İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

47 yıllık hayatı bir devrin özeti

***HyeTert, bu kaynağın ve/veya içeriğin yanlış ve/veya yanıltıcı bilgiler ve/veya soykırım inkarcılığı, ırkçılık, ayrımcılık ya da nefret suçu içerdiği/yaydığı kanısındadır. Metni paylaşmadan önce bu uyarıları göz önüne alarak, içeriği ve/veya kaynağı güvenilir kaynaklardan kontrol ediniz.***
GÖRKEM EVCİ

15 Mart 1921

Osmanlı Devleti’nde 20. yüzyılın başlarındaki en önemli siyasi aktörlerden biri olan Talat Bey’in siyasete ilgisi genç yaşlarda başladı. 1874 yılında doğan Talat Bey, Edirne Askerî Rüşdiyesi’ni bitirdikten sonra çalışmaya başlamış, memuriyete girmişti. 2. Abdülhamit döneminde hürriyet talebiyle bir araya gelen, meşrutiyet yanlısı, siyasî bir muhalefet hareketi olan “Jön Türk” düşüncesine yakınlık duydu. Edirne’de alt düzey bürokratların ve zâbitlerin oluşturduğu bir muhalefet örgütlenmesinde yer aldı. 1896’da bu örgüt nedeniyle tutuklandı. Üç yıl hapis cezasına çarptırılan Talat Bey, memuriyet görevinden de azledildi.

Hilal Cemiyeti’ni kurdu

Talat Bey ve arkadaşları 1988’de affedildi. Selanik’e sürülen Talat Bey’in kentte güçlü bir siyasi ortam bulunmadığından faaliyetleri sınırlıydı. Çevresindekilerle zaman zaman örgütlenme girişiminde bulundu ancak 1906’ya kadar başarılı olamadı. 1906’da Hilal Cemiyeti olarak kurulan, daha sonra Osmanlı Hürriyet Cemiyeti adını alan gizli cemiyetin kuruluşunda yer aldı. Örgüt özellikle düşük rütbeli subaylar arasında hızla taraftar topladı. 1889’da Jön Türk kuşağının farklı unsurlarını bir araya getiren ve daha sonra İttihat ve Terakki adını alacak olan İttihâd-ı Osmânî Cemiyeti kurulmuştu. Bu cemiyet, bazı bölünmeler yaşayınca Terakkî ve İttihat Cemiyeti ortaya çıktı. Osmanlı Hürriyet Cemiyeti, 1907’de bu cemiyetle birleşti. 1908 ihtilalinden sonra örgüt yine İttihat ve Terakkî adını aldı.

1908 ihtilâlinde etkin olan Talat Paşa, cemiyet içinde güçlü bir konuma geldi. 1908 seçimlerinde Meclis’e girdi. Bir yıl sonra Dahiliye Nazırlığı’na getirildi. Osmanlı’nın 1. Dünya Savaşı’na katılmasında da etkili oldu. 1915’te Dahiliye Nazarı iken Ermeniler için çıkarılan Tehcir Kanunu’nun hazırlanması ve uygulanmasında önemli rol oynadı. Anılarında “askeri bir önlemden başka bir şey olmayan sevkıyat kararının, vicdansız ve karaktersiz insanların elinde bazı üzücü hadiselere yol açtığını” söyleyecek, “İttihat ve Terakki yönetiminin Ermenilerin başına gelen hadiselerden dolayı son derece üzgün olduğunu” yazacaktı.

Artık ‘Talat Paşa’

1917’de Sultan Reşad’ın sadrazamı olduğunda, Osmanlı’da sadrazamlığa getirilen ilk mebus olarak tarihe geçti. Artık Talat Bey değil, Talat Paşa’ydı. Bu görevi Sultan Vahdettin döneminde de sürdü.

