11 Aralık Çarşamba günü delegeler tarafından Türkiye Ermenileri 85. Patriği ilan edilen Sahak Episkopos Maşalyan ile 8 Aralık Pazar gecesi, halk seçimi sonuçları belli olduktan hemen sonra, taraftarlarıyla birlikte iken kısa bir söyleşi gerçekleştirdik. Patrik Maşalyan “Yapmak istediğimiz ilk şey cemaatimizin örgütlenmesi” dedi. Maşalyan adil olmayan seçim şartları ile ilgili olarak “Bizim yapmamız gereken kalıcı bir tüzük yazabilmek. Onu da yazarken dikkatli olmamız lazım, bize zarar verecek şeyleri yazmamamız lazım” diye konuştu.
YETVART DANZİKYAN-MİRAN MANUKYAN
Neler düşünüyorsunuz bu sonuç karşısında, çok büyük bir oy farkıyla seçildiniz?
Evet çok büyük bir fark oldu, kararsız kesim de karar verip Turuncu’yu seçti. Aslında umduğum ve beklediğim bir sonuçtu bu. Son 10-12 yıl halkımız için umutsuzluklarla, sorunlarla dolu geçti. Bir eşik vardı denendi hep aşılmayı, ama bir türlü aşılamadı. Bu seçim sürecinde ve propaganda döneminde yeni bir canlanma yakaladık biz, ilgilerini gördük. Soğuk bir kış gününde insanlar evlerinden çıktılar soğuklarda bekleyerek oy kullandılar. Bu da onların yeniliğe ve değişime olan özlemini gösteriyor. Memnumum elbette. Duam o ki Tanrı bana güç versin, bu yakaladığımız ivmeyi, momentumu eyleme dönüştürelim ve halkımızın sorunlarını bir bir çözelim.
İlk icraatınız ne olacak?
Biz Dzınunt (İsa Mesih’in Doğuş ve Beliriş Yortusu, 6 Ocak) dönemindeyiz, kilise takvimimize göre çok yoğun bir dönem bu süreç, bir şekilde bizim bugünleri atlatmamız lazım. Kahagalutyun (Tahta Geçme Töreni), asa alma töreni, devletten kisve giyme hakkının verilmesi gibi törenleri icra etmemiz var takvimde. Bu yaklaşık 13 Ocak’a kadar sürecek bir süreç. Çok yoğun bir dönemdeyiz, yurtdışından çok fazla konuk çağıracağız. Ondan sonraki icraatlarımız önemli aslında. Heyecanı geçtikten sonra, ayaklarımız yere bastıktan sonra patrikhaneyi düzenleyeceğiz, işler hale getireceğiz. Yapmak istediğimiz ilk şey elbette cemaatimizin örgütlenmeye başlaması. Cemaatin çatısını kurmak lazım, sivil ayağını oluşturmamız lazım patrikhanenin. Bu arada da vakit kaybetmeden kendi dini vizyonlarımızı göstermeye başlayacağız. Din adamı yetiştirmeye başlayacağız. Ben halk toplantılarını devam ettirmeyi düşünüyorum, çünkü oralardan çok önemli veriler geliyor bize. Halk ne istiyor, bizden beklentileri nedir, katılımları nedir? Bunları öğrendikten sonra bizler ne yapabiliriz onları araştıracağız. Yürünmemiş bir yolu yürüyeceğiz aslında, bazen de yol döşeyeceğiz.
Siz de seçimden önce yaptığımız röportajda kabul etmiştiniz, adaletsiz bir seçim oldu bu. (İçişleri Bakanlığı Talimatnamesi ile yurtdışında görev yapan Türkiye doğumlu adaylara kısıtlama getirildi, talimatnamenin iptali için üç ayrı dava açıldı) Davaların nasıl sonuçlanacağını bilemiyoruz, eğer ‘Talimatnamenin iptali yönüne sonuçlanırsa istifa ederim’ demiştiniz. Ola ki sonuçlanmadı, yine de bu adaletsizliği düzeltmek için çalışmalarda bulunacak mısınız?
Bu adaletsizlikle ilgili konu biraz abartıldı diye düşünüyorum, seçimin sonucuna baktığımızda da halk büyük sağduyusuyla gidip oylarını kullandı. Bakış açısı her zaman değişen bir şey. Bundan önceki seçim İstanbul’daki iki aday arasındaydı, ondan önceki seçim de iki İstanbul’daki aday arasındaydı. Dolayısıyla bizim yapmamız gereken kalıcı bir tüzük yazabilmek. Onu da yazarken dikkatli olmamız lazım, bize zarar verecek şeyleri yazmamamız lazım. Onun için oturup düşünmek, ekip çalışması yapmak, hukukçularla bu işi araştırmak ve daha sonra da devletle oturup konuşmak gerek. En nihayetinde onaylayacak merci devlet olacak. Onu yapmazlarsa o zaman biz kendi iç hukukumuzu oluştururuz. Bizim kendi kurumlarımız tarafından onaylanacak, kendi iç düzenimizi sağlayacak bir hukuk geliştirebiliriz. Çünkü her şey tek başına patrik seçmek değil. Bunu yaptıktan sonra zannediyorum ki işler daha kolay gider. Ama geleceğe yönelik eğer biz İstanbul cemaati olarak bir Ermeni azınlık olarak kim olduğumuzu yasal olarak tanımlayamazsak o zaman bu ve benzeri sorunlar tekrar, tekrar patlak verecek.
Bir sene öncesine kadar İçişleri Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı’ndan (O dönem ABD’de görev yapan) Başepiskopos Khajag Barsamyan’la temas kurulup ‘aday olmak ister misiniz?’ diye sorulduğunu biliyoruz. İdarenin aslında İstanbul Patrikhanesi’ne bağlı olmak gibi bir derdi yok, kendileri girişimlerde bulunuyor. Bunu artık bir sistematiğe oturtmak için bir çabanız olacak mı?
Bunun sistematiğini oturup konuşmamız lazım. Ben şunu anladım, devlet de kendisini garantiye almak istiyor. O da bir sürpriz istemiyor. Türkiye Ermeni Cemaati bu ülke için değerli, bu cemaatten çıkacak sesler, sözler ve fikirler değerli. Biz bir şekilde bu ülkenin vitrininde duran bir azınlığız. Dolayısıyla onlar da ihtimam gösteriyorlar kimin patrik seçileceğine, yazılacak tüzükte bir şekilde bu kontrat sağlanabilirse onların da kabul etmemeleri için bir neden olacağını zannetmiyorum.
http://www.agos.com.tr/tr/yazi/23341/devlet-de-kendisini-garantiye-almak-istiyor
İlk yorum yapan siz olun