İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Tiyatromuzun belleği: Hagop Ayvaz

BAHAR ÇUHADAR

Sahneye adımını ilk kez attığı 1928 senesinden ömrünü tamamladığı 2006 yılına kadar Türkiye tiyatrosunun hem sanatçı hem de yayıncı olarak bir parçası olmuş, Ermenice tiyatro dergisi ‘Kulis’i 50 sene boyunca kesintisiz yayımlamış, binlerce yazılı ve görsel materyalden oluşan arşiviyle tiyatro belleğine dönüşmüş bir isim: Hagop Ayvaz… Ermeni tiyatrocu ve yayıncı Hagop Ayvaz’ın kişisel arşivi, ‘Kulis: Bir Tiyatro Belleği, Hagop Ayvaz’ başlıklı sergiyle Yapı Kredi Kültür Sanat’ta seyirciyle buluşuyor. Sergi vesilesiyle Ayvaz’ın ‘tiyatro cenneti’ne sokulduk…

Beyoğlu’nun boydan boya tiyatro mekânlarıyla dolu olduğu, Şehzadebaşı’nın, Kadıköy’ün, Üsküdar’ın, Pangaltı’nın sanat ve kültür merkezleri olarak nefes alıp verdiği, yazlık tiyatroların şehre yayıldığı, sahnelerden çokdilli repliklerin yükseldiği, 100 sene öncesinin İstanbul’una dair en ufak bir iz bulmak mümkün mü bugün? Beyoğlu’nda Ses Tiyatrosu dışında yaşamaya devam eden bir köklü tiyatro sahnesi daha yokken, bir zamanlar şehrin kültür-sanat hayatına can vermiş binaların üzerinde, geçmişine işaret eden tek bir plaket dahi yokken… Birkaç gündür, yarım asırlık Ankara Sanat Tiyatrosu’nun mekânından çıkmak zorunda kalışını konuşuyoruz. Köksüzlüğümüzün, belleksizliğimizin, muhafaza edemeyişimizin örnekleri durmadan artıyor. Hal böyleyken, 15 Aralık’ta Yapı Kredi Kültür Sanat’ta açılacak olan bir sergi, kolektif hafızamızı uyanmaya çağırıyor.

AYAKKABI İMALATHANESİNDEN ‘KULİS’E…
‘Kulis: Bir Tiyatro Belleği, Hagop Ayvaz’ başlıklı sergi Osmanlı ve Türkiye tiyatro tarihinin pek çok açıdan görünmez kılınmış tarihini anımsatmak üzere hazır… Hrant Dink Vakfı öncülüğünde, Yapı Kredi Yayınları ve Türkiye Tiyatro Vakfıişbirliğiyle, Kevser Güler, Banu Atca ve Esen Çamurdan’ın küratörlüğünde hazırlanan sergi; 19’uncu yüzyıldan itibaren şehrin tiyatro hayatını, Türkiye tiyatrosunun temelini atan Ermeni tiyatro emekçilerini, topluluklarını, onların açtıkları mekânları ve dönemin kent yaşamında tiyatronun yerini anımsatan kapsamlı bir arşivden doğmuş. Osmanlıca, Ermenice ve Türkçe 600 civarında elyazması ve matbu tiyatro metni, 500’den fazla Ermenice ve Türkçe dergi ve broşür, fotoğraflar, kartpostallar, çizimler… Ve 1946-1996 yılları arasında kesintisiz yayımlanan Ermenice tiyatro dergisi Kulis… 12 bine yakın görsel materyal… Bir tiyatro cenneti… Ve bu ‘cennet’i kuran isim: Belleksizliğimize inat, devasa bir arşiv yaratıp bugünlere ulaşmasını sağlayan, ömrünü tiyatroya adamış Ermeni oyuncu, yönetmen, yayıncı ve yazar Hagop Ayvaz… 

Tiyatromuzun belleği: Hagop Ayvaz

Hagop Ayvaz ve Zaruhi Değirmenciyan ’Son Perde’ adlı oyunda.

