İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Sarkis ile Çocukluğu ve Eserleri Üzerine: Çocukların Parmak İziyle Yaratılan Meteor

Sarkis, 23,5 Hrant Dink Hafıza Mekânı’nın birinci yaşı için gerçekleştirilen etkinlikte konuştu: Bütün meselemiz açmak, kapatmak değil. Herkes kapalı yaşıyor şimdi, kapalılık konu oluyor, bunu sevmiyorum. Bütün bu yaşadıklarımız dile getirme zamanlarımız oluyor.”

23,5 Hrant Dink Hafıza Mekânı birinci yaşını dün Sarkis ile gerçekleştirdiği online bir etkinlike kutladı.

Sanatçının konuşmasının ana ekseninde Hafıza Mekanında yarattığı şapel, çocukluk, hem 2015 Venedik Bienali’nde sergilenen ‘Respiro’ isimli çalışmasının, hem de sanatçının Çaylak Sokak’ta geçirdiği çocukluk yıllarının izlerini taşıyan eserleri vardı.

Telekonferansta, önce Hafıza Mekanından görüntüler gösterildi ve Hrant Dink’in 23 Nisan 1996’da kalema aldığı “23,5 Nisan” başlıklı köşe yazısı Fikret Kuşkan’ın sesinden dinlendi.

“Hrant’ın arkasında pırıl pırıl ışıklı bir yer”

Sarkis öncelikle Hafıza Mekanı’ndaki şapel çalışması üzerine konuştu:

“23,5 Müzesinin, Hrant’a ait müzenin düşüncesi ortaya atıldığı zaman sanki bir kelime duyar gibi oldum. “Sarkis senden galiba şapel gibi bir şey isteniyor” diye. Benim kafamda bu kalmış: Şapel.

Bu ses Rakel’den geliyordu zannediyorum.

Bir takım ışıklar doğmaya başladı. Bu benim çalışma şeklimdir. Bir kelime… Orada dediğimiz yer nedir ve o şapel denilen sözcük nerede kendisini bulabilir, nerede yapılabilir… Ve mekana girdim.

Hrant’ın çalıştığı ve Agos’u yarattığı, yani kendi atölyesine..

.O kadar pırıltılı bir yer olduğu halde arkasındaki mekan bana nedense çok karanlık geldi. Orada sanki bir yaşam kapanmış gibi karanlık geldi. Piyanistin klavyesine dokunur gibi bir notaya bastım ve aslında sesle beraber bir ışığın doğmasını bekledim. Bir şey doğmaya başladı.

Ve orayı aydınlatmaya karar verdim, ama çok organik bir aydınlatma. En güzeli kırmızıyı ben buraya davet edeyim dedim. Berrak, bir süt gibi berrak kırmızıyı. Hiç kirlenmemiş. Bir de gecenin ışığı var. Ve maviyi davet etmek istedim, hiç bozulmamış bir mavi.Bir çocuğun doğusunda ilk gördüğü hiç bozulmamış bir renkten söz etmiştim. O bina eski bir bina. Dolayısı ile duvarlar kat kat boya yemiş. O duvarların geriye dönüp temizlensin, o renkler o duvarları da yıkasın istedim. Hrant’ın arkasında pırıl pırıl ışıklı bir yer yaratmak arzusundaydım.”

Talimhane’deki kasap dükkanı ve dergiler

Edvard Munch “Çığlık” eseri üzerinden çocukluktan bellekte kalmış bir takım şekillerin hala yaşamaya devam etmek istediğini anlatan sanatçı şunları söyledi:

“Şapelden buraya atlayacağım. Mesela bu anlattıklarım yazılmış olaylar değil bunlar belki ancak şimdi konuşulacak şeyler.
Benim babamın Taksim Talimhane’de bir kasap dükkanı vardı. Oldukça meşhur olmuştu, o dönem cumartesileri okuldan döndükten sonra çalışırdım dükkanda. O zaman kağıt sıkıntısı var, dolayısıyla dükkan müşterilerinden entelektüel olanların dergileri vardı onları getirirlerdi.

Bunlarla paket yapıyordum. Bir gün bir görüntüye takıldım; bu görüntü hayatımı değiştirdi. Ben entelektüel bir aileden gelmiyorum, sanat, resim başka olaylar. Bu takıldığım görüntünün sonradan Norveçli ressam Edvard Munch’un “Çığlık” adlı yapıtı olduğunu analdım. Ufacık bir görüntü. Resme yönelmem böyle başladı. Bir takım şeyler ta çocukluktan bugüne kadar yapıtlarla üretilip bugüne geliyor.”

“Çocukluğumun kaideleri”

Fotoğraf: Arter
Çocukluğunun geçtiği sokakla aynı adı taşıyan 1986’daki yapıtı “Çaylak Sokak” ile ilgili olarak ise şunları anlattı Sarkis:

“Arter’deki Çaylak Sokak’ta çocukluğuma gönderme yapan üç iş var.

Kunduracı tablası 1940’lardan kalma. Amcam kundura tamirciydi ve 8,9 yaşındayken ailem sokaklarda fazla oynamayayım diye yazları çalışmaya sokardı beni. İki yaz bu tezgahta çalıştım. Bir tek iş isteniyordu benden. Eğrilmiş çivileri düzeltmek. İsraf kavramı yok o zaman. Tüketme kavramı doğmuş değil. Her şeyi kurtarmak üzerine.

Küçük çocuk banyosu da yine o zamanlardan kalma. Kunduracı amcam daha sonra içinde domates yetiştirmeye başladı onun.Bir de ilk kez müzik dinlediğim teyzemin radyosu var. Müzik iyileştirdi, evimizi tamir etti. Bunlar o zamandan beri duruyor. Ben nasıl yetiştim bütün bunlar o dönemin kaideleri. Beni yetiştiren kaideler.”

“Bütün meselemiz açmak, kapatmak değil”

2015 Venedik Bienali’nde yer alan eseriyle ilgili olarak ise şunları dedi:

“Eserdeki gökkuşağı kırılma noktalarını anlatıyor. Ortada çift taraflı büyük aynalar var.
O iki gökkuşağını aynalar ikiye ayırıyor. Sonsuz doğru tekrarlarla. O aynaların üzerine kocaman bir meteor çizdim. Yedi gökkuşağı rengiyle yapılmış meteor. Annemin ve babamın mezar fotoğraflarını da koydum. Ve aynı zamanda Hrant’ın ve torunumun vitraylarını.”

Ardından vitrayın önünde çocukların olduğu bir fotoğrafı paylaştı sanatçı katılımcılarla:

“Çok az kişinin bildiği bu fotoğraf benim arşivimden çıkıyor. Yedi çocuk davet ettik. 4’ü İstanbul,üçü Venedik’ten. 7 çocuk onlara verdiğim suluboyalarla aynanın üzerine kendi parmak izleriyle kaynak gibi bu meteor yarattılar.

Müzemizin 1. Yıldönümü. Venedik’teki yerleştirmeyi ne yapıp yapıp 23 Nisan geceyarısına kadar bitirelim istemiştim ve bitirdik. Hrant 23,5 diye yazmış. Bütün meselemiz açmak, kapatmak değil. Herkes kapalı yaşıyor şimdi, kapalılık konu oluyor, bunu sevmiyorum. Bütün bu yaşadıklarımız dile getirme zamanlarımız oluyor. Bugün de böyle.”

Rakel Dink: “Geriye gidebilmek insani erdemdir”

Sarkis’in antımından sonra Rakel Dink sanatçıya teşekkür ederek şunları söyledi:

“Aslında size ait anıları, kasap babanıza yardım edişiniz, çivileri toplamanız… Bunları küçük şeyler diye düşünüyoruz ama hepimizin hayatından bir sürü etkisi ve anlamları vardır. Hafıza Mekanımıza da o kadar değerler kattınız ki. Geriye gidebilmek çok güzel, insani erdemdir. Gerileri hatılayıp anlam verebilmek…” (AÖ)


bianet

Yorumlar kapatıldı.