İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

VERCİHAN ZİFLİOĞLU’NDAN YENİ BİR KİTAP

HYETERT – Bugüne kadar hazırladığı haberler ile ulusal ve uluslararası alanda ödüller sahibi Vercihan Ziflioğlu, yazdığı kitaplar serisine bir yenisini ekledi. Bu kez İstanbullu Bulgarları araştıran Ziflioğlu bizleri 500 yıllık bir zaman yolculuğuna davet ediyor. Bizlere anlatacağı, Balkanlardan İstanbul’a uzanan bu Slav Masalında; kötü büyücüler yerine politikalar, devler, prensesler veya prensler yerine ise içimizden insanlar, mutlu son yerine ise yaşanmışlıklar vaat ediyor.

Kitabın Basın Bülteninden

VERCİHAN ZİFLİOĞLU’NUN KALEMİNDEN BULGARLAR

Kuzey Işığı Yayınları etiketiyle yayımlanan,‘Kayıp Zamanın Çocukları&Istanbullu Bulgarlar’ kitabında objektifi beş asırdır aramızda yaşayan Istanbullu Bulgarlara doğrultuyoruz. 

Kitap bu haftadan itibaren Türkiye genelindeki prestijli kitapevlerinde aşama aşama raflara çıkacak.

Eserin önsözünü İsveçli ünlü tarih Profesörü David Gaunt yazdı. Balkanlar ve Doğu Avrupa uzmanı olan Gaunt, bugüne değin Bulgarlar üzerine Türkiye’de benzeri bir araştırma yapılmamış olmasını büyük bir eksiklik olarak değerlendirdi. Batıda da bu doğrultuda yapılmış bir çalışma olmadığını söyledi.

Ulus-devletler ortaya çıkmadan 

Bulgarlar, bugünkü Makedonya, Yunanistan ve Bulgaristan topraklarından Osmanlı İmparatorluğu’nun Başkenti İstanbul’a ‘gurbetçi işçi’ olarak geldiler. Henüz sınırlar ulus-devletlere bölünmemişti dolayısıyla yukarda bahsettiğimiz ülkeler de tarih sahnesindeki yerini almamıştı.  

Gelenlerin neredeyse hepsi zanaâtkar, sütçü, bostancı yada kaftancıydı. Nüfusları bir zamanlar 60 binin üzerindeydi. Günümüzdeyse sadece 180 kişi kaldılar.

‘İşçi’ olarak İstanbul’a gelen Bulgarlar kentte varlık sürdüren Levantenleri, Rumları, Ermenileri, İtalyanları, Fransızları örnek alarak çocuklarına iyi bir eğitim aldırdı. Dolayısıyla kültürel anlamda hızla kabuk değiştirildi. 

Sarayda hatrı sayılır Bulgar Paşa ve Beyleri vardı, tahta çıkan sultanlarla ilişkiler de stratejik anlamda iyi tutuldu. Böylelikle Bizanstan beri süregelen Hellenleştirme Politikaları’na karşı yeni bir kalkan oluşturulmuş oldu.

Bağımsızlık ateşi

Osmanlı İstanbul’unda sağlanan imtiyazlarla uluslaşma hareketinin de fitili ateşlendi. İstanbullu entelektüel Bulgarlar imparatorluğun çöküş yıllarında Sofya’ya giderek Bulgaristan’ın bağımsızlaşması için ön saflardaki yerini aldı. Bu açılardan bakıldığında Bulgar tarihinde İstanbul’un önemi yadsınamaz.

Bulgarlar için iki önemli kırılma noktası var. İlki imparatorluğun yıkılması, ikincisiyse modern Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yıllarını takiben azınlıklara yönelik uyguladığı politikalar. 

Vatandaşlık verilmedi

Beş asırdır bu topraklarda yaşamalarına karşın TC’nin sancılı yıllarında vatandaşlık haklarından mahrum bırakıldılar. Mülkleri istiml^ak edildi. Bulgaristanla hiçbir bağları olmasa da komünistlikle suçlandılar. 60 yaşında askere çağrıldılar. Bulgar kimliklerini Rum kimliğiyle kamufle ettiler. Öyle ki sonuçta ortaya kimlik bilincini yitiren nesiller çıktı. 

Kitapta tanıklıklar ışığında pekçok konuşulmayan başlığı sorgulamaya açıyoruz. 

Bulgarlar kişisel fotoğraf arşivlerini de ilk kez bu kitap için açtı. 

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın