İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Pandemide definecilik artarken, kültür varlıkları tahrip oluyor… Arkeolog Başgelen: Son dönemde jeneratörlü, hiltili, iş makineli, ekskavatörlü defineciler ortaya çıktı

“Korona günlerinde araziden el ayak çekilince definecilere gün doğdu” yorumunu yapan arkeolog-editör Nezih Başgelen, değerli eser ya da altın bulma umuduyla binlerce yıllık tarihi yapıların talan edilmesine karşı çağrıda bulundu

Lale Elmacıoğlu

Aralarında ören yerlerinin de bulunduğu kültür varlıkları koruma altında olsa da, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınında belli bir dönem boyunca görevliler sahadan uzak kaldı.

Bu süreçte ülkenin dört bir yanından definecilik ve kültür varlıkları tahribatı haberleri geldi.

Edirne’den Iğdır’a, Kastamonu’dan Adana’ya, Tokat’tan Mersin’e, Afyonkarahisar’dan Samsun’a altın ve tarihi eser hayaliyle kaçak kazı yapanlar suçüstü yakalandı.

Aralarında ekskavatör iş makinesiyle arkeolojik SİT alanına girenler de vardı; hilti, dinamit, matkap gibi araçları kullananlar da…

Yurtiçinde ve yurtdışında yasadışı yollardan toprak altı eser biriktirenler, altın ya da değerli başka bir varlık bulma umudunun peşine düşünce, son bir yılda tahrip edilen tarihi yerlere ilişkin haberlerde de artış gözlendi.

Bu yerler arasında İzmir Kemalpaşa’daki Karabel geçidinde bulunan 3 bin 200 yıllık Hitit Karabel Anıtı, Dünya Kültür Mirası listesindeki bin 700 yıllık tarihi surların Yedikule Kapısı üzerinde bulunan alanı ve Van’ın Erciş ilçesindeki 5 bin yıllık tarihi mezarlık da bulunuyordu.

Tokat’taki 5 bin yıllık yer altı yerleşiminin yanı sıra Elazığ’daki 3 bin yıllık Hıdırbaba Höyüğü, Mersin’in Tarsus ilçesindeki Gülek Boğazı’nda yer alan bin 800 yıllık yazıt ve Bursa’daki 900 yıllık Aya Yani Kilisesi de talan edildi.

Aydın’daki Gerga Antik Kenti, Şile’deki tarihi yapı, Samsun’un Salıpazarı ilçesindeki Runik Türk Kaya Yazıt ve Tamgaları ile kaya mezarları da definecilerin büyük tahribata yol açtığı yerlerden oldu.

Salgın sürecinde definecilik ve kültür varlıkları tahribatındaki artışı, arazideki son durumu ve alınabilecek önlemleri, Arkeoloji ve Sanat Yayınları kurucusu, arkeolog-editör Nezih Başgelen’le konuştuk

“Son dönemde jeneratörlü, hiltili, iş makineli, ekskavatörlü defineciler ortaya çıktı”

Türkiye’nin kültür varlıkları ve arkeoloji açısından yüzyıllardır en önemli sorunlarından birisinin definecilik faaliyetleri nedeniyle oluşan tahribat ve bulunan eserlerin yasa dışı yollardan yurt dışına kaçırılma olduğunu ifade eden Başgelen, salgın nedeniyle evlere kapanılan dönemde bu alandaki (definecilik ve kültür varlıkları tahribatı) yükseliş için “Bu iş vahim hale geldi. Korona günlerinde arazide el ayak çekilince definecilere gün doğdu” yorumunu yaptı.

Her dönemde tahribatlarla karşılaşıldığını belirten Nezih Başgelen, son dönemde jeneratörlü, hiltili, iş makineli, özel kablolu ve ekskavatörlü şekilde çok daha hazırlıklı biçimde sahalara girilmesine dikkat çekti.

“3 bin 200 yıllık Hitit Karabel Anıtı tahrip edildi”

Günümüzden 3-4 bin yıl öncesine ait pek çok kabartmanın tüm dönemleri sapasağlam geçirirken, geçtiğimiz yıl içinde tahrip edildiğini belirten Başgelen, ‘eserin arkasında kapı, altın vardır’ umuduyla talan edildiğini anlatırken, Gülek Boğazı’ndaki dar geçişi taçlandıran hitabeye dinamit yerleştirirken yakalananların durumunu hatırlattı.

