Ermeniler, Yahudiler, Nasturiler, Süryaniler gibi 20. yüzyılın başında topraklarını terk eden on binlerce Keldani, Avrupa’nın değişik ülkelerine yerleşti. Bu toprakların solan güllerinden sayılan Keldanilerin varlığını Diyarbakır’ın Sur ilçesinde bulunan kaderine terk edilmiş Mar Petyun Keldani Katolik Kilisesi ve baharatçı Kör Yusuf adıyla biliyoruz sadece.
Ahmet Sünbül/Yazı Dizi (1)
Güneydoğu Ekspres Diyarbakır – Binlerce yıl Mezopotamya’da bir arada yaşayan değişik etnik ve mezhebe bağlı halklar uzun yıllar barış içinde yaşadı. Halklar, Milattan Sonra 1. Yüzyıldan itibaren dini ve mezhepsel farklılıklar nedeniyle birbirine saldırırken, 19. yüzyılda ise emperyalist paylaşım savaşlarında birbirine düşman edildi. Bu düşmanlıklar ve çatışmalar sonucunda Asuri kökenli olan Keldaniler de yüzlerce yıldır yaşadıkları toprakları terk etmek zorunda kaldı.
Ermeniler, Yahudiler, Nasturiler, Süryaniler gibi 20. yüzyılın başında topraklarını terk eden on binlerce Keldani, Avrupa’nın değişik ülkelerine yerleşti. İran, Irak ve Suriye’de halen belli bir nüfusa sahip olsalar da Keldaniler bu toprakların solan güllerinden sayılıyor. Günümüzde Diyarbakır’da Keldanilerin varlığını ancak Sur ilçesinde bulunan kaderine terk edilmiş Mar Petyun Keldani Katolik Kilisesi ve baharatçı Kör Yusuf adıyla biliyoruz sadece.
İçine kapalı dini bir azınlık
Ana vatanları Mezopotamya olan Katolik Keldaniler, Hıristiyanlık’ta yaşanan mezhepsel farklılıklar nedeniyle Asurilerden ayrıldı. Asuri-Keldani halkı Hıristiyanlığın ilk döneminden beri bu inancı benimsemiştir. Uzun yıllar Diyarbakır, Siirt, Mardin, Şırnak ve Hakkari bölgelerinde kendi içine kapanık bir dini azınlık olarak yaşayan Keldaniler, 19. yüzyılda ve birinci dünya savaşı sırasında uğradıkları saldırılar sonrasında topraklarını terk etmek zorunda kaldılar.
On binlercesi Türkiye’yi terk etti
Türkiye’de yaşayan Keldaniler, bölgede yaşadıkları problemler, özellikle çeteler, soygunlar, kız kaçırma olayları ve tehditler karşısında haklarını arayamamaları neticesinde göç etmeye başladılar.
On binlerce Keldani’nin Türkiye’den ayrılışı, bundan 40 yıl öncesine kadar sürdü. Boşaltılan Keldani köylerinin birçoğu, yerel aşiretler tarafından ya işgal edildi, ya da bir daha dönmemeleri için tahrip edildi. Arazileri bölge halkı tarafından işgal edilmeye başlandı.
En yoğun nüfusları Fransa ve Belçika’da
Türkiye’yi terk eden Keldanilerin büyük bir kısmı Fransa ve Belçika’ya göç ederken, bir kısmı da Almanya ve Hollanda’ya yerleşti. Bugün Paris’in kuzeyinde yer alan Sarcelle, Arnouville ve Gonessekasabalarında 20 bin kadar Türkiyeli Keldani yaşamakta. Paris’teki Keldani toplumundan daha küçük ama bir o kadar da önemli bir cemaat Belçika’nın başkenti Brüksel’de bulunuyor. Buradaki Türkiye kökenli Keldanilerin sayısı 10 bin kişi kadar. Irak, İran ve Suriye’de yaşayan Keldaniler ise legal ya da kaçak yollardan Avrupa’ya giderek kendilerini mülteci olarak kabul eden Kanada, Amerika ve Avustralya gibi ülkelere gidiyorlar.
Saldırılara uğradılar
Yukarı Mezopotamya’nın yerli halklarından olan Asuriler, 3. yüzyılda Hıristiyanlığı benimsedikten sonra çeşitli mezheplere bölünmüşler ve dağınık biçimde yaşamlarını sürdürmüşlerdir. İslam dininin yayıldığı dönemde birçoğu bu yeni dine geçmiş, Hıristiyanlığı muhafaza edenler ise, çevrelerini kuşatan farklı dine mensup kesimlerin ve aşiretlerin sürekli saldırılarına hedef olmuşlardır.
Papalığı kabul etmediler
Mezopotamya’nın yerlisi olan Asuriler, Hıristiyanlığın Roma imparatorluğu tarafından tanınması ve resmi din haline geldiği 378 yılından sonra bu dini benimsediler. Hıristiyanlığın benimsenmesiyle birlikte, merkez olarak Roma, İstanbul, İskenderiye ve Antakya’da Partikhaneler açılarak bu dinin yaygınlaşması sağlandı. Ancak Roma patrikliğinin kendisini bütün Hıristiyanların babası (Papa) olarak ilan etmesi, diğer üç Patrikhane ile aralarında sorunlar yaşanmasına neden oldu.
Patrikhaneler arasında görüş ayrılığı
395 yılında Roma İmparatorluğu ikiye bölününce, İstanbul Doğu Roma İmparatorluğu’nun başkenti oldu. Bu gelişmeyle ağırlığı artan Patrikhane, Doğu Avrupa, Balkanlar ve Anadolu’da etkinlik kazandı. İskenderiye’deki patrikhane eski Mısır dininin, Antakya’daki patrikhane ise, eski Ön-Asya dinlerinin dogma ve ritüellerinin etkisi altında mistik yönleri ağır basan bir gelişme gösterdiler.
Farklı kiliseler oluştu
476 yılında Batı Roma İmparatorluğu yıkılınca, dört Patrikhanenin birbirleriyle olan bağları bütünüyle koptu ve her biri bağımsız birer kilise haline geldi. Roma Katolik Kilisesi, çöken Batı Roma İmparatorluğu’nun yerini dolduracak siyasi bir otorite oluşmadığı için, hem dinsel, hem de yönetsel olarak Batı Avrupa’nın merkezi gücü haline geldi. Papa, devlet başkanlığı yetkilerine sahip oldu. Doğu Ortodoks Kilisesi ya da Yunan Ortodoks Kilisesi diye anılmaya başlanan İstanbul’daki Patrikhane, Bizans İmparatorluğu’nun siyasi otoritesinin gölgesinde gelişti. Antakya Patrikhanesi de Süryani Ortodoks Kilisesi adını aldı.
Asuri/Süryaniler ikiye bölündü
Ermenistan’da Gregoryen Kilisesi, Lübnan’da Maruni Kilisesi, İran ve Irak’ta ise Nesturi Kiliseleri kuruldu. Hıristiyanlık içindeki görüş ayrılıkları ve güç çatışmaları yüzünden 5. yüzyılda iki kez mezhep bölünmesine maruz kaldılar. Bizans’ın etkisiyle, Antakya’daki Süryani Ortodoks Kilisesi kuruluşundan kısa bir süre sonra ikiye bölündü. Doğu’da yaşayan halkın, bir kısmı Doğu Ortodoks Kilisesi’ne bağlanırken, kalan kısmı Süryani Ortodoks Kilisesi’ne bağlılıklarını sürdürdüler. Bunlara Yakubi (Suriye Ortodoksları) dendi.
Nesturiliğin ortaya çıkışı
Asuriler arasında mezhepsel olarak sonraki bölünme ise İran ve Irak’ta yaşayan Doğu Süryanilerin Patrik Nestorius’un öğretilerin ibenimseyerek Nesturi Kilisesi kurmasıyla son buldu. Patrik Nestorius, Hıristiyanlığın, İsa’nın hem insani, hem de tanrısal cevheri aynı bedensel ve ruhsal varlıkta bütünleştiren tek bir kişiliğe sahip olduğu şeklindeki geleneksel görüşüne aykırı olarak, İsa’nın, biri insani, diğeri ilahi olmak üzere iki ayrı kişiliği olduğunu savunuyordu.
Sapkın ilan edildi
Bu tartışmalara son vermek üzere Ekümenik Konsey 431 yılında Efes’te toplandı. Patrik Nestorius, Efes Konseyi tarafından görüşleri nedeniyle “sapkın” ilan edildi ve sürgüne gönderildi. Patrik Nestorius’un taraftarları bugünkü Urfa bölgesinde örgütlendiler ve Türkiye, İran, Irak’ta güçlenerek Nesturi düşüncesini yaydılar. 6. yüzyıla gelindiğinde Doğu Asurileri /Süryanilerinin tamamı Nesturiliği benimsemişti. Artık, Batı Asurilerine/Süryanilerine Yakubi, Doğu Asurilerine/Süryanilerine Nesturi deniliyordu.
Din değiştirmeye zorlandılar
7. yüzyılda, bütün Ortadoğu gibi, Asurilerin/Süryanilerin yaşadığı bölgeler de İslam dininin yayılma alanı içine girdi. Bölge halklarının çoğu Müslümanlığı kabul etmeye zorlandı. Ancak dinlerini muhafaza edebilenler küçük gruplar halinde varlıklarını sürdürdüler. Yaşadıkları topraklar, 13. yüzyılın ortalarında Hülagü Han’ın, 15. yüzyılın başlarında Timur’un işgaline uğradı. Kendileri dağlara kaçarak canlarını kurtardılarsa da, kilise altyapıları ve dinsel örgütleri büyük zarar gördü. Asuri/Süryaniler bir arada tutan dinsel bağ zayıfladı.
Diyarbakır’daki Patriklik tarafından yönetildiler
Asurilerin bir kısmı gerek dini baskılar ve gerek bölgelerinde iktidar olan devletlerin baskılarının artmasıyla Roma Katolik Kilisesi’nin koruyuculuğu altına girmeyi kabul ettiler. Bunun için de 1551 yılında Nesturi Kilisesi’nden ayrılarak, Papa’nın otoritesini yani Katolikliği kabul etti. Nesturilikten Katolikliğe geçenlere Keldani dendi. Keldaniler bir süre sonra kendi patriklerini (Mar Şimun) seçtiler. 1662’den itibaren ise, Roma’daki Papa tarafından atanan ve Diyarbakır’da görev yapan Patrik tarafından yönetilmeğe başlandılar. Diyarbakır’daki Patrikhane, Keldani Katolik Kilisesi olarak adlandırıldı. (Sürecek)
http://www.guneydoguekspres.com/genel/mezopotamya-nin-solan-gulleri-keldaniler-h9484.html
İlk yorum yapan siz olun