***Metinde yer alan görüşler yazar(lar)ına ait olup, HyeTert’in görüşlerini yansıtmak zorunda değildir.***
|
MAHMUT ÖVÜR
Nihayet 14 yıl sonra gazeteci Hrant Dink cinayetinin arkasındaki karanlık örgüt, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından ortaya kondu. Bu yeni Gladyo denilen FETÖ’ydü. Böylece Türkiye’de ilk kez bir siyasi cinayet aydınlatıldı. Oysa ne 70’lerin sonunda infial yaratan Abdi İpekçi’nin, ne de 90’lı yıllarda DYP-SHP Koalisyonu döneminde işlenen ve aralarında Uğur Mumcu’nun da olduğu laik aydınların katillerinin kim oldukları ortaya konamadı. Hrant Dink’in katledilmesi de bu sürecin bir devamı ve Türkiye’yi kendi denetimlerinde tutmak isteyen iç ve dış güçlerin operasyonuydu. Öyle bir zamanda yapıldı ki kimse kirli tezgâhı fark etmedi. Bir yanda Cumhurbaşkanlığı seçimlerine bir yıl kala, o makama AK Partili birinin gelmesini rejimin sonu ve “kıyamet” olarak niteleyen vesayetçi-cuntacıların kara kampanyaları var, öte yanda da AK Parti reformlarıyla önü açılan toplumun darbelerle yüzleşme beklentisi. Gladyo bizzat katkı verdiği bu tür puslu havaları sever. FETÖ de öyle yaptı ve nefret yüklü siyasi ortamı kendi hedefi için bir fırsata çevirdi. Mumcu’yu ‘irticacı’ mi öldürdü? Tablo aslında hiç şaşırtıcı değil. 70’lerde sağ-sol çatışması nasıl teşvik edilerek 12 Eylül darbesinin altlığı oluşturulduysa, 2006’da da Hrant Dink, Danıştay, Rahip Santoro ve Malatya Zirve cinayetleri de FETÖ’nün orduyu çökertme ve hükümeti kıskaca alma projesine altlık yapıldı. Ayrıca FETÖ, iktidarın ve toplumun önemli kesimlerinin darbecilerle yüzleşme beklentisini de ustaca kullandı. O gün ne yazık ki bu gerçek bu netlikte görülmedi. Tıpkı 60 darbesinden 28 Şubat postmodern darbesinde kadar ABD’nin ve iç uzantılarının görülmediği ve Uğur Mumcu gibi laik aydınların neden öldürüldüklerinin anlaşılmadığı gibi… Aslında Gladyo ve iç uzantıları sadece cinayet işlemiyor, o cinayetler üzerinden zihinleri zehirleyip toplumu kutuplaştırıyor. Hâlâ 15 Temmuz darbesini yaşamımıza, ABD’nin ve Batı’nın açık açık FETÖ’ye sahip çıkmasına rağmen derin bir kutuplaşma yaşamıyor muyuz? FETÖ ve Hrant’ın solcu arkadaşları Çok değil birkaç yıl önce Fox’un haber sunucusu Fatih Portakal ödül töreninde “tutuklu gazeteci” diye ByLockçu haber müdürü Ercan Gün’e sahip çıkıp, özgürlük söylemi çekmedi mi? Şu hale bakın, o gazeteci bugün Hrant Dink cinayetindeki rolü nedeniyle 10 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Siyasetteki durum da farklı değil. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun danışmanı Fatih Gürsul, FETÖ’cü olmaktan 10 yıl hapis cezası aldı ama kimse, “Bu nasıl iştir?” diye sormadı. Şu tablo da az utanç verici değil. Dink’in öldürülmesine bu toplumun her kesiminden çok büyük bir tepki geldi. Ancak bir süre sonra ailesinin de katkısıyla ortaya kendilerini “Hrant’ın Arkadaşları” olarak niteleyen bir grup çıktı ve “Katil devlet” üzerinden kara bir kampanya yürüttü. Aynı dönemde ABD, Almanya ve Fransa’dan da inanılmaz bir dış destek geldi. Batılı gazeteciler neredeyse her duruşmaya katılıp haber yaptı. Ne zaman ki, yargı rotayı gerçek katile, FETÖ’ye çevirdi, o zaman işin rengi değişmeye başladı. Son mahkeme kararı açıklandığında hiçbiri ortalarda yoktu. Açıkçası katillerin FETÖ’cü çıkması onları rahatsız etmişti. Benzer bir ruh hali CHP dahil bazı Kemalist ve sol çevrelerde de görülüyor. İlk kez bir gazeteci cinayetinin arkasında kirli örgüt FETÖ, yani Gladyo olduğu mahkemece ortaya konulduğu halde hiç oralı değiller. Nasıl oralı olsunlar ki, hem Biden’dan destek bekleyeceksin, hem de Gladyo-FETÖ’ye karşı çıkacaksın. Emperyalizm, babasının hayrına destek vermez. |
Yorumlar kapatıldı.