Prof. Boratav’ın ‘Politik iktisadın bilgesi’ dediği Üşür, İstanbul’da toprağa verilecek
Prof. Dr. Korkut Boratav‘ın ifadesiyle “politik iktisadın bilgesi, Türkiye’de Marksist politik iktisadın önde gelen ismi” Prof. Dr. İşaya Üşür bugün (20 Mayıs 2020) Ankara’da hayatını kaybetti. Prof. Üşür, İstanbul’da toprağa verilecek.
Elazığ’da doğan, ilk ve ortaöğrenimini bu kentte tamamlayan Prof. Dr. İşaya Üşür, 1975 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni (Mülkiye) bitirdi. Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. İşaya Üşür, ekonomi-politik / iktisat tarihi alanında çalışmalar yaptı.
Mülkiyeliler Birliği Yönetim Kurulu, Üşür’ün vefatı nedeniyle şu mesajı yayımladı:
“Prof. Dr. İşaya Üşür’ü kaybetmiş olmanın derin üzüntüsü içerisindeyiz. 1975 İktisat ve Maliye bölümü mezunu üyemiz, değerli hocamız İşaya Üşür 20.05.2020 Çarşamba günü Ankara’da vefat etmiştir. Değerli hocamız İşaya Üşür İstanbul’da toprağa verilecektir. Camiamızın, ailesinin, yakınlarının ve sevenlerinin başı sağ olsun.”
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği TMMOB Yönetim Kurulu da,“Toplumcu bakış açısı ve halktan yana duruşuyla uzun yıllardır TMMOB ve bağlı odalarımızın etkinliklerine katkı veren değerli iktisatçımız İşaya Üşür’ü kaybetmenin derin üzüntüsünü yaşıyoruz. Ailesine, yakınlarına ve öğrencilerine başsağlığı ve sabır diliyoruz” mesajını paylaştı.
Üşür’ün kurucularından olduğu Tarih Vakfı’nın Twitter hesabından yapılan açıklamada da, “Tarih Vakfı’nın kurucu mütevellilerinden, değerli tarihçi, yazar ve araştırmacı Prof. Dr. İşaya Üşür’ün vefat haberini büyük üzüntüyle öğrenmiş bulunmaktayız. Ailesine, sevenlerine, tarih ve akademi camiasına baş sağlığı dileriz” denildi.
‘Halk filozofu babam, kilisenin bahçesinde yatıyor’
Prof. İşaya Üşür, İstanbul Süryani Ortodoks Metropolitliği dergisi İDEM’de yayımlanan söyleşisinde, hayatının ilk yıllarını şöyle anlatmıştı:
“Ben Elazığ’da doğdum. Liseyi bitirinceye kadar orada kaldım. Fakülteye (SBF) girdikten sonra, deyim yerindeyse, Elazığ ile bağım kesildi. Fakülte’yi bitirdiğimde babam vefat etmişti. Onun vefatından sonra annemizi de yanımıza Ankara’ya aldık. O da 1988 yılında vefat etti. Babam, Elazığ’daki kilisenin bahçesinde yatıyor. O bahçe ki çocukluğumuzun geçtiği o eski güzel günleri bana hatırlatır. O çocukluk günlerinde gözümüze ne kadar da büyük görünürdü! Üzüm fideleri, dut, ceviz, badem ağaçları, dallarından inmek istemediğimiz o ağaçlar… Bir de zaman zaman oyun oynarken içine girip saklanmak istediğim o kocaman toprak küp. Taştan bahçe duvarlarını Sara teyzemin kocası inşa etmişti.
Bugün, düşününce anlıyorum ki benim öğretim yaşamımda birkaç isim hayli etkili olmuş: Bunların başında herhalde babam gelir. Dar gelirli, o terzi küçük esnafı babam. Ama halk filozofu babam. Bana, kardeşlerime, okumamız gerektiğini sürekli olarak telkin eden o idi. Annem, okumamız yönünde her zaman yardımcı oldu. Çok çalıştığım dönemlerde – ki bu güne kadar hiç eksik olmadı – şaka yollu gözlerimin bozulacağı kaygısıyla, kitaplarımı yakacağını söylerdi. Ama ne zaman kitaplarımdan ayrı kalsam onları saklayan, koruyan da onlar oldular.
Bizim yerleşik papazımız İsa Ertunga vefat ettikten sonra Rahip Cebrail Allaf Elazığ’a gönderilmişti. Rahip Cebrail – ki Şili’ye, kardeşinin yanına gitmişti; vefat ettiyse nur içinde yatıyordur – aşağı yukarı on kadar çocuğa Süryanice okuyup yazmayı öğretmeye çalışırdı. Fakat o dönemde, derslerden sonra da biz ikimiz beraber çalışırdık. Şu anda ismini hatırlayamadığım bir kitabı Türkçe’ye çevirmeye başlamıştı. O, kabaca Türkçe’sini bana söyler, daha güzel bir Türkçe ile benim ifade ederek yazmamı beklerdi. Yazdıklarımı ona okurdum. Bazen beğenirdi. Bazen kelimeleri değiştirirdi.
İşte o çalışma sürecinde – ki maalesef fazla uzun sürmedi – sohbetlerde, tarihte ve şimdi okumuş insanların ne kadar önemli olduklarını anlatırdı…Tabii bir de, dayım Şemmas Serkis‘in katkılarını hatırlatmalıyım. Liseyi bitirdiğimde, o günün koşullarında hiç de küçük sayılmayacak bir kütüphanem olmuştu. Sonrasını, ben de hatırlamıyorum. Çalışma; okuma, yazma içselleşmişti. Yemek yeme gibi nefes alıp vermek gibi…
Bana sorarsanız insanı ‘insan’ yapan temel niteliklerin başında çalışma, emek sarf etme gelir.”
Korkut Boratav: Politik iktisadın bilgesi
Prof. İşaya üşür için 2017 yılında hazırlanan ve Siyasal Kitabevi tarafından “Ekonomi Politik: Zarif Mezar Taşları” adıyla “İşaya Üşür’e Armağan” olarak yayımlanan kitapta, kendisiyle yapılan bir söyleşi de yer alıyor. “Ekonomi Politiğe Adanmış Bir Ömür: İşaya Üşür ile Söyleşi” adıyla yayımlanan bu söyleşinin de yer aldığı kitabın sunuşunda Prof. Dr. Korkut Boratav, Prof. İşaya Üşür‘ü şöyle anlatıyor:
“İşaya Üşür’ü nasıl bilirsin?
İkimizi de tanımayan bir ‘müstantik’ tarafından sorulsaydı şöyle yanıtlardım: Önce öğrencim, sonra kardeşim, meslektaşım, yakın dostum olarak elli yıldır tanırım. Mümtaz, devrimci bir aydın, olağandışı bir öğretmen ve Türkiye’de Marksist politik iktisadın önde gelen temsilcilerinden biridir…
Bu özelliklerinden tümüne bu sunuş yazısında değinemem. Bana söz verdiği ve kaleme almakta olduğu anıları yayımlandığında, imkân bulursam, ben de, ‘İşaya Üşür’le Yıllar’ başlığını taşıyan, çok daha farklı, kişisel bir yazıyı kaleme alırım.
Burada, yukarıda değindiğim özelliklerinden sadece birisi, İktisatçı İşaya Üşür üzerinde duracağım ve bazı çalışmalarını örnek alacağım. İktisatçı Üşür, meslek hayatı boyunca iki alanda yoğunlaştı: İktisadî düşünceler tarihi ve iktisat tarihi… Bunlar, özellikle Anglo‐Sakson ana‐akım iktisat eğitiminde ve yayınlarında giderek marjinalleşen iki alandır. Batı üniversitelerinin pek çoğunda iktisat öğrencileri, İşaya’nın iktisatçılığına damgasını vurmuş olan iktisadî düşünceler tarihi ve iktisat tarihi derslerini görmeden; hatta bunları seçebilmek imkânından dahi yoksun olarak lisans diplomalarını alabilmektedir. Burjuva iktisadı için, eski iktisat doktrinlerinin güncel işlevleri son bul‐ muştur. Geçmiş iktisat düşüncelerinin bir bölümü, economics diye adlandırılan yerleşik iktisadın öncülleridir. Bugünkü ana‐akımı temsil eden neoklasik sentez, iktisat disiplininin ‘son sözü’ anlamına geldiği için özgün biçimleriyle bu öncüller dahi önemlerini yitirmiştir. Bugünkü senteze aykırı, uyumsuz ‘eski, ölü, yanlış doktrinler’ ise, kimsenin uğramadığı, uzak durulması ehven olan ‘mezarlıklar’ gibidir.
İşaya Üşür ise, geçmiş doktrinlerin yattığı “mezarlıklar” için “zarif” sıfatını kullanıyor. Onlara bugün için de büyük değer veriyor: ‘Aralarında geçitler mevcuttur… [Bazılarında] değerli hazineler barınmaktadır… [Bunları] teşhis etmek; bazılarını parlatıp ön sıralara yerleştirmek; sahih mücevherlerle sahtesini ayırabilmek… mezarlıklar bekçisinin işidir.’ (“Ekonomi Politik: Zarif Mezar Taşları”)
İşaya Üşür, işte, bu anlamdaki ‘mezar bekçiliğini’ üstlenen bir iktisatçı oldu. ‘Sahte ve sahih’ mücevherleri ayrıştırmayı görev bildi. Bugün yaşayan, dünyamızın doğru kavranmasında veya yanlış algılanmasında rol oynayan iktisat akımlarını ayrıştıran özellikleri belirtti; atalarının hangi mezarlarda yattığını açıkladı. ‘Evlâdı’ tanımak için ‘ataları’ bilmemiz gerektiğini öğretti. Örneğin bu sayede bazı eleştirel iktisatçıların dahi görmezlikten geldiği (ve bence bugün için de önem taşıyan) neoklasik ve Avusturya okulları arasındaki farklılığa dikkat çekti. Kavramsal özensizliğin yanlış iktisat öğretimine yol açacağına ilişkin parlak bir örnek arayanlara, İşaya Üşür’ün, ‘Bazı Ders Kitaplarında Yer Alan İsabetsiz Bir Kavramlaştırma Üzerine Teşrihî Bir Not’ makalesini tavsiye ederim.
Neo-klasik doktrinin iktisat anlayışında stratejik önem taşıyan istek (arzu) kavra‐mı yerine ihtiyaç terimini kullanan Türkiye’den çok sayıda neoklasik meslek‐ taşına kibarca ‘şerh’ düşüyor. Anlayanlar için aslında bir uyarıdır: Neoklasik doktrini, bu terminolojiyle anlatamazsınız; bu yanlış doktrinin dahi hakkını veremezsiniz… Meramı budur; ama İşaya, ‘zarif’ bir mezar bekçisi olduğu için, özgün kaynaklara referans vererek hatayı göstermekle yetiniyor. Bu ‘zarafet’ nedeniyle de muhatapları bu kritik eleştiriyi suskunlukla örtbas ediyorlar.
İşaya Üşür için politik iktisat kuramları ile iktisat tarihi arasında yakın ve karşılıklı ilişkiler vardır. Elbette iktisatçılar, yaşadıkları ortam ve tarih tarafından etkilenirler; Üşür de ‘mezar taşları’nı incelerken bu bağlantıları göstermektedir. Ancak, daha da önemlisi, tarih öykücülüğünün ötesine giden analizlerde, iktisat kuramının bir ‘gözlük’ olarak oynadığı roldür. Üşür’ün iki çalışması örnektir. Birincisi Maurice Dobb’un Kapitalizmin Gelişimi Üzerine İncelemeler kitabında yer alan ‘takdim’ yazısıdır: ‘Geçiş Tartışmaları: Bir Takdim’. Diğeri ise bir makale: ‘Burjuva Devrimleri Bağlamında Onyedinci Yüzyıl İngiliz Devrimi’. İşaya Üşür, bu çalışmalarında, artı‐değer kuramının, kapitalizme geçişi çözümleyen tarih çalışmalarına ışık tutan kritik işlevini ortaya koymuştur. Marksist iktisat tarihçileri, Ortaçağ’ın sonunu, (sistematik de olsa) betimlemenin ötesine gitmeyi ve bir yeni toplumsal sistem olarak kapitalizme geçiş sorunsalı içinde çözümlemeyi üstlenmişlerdir: Kapitalizme geçişi belirleyen veya tanımlayan etken nedir? Bu soruyu ticaret veya üstyapı alanlarına bakarak yanıtlayanlar, betimleyici olguların kalabalığı içinde kaybolurlar. İşaya Üşür ise çalışmalarında Marksist kuramın temel önermesini izlemeyi yeğliyor; üretim ilişkilerindeki dönüşümlerden hareket ediyor; bunların bünyesinde yer alan sınıf karşıtlıklarının, mücadelelerinin belirleyici rolünü vurguluyor. Böylece de, incelediği yazında, geleneksel Marksist tezleri savunan iktisatçılarla aynı safta yer alıyor.
Osmanlı toplum düzeni, sanayi devrimi, sanayileşme biçimleri ve türleri üzerindeki çalışmaları da ana hatlarıyla aynı yaklaşımı izlemiştir. İşaya, az yayın yaptı; bu yüzden bilimsel birikiminin, parlak, analitik zekâsının pek azını okurlarına taşıdı. Ondan daima daha fazla yazmasını, yayımlamasını istedim. Gayet iyi biliyorum ki, öğretmenliğe tutkunluğu onu kısıtladı. Şimdi telafi zamanı geldi. İktisadî Düşünce Tarihi ders notları kitaplaştırılmak için İşaya’yı beklemektedir. Bu notları yayımlaması için defalarca ısrar ettim; burada yazılı olarak tekrarlıyorum. Bu kitap, Türkiye’nin iktisat öğrencileri için önemli bir boşluğu dolduracaktır. Politik iktisadın bir bilgesi olan İşaya Üşür, bu görev için ideal adaydır. Elli yıllık yakın dostum, meslektaşım İşaya Üşür’e uzun, verimli, mutlu emeklilik yılları dilerim.”
https://t24.com.tr/haber/tarih-vakfi-kurucularindan-prof-dr-isaya-usur-yasamini-yitirdi,879649
İlk yorum yapan siz olun