Halkların Demokratik Partisi heyeti “iş ve aş buluşmaları” kapsamında Artvin’in Hopa ve Kemalpaşa ilçelerini ziyaret etti.
HDP Ekonomiden Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı ve Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan, İstanbul Milletvekili Erol Katırcıoğlu, HDP Emekten Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Şaziye Köse, HDP Ekolojiden Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Naci Sönmez, HDP Ekoloji Komisyonu Eş Sözcüsü Menekşe Kızıldere ve parti meclisi üyelerinden oluşan heyet “iş ve aş buluşmaları” kapsamında Hopa ve Kemalpaşa’da bir dizi ziyaret gerçekleştirdi.
HDP heyeti program kapsamında meslek odalarını, sendikaları, çay üreticilerini, balıkçıkları, ekoloji mücadelesinden bireyleri ve Kemalpaşa Belediyesi’ni ziyaret etti.
Baskılara rağmen vatandaşın gerçek gündemiyle ilgileniyoruz
Ziyaretler sonrası Independent Türkçe’ye açıklamalarda bulunan Garo Paylan, Diyarbakır’daki esnafla Hopa’daki esnafın derdinin aynı olduğunu vurgularken, iş ve aş buluşmaları hakkında şu ifadeleri kullandı:
Ekonomi, ekoloji ve emek komisyonları olarak Türkiye’nin her yerinde olmaya karar verdik. Önce Diyarbakır’da ardından Van’da, on gün önce Mersin’de bulunduk. Etkili buluşmalar yaptık. Esnaflarla, işçilerle, çiftçilerle ve kurumlarla buluşmalar yaptık. Bugün de Hopa’dayız, Karadeniz’deyiz. Partimize karşı yapılan baskılara rağmen biz vatandaşın gerçek gündemiyle; işi, aşı, ekmeği, yoksulluğu meselesiyle ilgileniyoruz.
“Hopa’ya da geldiğimizde, sorunlara belli oranda vakıftık ancak yerelde insanları dinledikçe daha iyi öğrendik” diyen Paylan, özellikle sınır kapısının kapalı olması, nakliyecilerin sorunları, ticaret insanlarının ve esnafların sorunlarını bizzat gördüklerini söyledi:
Çay üreticisinin derdini dinledik. Van’daki ve Diyarbakır’daki esnafla İzmir’deki ve Hopa’daki esnafın derdi neredeyse aynı. Pandemi dönemi her ülke için büyük bir testti. Türkiye’de pandemi döneminde iktidar topyekün vatandaşlarımızı açıklıkla ve yoksullukla yüz yüze bıraktı. Yereldeki dertleri dinliyoruz; ama Türkiye’nin genelinde bir sorun var ki, o da AKP iktidarı sorunu. AKP; vatandaşımızı işsiz, aşsız bıraktı. Bunu Hopa’da da İzmir’de de Van’da da gördük.
“Karadeniz’de öne çıkan sorun umutsuzluk”
“Özellikle gençlerde gördüğümüz umutsuzluk var. Türkiye pek çok kriz yaşamıştır. Ben 2001 krizini de 1990’lı yıllardaki krizi de biliyorum. Bu krizler gelip geçerdi, yani insanlarda derin bir umutsuzluğa yol açmazdı” diyen Paylon, bu kez yaşanan krizin ise farklı olduğunu ifade etti:
AKP’nin özellikle son beş yıl tek adam rejimini tahkim etmesi, ülkenin özgürlüklerini yok etmesi, kurumları yok etmesi ve her şeyi tek adama bağlamasıyla öncelikle özgürlüklerimizi kaybettik. Özgürlük konusunda büyük bir baskı var. Bununla beraber aynı zaman huzurumuzu kaybettik. Bu sistem aynı zamanda iş üretemiyor, aş üretemiyor ve gelecekle ilgili umut üretemiyor. Yurttaşlarımızda derin bir geleceğe dair kaygı var ve umutsuzluk var.
Biz de şunu anlatmaya çalışıyoruz, Türkiye çok zengin bir ülke. Türkiye’nin kaynakları 84 milyona değil 150 milyona yetecek kadar. Herkese iş, herkese aş sağlayabilecek bir potansiyeli var. Genç bir nüfusu var. Tarım, turizm, ticaret ülkesiyiz. İktidar sadece saraylarını ve yandaşlarını düşünüyor. Küçük bir azınlığı zenginleştiriyor ve saraylarını büyütüyor. Oysa biz bu tercihleri değiştirebilsek, Türkiye’de herkese iş, herkese aş ve güvence sağlayabiliriz. Bu güvenceyi sağlayabilmemiz için de tek adam rejimine son vermeliyiz.
“Zulme karşı direniş”
Ziyaretler sırasında HDP’ye yönelik baskılara ve kapatma davasına karşı tepki olduğu gibi, kendilerine karşı ön yargının da olduğunu söyleyen Paylan, “İktidar yaklaşık 5-6 yıldır partimize yönelik bir düşman hukuku uyguluyor. Elindeki medya aygıtlarıyla önyargıları derinleştiriyor. Oysa biz 2015 seçimlerinde bu önyargıları kırmıştık. Türkiye’nin barışa ihtiyacı var demiştik, yüzde 13 oranıyla 6 milyon oy aldık; ama bundan öte Türkiye toplumunun büyük çoğunluğunun önyargılarını kırmıştık” dedi.
Paylan, sözlerini şöyle sürdürdü:
Evet, ‘barış olmalı, insanlar çatışmamalı ve bu sayede toplumda bir özgürlük ortamı yaratabiliriz’ diye bir umut vardı. İşte buna saldırdı iktidar ve 6 yıldır da düşman hukuku uyguluyor. Bunun sonucunda hepimiz kaybettik, bütün Türkiye toplumu kaybetti. İktidar kapatma davası açıyor, fezlekeleri getiriyor, Gergerlioğlu’nun vekilliğini düşürdü… İktidar en iyi bildiği şeyi yapıyor; zulmediyor. Onlar zulümlerini arttırıyorlar. Bizim de buna karşı iki yolumuz var. Bu saldırıya karşı geri çekilmek, sinmek veya yalnızca bu saldırıyla ilgilenmek gibi bir yolumuz var. Biz bunu tercih etmedik biz dedik ki; ileri adım atacağız. Tam tersine bu saldırılardan asla ürkmeyeceğiz, onlar varsın ellerinden geleni ardına koymasınlar, onlar zulümlerini büyütüyorlarsa biz de buna karşı en iyi bildiğimiz şeyi yapacağız; direnişini büyüteceğiz. Zulüm ve saldırı ne kadar büyükse, direniş de o kadar büyük olacak.
“İktidar gidiyor, bir devir kapanıyor”
Sarayın gündemini biliyorsunuz, onlar yandaşlarının derdindeler, toplumu kamplaştırmanın, kutuplaştırmanın derdindeler. Bunun panzehri cesarettir ve halkın gündemiyle ilgilenmektir diyoruz.
Niye geldik biz Hopa’ya? Hopa’nın ekolojik sorunları var, Karadeniz’in dağları madenlerle yerle bir ediliyor, Hopa’nın çayının sahibi yok, balıkçıların dertleri var, nakliyecilerin dertleri var bunları dinlemeye geldik. Halkın derdiyle dertlenmeye geldik. Bu dertlerin de çözüm önerilerini ortaya koymaya geldik.
Herkes şundan müsterih olsun, iktidar ne kadar korku yaratmaya çalışırsa çalışsın gidiyor. Biz halkımızla yeniyi konuşmaya geldik. Bu karanlık devir kapanacak, bu devran dönecek. Bu karanlık dönemden ders çıkarıp, bu yeni dönemi nasıl aydınlık bir devir yapabiliriz, nasıl bütün vatandaşlarımızı güvence altına alabiliriz, nasıl huzur ve refah içerisinde yaşayacağımız bir devir kurabiliriz bunun arayışındayız.
Burada da bize önyargıyla yaklaşanlar olacaktır, bunları da ortadan kaldıracağız. İnsanlar görüyorlar, HDP buranın ekolojik, ekonomik sorunlarıyla, esnafın ve çiftçinin sorunlarıyla ilgileniyor. İktidarın yaratmaya çalıştığı, HDP’yi köşeye sıkıştırma, kriminalize etme siyasetine karşı da büyük bir tepkiyi ortaya koyuyor. Biz bunu kıymetli buluyoruz ve bu yolda çalışmaya devam edeceğiz
“Biz sahadayız, onlar sarayda”
Pandemi sürecinde yapılan AKP kongrelerini değerlendiren Paylan,”Ben utanıyorum, bu iktidar utanmıyor. Bütün vatandaşları bir yıldır eve tıkmış durumdalar, ekmekleriyle oynamış durumdalar. Esnafları güvencesiz bıraktılar, iflasa ve intihara sürüklediler” ifadelerini kullandı.
Paylan, şöyle devam etti:
Öğretmenler bir hayat mücadelesi veriyorlar, aşılı olmadıkları halde çocuklara eğitim vermeye çalışıyor. Sağlık emekçileri büyük bir mücadele veriyor. Herkes açıklıkla ve yoksullukla yüz yüze. Vatandaş sokakta maskesini çenesinin altına düşürse 3100 lira ceza kesiyorlar. İşletmeler saat dokuzu bir dakika geçse on binlerce liralık cezayla yüz yüze kalıyorlar ve onları kapatıyorlar.
Ama AKP orada, lebalep dolu salonlarda kongreler yapıyor. Bu vatandaşla alay etmektir, dalga geçmektir, hakarettir. Bunu kabul etmiyoruz ve hiç kimsenin kabul etmemesi lazım. Bu ülkenin vicdanına sığmaz. AKP şunun farkında değil, bir güç zehirlenmesi yaşıyorlar. Ben her şeyi yaparım bu da yanıma kar kalır diyorlar. Vatandaş nasıl olsa yine bana oy verir diye bakıyorlar; ama şunun farkında değiller; biz sahadayız, onlar sarayda. İnsanların öfkesini görüyoruz.
“Halkın talebiyle erken seçim olacak”
Yakın zamanda bir erken seçim olacağını düşündüklerini belirten Paylan, “Erken seçim sonuç olarak iki şekilde olur. Birincisi Cumhurbaşkanı’nın karar vermesiyle olur ki ben öyle bir karar vereceğini düşünmüyorum. İkincisi, parlamentonun karar vermesiyle olur. Orada da şu anda AKP-MHP çoğunluğu var, o çoğunluk dağılmadan bir erken seçime gidilemez. Bir üçüncü yöntem daha var; halkın talebidir” şeklinde konuştu.
“Halk şu an pandemi sebebiyle bu tepkilerini ortaya koyamıyor. AKP bu pandemiyi Allah’ın bir lütfuna çevirmeye çalıştı ve halkı sindirdi” diyen Paylan, sözlerine şunları ekledi:
Halkın bu tepkilerin yavaş yavaş bir itiraza dönüşeceğini düşünüyorum. Halkın talebiyle belki bu yıl değil ama gelecek yıl bir erken seçimin şart olacağını düşünüyorum. En uzun vadede bile olsa, erken seçim yapmayım inada bindirirlerse ve ülkeyi daha büyük bir yoksulluğa götürürlerse; bunların gidişi çok daha büyük bir kayıp olarak olacak. O açıdan biz ülkemizi düşünüyoruz.
Bir an önce bu ülkenin bu iktidardan kurtulması gerektiğini düşünüyoruz. Çünkü bu iktidarla geçen her gün hem huzurumuzu hem refahımızı kaybediyoruz. Her gün daha fazla yoksullaşıyoruz, her gün işsiz sayıları artıyor. İşte bu gidişata dur demek lazım. Bu talebin vatandaşlarımız tarafından ilk fırsatta yükseltileceğini düşünüyorum. Bu şekilde de erken seçime gidilecektir. Bu ülke hem daha demokratik bir parlamentoyu hem daha demokratik bir yönetime kavuşacaktır. Denge ve denetleme mekanizmasının olduğunu bir yönetime kavuşacaktır.
“Karadeniz’e ırkçılık yakışmıyor”
İktidarın Karadeniz’de milliyetçi ve ırkçı politikaları büyüttüğünü belirten Paylan, “Bu iktidar kutuplaşmadan ve kamplaşmadan besleniyor. Karadeniz’de hep milliyetçi ve ırkçı politikaları öne koyuyor. HDP’ye karşı düşman siyasetini öne koyuyor ve bunun siyasetini büyütüyor. Bu da vatandaşlarımızın üzerinde etkili oluyor. Ben bütün Karadenizli yurttaşlarımıza seslenmek istiyorum. Biz halklar olarak birbirimizin düşmanı değiliz. Biz Halkların Demokratik Partisi’yiz, bütün halkların partisiyiz. Biz Kürtlerin olduğu gibi, Ermenilerin, Lazların, Türklerin, Gürcülerin, Arapların, Rumların… Türkiye Cumhuriyeti’ndeki bütün vatandaşların partisiyiz. Paylaşamayacağımız hiçbir şey yok. Hep beraber barış içinde yaşarsak bu ülkenin demokratik geleceğini de sağlayabiliriz” şeklinde konuştu.
“Bu ırkçı düşünceleri Karadeniz’e yapıştırmaya çalışıyorlar; ama ırkçılık Karadeniz’e yakışmıyor” diyen Paylan, “Karadeniz çok kültürlü, çok kimlikli, çok inançlı bir coğrafyadır. Hep böyle olmuştur, binlerce yıldır böyle olmuştur ve tekrar bu anlayışa dönülmesi gerekiyor. Hopa’nın, Trabzon’un, Van’ın, Mersin’in kucaklaşması gerekiyor. Biz bunun mücadelesini veriyoruz. Bu iklimi tekrar yaratma hedefindeyiz. Bunu başardığımız gün zaten bu karanlık iktidar, istediği kadar yaftalamaya çalışsın o yaftalar tutmayacak; Türkiye hak ettiği barışa ve huzura kavuşacak” ifadelerini kullandı.
Yorumlar kapatıldı.