İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

PUZANT GODJAMANIAN (1909-1993)

İra Tzourou

Püzant Gocamanyan (İngilizce yazımıyla Godjamanian), 31 Aralık 1909  tarihinde Trabzon’da  doğdu. O dönemde Trabzon şehir nüfusunda Rumların yanında Ermeniler de önemli bir pay tutmaktaydı. Gocamanyan ailesi, yerel Ermeni okulunda öğretmen olan baba Mıgırdiç, anne Azniv ve ikisi kız üçü erkek beş çocuktan oluşuyordu. Büyük kız Annig, küçüğü Adrine, en küçük çocuk ise Püzant idi. Sonraki yıllarda Püzant, Ermeni okulunda resim öğretmeni olan amcasının kendisini resim yapmaya teşvik ettiğini anlatacaktır.

1915 baharında Ermeni halkının büyük trajedisi başladığında Püzant beş buçuk yaşındaydı. Babası, amcası ve iki erkek kardeşinin öldürüldüğü olaylarda Püzant bir süre kendisini evine alan bir Kürt aile sayesinde ölümden kurtuldu. Annesi Azniv’in Sivastopol’a giden bir Rus gemisine bindiği duyuldu; daha sonra kendisinden haber alınamadı. İki kız kardeşi ise Trabzon’dan geri çekilen Rus ordusunun yolunu izleyerek Rusya sınırına doğru yürüyerek hayatta kaldılar. Trabzon şehri Rus ordusu tarafından işgal edilmişti. 1918’in ilk aylarında Rus ordusu savaşı terk edip doğuya doğru çekilince, hayatta kalmayı başaran çok sayıda Ermeni ve Rum da şehirden ayrıldı.

Savaştan sonra Türkiye’nin her yerinde geride kalan on binlerce yetimi toplamak için bazı hayırsever Ermenilerin önderliğinde, daha sonra  Amerikalıların da katıldığı bir seferberlik başlatıldı. Trabzon’da bu hareket, yerel bir Ermeni okulunda kurulan bir yetimhanede yüzlerce yetimi toplayan Karekin Haçaduryan adlı Episkopos tarafından yönetiliyordu. Mustafa Kemal öncülüğündeki milliyetçilerin iktidarını pekiştirdiği 1922 yılında, yeni bir katliam korkusuyla tüm Ermeni yetimlerin Türkiye’den taşınmasına karar verildi. Yakın Doğu Amerikan Yardım Komitesi’nin (American Committee for Relief in the Near East) koruması altında yaklaşık 25.000 yetim Yunanistan’a deniz yolu ile nakledildi.

Püzant’ın Trabzon’daki yaşamı hakkında mevcut veriler bunlardan ibarettir. Bu günlerin anıları daha sonra bir çok eserinin yaratılmasında rol oynadı. Sanatçı çocukluğunun uzak görüntülerinden ilham aldı. Trabzon’un hırçın denizi, yağmurlu iklimi, ormanla kaplı dağları, geyikleri, yaban domuzları, ayıları yıllar sonra yaşamını bambaşka iklimlerde sürdüren sanatçının imgeleminde kendini hissettirecektir.

Syros adası yetimhanesi, The Armenian Genocide Museum-institute

1922’de küçük Püzant, bir Yunan adası olan Siros’ta yetimler için geçici bir kampa alındı. Bir süre sonra yeteneği kamp personeli tarafından keşfedildi ve Atina’da sanat derslerinin verildiği bir yetimhaneye gönderildi. Orada nitelikli bir Yunan ressam ve öğretmen olan Midilli doğumlu Lucas Yeralis (1875-1958) tarafından eğitildi; daha sonra dışa vurumcu tarzının en önemli kaynaklarından biri haline gelen Bizans sanatıyla tanıştı. Öğretmeninin öğrencilik yıllarını İzmir’de geçirmiş olması aralarında özel bir bağın gelişmesine yardımcı oldu. Daha sonra Gocamanyan’ın  sanatı hakkında yazan eleştirmenlerin hiç biri bu ayrıntıyı fark etmeyecektir. 

Ressamımız 1927’de on yedi buçuk yaşında Yunanistan’daki yetimhaneden Mısır’a gönderdi. Lübnan’a taşındığı 1969 yılına kadar 42 yıl Mısır’da yaşadı. Geçen yüzyılın kırklı yıllarında, hayatının sonuna kadar koruyacağı kendine özgü dışavurumcu üslubu geliştirdi. Sık sık katıldığı sergiler nedeniyle 1940’lardan itibaren Kahire ve İskenderiye’nin aydın çevrelerinde tanındı.

Püzant Kahire’ye geldikten sonra 1926’da Şubra semtinde Harutyun Amirayan (1884-1935) tarafından kurulan litografi matbaasında çalıştı. Aynı zamanda Leonardo da Vinci sanat okulunda (1927-1930) akşam kurslarına katıldı. Cömert bir insan olan işvereni sanatsal yeteneğini fark ettiği için onu akademik eğitimi için Roma’ya gönderdi. Dört yıl (1930-1934) Roma’da kalıp sanatsal gelişimini tamamlayan ressam, dünya savaşının ufukta belirdiği günlerde  Mısır’a döndü.

Kahire’de Amirayan matbaasında çalışmalarına devam ederken, yavaş yavaş Mısır halkının yaşamına entegre olmaya başladı. Atölyesinden çıkıp Kahire sokaklarında ve çevre köylerde eskizler çizdi. Mısır kırsalına ve özellikle Mısırlı fellahlara (Mısır köylüsü) gitgide artan bir tutkuyla bağlandı. Mısır’ın 1930’lardaki sakin kırsal yaşamından türettiği temalar, sanatının ısrarcı konuları haline geldi. 

1935 yılından itibaren karma sergilere katılmaya başladı. İlk kişisel sergisi 1944’te Société Orientale de Publicité salonunda yapıldı. Yıllar içinde aralarında Etienne Meriel, Ahmad Rassem, Arsene Yergath, Dikran Antranigian, Robert Blum ve Aimé Azar’ın da bulunduğu birçok sanat eleştirmeni Gocamanyan’ın sanatı hakkında yazdı. Hakkında yazılanların belki en önemlisi Onnig Avedisyan’ın 1959’da Kahire’de yayımlanan Fransızca Dünyada Ermeni Plastik Sanatları kitabında Püzant’a ayırdığı beş sayfalık bölümdür.

Üç çocuklu anne, 1959 Lithography, Tchakedjian Koleksiyonu, Kahire

Cemal Abdülnasır önderliğindeki askeri rejim Mısır’da yönetimi ele aldığında Mısır’da yaşayan “yabancı” Hıristiyan toplulukların sayısı, otuz beş bini Ermeni olmak üzere, çeyrek milyonun üzerindeydi. Bu nüfusun çok büyük bir bölümü 1950’lerin sonlarından itibaren ülkeyi terk etmeye zorlandı. Mısır’dan göçen Ermeniler Ermenistan, Avustralya, Kanada, Brezilya, ABD ve Fransa gibi çeşitli ülkelere dağıldılar. Gocamanyan, 1969’da ailesiyle birlikte Mısır’dan Lübnan’a, oradan da 1972’de Amerika’ya taşındı. Hayatının sonuna kadar Los Angeles’te yaşayıp sanat eserleri yaratmaya devam etti. 16 Aralık 1993’te Los Angeles’te öldü.

Püzant’ın hayatını üç döneme ayırabiliriz. İlki doğumundan 1927’de Mısır’a gelişine kadar, ikincisi 1927’den 1969’a dek Mısır’daki üretken dönemi, üçüncüsü 1969’da Mısır’ı terk edişinden ölümüne kadar olan dönemdir.

Ressam akademik döneminde güçlü bir ekspresyonist tarz yaratmıştır. Tarzının en önemli kaynaklarından biri Bizans ikonografisi, diğeri ise modern Alman dışavurumculuğu idi. Bunların yanısıra sanatçı eski Mısır sanatının anıtsallığından ilham aldı.

Başlangıçta manzara, portre ve natürmort gibi geleneksel sanat konuları ile ilgilenen ressam, daha sonra sanatına insan temaları ve motifleri yansıtmaya başlarken, özellikle “insan ilişkileri” üzerinde durdu. Erken yaşamındaki derin acılara rağmen hümanizmi ve yaşam sevgisini sanatına yansıttı. Ayrıca, güzel aerodinamik formlarının yanı sıra nezaket ve masumiyeti temsil ettikleri için resmetmeyi sevdiğini söylediği otçul hayvanları, özellikle ceylanları tasvir etti. Ayrıca doğa güçlerinin sembolik tezahürleri olarak inekleri, boğaları ve atları resmetti. Hepsinin psikolojik yansımalardan oluşan – belki de ressamın bilinçli olarak farkında olmadığı – sembolik anlamları vardı. 

1960’ların başlarında iki Fellahas (Mısır köylüsü), Tuval üzerine yağlıboya, Nubaryan Okulu koleksiyonu, Kahire

Biçimsel olarak, Roma’daki akademik yıllarından (1930-34) sonra, sanatı yavaş yavaş orijinal bir dışavurumculuk türüne doğru gelişti ve 1940’larda ilk olgunluk aşamasına ulaştı. Kendisinden önceki El Greco ve Modigliani gibi, bu üslup belirli bir stilizasyon türü içeren Bizans ikonografisinden türetilmiştir. Binlerce farklı tarz arasından kolaylıkla ayırt edilebilecek özgün bir tarz üretmeyi başarmıştır.

Püzant Gocamanyan’ın figüratif sanatının, kolayca tanınabilir ve güçlü dışavurumcu bir üslupla yansıtılan derin insan içeriklerini kapsadığını söyleyebiliriz. Birinci ve ikinci dönemlerinde bu stil, sıcak renkler (kırmızı, portakal ve sarılar) ile soğuk renkler (maviler, yeşiller, morlar) arasındaki zıtlık uyumu ve aerodinamik çizgileriyle belirlenir. Özgüven ve güçlü duygu da eserlerinde ifade edilir. Bir de dengeli elemanlar şeklinde birbirine yaklaşan şekillerin kontrastı vardır. Resimlerinin dokusuna gelince, estetik duygularının gücünü ve derinliğini tamamen yansıttığı için oldukça sert ve belirgindir.

Amerika’ya taşındıktan sonra, yani son sanat döneminde, Puzant güncel sanatsal eğilimlere ya da kısa süre sonra ortadan kaybolacak gelip geçici modalardan çoğu sanatçının aksine çok yüz vermedi. Mısır’da elde ettiği sanatsal üslubunu hayatının sonuna kadar geliştirmeye devam etti.

Sanatsal evrimi bağlamında, bu üçüncü ve son dönemde resimlerinde, renk uyumlarının temel bileşenleri olarak kahverengiler ve griler gibi bir dizi yeni renk ortaya çıkmaya başladı. Dahası, sanatında ilk kez kesin olarak düz çizgiler ortaya çıktı ve bu, eski Mısır sanatının anıtsallığına doğru ilerlemesine yardımcı oldu. Bu dönemde sanatının en önemli içeriklerinden birinin nostaljinin ifadesi olduğunu fark edeceğiz.

1945’ten 1990’a kadar sayısız sergide eserleri yer almıştır. Bugün Püzant Gocamanyan’ın sanatı sadece Mısır ve Ermeni halklarına değil, genel olarak tüm insanlığa ait bir miras olarak kabul edilmektedir. 

İra Tzourou, 5 Aralık 2020

Kaynaklar :       Ashod Zoryan, Armenian General Benevolent Union, Egypt

Fotoğraf lezantları

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın