***Metinde yer alan görüşler yazar(lar)ına ait olup, HyeTert’in görüşlerini yansıtmak zorunda değildir.***
|
Fuat BolDünyanın hiçbir yerinde bizdeki aydın tipinin örneğini göremezsiniz.
“Batı” deyip yırtınıyoruz lakin Batı’nın nesine hayran olduğumuzu bile bilmiyoruz. Batı’nın aydını, hangi siyasi görüşte olursa olsun, öncelikle kendi ülkesinin vatanseveridir. Solcusu da vatanseverdir, sağcısı da hatta aşırı solcusu ve aşırı sağcısı da. Batı aydını gerçek entelektüeldir; halkını, diğer halkları, bunların kültürlerini bilir, tanır. Kendisi inanmasa bile halkının inanç değerlerini bilir ve onlara saygılı davranır. Hiçbir zaman halkını ve halkının değer yargılarını aşağı görmez, onları küçümsemez ve asla onlarla alay etmez. Batı’nın ateisti (inançsızı), inanana, dine, din adamına saygılıdır; kendisine saygı duyulmasını istiyorsa saygılı olmak zorundadır. Batı’daki dindar ya da din adamı da ateiste karşı saygı duyar. Batılı aydın, en az bir papaz kadar dini bilgiye sahiptir. Batı’da gelişen hemen bütün fikir akımlarının (felsefi ekoller dahil) öncüleri papazlardır. İnsanın kendisi inanmayabilir veya şu veya bu şekilde inanabilir ama ineğe tapanların ülkesinde bile ineğe hakaret ederse veya onu keserse başına ne geleceğini bilir. Dolayısıyla ona göre hareket eder, etmek zorundadır. Akıllı insan, o ineğe ot verir; tıpkı körler ülkesine giden ve bir gözünü kapatan kişi gibi. Zira böyle yapmasa, gözünün birini çıkaracaklarını bilir! Bizde ise bunun tam tersidir; bizim sözde aydınımız, halkına tepeden bakar, onun değer yargılarını hem bilmez ve hem de onlara düşmanlık eder. Bunların başında din gelmektedir. Televizyonda ahkâm kesen bir konuşmacı, teravih namazı konusunda bir şey söylemeye çalışırken hem yanlış söyledi ve hem de “sadece ilkokulda edindiğim dini bilgime göre” demeyi maharet bildi. İleriki yaşlarda, okulda veya okul dışında din bilgisi edinmeyi zül görüyor ve aşağılanmaktan korkuyor. Ne acı değil mi? Vaktiyle Ankara’da, Diyanet İşleri Başkanı’nı resmi kıyafeti içinde (cübbeli, sarıklı) gören bir çocuk, babasına “Bu kimdir” diye sorunca dine bigâne (yabancı) bu aile reisinin verdiği cevap çok manidardır: “Türk papazı!” Çocuğun yabancı filmlerde gördüğü papazlara kıyasla, anlayabilsin diye böyle söylemek zorunda kalmıştı. Ekranlarda arz-ı endam eden sürüyle yarı aydın tipine rastlamışsınızdır. Bunlar her konuda ahkâm kesmeyi maharet bilirler; özellikle de en cahil oldukları din konusunda. Şu hezeyanlara bakar mısınız: “Hac bu sene Kurban Bayramı’na denk geldi!”, “Pandemi var, Ramazan’ı ertelemeliyiz!”, “Teravih namazı bidattir (dinde olmayan, sonradan uydurulan)”, “Kâbe’nin içinde Hz. Muhammed’in kabri bulunmaktadır!” vb. Dine ve inanana bu denli şaşı bakış, siyasetimizi de zehirledi ve gelip geçen tüm inançlı başbakanlar, bakanlar ve hatta inançlı bürokratlar bu yüzden suçlandılar. Merhum Menderes, CHP’nin içinden çıkmış olmasına rağmen sırf ezanı asli lisanıyla okuttu diye suçlandı ve asla affedilmedi. Sonradan gelen Genelkurmay başkanlarından bir tanesi, Menderes’in yalnızca bu suçunun(!) bile darbeye gerekçe olduğunu söyledi. Meşhur hikâyedir: Eski CHP Trabzon Milletvekili Ahmet Şener, Tonya’da aracıyla seyir halinde iken, yolda iki güğüm ile su taşıyan bir kadını görmüş ve iyilik olsun diye arabasına almış. Yaşlı kadına hangi partiye oy verdiğini sormuş, o da sağ partilerden birine verdiğini söylemiş. Şener, “Ama artık bundan sonra bizim partiye oy verirsin değil mi?” demiş. Kadın, “Sizin partiniz hangisi ki?” diye sormuş. Şener, “CHP” demiş. Kadın, “Ben o partiye oy vermem, arabayı durdurun” demiş, arabadan inmiş ve güğümlerdeki suları boşaltmış. Şener, “Tamam, bize oy vermeyeceksin de o suları niye boşalttın be teyze?” diye sorunca, kadın “Biz o sularla abdest alacaktık, su murdar oldu, onun için boşalttım” demiş. Halkından, halkının değerlerinden böylesine kopuk bir siyasi parti, iktidar yüzü görür mü? Sittin senedir iktidar yüzü görmüyorlar lakin onlar bunun sebebini hâlâ başka yerlerde arıyorlar! |
Yorumlar kapatıldı.