İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Suretler, izler, yapılar: Rosana Şapka

Restoratör Rosana Şapka ile restorasyonu, ikona üretimini ve ikona restorasyon süreçlerini konuştuk. Şapka, “İkonaların üzerindeki tahribatları rahatlıkla ‘vandalizm’ olarak adlandırıyorum” dedi.

Berken Döner

DUVAR – Rosana Şapka, ülkemizin değerli restoratörlerinden. Her ne kadar “Çocukken resim derslerinde verilen ödevlerimi hep annem yapardı. Benim çizim yeteneğim hiç yoktu” dese de bugün ikona restorasyonu alanında hatırı sayılır bir üne sahip. Pek çok meslektaşının aksine ikonalarla ilişkisi eğitim hayatında değil, aile evinde başlamış. Kendisi İstanbul Bulgar Cemaati’nin köklü bir üyesi. Dolayısıyla “Gözlerimi açtığım ortamda ikonalar hep vardı. Daima ilgimi çekerlerdi” diye anlatıyor.

Rosana Şapka ile kiliseler, sanat eserleri, ikonalar ve restorasyon üzerine konuştuk.

Rosana Şapka ve Berken Döner

Bir restoratör ve konservasyon uzmanı tam olarak ne yapar? Sizi bu mesleğe yönlendiren hangi motivasyonlardı?

Bir konservatör, tarihi ve kültürel varlıkları koruma altına alır. Restoratör ise koruma altına alınmış bu varlıkların eksik bölümlerini aslına uygun olarak onarır. Aynı meslek adı altında birleşmiştir. Her ikisinin de vazifesi eserlerin konserve edilerek, restore edilmesidir. Ben üniversite sınavında tercih olarak önce mimarlık yazmıştım. Son tercihim olan restorasyona girdim. Şaşkındım… Sonra mimar olan akrabamız rahmetli Ventsislav Kirof ile görüştük, “Bak kızım bu iş sabır ister” dedi. Sabrı öğrendim! Elli kere çizip elli kere silmeyi öğrendim. Bu deneyimler sadece okulla olmuyor, pratik yaptıkça ediniliyor. Eski eserler ve tarih konuları hep ilgi alanımdı. Eski eşyalar beni hep heyecanlandırmıştır. Bu işe başladıktan sonra ise onların ömürlerini uzatmayı daha da çok sevdim.

İşinizi çok severek yaptığınızı biliyorum… Restorasyonunu yaptığınız, önemli bulduğunuz hangi işleri söyleyebilirsiniz? Neden önemliler?

Her iş benim için önemlidir. Özellikle içinden seçebileceğim bir iş bulunmamakta. Patrikhane’yi de restore ettim, gözden çıkarılmış bir ikonayı da… Fakat Patrikhane benim için bir dönüm noktasıydı. Üniversiteden yeni mezun olmuştum. İş ararken değerli restoratör Bay Dimitri Rayçanovski’nin yanında Fener Rum Patrikhanesi’nde işe başladım. İki sene ikona restorasyonu yaptım. Daha sonra Bay Rayçanovski, Patriklik Kilisesi’nin restorasyonunda çalışacak ekipte olmamı istedi. Böylece kilise restorasyonu işine girdim. Burası çalışılabilecek en değerli eski eserlerdendi.

‘PATRİKHANE’NİN RESTORASYONUNDA ÇALIŞMAK BENİM İÇİN DÖNÜM NOKTASI OLDU’

Patrikhane’nin restorasyonunun sizin mesleki kariyerinizde önemli olduğunu düşünüyorum. Bu süreci, çalışma koşullarınızı, neler yaptığınızı anlatır mısınız?

Patrikhane’nin restorasyonunda çalışmak benim için bir dönüm noktası oldu. O günlerde yeni Patrik olmuş Patrik Hazretleri Bartholomeos inşaat süresince daima bizi ziyaret ederdi. Devamlı olarak hepimiz ile ayrı ayrı konuşarak, her konuda bilgi sahibi olurdu. Daima nazik, insanları övgü dolu sözleriyle onurlandıran bir kişiliktir. Onun riyasetinde çalışmaktan hepimiz mutluyduk. Güzel bir deneyimdi. Fırçayı elime alınca, yaptığım işin okuduğumdan çok farklı olduğunu gördüm. Bu tip inşaat işlerinde çalışma koşulları farklıdır. Pek temiz bir ortamda çalışamıyorsunuz takdir edersiniz. Fakat, insan o ortama bile alışıyor. Isınma olmayan ortamlarda çalıştığınız zaman aşırı soğuklar çalışma koşullarını zorluyor. Bu işlerde kadın olmanız da şartları zorlaştırıyor. Zaman zaman oturacak, yemek yiyecek, tuvalete gidecek temiz bir yer arıyor ve bulamıyorsunuz. Örneğin, Beyazıt Kütüphanesi’nde tuvalet olmadığından iskele tepesinde çalışırken mümkün olduğunca sıvı tüketmemeye çalışırdım.

.

‘ORİJİNALLİĞİ OLABİLDİĞİNCE MUHAFAZA ETMEK GEREKİR’

Çalışma koşullarınız gerçekten zormuş… Peki, bir obje ya da yapı restorasyonu üzerinde çalışırken zorlandığınız bir aşama var mı?

Küçük, organik bir eser (ahşap, seramik vs.) önce incelenir, resimleri çekilir. Kitap da organik eser olmasına rağmen bütünüyle farklı bir branş ve bundan dolayı farklı bir eğitim gerektirir. Bu işi doktorluk gibi düşünmek gerekir. İnsanın her bir organı için farklı bir ihtisas gerektiği gibi restorasyon işi de organik eserlerin restorasyonu farklı, inorganik (metal vs.) eserlerin restorasyonu farklıdır. Zaman zaman bunlar da kendi içlerinde bölünürler. Evet, resimler çekildikten sonra eser incelenir. Varsa önce böcek delikleri ilaçlanır (tek tek her delik, her aralık mutlaka şırıngayla ilaçlanır). Bu işlemden sonra eser hava almayacak şekilde sarılır ve iki gün bekletilir. Ardından temizleme işlemine geçilir. Üzerindeki zamanla eskimiş olan ve muhtemelen çatlamış olan vernik tabakası uygun temizleyici kimyasal solvent kullanılarak sökülür. Bu çok zevkli bir andır. Daha da heyecan verici olan, alttan çıkan orijinal renkleri keşfedersiniz. Bir de şu var… Eser daha önce restore edildiyse( ki bu daha muhtemel bir ihtimaldir) inilecek olan en eski tabakaya kadar inilir. Eser bir müzede sergilenecekse, aşamalar gösterilir veya bu zamana kadar gelebilmiş en sağlam tabaka muhafaza edilir. Her aşama resimlenir, arşivlenir. Kullanacağınız her malzeme geri alınabilir olmalıdır. Aksi takdirde ileriki bir tarihte daha iyi restorasyon ve konservasyon teknik ve malzemeleri ortaya çıktığında işler değişir. Bugün bizim de yaptığımız gibi onlar da muhtemelen bizim kullandığımız malzemeleri geri alıp, kendi malzemelerini uygulayabilmeliler. Bu kısım çok önemli. Her kullandığınız malzemeden emin olmalısınız. Verniği sökerken alttaki boyayı almamalısınız. Orijinalliği olabildiğince muhafaza etmek gerekir. Sonra işin dolgu kısmına gelinir. Eserin eksik, delik veya kırık kısımları hazırlanan karışımla doldurularak kot farkı giderilir. Sıra geldi bana göre en zor bölüme: Orijinaline uygun olarak tamamlamak! Bunun için göremediğiniz yerlerin araştırılması gerekir. Bunu yapmazsanız bilmediğiniz işler yapar, eseri yanlış şekilde tamamlarsanız bu geri dönülmez bir hata olur. Bu bir seramik parçası olsa bile o döneme ait eserlerin nasıl olduğunu, ne tip renkler kullanıldığını; eğer bir ikona ise tasvir edilen Aziz’in elini nasıl tuttuğunu, ne renk kıyafet giydiğini, hikayesini, o dönemin çizim tekniğini bilmeden tamamlanamaz. Bu bölüm en zor ve uzun zaman alan bölümdür. Her şey aslına uygun tamamlandıktan sonra tekrar resimler çekilerek, son kontroller yapılır. Vernik aşamasına gelinir. Vernik mutlaka (tekrar söylüyorum) herhangi bir kimyasal solvent ile geri alınabilecek elastik bir malzeme olmalıdır. Daha sonrasında eser kurumaya bırakılır. Artık eser sergilenmeye ve korunmaya hazırdır. Her türlü malzeme gibi aşırı nemden ve aşırı sıcaktan uzakta tutularak bir şekilde muhafaza edilir. Eğer bir ortamda sergilenecek ise mutlaka bir cam separasyon veya bir koruma konmalıdır. Böylece insan elinin doğrudan temas etmesi engellenerek, bakteri üremeden eserin ömrü uzar.

İstanbul Ortodoks kiliselerinde ikona üretimi ne zaman canlanmaya başlamış? En bilinen ikona ressamları kimler?

İkona yapımı Bizans’ta Hıristiyanlığın kabulü ile başlar. “İkonoklast Dönemi”nde daha gizli sürdürülerek zaman içinde daha da çeşitlenir. Girit, İtalya, Rusya gibi ülkelerden gelen sanatçılar farklı üsluplar kullanarak ikonalar yapmışlar. Esasen ikona olgusu ilk Mısırlıların lahitleri üzerinde çizilen kral resimlerinden örnek alınıp geliştirilmiş, sonradan duvarlara fresk olarak yansımıştır. Fakat taşınabilirlik ilkesi güdülerek tekrar ahşap üzerine çizimler başlamıştır. O döneme ait ikona ressamlarından bazılarını sıralarsak; Dimarhopulos Kostandinos, Frangopulos Kardeşler, İoanidis, Krakovky Severyen, Ksanthopulos, Neofitos Agioritis, Pappas Petros, Tehophanu en önde gelen isimlerden bazıları.

.

Bir ikonanın belli bir restorasyon süresi var mı? İkonaların yıpranmış olmasından söz edersek ne gibi tahribatlardan söz etmiş oluruz?

Bir ikonanın restorasyon süresi gördüğü zarar ile ilintilidir. Dolayısıyla süre eserin ne kadar harap olduğuna bağlıdır. Bende restorasyonu en uzun sürmüş olan ikona Agia Katerina İkonası idi. Bir şahsa aitti ve restorasyonu altı ay sürmüştü. İkonaların üzerindeki tahribatları rahatlıkla “vandalizm” olarak adlandırıyorum. Bu ne yazık ki çok sık rastlanan bir durum. Herkes restorasyon işinden anlamadığı halde bu işe kalkıştığından bazen yanlış malzeme ile “restorasyon” yapabiliyorlar. Kiliseyi tamir eden inşaatçılar bile bazen kulaktan dolma malzeme kullanarak ikonaları temizlemeye kalkıyorlar. Maalesef bu durum ciddi zarar veriyor. Genelde insan boyu seviyesine yakın olan her şey daima zarar görür. İnsanoğlu dokunur, öper… Dolayısıyla eserde bakteri ve aşınmalar oluşur. Bu da esere zaman içinde zarar vermeye başlar. İnsan boyunu aşan yerler daima daha az zarar görür. Kiliselerde veya özel şahıslarda çok tahrip olmuş ikonalar gözden çıkartılır. Bu ilginç bir ritüel…Şöyle anlatayım. İkonalar Patrikhane’ye götürülür, burada bir odada biriktirilir. On senede bir tüm Ortodoks dünyasına dağıtılan kutsal yağın yapıldığı kazanın altına yakılan ateşin içine atılır. Hazırlanan yağın içine türlü çiçek ve baharatlar atılır. Bir gün elimize gözden çıkarılmış olan Aziz İliya İkonası geçti. Bir tanıdığım ikonanın yakmaya götürüldüğünü, buna kıyamadığı için toparlayabilip toparlayamayacağımızı sordu. Ben hiçbir eseri gözden çıkaracak bir tabiata sahip olmadığım için kolları sıvadım. Ve kurtarmayı başardım!

Sanat eserlerinin korunması için ne yapılmalı? Türkiye’de buna elverişli ortam var mı?

Sanat eserlerini korumak için öncelikle bilinçlenmek gerekir. Türkiye bu konuda bu tip eserler için “cennet” olduğundan daha çok bilinçlenmek gerekir. Ülkemiz çok zengin bir tarihe sahip. Bunların hepsini korumaya almak, bilinçli konservasyon, restorasyondan sonra yapılacak doğru sergileme alanları ülkemizi çok daha çekici bir hale getirecektir.

.

Merak ettiğim konulardan bir tanesi şu, örneğin boyaları aşınmış, yer yer renkleri birbirine geçmiş bir tablo için neler yapılabilir?

Öncelikle bir ikonanın mum tabakaları, lekeleri ve mum tabakalarına çökmüş tozun alınarak, eserin nefes almasını sağlanır. Tabakalanmış kısım bazen bisturi gibi mekanik aletlerle müdahale gerektirebilir. Bazen de belli solventler kullanılarak, boya tabakasına zarar vermeden temizlik yapılır. Bu işlemler esnasında mutlaka dökümantasyon yapılmalıdır (ilk hali ve sonraki halinin resmedilmesi). Amacımız gelecek nesillere azami bilginin aktarılması. Eserler belirli periyodlar ile korunmalıdır. Periyodun aşılması işlerin daha kötü duruma düşmesine neden olacaktır. Bu nedenle adım adım gidersek, öncelikle eserlerin yapıldığı maddeyi tanımak gerekir. Eser bir bütün olarak düşünülmelidir. Her parçası bu bütüne aittir. Eser için çevresel koşulların ne olduğu üzerinde durulması son derece önemlidir. Eserde sonradan eklemeler ne kadar az ise o kadar değerlidir. Üzerinde yapılmış olan ufak değişiklikler bile büyük önem taşır. Kullanım amacı her tarihe göre farklı olabilir. Eserin geçirdiği fiziksel ve kimyasal değişim onun tarihini oluşturur. Bir sanat eseri doğar, birtakım stresler geçirir ve ölür. Maalesef bu bir gerçektir ki bizim eserler üzerinde restorasyon çalışmaları yapmamız eserin bozulmasını tamamen ortadan kaldırmaz, sadece ömrünü uzatır. Tarihi eserlerin onarılmasında farklı uzmanların ve farklı uzmanlık alanlarının olması şarttır. Temizleme aşamasından sonra özel tedavi (fümigasyon safhası) gelir. Bundan sonra sağlamlaştırma (Eser kendini taşıyamayacak durumda ise) yoluna gidilir. Bütün bu işlemlerin sonunda restorasyon safhası devreye girer. Eksikler tamamlandıktan sonra (orijinal renklerine göre) vernikleme yapılır ve kurumaya bırakılır.

Şu anda bir restorasyon çalışmanız var mı?

Şu anda üzerinde çalıştığım üç adet ikona var. Onların restorasyonu bitince bir kilisenin yedi adet ikona restorasyonu yapacağız. İnşaat işi her zaman olmuyor. Bu sıra genellikle küçük obje restorasyonu yapmakla meşgulüm. Son derece de keyif alıyorum.

https://www.gazeteduvar.com.tr/suretler-izler-yapilar-rosana-sapka-haber-1510300

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın