattin Demirtaş’ı bütün mahkeme kararlarına rağmen hala cezaevinden çıkarmıyorsa bunun bir bedeli olmalı” dedi.

‘TÜRKİYE SADIK BİR ORTAK DEĞİL’

Özdemir, Hayko Bağdat’ın sorduğu, “Merkel hükümetinin eksik davrandığını düşünüyor musun?” sorusuna şöyle cevap verdi:

“Orada kim iktidardaysa onunla görüşeceğiz, pazarlık yapacağız, gerçekçi olmak gerekiyor. Ama şu olamaz; diyelim ki mülteci meselesinden ötürü acaba oradan bizi etkileyip biz onun karşılığında insan hakları konusunda daha mı dikkatli davranalım? Bu asla kabul edilebilir bir yaklaşım değil. Ya da silah ticareti önemli o konuda göz mü yumalım? Hayır göz yumulmaz. Türkiye sadık bir ortak değil. Komşu ülkelere saldırıyor, komşu ülkeleri rahat bırakmıyor, sözünde durmuyor, altına attığı imzaları yerine getirmiyor. Dolayısıyla bunun bir bedeli olmalı. Bunun bedeli ilişkileri kesmek değil. Bunun bedeli çok basit. Daha önce yapıldı. Türkiye bir ara buraya sürekli listeler gönderiyordu, yüzlerce isim yazıyor. Bir keresinde Almanya’nın artık sabrı taştı. Bir listede, Daimler’i yazdı Mercedes diye bildiğimiz şirketi yazdı. Terör destekleyicisi olarak yazıyor bu listede. Siemens yazıyor, bir kaç tane de dönerciyi yazmış. Almanya artık ‘yeter artık bu listeyi geri al’ dedi. Geri alması için de iyi argümanlar kullandı. Bu argümanlardan bir tanesi şu olmuştu; buradaki şirketler Türkiye’ye yatırım yaptığında, Türkiye’yi tam güvenilir bir ülke görmediği için devletten garanti istiyorlar. Şirketin başına bir şey gelirse devlet garanti veriyor. Bu durumda da devlet o garantiyi biz sınırlıyoruz dedi. Türkiye’ye yatırım yapan bütün şirketler iyi düşünüyor, acaba yatırım yapsam mı yapmasam mı diye. Bunu Alman hükümeti söylediğinde Türkiye’den bir kaç saat içinde bir haber geldi, ‘böyle bir liste yoktur, yanlış anlaşılma’ diye. Biz de ‘elimizde liste var’ dedik. Sonra, ‘evet liste yazıldı ama bir memur bunu yazdı Saray’ın burada bilgisi yoktu’ diye masal anlattılar. Demek ki Türkiye bundan anlıyor.”

‘HRANT’A BİR BORCUMUZ VARDI’

2 Haziran 2016 tarihinde ‘Ermeni soykırımı’nı resmen tanıyan ülkeler arasına Almanya da katılmıştı. Almanya Meclis’inin yasa tasarısını nasıl ve neden kabul ettiğini açıklayan Özdemir şöyle konuştu:

“Neden Meclis’ten bu kararın çıkması için çaba harcadık? Sebeblerinden bir tanesi Hrant’ın öldürülmesi, ona bir borcumuz vardı. O tarihe kadar Hrant ile konuştuğumuzda, ‘Bir fırsat tanıyalım, Türkiye keşke kendiliğinden bu davayı açsa, Ermenistan ile normal ilişkiler kursa, o sınır günün birinde Fransa Almanya sınırı gibi olsa, bir sınır yokmuş gibi gençler birbirini tanısa dost olsa’ diyordu, öyle bir ümit vardı. Bir takım girşimler de vardı. Sayın Abdullah Gül İsviçre’de müzakere ediyordu, sonra Erdoğan bunu durdurdu. Orada Türkiye’nin kendiliğinden bu dosyayı açmayacağı anlaşıldı. Biz şans tanıdık ama en ufak bir gelişme olmadı. Tam tersine Türkiye’deki milliyetçilik aldı başını gitti.

‘TÜRKİYE 1915 İLE YÜZLEŞMEZSE KÜRT SORUNUNU DA ALEVİ SORUNUNU DA ÇÖZEMEZ’

Bir şey daha söylemek istiyorum; ‘oradaki söylediğimiz şey, bugün Türkiye’de yaşayan herhangi bir insan suç taşıyor’ diye bir şey değildi. Aynısı Almanya için de geçerli, çağımızda yaşayan Almanların Yahudi Soykırımı’nda neden bir suçu olsun? Mesele sorumluluk, mesele oradan doğan bir vazife, bunun unutulmaması, mesele buradan çıkardığımız dersler. Hatta iğneyi kendimize batırdık. Çünkü o tarihte Alman askerler, generaller Türkiye’deydi ve her şeye şahit oldular. Şahitten biraz daha fazlası oldular, kısmen katıldılar, sessiz kaldılar. Niye Türkiye Almanya’nın aldığı karara çok farklı bakıyor? Çünkü biz silah ortağıydık. İkincisi en iyi arşiv bizde, yani Türkiye dışındaki en iyi arşiv Alman Dış İşleri Bakanlığı’nda. Bu şöyle bir şey oluyor, ‘biz ikimiz seneler önce suç işledik, benim vicdanım bir süre sonra bana konuşmak mecburiyetinde olduğumu söylüyor.’ Ben konuştuğumda otomatiktmen senin için de konuşmuş oluyorum. Almanya soykırım olduğunu kabul edince ‘Türkiye bu yalanı devam ettiremez’ dedi. Bu diğer ülkelerin aldığı kararlardan bin kat önemli. Çünkü suç ortağı konuştu. Türkiye’de er ya da geç bunu kabul edecek. Türkiye 1915 ile yüzleşmezse Kürt sorununu da
Alevi sorununu da çözemez.”


Artı Gerçek

Yorumlar kapatıldı.