1911’de İstanbul, Yenikapı’da dünyaya gelen, tiyatroyla üvey babasının ayakkabı imalathanesinde çıraklık yaptığı sırada tanışan Ayvaz, içine genç yaşında düşen tiyatro ateşini, hayata veda ettiği 2006’ya kadar canlı tutmuş. Aynı handa çalıştığı Harutyun Samurkaş’ın kendisini Şark Tiyatrosu’na (Arevelyan Taderahump) götürüp kumpanyanın yönetmeni Krikor Hagopyan ile tanışmasıyla başlıyor tiyatro hayatı. Sahneye ilk kez 1928’de, Narlıkapı Şafak Tiyatrosu’nda, ailesinden gizli çıkıyor; Srapion Manasyan’ın ‘Çağatsbanin Ağçigı’ (Değirmencinin Kızı) adlı Ermenice operetinde figüran olarak… 1929’da aynı sahnede, ‘İki Ahbap Çavuş’ta rol alıyor. Naşit Özcan, Bedros Baltazar, Hazım Körmükçü ve Aram Elmas’ın aralarında bulunduğu önemli tiyatrocularla dostluklar kuruyor. 1930’da ise Beyoğlu Yenişehir Mangasar Bahçe Tiyatrosu’ndaki ‘Kara Değirmen Cinayeti’ oyunuyla ilk başrolünü üstleniyor.Ayvaz’ın oyuncu, yazar ve yönetmen olarak hem profesyonel hem de amatör topluluklarla sürdürdüğü sanat üretimi geçim sıkıntısından ve azınlıklara yönelik baskıcı uygulamalardan nasibini alıyor elbette… Aklı sahnedeyken tekstil atölyelerinde çalışmak, sonuncusu, sadece gayrimüslimlere uygulanan ‘yirmi kur’a ihtiyat’ sebebiyle olmak üzere üç kere askerlik hizmeti yapmak, Aşkale sürgünününden şans eseri kurtulmak (kendi deyişiyle ‘kazma-kürekten kurtuluş’), Ermeni meslektaşlarının -yine kendi deyişiyle- ‘uzaklara’ gitmek zorunda kalması, Ermenice tiyatronun bir süreliğine yasaklanması bu zorlukların sadece başlıkları… Ayvaz çağının tiyatro gündemini, 1946’da kurduğu Ermenice tiyatro dergisi ‘Kulis’ ile birlikte kayda almaya başlıyor. 

Tiyatromuzun belleği: Hagop Ayvaz

Kulis’in 15 Aralık 1946 tarihli ilk sayısının kapağı.

İSTANBUL’UN ÇOKDİLLİ TİYATRO HAYATININ TANIĞI
Kendisiyle 70’lerde  tanışan eleştirmen, yazar ve akademisyen Prof. Dr. Dikmen Gürün, ‘tiyatro sevdalısı’ olarak tanımladığı dostunu şu sözlerle anlatıyor: “Cağaloğlu’ndaki küçük Kulis matbaasına kocaman bir tiyatro dünyası sığdırmıştı. Fotoğraflar, dergiler, gazete kupürleri, kitaplar, kitapçıklar ve ciltler halinde ‘Kulis’ler… Bir dergi çıkarmanın getirdiği maddi zorlukların ötesinde Türkiye’nin içinden geçtiği siyasal çalkantılar Hagop Bey’e de değmişti. Ama dik duran bir insandı. Espriliydi, sevecendi ve bilgisini, anılarını paylaşmak ona büyük keyif verirdi. Bir tiyatro dergisini 50 yıl çıkarmak büyük özveri, mücadele isteyen bir iş. Bir konuşmamızda, ‘Bu 50 yılı, ömrümün daha çok kısmını Kulis’e hasrederek tamamladım,” demişti. Tiyatromuzun özenle korunması gereken belleği olarak değerlendiriyorum Kulis’i.”Hagop Ayvaz ‘Kulis’i yaşatmak için Türkiyeli Ermenilerin zorunlu göç ettiği kentlerden Halep, Şam, Bağdat, Beyrut ve Tahran’a yolculuklar yapıyor, buralarda dergiye abone kazandırıyor. Yazılarına, 2006’da Kulis’in yayın hayatına son vermesinden sonra Agos gazetesinde devam eden Ayvaz’ın arşivi önce Agos’a, ardından Hrant Dink Vakfı’na bağışlanıyor. Eleştirmen, dramaturg ve Türkiye Tiyatro Vakfı Kurucu Başkanı Esen Çamurdan, 19’uncu yüzyılın ikinci yarısıyla 1960’lar arası İstanbul merkezli tiyatroya odaklanan arşivin Direklerarası’ndaki tiyatro ruhundan melodram furyasına, Darülbedayi’nin açılışından Ermeni oyuncuların sahneden çekilmek zorunda kalışlarına kadar, pek çok şey anlattığına dikkat çekiyor. 

Tiyatromuzun belleği: Hagop Ayvaz

Muhsin Ertuğrul, Neyyire Neyir Ertuğrul, Cahide Sonku ve Melek Kobra ‘Kral Lear’da. İstanbul Şehir Tiyatrosu, 1938. 

Ayvaz’ın bir dönemin tiyatro binalarının yitip gitmiş olmasına duyduğu üzüntüyü ve bir tiyatro müzesine olan özlemini de vurguluyor Çamurdan. Arşivi çalışırken onu en çok şaşırtan detayları soruyorum, anlatıyor: “Yaz mevsiminde çeşitli bahçelerde, mesire yerlerinde yapılan tiyatro gösterilerini okumuştum ama bu denli yaygın olmaları beni çok şaşırttı. Kentin hemen her yerinde tiyatro yapılıyor, bu demektir ki bir o kadar da seyirci var. Sürekli bir kent içi turne devinimi var İstanbul’da. Anadolu’ya da çok giden topluluk oluyor. Üsküdar sanata düşkünlüğüyle tanınmış, Kadıköy sanat ve sanatçıların yuvası, Pangaltı etkin bir Ermeni kültür merkezi işlevinde. Bir o dönemi düşünün, bir de bugünkü duruma bakın…”Çamurdan sergiyi gezenlerin dikkatiniyse en çok 19’uncu yüzyılın ikinci yarısının tiyatro hareketliliğinin çekeceğini düşünüyor: “Binaların ya da sahne olarak kullanılan yerlerin çokluğu, seyircinin ilgisi… Çokdillilik, Ermeni sanatçıların ağırlığı, tiyatromuzun öncüleri oluşları… Keşke tüm bunlar ve daha fazlası serginin ziyaretçisini bugünü biraz sorgulamaya yöneltse…”

Tiyatromuzun belleği: Hagop Ayvaz

Darülbedayi’nin Ferah Tiyatrosu’nda sahne aldığı dönemdeki kadrosu: Muammer Karaca, Behzat Butak, Hazım Körmükçü, Galip Arcan, Muhsin Ertuğrul, Nurettin Şefkati, Küçük Kemal (Kemal Küçük), ön sırada sağdan ikinci Neyyire Neyir Ertuğrul.

‘BEYOĞLU’NDA LAHMACUNCULAR ARTIYOR, TİYATROLAR AZALIYOR’
Dikmen Gürün, Ayvaz’ın tiyatronun Beyoğlu’ndan silinişine duyduğu tepkiyi anımsatıyor: “Hagop Ayvaz arşivi ve ‘Kulis’ bizleri; onun gençlik yıllarında birlikte çalıştığı sanatçıların dünyasından, Şehzadebaşı’ndan, Pera’dan, yazlık bahçe tiyatrolarından Darülbedayi’ye ve 2000’lerin başlarına getirecektir. Hagop Bey’in, ‘Ben Muhsin Ertuğrul’la Darülbedayi’yi yaşadım. Ama sadece benim için değil, Türk tiyatrosu için çok değerli olan Muhsin Ertuğrul’un mezarının nerede olduğunu eminim ki bugün genç tiyatrocuların çoğu bilmez’ sözleri anlamlıdır. Belleksiz bir toplumuz. Var olanı korumuyoruz. 1960’larda adeta bir tiyatro cenneti olan Beyoğlu’nun şimdiki haline bakın! ‘Ne yazık ki Beyoğlu’nda lahmacuncu sayısı artıyor ama tiyatrolar azalıyor!’ diye boşuna dememişti Hagop Ayvaz. Umuyorum ki bu sergi ileriye dönük olarak olumlu katkılar sunsun tiyatro dünyamıza. Belleklerimizi tazelesin…” 95 senelik ömrünü tiyatroya adayan Hagop Ayvaz, miras bıraktığı bu eşsiz birikim aracılığıyla bize geçmişe doğru bir köprü kurma imkânı vermekle, kültürel belleğimizi canlandırmakla kalmıyor; Esen Çamurdan’ın da vurguladığı üzere bir tiyatro müzesine kavuşmamız için benzersiz bir fırsat da sunuyor.  

Tiyatromuzun belleği: Hagop Ayvaz

Hagop Ayvaz, ‘Othello’da, ‘Cassio’ rolünde.

SERGİ, MÜZE KURMA UĞRAŞIMIZI DESTEKLEDİ
Esen Çamurdan: Müze kurma uğraş ve çabamızda ne denli haklı olduğumuzu ve yola devam etmemizi öğütledi bize Ayvaz dostumuz. Hrant Dink Vakfı bilinçli ve sorumlu davranıp bu arşivi bir sergiye dönüştürmeseydi, sergiyle birlikte içeriğini araştırmacılara açmasaydı; kısacası bu arşiv sanat-kültürden uzak, sorumsuz ellerde olsaydı Türkiye tiyatrosu yine eksik kalacaktı. Hep olduğu gibi. Şimdi hiç olmazsa bir seçenek sunuldu insanlara, böyle de bir yol olabilir dendi.

Dikmen Gürün: Bu sergiyi görmek çok mutlu ederdi Hagop Ayvaz Bey’i. Bunu, Kulis’e ve arşivine bir saygı olmanın ötesinde, yakın zamanda hayata geçeceğine yürekten inandığım Türkiye Tiyatro Müzesi’nin çalışmalarına destek olacak bir etkinlik olarak da değerlendirirdi. Bu ülkede bir Tiyatro Müzesi’nin olmamasına çok üzülürdü Hagop Ayvaz. Yıldız Sarayı’nda bulunan, özde değil sözde Tiyatro Müzesi’nin neden böyle atıl bırakıldığını her zaman sorgulardı. Yurtdışındaki benzerleri gibi zenginleştirilmesi, takviye edilmesi gerektiğini vurgulardı. Gerçekten de İstanbul gibi bir kültür-sanat merkezinde bir Tiyatro Müzesi olmaz mı? Buna ihtiyaç duyulmaz mı? Hagop Ayvaz “Muhsin Ertuğrul Tepebaşı Dram Tiyatrosu’nu müzeye dönüştürecekti ama yaktılar” diye anlatırdı. “Tıpkı Aksaray Küçük Opera gibi, Kültür Sarayı gibi, Şan Tiyatrosu gibi yakıldı…” Dahası; uzak ve yakın tarihimizde bugün var, yarın yok olan tiyatro binalarımızın yerlerini bile bilmiyoruz. Merak etmiyoruz. Oralarda oynamış olan kıymetli sanatçılarımıza selam bile edemiyoruz… Kimbilir, belki bundan sonra yapabiliriz bütün bunları… 

‘Kulis: Bir Tiyatro Belleği, Hagop Ayvaz’ 15 Aralık 2020-21 Şubat 2021 tarihleri arasında Yapı Kredi Kültür Sanat’ta ziyaretçilerini bekliyor.

https://www.hurriyet.com.tr/kitap-sanat/tiyatromuzun-bellegi-hagop-ayvaz-41685606

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın