Türk Dili Konuşan Ülkeler Parlamenter Asamblesi (TÜRKPA) Meclis Başkanları Toplantısı ve TÜRKPA 9. Genel Kurul Toplantısına kapsamında Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Şentop, yayın yönetmeni yardımçısı Rufiz Hafizoğlu’nun sorularını yanıtladı.
Sayın Mustafa bey, iki kardeş devlet olan Türkiye ve Azerbaycan siyasi, ekonomik, enerji, askeri ve çeşitli alanlarda işbirliği yapmaktadır. Azerbaycan ve Türkiye ilişkilerinin daha da geliştirilmesi için daha neler yapılması gerekiyor ?
Türkiye ve Azerbaycan iki kardeş ülkedir. Biz bu duyguyu “Tek millet iki devlet” ifadesi ile her zaman dile getiriyoruz. Sizin de belirttiğiniz gibi ülkelerimiz hemen her alanda karşılıklı işbirliği içinde. Kuruluşundan itibaren, ilk tanıyan ülke olarak, kardeş gördüğümüz Azerbaycan’ın büyüyüp gelişmesi daha müreffeh bir seviyeye gelmesi hem de ticari siyasi askeri ve diğer alanlarda işbirliğimizi daha da kuvvetlendirmek bizim önceliğimiz olmuştur. Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan Liderliğinde ve Azerbaycan Cumhurbaşkanı Sayın İlham Aliyev’in desteğinde ülkelerimiz arasındaki ilişki her geçen gün daha da ileri bir düzeye taşınıyor. Tabii Parlamento olarak, iki ülkenin meclisleri ve milletvekilleri, ilgili komisyonları da ilişkilerimizin gelişmesi için güçlü şekilde destek veriyor. Hem resmi ilişki ve işbirlikleri hem de iş insanlarımız müteşebbislerimizin karşılıklı bir araya getirilmesi yeni imkanlar oluşturulması için hep birlikte çaba harcıyoruz.
Azerbaycan olarak her zaman Türkiye’nin desteğini aldık. Efendim Türkiye olarak Azerbaycan’ın Türkiye’ye verdiği desteği nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu kardeş olma, tek millet olmanın gereği. Tabiidir ki kritik dönemlerde, uluslararası platformlarda ülkelerimizin menfaati gereği birlikte hareket edip birbirimizi destekliyoruz. Azerbaycan da aynı şekilde. Bunun en somut örneği iki ülke arasındaki ekonomik ve diğer alanlardaki ilişkilerdir. Uluslararası çapta önemli enerji yatırımları ve işbirlikleri yapıyoruz. Azerbaycan da her zaman Türkiye’nin yanında olmuş ve bu konuda desteğini esirgememiştir. Azerbaycan’ın ulusal lideri ve Kurucu Devlet Başkanı Merhum Haydar Aliyev’den bu yana ilişkilerimiz bu şekilde devam etmiş ve hep daha ileriye gitmiştir. Biz de Azerbaycan’ın bu duruşunu ve desteğini takdirle karşılıyoruz tabii ki.
ABD Senatosu, 1915 olaylarını sözde ‘Ermeni soykırımı’ olarak tanıyan tasarıyı oy birliğiyle kabul etti. Buna cevap olarak, kardeş Türkiye Millet Meclisi Hocalı katliamını resmen kabul edebilir mi?
ABD Senatosunun kararının ardından bu Ermeni kararı ile ilgili, “Ciddiye alınacak bir karar değil” yorumunu yaptım. Çünkü tamamen siyasi, ekonomik bir arka planı olan, Türkiye’yi rahatsız etmeyi amaçlayan bir adım. ABD’nin meselesi aslında ne Ermeniler ne de 1915’te yaşanan olaylar. Mesele Türkiye ile ilgili müzakere edilen konularla ilgili gündemdeki bazı önemli konular ile ilgili mevzi elde etmek ve Türkiye’yi uluslararası alanda sıkıştırarak hareket etme kabiliyetini azaltmaktır. Bunun için de elinde ne varsa kullanıyor. Ciddiye alınacak bir karar değil. Tehditlerle ambargolarla geri adım attıracaklarını zannediyorlar. Öyle bir dünya da yok öyle bir Türkiye de yok artık. Hocalı Katliamı meselesine gelince bizler her platformda Azerbaycanlı kardeşlerimizin haklarını savunduk savunmaya da devam edeceğiz. Tek millet olarak oradaki katliam Azerbaycan’a karşı olduğu gibi bize karşı da işlenmiş bir insanlık suçudur. Bunu başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere her bir yetkilimiz ilgili platformlarda bu katliamın gerçek yüzünü gözler önüne sermiştir.
Biz esasen bu tür olayların parlamentolar tarafından ele alınmasını doğru bulmuyoruz. Ancak farklı ülkelerin bu tür hasmane tutumları devam ederse elbette Türkiye de yeni bir durum değerlendirmesi yapacak ve yeni bir ilkesel tutum belirleyecektir.
Ermenistan yetkilileri defalarca , ‘Türkiye ile ön şart olmadan doğrudan ilişki kurmaya hazırız. Umarız Türkiye’de buna hazırdır.’ demiş. Efendim Ermenistan’ın bu açıklamaları ne kadar samimi? 24 Nisan Ermeni lobisi tarafından sözde “Ermeni soykırımı”nın yıldönümü olarak anılıyor. Türkiye’nin son yıllarda bu konu üzerinde verdiği ılımlı mesajlar ve devlet arşivlerinin açılması teklifi Ermenistan tarafından karşılıksız kaldı. Arşivlerinin aşılmaması nedeni nedir?
Türkiye’nin diğer ülkelerle ilişkisi güven ve samimiyet üzerine kuruludur. Maalesef bu huşularda karşı taraftan net bir adım atılmış değil. Az önce de bahsettiğimiz sözde birtakım olaylar 1915’te yaşandığı söylenen hadiseler için bizim devlet olarak tavrımız da attığımız adımlar da bellidir. Bu mesele bir tarih meselesidir. Bundan 100 yıl önce yaşanan olayları yargılamak ya da bunlarla ilgili karar vermek siyasetin ya da politikacıların işi değildir. Bunu bilimsel bir şekilde netliğe kavuşturalım arşivleri açalım iki taraf da açsın. Gerekirse farklı ülkelerden araştırmacılar bu arşivleri incelesin diye 2005’te Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın çağrısı oldu. Ancak Ermenistan tarafından atılan bir adım olmadı. Bunun aksine her yıl birçok yerde aynı ithamları iddiaları sürdürmeye devam ediliyor. Tüm bu adımlara ve yaşananlara baktığımız zaman da biz burada samimi ve güven veren bir politika göremiyoruz.
Türkiye’nin Türk dünyasındaki önemli rolünü dikkate alarak, oldukça geniş alanları kapsayan Türkçe konuşulan devletlerin yeni ve çok boyutlu işbirliği için hangi yeni mekanizmaları öneriyorsunuz?
Türk dünyası önemli ve ağırlığı olan bir yapı. Türkiye Cumhuriyeti de diğer Türkçe konuşan kardeş ülkeler de yeni kurulmuş ya da belli bir süreden beri var olan ülkeler değil. Dünya tarihinde yeri olan dünya kültürüne medeniyetin, bilimin gelişmesine önemli katkılar sunan büyük bir milletten bahsediyoruz. Bu nedenle Türkçe konuşulan devletler denince sadece Türkçenin konuşulduğu ülkeler diye bakmak belki somut anlamda doğrudur ancak bu ülkelerin bir geçmişi binlerce yıllık ilişkileri, komşu ve sınır oldukları coğrafyalar ve buralara etkileri söz konusu ve bu çok önemli bir konu. TÜRKPA olarak elbette birinci hedef bu ülkeler arasında ticari, askeri, politik, sosyo-ekonomik, kültürel, insani, hukuki ve diğer alanlarda iş birliği yapmak bunu daha da ileriye taşımak var. Arka planda ise Tarih sürecinde birlikte yürüdüğümüz dost olduğumuz aynı dava için mücadele ettiğimiz milletlerle de Türk dünyası olarak ilişkilerimizi diri tutmak tazeleyip güçlendirmek ve daha ileri daha güçlü bir yere taşımak, birlikte dünya barışına katkı sunmak da bir diğer hedeftir.
İlk yorum yapan siz olun