Ali Saî kimliğiyle Berlin’e yerleşti

Talat Paşa, Osmanlı’nın 1 Dünya Savaşı’ndan yenik çıkmasından sonra 8 Ekim 1918’de görevinden istifa etti. Siyasi hayatına, 1 Kasım’da İttihat ve Terakki’nin feshine karar verilen son kongredeki başkanlığı ile bir virgül koydu. Aynı gece cemiyetin liderleriyle birlikte Karadeniz üzerinden Sivastopol’a, oradan da Berlin’e kaçtı. Yurt dışında siyasi faaliyetlerini sürdürdü. Ali Saî adına düzenlenen sahte bir kimlik kullanıyordu.

1908 İhtilali’ne giden yolda İttihatçılar ile Ermeni Taşnaksutyun Partisi’nin kurduğu yakın ilişki daha sonraki yıllarda bozulmuştu. 1920’de Taşnaksutyun, İttihatçı liderleri de kapsayan suikast kararları aldı.

15 Mart 1921’de sıradan bir gün geçireceğini düşünen Talat Paşa, eşi Hayriye Hanım ve misafirleriyle birliğle evde oturuyordu. Öğlen saatlerinde dışarı çıktığında takip edildiğinin farkında değildi. Evine dönmek üzereyken, sonradan adı Soğomon Tehliryan olduğu öğrenilecek tetikçi, Talat Paşa’yı ismini söyleyerek durdurdu. Talat Paşa geriye dönünce bir el silah sesi duyuldu. Talat Paşa vurulmuştu. Tehliryan silahı bırakıp kaçtı. Cenaze, daha sonra Türkiye’ye getirilmek üzere tahnit edilerek Berlin’de Müslüman mezarlığında koruma altına alındı. Ama nakil için 1943 yılına kadar beklenmesi gerekecekti. Olaydan sonra yakalanan Tehliryan sorgusunda “Almanya’ya Talât Paşa’yı öldürmeye geldim. Ailem tehcirde öldü. Ermeni asıllı bazı vatandaşlar bana Talât Paşa’yı öldürmem için para verdi” dedi. Alman mahkemeleri siyasi sebeplerle Tehliryan hakkında beraat kararı verdi.

İTTİHATÇILARIN EBEDİ İSTİRAHATGÂHI

2. Meşrutiyet’e karşı 13 Nisan 1909’da bir grup asker tarafından isyan hareketi başlatıldı. Bu tarih, rumi takvime göre 31 Mart’a denk geldiği için olay “31 Mart Vakası” adıyla anılır. Dini bir şekil alan bu isyan, Selanik’ten gelen ve Kolağası Mustafa Kemal tarafından “Hareket Ordusu” adı verilen ordu tarafından bastırıldı. Olayda ölenlerin hatırasını yaşatmak için Kağıthane vadisinde hakim bir tepenin üzerine anıt-mezar yapıldı. Bugün Şişli sınırları içerisinde kalan ve “Âbide-i Hürriyet” ismi verilen anıt Meşrutiyet’in ilanının üçüncü yıldönümü olan 23 Temmuz 1911’de açıldı. 31 Mart Vakası sırasında öldürülen bazı askerler defnedildiği Âbide-i Hürriyet, zamanla İttihatçıların yattığı yer haline geldi. Talat Paşa’nın naaşı 25 Şubat 1943’te Almanya’dan Abide-i Hürriyet’e nakledildi. Mithat Paşa’nın naaşı 1951’de, Enver Paşa’nın naaşı ise 1996’da buraya nakledildi. Atıf Kamçıl, Mahmud Şevket Paşa, Eyüp Sabri Akgöl ile Mithat Şükrü Bleda da burada defnedilen isimlerden. 1947 yılında ölen ve Feriköy’de defnedilen Mustafa Rahmi Arslan’ın vasiyeti de Âbide-i Hürriyet’e gömülmekti. Vasiyet 2009’da yerine getirildi.

