***Metinde yer alan görüşler yazar(lar)ına ait olup, HyeTert’in görüşlerini yansıtmak zorunda değildir.***
|
MEHMET ÇAĞATAY GÜLERUkrayna’nın Donbas ve Kırım bölgelerinde çözümsüzlüğün yedinci yılına girerken, Rusya-Ukrayna ilişkilerinin daha da gerildiğini, bilhassa Donbas bölgesinde ateşkes ihlallerinin devam ettiğini ve çatışmaların sürdüğünü görmekteyiz. Bu kapsamda,geçtiğimiz günlerde Donbas bölgesinde Ukrayna ordusu ve bölgede mukim Rusya yanlısı ayrılıkçılar arasında çatışmalar vuku bulmuş, dört Ukrayna askeri hayatını kaybetmiştir.Ancak bölgede asıl dikkat çeken ve yıllardır süregelen küçük çaplı çatışmalardan farklı olan husus, her iki ülkenin de hem Kırım hem de Donbas bölgesine yaptığı askeri yığınaktır. Rusya’nın Kerç boğazı üzerinden Kırım’a yaptığı askeri sevkiyat sosyal medyada geniş yer bulmuştur. Ayrıca, basına yansımasa da Rusya’nın Donbas’a geniş çaplı silah ve teçhizat yardımı gönderdiği de bilinmektedir. Dahası Belarus sınırında da benzer hareketlilik olduğu ve hazırlıkların yapıldığından söz edilmektedir.
Söz konusu sevkiyatlar sonrası tüm dikkatler bölgeye kaymış; ABD-Ukrayna-Rusya liderleri ve üst düzey bürokratları çok taraflı bir diplomasi yürütmeye başlamışlar, ayrıca olası bir savaşa dair de açıklamalarda bulunmuşlardır. Ukrayna’nın Donbas’a askeri yığınağa devam etmesi sonrası Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un bölgedeki askeri bir girişimin Ukrayna’nın yok olmasına sebebiyet verir açıklaması, artan tansiyonun boyutunu ortaya koymaktadır. Bunların yanı sıra, Ukrayna’nın sahada obüs atışlarıyla karşılık vermesi ve Rusya’nın bölgedeki Rus vatandaşlarının haklarını korumak için gerekeni yaparız açıklamaları, tansiyonu daha da tırmandırmaktadır. Liderlerin gün geçtikçe sertleşen retoriği ve devam eden karşılıklı askeri sevkiyatlar Rusya ordusu Dinyeper nehrinin ötesine mi geçecek ve buradaki çatışmadan yaralanıp cepheyi ikiye bölerek Donbas’ta da eşzamanlı bir girişimde mi bulunacak sorularını akıllara getirmeye başlamıştır. Rusya’nın jeopolitik çıkarları gereği ve Kırım’ın su probleminden ötürü bu yönde adımlar attığı dolayısıyla bu ihtimallerin olası olduğu görüşü bazı uzmanlarca dile getirilmektedir. Lakin, sahada artan hareketlilik ve Rusya’nın mobilizasyonu temelde bir işgal niyeti ile değil aslında cevap ve önleyici nitelik taşımaktadır. Zira, su problemi yalnızca bugünün meselesi değil, uzun süredir devam eden bir problemdir. Dolayısıyla su faktörü önemlidir ancak tek başına bu gelişmeleri açıklayabilecek nitelikte değildir. Rusya’nın su probleminin ötesinde bölgedeki diğer jeopolitik çıkarları, Donbas’ın Güney Rusya için arz ettiği ekonomik önem, pek tabii söz konusu mobilizasyonu açıklama noktasında önemlidir ancak neden bugün sorusunu cevaplamak için yine yeterli değildir. Bu minvalde sorgulanması gereken başlıca husus, bu gelişmelerin neden bu dönemde yaşandığıdır. Bu noktada iki dinamik öne çıkmaktadır: İlk olarak, Azerbaycan’ın Ermenistan’a karşı Karabağ’da kazandığı zafer ve işgal altındaki topraklarını özgürleştirmesi Ukrayna için bir emsal teşkil etmiştir. İkinci Karabağ Savaşı sonrası Ukrayna’da önde gelen bazı akademisyenler Rusya’ya rağmen elde edilen zaferin büyük önem arz ettiğini ve bu noktada Türk TB2’lerinin Rus HSS’lerine karşı kurduğu üstünlüğün, Ukrayna lehine Kırım ve Donbas’ta da kullanılabileceğini dile getirmiştir. Ukrayna’nın Karabağ Savaşı sonrası TB2’lere olan ilgisinin artması, Karabağ’da uygulanan stratejileri tatbik etmesi ve TB2’lerin çatışma hattına yakın yerlerde görülmesi, bu yöndeki argümanları destekler nitelikte kabul edilmektedir. Geçtiğimiz aylarda Rus basınına yansıyan haberlerde de bu konu sıklıkla yer bulmuş, Ukrayna’nın Türk SİHA’larını Karadeniz semalarında uçurmaya başlayacağı yazılmıştır. Son kertede, Rusya’nın savaş başlama yönünde bir girişimi olup olmayacağına dair bir tahminde bulunmak için henüz erkendir. Ancak yapılan sevkiyatlar ani bir saldırı ve işgal planı hedefleyen gizli/kapalı sevkiyatlardan ziyade zamana yayılarak ve özellikle karşı tarafa gösterilerek yapılmaktadır. Bu nedenle, ani bir işgal girişiminden ziyade ABD’nin Ukrayna’ya artan desteğine ve Ukrayna’nın topraklarını özgürleştirme ihtimaline karşı önleyici bir nitelik taşımaktadır. Sahadaki gelişmeler temelde Ukrayna yönetimine göz dağı verme ve baskı oluşturma amaçlı yapıldığı ihtimalini öne çıkartmaktadır. Moskova yönetimi el yükselterek Donbas veya Kırım’a yönelik olası bir askeri operasyonu engelleme amacında görünmektedir.Bunların yanı sıra, Rusya’nın askeri sevkiyatları da henüz tamamlanmış değildir. Dolayısıyla, devam eden bu sevkiyatların ilerleyen günlerde hangi yöne evirileceği merak ve endişe konusudur. Burada son olarak altı çizilmesi gereken husus, Ukrayna yönetiminin Obama dönemine benzer hatalar yapmaması gerektiğidir. Biden yönetiminin destek vaatlerinde bulunması ve ABD’nin Ukrayna’ya harcadığı mesainin artması, Kiev yönetiminde fırsat penceresi olarak görülebilir; fakat,Ukrayna’nın son tahlilde Rusya karşısında yalnız kalarak 2014 yılındakine benzer bir sonuçla karşı karşıya kalmaması hem ülkenin hem de bölgenin selameti için önem arz etmektedir. Zira tarafların kapasiteleri ve mevcut şartlar göz önünde bulundurulduğunda, Ukrayna’nın her iki cephede de zafer kazanması olası görünmemektedir. |
Yorumlar kapatıldı.