Ordu müteahhitliğine giden yolda basamakları adım adım çıkarken, Fresko Efendi toplumuna da büyük katkılarda bulunacaktır. Kuzguncuk’ta sonrasında Alliance okulları olarak kullanılacak erkek ve kız okullarının yapımını sağlayacak ve Kuzguncuk cemaati başkanlığı görevini de üstlenecektir.
Mois Gabay*
Her şey salgın günleri sonrası tekrardan sokaklara çıkabildiğimiz bir akşamüstü, Kapalıçarşı’dan yola çıkıp, Mercan yolu üzerinden Büyük Valide Han’ı geçip Fincancılar yokuşuna indiğimde bir hanın üzerinde gördüğüm isimle başladı. “Aslan Fresco Han”. Kapalıçarşı’dan Eminönü’ne inerken her zaman kullandığım yoldan gitmek değil de sokakların içinde kaybolmak o gün için bilinçli yapılmış bir tercihti. Şehir sırlarını köşelerde kalmış detaylarda saklamaktaydı. Bunu daha evvel Galata’da defalarca bazen bir evin kapı girişinde yazan bir tarihten, kimi zaman da biraz dikkatlice baktığınızda okunabilen apartman adlarından deneyimlemiştim. Bir döneme adını yazdırmış onlarca banker aile, Osmanlı’nın Batılılaşmasını gerçekleştiren kültürün parçaları İstanbulların hafızasından nesiller geçtikçe silinirken, tarih kitaplarında birkaç cümle ile konu geçilebilmekteydi. Abraham Aslan Fresko ile tanışmam şans eseri değildi. Bir asır evvelinden sevgili Abraham, toplumumuza yaptıklarımı hatırlatın, gençlerimiz hayırseverliğin önemini öğrensin dercesine uzaklardan bir mesaj mı göndermişti? Önümde izini sürmemi bekleyen bir hikâye beni geçmişe davet etmekteydi.
Mısır Çarşısı’nın keşmekeşinden geçerken, vakit kaybetmeden Google üzerinden Aslan Fresco ismini de aratmaya başlamıştım. Karşıma çıkan benzer isimler ve Eminönü’ndeki hanın fotoğrafı dışında pek kayda değer bir veriye rastlamamıştım. Galata Köprüsü’nden Karaköy istikametinde yürürken rehberlik bilgilerim ışığında hafızamı biraz daha zorladım. Fresko ailesi Beyoğlu’ndan tanıdık gelmekteydi. Hani şu Emek Pasajı’nın sahipleri miydi? Yok hayır, o Saltiel ailesiydi. Şimdi hatırladım. “Passage Petits Champs” olarak adlandırılan Küçük Kabristan Sokağının (Şimdiki Meşrutiyet Caddesi’nin) girişindeki pasajın hissedarı olan aileydi. Pinto- Fresko Pasajı olarak tekrardan yazdığımda doğru izin üstündeydim. Geriye pazar günü konuyla ilgili bulacağım makaleleri toplayıp derlemem kalmıştı. Google üzerinden aramalarımı İngilizce ve Fransızca olarak tekrarladığımda Abraham Fresko’nun Osmanlı üniformalı bir fotoğrafına rastladım. Fresko Pasajı’nı yaptıran aile ile Eminönü’ndeki pasajı yaptıran Fresko Efendi aynı kişiyse şüphesiz İstanbul’da farklı gayrimenkulleri de olabilirdi. Pazar sabahı konuyu bu kez bir parçası olmaktan gurur duyduğum 500. Yıl Vakfı Yönetim Kurulu’ndan ağabeylerime açtım. Sevgili Moris Levi, Silviyo Ovadya ve Metin Delevi’nin gerekli kaynaklarla geri dönmeleri gecikmedi. Bu esnada Dani Altaras da Or Ahayim Hastanesi kayıtlarından Fresko soyadını taratmıştı. Şalom Gazetesi’nde Naim Güleryüz Ağabey’in hazırladığı “Soyadlarımız” köşesinde Fresko soyadlı tarihimizde önem teşkil eden dindaşlarımızın tanıtımı bulunmaktaydı. Osmanlı Hahambaşısı (1839-1841) Moşe Fresco,Türk Yahudi Basınının duayeni, tarihi El Tiempo gazetesinin (1875-1930), El Sol, El Amigo de la Famiya, El Enstruktor dergilerinin başyazarı ve sahibi, Yahudi İspanyolcası lisanında birçok kitabın yazarı David Fresco, “Essai sur l’Histoire des Israélites de l’Empire Ottoman”(1897) yazarı Moise Fresco, Büyükada Sinagogu kurucularından Abraham Aslan Efendi Fresko (1825-1912), Matan Baseter Hayır Komisyonu 1978-81 dönemi Başkanı Mordo Fresko, başarılı sanayici, cömert hayırsever, Balat Or Ahayim Hastanesi Vakfı 1962-72 dönemi Başkanı Rafael Fresko Torel bu soyadı taşıyan ünlü isimlerdi.
Aradığımız isim tam olarak Abraham Aslan Fresko Efendi idi. Kaynak taramalarımız bizi Tarih ve Toplum dergisinin 1997 yılı Mart sayısında Rıfat Bali tarafından kaleme alınmış Hasköy Yangını (13 Mart 1908) başlıklı makaleye götürmekteydi. Bali bu makalede, Arslan Efendi Fresko’nun yangından zarar görenlere yaptığı elli liralık bağışı belirtmiş ve kaynak olarak da 2 Temmuz 1956, 454. Sayı Şalom gazetesinde Abraham Arslan Fresko hikayesinin anlatıldığı Moiz Mizrahi’nin Ladino dilinde makalesini göstermişti. Artık bilgiler daha da netleşmeye başlamıştı. Aynı akşam değerli dostum, profesyonel tur rehberi, Bir Pera Masalı kitabının yazarı Selçuk Eracun, konuya ilişkin Türkiye gazetesinde çıkmış ilginç bir makaleyi yolladı. Peki kimdi, Abraham Arslan Fresko Efendi?
2. Abdülhamit dönemi ordu müteahhidi, banker, sultanın mali müşaviri ve has adamlarından ve aynı zamanda da Osmanlı Yahudi toplumuna maddi, manevi yardımlar gerçekleştirmiş, Kuzguncuk cemaati başkanlığı yapmış az bilinen bir hayırsever ve vatan sevdalısıydı. Said N. Duhanî, Eski İnsanlar Eski Evler: 19. Yüzyıl Sonunda Beyoğlu’nun Sosyal Topoğrafyası, isimli eserinde Fresko Efendi’yi II. Abdülhamid dönemi Bahriye nazırlarından birisinin bankeri ve İstanbul’daki Wiener Bank’ın müdürü Gerson’un kayın pederi olarak tanıtmaktaydı. Naim Güleryüz Ağabey’in notlarında yine Şalom’dan öğrendiğimize göre Fresko kızı Vida Ogustin’i Osmanlı Meclis-i Mebusan’ına, birbirini izleyen üç dönem, İttihat ve Terakki’den İzmir mebusu seçilen, 31 Mart 1909 vakasında Meclis’i basanlara karşı direnen, bir süre İttihad gazetesini yayınlayan Nesim Mazliyah ile evlendirmişti.
Marmara Üniversitesi’nden Kemalettin Kuzucu’nun “1892 Yılında Yaşanan Bir İnşaat Faciası ve Devlet” makalesinden öğrendiğimize göre Fresko Efendi’nin ortağı olduğu Pinto-Fresko Pasajı 1892 yılında beklenmeyen şekilde bir inşaat faciasına sahne olacak, olayın ardından aile sıkıntılı zamanlar geçirecektir.
Şalom gazetesinden Moiz Mizrahi, 2 Temmuz 1956, 454’üncü sayıda bizlere Abraham Aslan Fresko Efendi’yi detaylıca tanıtacaktır. Hasköy’de Kamondolar’ın kurdurduğu okulda eğitim gördüğü yıllarda babası Yehuda Fresko, Abraham’a Simonaki Efendi’nin komisyon bürosunda ilk iş deneyimini yaşatacaktır. İlerleyen yıllarda Fresko Efendi, dönemin ordu bakanlığında kendini ilerletecek, mülkiyede “ula sanisi” rütbesine yükselecektir. Ordu müteahhitliğine giden yolda basamakları adım adım çıkarken, Fresko Efendi toplumuna da büyük katkılarda bulunacaktır. Kuzguncuk’ta sonrasında Alliance okulları olarak kullanılacak erkek ve kız okullarının yapımını sağlayacak ve Kuzguncuk cemaati başkanlığı görevini de üstlenecektir. Yaz aylarında Büyükada’da artan cemaat nüfusuna paralel olarak sinagog ihtiyacını karşılamak için arazisini bağışlayacak, Sinagog’un adına da Abraham’a bir teşekkür olarak ve İbrahim Peygamber’in de sıfatı olduğu için “Abraham’ın iyiliği” anlamına gelen “Hesed Le Avraam” ismi verilecektir. Sonraları sinagog binası artan nüfusa yetmediği için aynı arazi üstünde 1921 yılında eski sinagog yıkılıp bugünkü yapı inşa edilecektir. Fresko Efendi bu süreçte de alçak gönüllü bir yaklaşımla, sinagogda görev yaptığı dostları Çelebi Rafael Kamhi ve Çelebi Elia Karako’nun adlarının da projede geçmesini mutlaka isteyecektir.
Fresko Efendi’nin kızı Vida Ogustin ile Nesim Mazliyah’ın düğün merasimi ise Mazliyah Efendi’nin Nişantaşı’nda bulunan rezidansında dönemin Hahambaşısı Haim Nahum Efendi, Meclis-i Cismani üyeleri, Said Paşa, Aristidi Paşa, Halıcıyan Efendi gibi dönemin önemli bürokrat ve bakanlarının da katıldığı protokoler bir törenle gerçekleşecektir. Davetlilerin şıklığı günlerce toplumda konuşulacaktır. Düğün sonrası Abraham Fresko ilerleyen yıllarda Pera Palas’ın karşısında Toz Koparan mevkiinde büyükçe bir apartmanda yaşayacak ve 24 Nisan 1912’de Nice’te hayata gözlerini yumacaktır. Aileden geriye Eminönü’ndeki Aslan Fresko Han, Beyoğlu’ndaki Fresko Pasajı, Büyükada’da bir malikane ve yaptıkları yardımlar kalacaktır.
Ailenin Sultan 2. Abdülhamit ile olan ilişkisini de Türkiye gazetesinde kaleme alınan bir makaleden öğrenmekteyiz. Sultan 2. Abdülhamit bilindiği gibi iyi bir marangozdu. Kendi elleriyle dillere destan bir koltuk yapmıştı. Yapımında, anayurdu Hindistan olan abanoz ağacını kullanmıştı. Kaplamasında kullandığı kumaş has ipekti. Kumaş, devrin büyük adamlarına ipek halılar üreten Hereke tezgahlarında dokundu. Koltuğun ortasında ise Sultan Abdülhamit’in bizzat işleyerek attığı imzası bulunuyordu… Sultan, tahttan uzaklaştırılması esnasında, bu nadide eseri Yıldız Sarayı’ndaki sadık adamlarından Mali Müşaviri Fresko Efendi’ye saklaması için emanet etmiş. Ondan da oğlu Aseo’ya intikâl olmuştur. Baba Fresko oğluna bu koltuğu saklaması için sıkı sıkıya tembihlemiştir: “Oğlum, bu koltuk dünyanın en asil milletinin padişahı tarafından bana emanet edilen bir kıymetli eserdir. Bunu sakın satma!.. Sana dünyaları da bağışlasalar kimseye verme!.. Ben öldükten sonra git, Türk Büyükelçiliği’ne teslim et!..”
Babasının bu ricasını emir telâkki eden Aseo, I980’li yılların başında koltuğu Paris’teki Türk Büyükelçiliği’ne verir. Oradan da bu koltuk ait olması gerektiği yere saraya geri dönecektir. Bu koltuğun şimdilerde Beylerbeyi Sarayı’nda olduğu sanılmaktadır.
Dileriz Türk Yahudileri için bilip bilmeden, önyargıları ile atıp tutanlar bu hikâyeyi okuyup öğrenir de bu vatanın 2 bin 500 yıllık asli unsuru, Yahudi toplumunun daha yüzyıllarca burada var olabilmesi için gayret gösterirler… Yolun ışık olsun Abraham Aslan Fresko. Binalarının izinde anısını yaşatabilmek dileğiyle…
*Gazeteci-yazar
KONUK YAZAR
İlk yorum yapan siz olun