***Metinde yer alan görüşler yazar(lar)ına ait olup, HyeTert’in görüşlerini yansıtmak zorunda değildir.***
|
Katoliklerin ruhani lideri Papa Francis’in üç günlük sürpriz Irak ziyareti, geçmişte Polonya kökenli Papa II. Jean Paul’un Polonya gezisini anımsattı. 22 Haziran 1983’te Krakow’da, Wawel Şatosu’nda, Devlet Başkanı General Jaruzelski ile program dışı bir görüşme yapan Papa, 23 Haziran’da yine Krakow’da, Tatra Dağları eteklerinde sadık dostu, Dayanışma Hareketi lideri Lech Walesa ile bir araya gelmiş, Walesa görüşme için “Yaşamımın en önemli anı” demişti. Gerek Jaruzelski gerek Walesa, Papa ile yaptıkları görüşmeden sonra, ilerleyen yıllarda Polonya’nın, Doğu Avrupa’nın ve Sovyetler Birliği’nin nasıl değişim geçireceğini herhalde tahmin edemezlerdi.
Arkasına ABD’nin ve Batı’nın desteğini alan Papa, Dayanışma Hareketi’nin güçlenmesinde önemli rol oynadı. Papa’nın siyaset sahnesinde görünmesiyle dünya meleklerle (!) şeytanların savaş alanına dönüştü. 1989’da Polonya’da komünist rejimin çökmesinden sonra Doğu Avrupa’daki kargaşa, bu ülkelerde rejimlerin sona ermesine neden oldu. Papa II. Jean Paul, ABD ve Batı’nın desteğiyle, Sovyet İmparatorluğu’nun dağılmasında da önemli rol oynadı. “PAPA OLMASAYDI…” Papa için Gorbaçov şöyle demişti: “Papa olmasaydı, Doğu Avrupa’daki gelişmeler de gerçekleşemezdi.” Covid-19 salgınının doruk noktasına ulaştığı son derece sıkıntılı bir dönemde bu kez Papa Francis’in Irak’ı resmen ziyaret etmesi önemli bir gelişmedir. Papa’nın ziyareti, uzun zamandır planlanan “Büyük Proje”nin parçasıdır. Projenin gerçekleşmesinde kuşkusuz ABD başta olmak üzere Batı’nın desteği de önemli rol oynamıştır. Dinsel ve siyasal nitelikli iki ayrı görev üstlenen Papa’nın ziyareti başarıyla sonuçlanmıştır. Necef’te Şii lideri Ayetullah Sistani’yle görüşmesi, Sistani’nin Irak’ta IŞİD terör örgütüne karşı mücadele eden Haşdi Şabi militanlarının manevi lideri olması da ziyaretin önemini artırmıştır. Papa’nın, Haşdi Şabi’ye onay verdiği anlamına gelmiş, ziyaret daha büyük önem kazanmıştır. İbrahim ve Yunus peygamberlerin yurdu olan Irak, Hıristiyan âlemi için de önemlidir. Papa Francis’in Sistani’yle yaptığı görüşme, Hıristiyanlarla Müslümanlar arasındaki diyaloğun (Hıristiyan-Şii diyaloğunun) gelişmesinde yeni bir adımdır. Papa Francis, ziyaretinin üçüncü günü Erbil’de Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY) lideri Mesud Barzani’yi ziyaret etmiştir. IKBY Ulaştırma ve İletişim bakanlıklarının Papa’nın ziyareti onuruna bastırdığı pulda, Papa’nın portresiyle birlikte arka planda “Büyük Kürdistan” haritasının yer alması dikkatlerden kaçmamıştır. Haritada Sivas’tan başlayan, Kars’a doğru uzanan, Hatay’a kadar Türkiye’nin birçok ili sözde “Büyük Kürdistan” sınırları içinde yer almıştır. Suriye, İran ve Irak topraklarının bazı bölümleri de haritaya dahil edilmiştir. DÜŞMANCA TAVRA GEREKEN TEPKİ GÖSTERİLMELİ “Büyük Kürdistan” hayali kuranlar, Papa’nın ziyaretini fırsat bilerek etkin bir propaganda aracılığıyla niyetlerinin ne olduğunu dünya kamuoyuna duyurmuşlardır. Bu düşmanca davranış sıradan tepkilerle geçiştirilemez. Ülkemize ve topraklarımıza karşı düşmanca emeller besleyenlerin bu tutumuna göz yumulmamalı, IKBY ile ilişkiler gözden geçirilmelidir. Kuzey Irak’ta Barzani’nin ABD ve Batılı müttefikleri tarafından desteklenmesi, bölgede yuvalanan PKK terör örgütünün gücünü artırmakta, Kuzey Irak’ta, Kuzey Suriye’de (Fırat’ın doğusunda) Türkiye karşıtı gelişmeler, ülkemizin daha büyük tehlikelerle karşı karşıya kalmasına neden olmaktadır. Bölgemizde yeni bir haritanın, sözde “Büyük Kürdistan” haritasının çizilmesi, ABD’nin ve AB’nin nihai hedefidir. Bu hedeften vazgeçmeleri beklenmemelidir. Arkasına ABD ve Batı’nın desteğini alan “barış elçisi” Papa, siyasi kimliğiyle bölgede yeni bir rol üstlenmiştir. ABD’nin ve Vatikan’ın atacağı adımlar, asla Türkiye’nin hayrına olmayacaktır. Dünyayı yöneten emperyalist güçler, geçmişte Polonyalı Papa II. Jean Paul’u nasıl desteklemişlerse günümüzde Papa Francis’i de yalnız bırakmayacaklardır. DAVER DARENDE EMEKLİ DİPLOMAT-YAZAR |
Yorumlar kapatıldı.