“Evlere kapanılmasının definecilik ve kültür varlıkları tahribatı üzerinde kolaylaştırıcı etkisi oldu”

Evlere kapanılmasının definecilik ve kültür varlıkları tahribatı üzerinde kolaylaştırıcı etkisi olduğunu savunan Nezih Başgelen, sözlerini şu ifadelerle sürdürdü:

Kültür varlıkları, yetkililerin, kültür turizmi meraklılarının ve doğaseverlerin sıkça kontrolü altında. Ancak pandemide hem görevliler hem de toplumun duyarlı gözleri, sahadan uzak kaldı. Özellikle salgının başlangıcında Türkiye tarihinde nadir rastlanan bir şey oldu ve faaliyetler durdu. Salgın, gerek resmi gerek gayri resmi dikkat unsurlarını devre dışı bıraktı. Defineciler, olaylar jandarmaya yansıyıp önlenene kadar, arazide günlerce kimsenin haberi olmadan, rahat rahat çalışabildi.

“Ekonomik sıkıntılar nedeniyle definecilik, bazı art niyetli kişilerin umut kapısı haline geldi”

Ancak definecilikteki artışın yalnızca illegal işler peşindekilerin salgın dönemini avantaja çevirmesiyle açıklanamayacağını da ifade eden Nezih Başgelen’e göre, ekonomik darboğaz tetikleyici faktörlerin başında geliyor.

“Ekonomik sıkıntılar nedeniyle definecilik, bazı art niyetli kişilerin umut kapısı haline geldi. Kötü niyetli insanlar, pandemi döneminde ‘Acaba surun, kalenin, tarihi yapının içinde bir şey bulup satabilir miyim’ derdine düştü. Dara düşen bazı kişiler, dağda, tepede define bulma hülyasına gidiyor. Cebindeki son parasıyla ya da eşinin yüzüğüyle kazı için dedektör alan var” diyen Başgelen, Türkiye’de kentleşme (yüzde 94) ve kırsal nüfus (yüzde 6) farkının açılmasının ve kırsalın sıkıntılarının büyümesinin de defineciliği artırdığı görüşünde.

“Kültürel ve Doğal Mirası İzleme Platformu”

Söz konusu eylemlere karşı 18 Mayıs 2020 tarihinde sosyal medyada “Kültürel ve Doğal Mirası İzleme Platformu”nu kurduklarını belirten Başgelen, gönüllüleri oluşuma üye olmaya davet etti ve ekledi:

Ülkemizin dört bir yanında arazideki tüm kültür varlıkları, kaya anıtları, tümülüsler, ören yerleri, yazıtlar definecilerin tehdidi ve tahrip tehlikesi altında. Binlerce yıldır bir şey olmadan bizlere ulaşmış kültür mirasımızı, tarihi eserlerimizi ve ülkenin eski eser envanterini bu tip tahriplerle bir bir kaybediyoruz. Toplumun aralarında aydınlar, müzeciler, arkeologlar, sanat tarihçiler, mimarlar, restoratörler ve bilim insanlarının da bulunduğu bireyleri olarak, her işimizi bırakıp bu tahripleri engelleyebilmek için ilgilileri de yetkilileri de yanımıza alıp bir an önce harekete geçmek durumundayız.

Başgelen’den “bilinçli insan” vurgusu

Kültür varlıklarının korunmasının bu alana yönelik bilinçli insanın konusu olduğunu ifade eden Nezih Başgelen, öncelikle ilgili kitlelerin eğitilmesinin şart olduğunu vurguladı.

İlkokuldan başlayarak, lise ve dengi okulların sonuna kadar tarihi ve doğal çevre değerleri, eski eserler ve doğa varlıkları konusunda sevgi ve bilinç oluşturacak derslerin okutulması gerektiğine değinen Başgelen, “Ayrıca yöneticilere, meslek içi kurslarda, halkla yakın ilişkisi bulunan kesime; öğretmen-imam, ayrıca yurt sathında kırsal alanda görev yapanlara jandarma, karayolları, köy hizmetleri, orman görevlilerine koruma eğitimi verilmelidir” şeklinde konuştu.

Son olarak medyaya da düşen role değinen Nezih Başgelen, televizyon kanalları, yazılı basın ve sosyal medyada kültür varlıklarının korunmasını özendirmeye yönelik içerikler oluşturulmasının önemini dile getirdi.

Basına yansıyan haberlerin çoğunda detektörlerin, definecilik faaliyetlerinin simgesi haline geldiği tehlikesine dikkat çeken Başgelen, içeriklerin özendirici hale gelmemesi uyarısını yaptı.


Independent Turkce

Yorumlar kapatıldı.