İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

‘Yerli-milli’ masallardan başımıza düşen elma: ‘Azgın milliyetçilik’! – Vedat İlbeyoğlu

Milliyetçilik böyle bir şey. Sürekli masal anlatmak zorundasınız. Nesnel durumu öteleyip unutturan masallar… Hele iktidardaysanız, anlatılacak bu masalların sonunda mutlaka “muradına erecek millet”i mest edecek ‘yerli ve milli müjdeler’ milliyetçiliğin şanından oluyor. ‘Aziz millet’in başına ne elmalar düşüyor o masallarda, daha neleri de göreceğiz. Saymakla bitmez. Daha altı yıl önce “Havada giden yerli otomobil projemiz Japonların ilgi odağı oldu ve teklif verdiler…” diye müjde vermişti iktidar medyası. O günden bu yana “nerde kaldı siparişlerimiz?” diye başımızın etini yiyor Japonlar!

‘Gaz’lı masallara başlandı bir ara: “Uçan araba olmadı, Karadeniz’in gazını vereyim abime”! Japonlar bile olmayan arabanın alıcısı olabiliyorsa, Karadeniz gazının da alıcısı olur diye düşünüldü herhalde. Tıpkı güvenilir bilim çevrelerince herşey olumlu seyrederse en erken ihtimalle sonbahar aylarını bulacağı belirtilen “yerli ve milli aşı” masalı gibi… “Ocak sonuna kadar 40 milyon doz” vaadi boş mu çıkmış, varsın olsun, ‘milli aşımızı üretir, yola devam ederiz’! Uçsuz bucaksız bir yol nasılsa. O yolun icabında uzaya çıkacağını görmüş bulunuyoruz en son masalda. Hazırlanın aya çıkıyoruz deniliyor şimdi de. Çarşıya pazara çıkmaya çekinen cebi boş ‘millet’, uzay yolculuğuna çağrılıyor da şanslı kullar için millî geçmişi yansıtacak isim aranıyor: Caca Bey mi olsun, Gökmen mi, Göktürk mü yoksa?


Bu masalların hepsi de kara mizah konusudur belki ama hitab edilmeye çalışılan milliyetçi damar hiç de mizahî bir mesele değil. Bu ülkenin egemenlerinin hiç bir zaman elden bırakmadıkları, iktidarlarının da sıkıştıklarında ilk başvurdukları bir ideolojik/siyasal araçtır. Bugün de dinî rezervlerin yanında en yaygın ve en sınırsızca kullanılan araç milliyetçiliktir. Toplumsal dokuyu baştan başa kesen ve tarihsel temelleri olan bir damardır.

Bir süre önce Gelecek Partisi genel başkan yardımcısının da içinde bulunduğu birkaç eski ülkücü/yeni muhalif ismin sokakta darp edilmeleri üzerine yeniden tartışma konusu oldu milliyetçilik. Eski MHP’li, sonrasının AKP’lisi Tuğrul Türkeş’in olup biteni “Azgın milliyetçilik” şeklinde isimlendirmesi özellikle dikkat çekti, ilgi gördü. Milliyetçilik iyi, “azmış”ı kötüydü! Bir de bu “azgınlık” halinde, AKP’nin bir sorumluluğu yoktu Türkeş’e göre. Sorsak kendisine merhum babasını, “Başbuğ Türkeş” halim selim bir milliyetçidir ona göre; azgınlaşan şimdikiler olsa gerek!

“Azgın milliyetçilik” isimlendirmesinin, milliyetçiliğin ‘azgın’ olmayan türünü olumladığını biliyoruz. Söz konusu azgınlaşmışlık ile iktidar ilişkileri arasında hep doğrudan bir ilişki olduğunu da hatırlatmak gerekiyor. Yeni de değil bu, 70’lerin milliyetçi cephe hükümetlerinde de, 12 Eylül’e zemin hazırlama sürecinde de Türk milliyetçisi hareketin misyonu böyleydi… İktidarın organik bir parçası oldukça milliyetçilik ‘azgınlaşıyor.’ Milliyetçiliğe hele ezen ulus milliyetçiliğine dair anlatılan ‘iyi huylu milliyetçilik’ hikâyelerinin bir karşılığı olmuyor.

İyi Parti’nin ayrıksı yöneticilerinden akademisyen Bahadır Erdem “azgın milliyetçiliği” eleştirirken şunu söylüyordu mesela: “(MHP’yi kastederek) Milliyetçilik kimsenin tekelinde değildir. Milliyetçilik birleştirmeli, bütünleştirmelidir…”

MHP’nin tekelinde olmadığı doğrudur milliyetçiliğin, kapsama alanı çok daha geniş, temelleri çok daha derinliklidir. Ama çok kimlikli, çok kültürlü, farklı halkların birlikte yaşamak zorunda olduğu Türkiye gibi ülkelerde milliyetçiliğin birleştirici, bütünleştirici olması mümkün değildir. Tersi doğrudur ama. Hele iktidarın ideolojik aracı oldukça milliyetçiliğin bölüp ayrıştırması çok daha etkili ve kapsamlıdır.


‘Azgın milliyetçilik’ tartışmasının içerdiği önemli boyutlardan biri de “Ümmetçi yani dinci AKP’nin milliyetçi MHP’nin yörüngesine girdiği” teziydi. “AKP’de savrulma” deniyor mesela, MHP’nin etkisiyle çubuğu İslamcılıktan milliyetçiliğe büküyor, vb. yorumlar yapılıyor. İktidarın milliyetçi propaganda ve ajtasyona abanması “MHP’nin siparişi” olarak değerlendirilebiliyor.

Oysa adını koymak gerekiyor; Türk milliyetçiliği ile İslamcı siyaset arasındaki geçişkenlik tarihseldir. En az yüz yıllık bir tarihselliktir bu. Ortaklıkları çoktur. Milliyetçi siyasî hamleler en azından İslamcı ideolojik argümanları hep elde tutmuş, kullanmıştır.

1915’de yaşanan ve kadim bir halkın bu topraklardan sökülüp atılması bir ortaklık eseridir mesela. Baştaki halifenin siyaseten etkisizliği öne sürülerek sadece Türkçü İttihatçılara mal edilmemeli. İslamcılığın ortaklığı padişah/halife üzerinden değildi sadece. Sahadaki ‘arındırma’, ‘nüfus mühendisliği’ ve “emvâl-i metrûke”nin tasfiyesi, “gavur Ermeninin malı ehli İslama helaldir” motivasyonuyla gerçekleştirilmiştir.

İttihatçı milliyetçilik Ermeni mallarını Türkleştirirken nasıl İslamcı değerleri de kullandıysa, Kurtuluş savaşında da öyle oldu. 1915’de dindaşlık ve Ermeni mallarıyla bağlanan Kürt aşiretlerine dönük ana argüman “Ermeniler geri dönüp mallarını geri alır sizden” oldu, Kurtuluş savaşı yıllarında. Mustafa Kemal’in Erzurum Kongresi dahil, bölgede kullandığı en etkin ‘ortaklık’ tezi oldu bu. Dönemin ulusçu rüzgârı içinde bağımsızlıktan yana Kürt milliyetçi çevreleri bile Kürt coğrafyasında hiç etkili olamadılar bu yüzden.

Sonraki süreçte yaşanmış Dersim-38 hadisesi de böyledir. Kemalist iktidar baştadır ama ‘Kızılbaş/Kürt Dersim’in ‘halledilmesi’, Türkçü/İslamcı geçişkenliğini ya da ortaklığını içeren bir karakterdedir. Dersim’e dair İslamcı dünyadan kayda değer bir itiraz çıkmamış olması tesadüfi değildir… 70’li yıllarda Çorum’da, Maraş’da yaşanan Alevi göçertmeleri de ha keza…


Bugün iktidardaki AKP’nin milliyetçileşmesini sadece MHP’nin etkisi ya da ‘siparişi’ olarak açıklamak bu iki tarz ı siyasetin tarihsel olarak da geçişkenliğini, ortaklığını gözden kaçırmak oluyor biraz da.

Yine, ezen ulus milliyetçiliğinin ‘azgınlaşma’ katsayısını belirleyen de iktidarla ilişkisidir. Bugün de milliyetçi popülizm ile İslamcı popülizmi aynı mecrada buluşturan, ortak iktidarın bekasından başka bir şey değil. ‘Azgınlaşan’ şey milliyetçilikse eğer, derinleşen sorunlara dair çözüm umudu kalmamış bir iktidar koalisyonunun ihtiyacıdır bunu dayatan…

Sorunları çözemiyorsan bir yandan milli-yerli masallarla oyalayıp uzayı göstereceksin, bir yandan da aleyhine işleyen toplumsal ve siyasal dinamikleri düzleyip hizaya sokmak için, elindeki her aracın en azgınlaşmış halini dibine kadar kullanacaksın!


Evrensel Gazetesi

Yorumlar kapatıldı.