GRAFİK SANATÇISI ERTEL’İ 20 YIL ÖNCE KAYBETTİK

Tanıdık logoların bilinmeyen imzası

Türkiye’de “grafik” kelimesinin yerleşmesini sağlayan, grafik sanatının öncülerinden biri olan Ertel’i 20 yıl önce bugün kaybettik. 1931 yılında doğan Mengü Ertel 17 yaşında Güzel Sanatlar Akademisi’nde öğrenime başladı. Akademi’de adını Türkiye’nin en önemli heykeltraşlarından biri olarak duyuracak olan Kuzgun Acar’la tanıştı. Hocalarından biri Ahmet Hamdi Tanpınar’dı. Tanpınar, bu iki yetenekli öğrencisini Adalet Cimcoz ile tanıştırdı. Cimcoz, Türkiye’nin ilk özel sanat galerisi olan Maya’yı kurmuştu. Mengü ve Kuzgun, burada çalışmaya başladı. Bu sayede sanat çevrelerinden pek çok isimle tanıştı; Sait Faik Abasıyanık, Abidin Dino, Fikret Ürgüp…

Tiyatrodan sinemaya

Tiyatroya olan merakı sayesinde yolu Türk tiyatrosunun kurucusu kabul edilen Muhsin Ertuğrul’la kesişti. Küçük Sahne’de tiyatro dekoru deneyimi kazandı. İlk kez burada bir tiyatro oyunu için afiş yaptı. Bundan sonra pek çok afiş tasarlayacak, 1969’da ilk tiyatro afişleri sergisini açacaktı. 1974’te “Jeanne d’Arc’ın Çilesi” filminin afişi ile Uluslararası Cannes Film Afişleri Yarışması Jüri Özel Ödülü’nü alacaktı. Bu ödülü bir yıl sonra Paris Uluslararası Sinema Afişleri Sergisi Büyük Ödülü takip etti. Ertel, 1980 Moskova Olimpiyat Oyunları afiş yarışmasında da üçüncülük ödülü aldı. Ertel’in en önemli işlerinden biri de Pakistan’da mimar Vedat Dalokay’ın projelendirdiği Şah Faysal Camii için tasarladığı seramik panolardır. 15 Mart 2000’de aramızdan ayrılan Ertel’in çizgileri, farkında olmasak da sık sık karşımıza çıkmaya devam ediyor.

Ertel’in tasarladığı logolar arasında en bilinenlerden biri Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın logosu. TRT’nin geçmişte kullandığı logolardan birinde ve SODEP’in logosunda da Ertel’in imzası var. Turkcell’in ilk logosunu da Ertel tasarlamıştı.

Karaca Tiyatrosu kuruldu

Tiyatro sanatçısı Muammer Karaca’nın yaptırdığı Karaca Tiyatrosu, 15 Mart 1955 yılında İstiklal Caddesi Sular İdaresi Sokağı’nda açıldı.

Karaca Tiyatrosu, özel tiyatrolara kiralanan bir tiyatro binası olarak Türk tiyatrosuna hizmet etmeyi hala sürdürüyor. 1906’da İstanbul’da dünyaya gelen Muammer Karaca, veterinerlik öğrenimini yarıda bırakarak tiyatroya yöneldi.

Cibali’yi anlattı

İlk kez 1923’te Sahir Opereti’nde sahneye çıkan Karaca, 1924’te Darülbedayi’ye girdi ve Renkli Fener oyununda rol aldı. 1933 yılında Safiye Ayla’yla ‘Alabanda Revüsü’nde oynayarak ünlenen Karaca, 1945’te bir süre Ses Opereti’nde çalıştıktan sonra Karaca Opereti’ni kurdu. Karaca’nın Adnan Menderes’i hicveden ‘Etnan Bey Duymasın’ adlı oyunu çok popüler oldu. Karaca, 15 Mart 1955’te Beyoğlu’nda Karaca Tiyatrosu’nu kurdu, aynı yıl Cibali Karakolu adlı oyunu sahneledi. Cibali semtindeki insanlarla semt karakolundaki polislerin yakın ilişkisinden ilham alan oyun, 16 yılda üç bin kezden fazla sahnelendi.

Cibali Karakolu, 1966 yılında sinemaya da uyarlandı. Filmin yönetmenlik koltuğuna dönemin ünlü isimlerinden Hulki Saner oturdu.


https://www.milliyet.com.tr/gundem/47-yillik-hayati-bir-devrin-ozeti-6165881

Yorumlar kapatıldı.