İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Kuzguncuk’un ‘6-7 Eylül’ü

İşhan Erdinç

Araştırmacı yazar Emircan Kürküt’ün ilk kitabı ‘Anti-Greek Riots of 6-7 September 1955 and Their Effects in Istanbul’s Kuzguncuk Quarter’ Libra Kitap’tan çıktı. Kitapta, 6-7 Eylül Pogromu’nun Kuzguncuk’taki yansımaları ele alınıyor. Yüksek lisans tez konusu olan kitapta o dönemde İstanbul Kuzguncuk’ta yaşayanlarla sözlü tarih kapsamında yapılan röportajlar yer alıyor. Kürküt ile kitabından yola çıkarak 6-7 Eylül’ün Kuzguncuk’a etkisini ve semtin değişen yapısı üzerine konuştuk.

Kısaca sizi tanıyabilir miyiz?
Üsküdar, 1990 doğumluyum. Yaklaşık 7 – 8 yıldır sivil alanında faaliyet gösteriyorum; halen özel bir şirkette araştırma uzmanı olarak çalışıyorum. Işık Üniversitesi Siyasi Bilimler Bölümü’nden mezun oldum. Ardından Boğaziçi Üniversitesi Atatürk Enstitüsü’nde Kuzguncuk üzerine yazdığım tez ile yüksek lisansımı tamamladım.

Tezinizin araştırma süreci hakkında bilgi verir misiniz?
Tezime başlarken bir çıkış noktası aradım. Kuzguncuklu bir arkadaşım bana Üsküdar Tekel Sahnesi’nde oynanan Güngör Dilmen’in yazdığı ‘Kuzguncuk Türküsü’ adlı oyundan bahsetti. Oyunun Kuzguncuk’taki kolektif hafızayı canlandırdığını gördüm. Bu hafıza aslında 6-7 Eylül 1955 ile  ilgili Kuzguncuk’ta yaşanan inkâr sürecine işaret ediyor. Bu inkâr sürecini tez konusu olarak çalışmaya karar verdim. İlk olarak Kuzguncuk’la ilgili ikinci el kaynakları taradım. “Bulduklarımın üzerine ne katabilirim?” diye düşündükten sonra Cumhurbaşkanlığı arşivlerine gitmeye karar verdim. Bu arşivler 2015-2016 yıllarında oraya gittiğimde Başbakanlığa bağlıydı. Arşivlerde 6-7 Eylül ile  ilgili Kuzguncuk özelinde belgeler buldum. Bunun haricinde o dönemde Kuzguncuk’ta bu hadiseleri yaşamış insanlarla konuşmaya karar verdim. Olayların öncesinde doğmuş, halen 70 – 80 yaşlarında olan, Müslüman Türklerle ayrıca Rumlar, Museviler ve Ermenilerle görüşme fırsatı buldum. Yaptığım sözlü tarih çalışması aslında tezi ayrıştıran nokta oldu diyebilirim. 

Gayrimüslimlerin ya da azınlık haline getirilmiş toplumların geçmişte İstanbul’da yoğun olarak yaşadıkları yerlerden biri de Kuzguncuk. Eskiden nasıldı şimdi nasıl? 
Tarihten örnekler vereceğim. Önemli bir coğrafyacı olan Vital Cuinet’in istatistiklerine baktığımızda 19. yüzyıl sonlarında Kuzguncuk’ta 3 bin 600 Musevi, 2 bin 709 Ermeni, bin 85 Rum ve 230 Müslüman yaşıyordu. 1914 yılı Şirket-i Hayriye istatistiklerine göre Kuzguncuk’ta bin 600 Ermeni, 400 Musevi, 250 Rum ve 70 Müslüman aile yaşıyordu.  Günümüzde ise azınlık toplumların oranı yüzde birin altında. Semtte iki sinagogun yanı sıra  Rum ve Ermeni kiliseleri de hâlâ aktif. Ancak ibadetler yeterli nüfus olmadığı için küçük toplantılar şeklinde yapılabiliyor. Museviler, ibadetlerini gerçekleştirmek için farklı semtlerden geliyorlar. Ermeniler ve Rumlar da da aynı şekilde… Sadece 6-7 Eylül değil; 1915’ten başlayan süreçle birlikte halen günümüzde de devam eden homojenleştirme, Türkleştirme pratikleri Kuzguncuk’ta da devam ediyor. 

Pervititich haritasında 1900'lerin başlarında Kuzguncuk
Pervititich haritasında 1900’lerin başlarında Kuzguncuk

Kitapta, 6-7 Eylül öncesinde yaşanmış acı olaylar da yer alıyor. Daha öncesinde yaşanmış olaylarla 6-7 Eylül arasındaki bağlantıyı açabilir misiniz?
Ben tezi yazarken danışmanın Seda Altuğ ile bu konuyu konuşmuştuk. Kendisine “Hocam 6-7 Eylül’ü çalışıyorum, neden bu kadar geriye gittik?” diye sorduğumda kendisi “Sen bir bak, nedenini anlayacaksın” demişti. Gerçekten de anladım. Bazı örnekler vereyim: Mesela sokak isimlerinin değiştirilmesi. Bu, kitabın son bölümlerinde var. ‘Biyiciyan Efendi’ isimli bir sokak varmış. Ben bunu 1932 yılı Pervititch haritalarından buldum. Bu sokağın adı ‘Bican Efendi’ye dönüştürülmüş. 1930’lardan sonra semte Müslüman bir kimlik kazandırılmış. Misak Boyacıyan adında ünlü bir bozacı varmış. Bunu Üsküdar Belediyesi’nin yayımladığı sokak isimleri evrakında buldum. Sokağa ‘Misak Boyacıyan’ ismi veriliyor ama sokağın ismi daha sonra ‘Bozacı Sokak’ oluyor. Türkleştirme veya Müslümanlaştırma sadece şiddetle olan bir şey değil biraz da sembolik. Anadolu yakasında bu konu pek ele alınmıyor. Mesela Varlık Vergisi döneminde, Kuzguncuk’ta yaşayan sekiz ya da dokuz gayrimüslim bu vergiyi ödemeye çalışırken çok zor durumda kalıyorlar. Çünkü geçmişte Kuzguncuk’un değeri günümüzdeki gibi değil. Semt, daha çok orta halli esnafın yaşadığı bir yer. Dolayısıyla tüm bunların hepsinin bir bütün olarak ele alınması gerektiğini düşünüyorum. 

6-7 Eylül ve sonrasında neler oluyor? 
Kuzguncuk’taki en büyük değişim 1955 yılından sonra oluyor. Yani 6-7 Eylül’den  sonra… Gayrimüslimlerin korku içerisine girdiğini yaptığım saha çalışmasıyla tespit ettim. Arşivlerde yer alan bilgilere göre, o dönemde Kuzguncuk’ta yaşayan halktan da olaylara karışanlar olmuş. Arşive gittiğinizde polis dokümanlarından tutuklananlara baktığınızda bunu tespit ediyorsunuz. Üsküdar’da 15 kişi tutuklanmış ve bunların yedisi Kuzguncuklu. Hatta bunlardan biriyle de görüşme gerçekleştirdim. Kendisi olaylara karıştığını biraz kabul eder gibi oldu ama detaylı bilgi vermedi. Tutuklandığını da söyledi. Kuzguncuk daha çok 1960’larda göç alıyor. Özellikle Karadeniz bölgesinden göç alıyor. Bu göç, Kuzguncuk’u coğrafi ve nüfus yönünden genişletiyor. Kuzguncuk, Koç Holding’in bulunduğu Nakkaştepe’ye doğru genişliyor. 1970’lerde Musevilerin maşatlık olarak adlandırdıkları mezarlıklarının bir kısmı tahrip ediliyor ve yerine gecekondular yapılıyor. Mezarlık taşlarının evlerde nasıl kullanıldığına dair fotoğraflar da bende mevcut. Dolayısıyla Kuzguncuk’un nüfusu gayrimüslimden Müslümanlığa doğru değişmeye başlıyor. Kastamonu tarafından çok göç alıyor. Bu göçün yansıması olarak, günümüzde Kuzguncuk’a giderseniz ‘Kastamonu pazarı’, ‘Kastamonu kahvesi’ gibi yerler görebilirsiniz. Buna ek olarak, 29 Ekim’i ve 30 Ağustos’u Kuzguncuk, büyük bir şölen içerisinde kutlar. Bu şölenlere köçekler eşlik eder. Köçekler de Kastamonu kültürüne aittir. Yani gayrimüslim kültürünün yerini Kastamonu kültürünün aldığını söyleyebiliriz.  

Emircan Kürküt  (FOTO: İşhan Erdinç)
Emircan Kürküt (FOTO: İşhan Erdinç)

Musevi mezarlığının tahrip edilmesi araştırmanızda yer alıyor. Peki bu tahribat Musevi toplumunun semtten göç etmesini etkiliyor mu?
Musevilerle yaptığım görüşmelerde kendileri “biz azınlık olarak kaldık” diyorlar. Etiler, Moda gibi daha kozmopolit yapıya sahip yerlere doğru gitmişler. Kuzguncuk’ta insanlar birbirlerini cidden çok iyi tanıyorlar. Bir gün önce oraya gelseniz ikinci gün “bu kim?” diye size bakarlar. Dolayısıyla Musevi cemaati, ‘azınlık’ olarak kaldıklarından kendi hayatlarını sürdürebilmek için göç etme ihtiyacı hissetmişler. Kuzguncuk’u hâlâ seviyorlar ve dini pratiklerini gerçekleştirme açısından en fazla nüfusa onlar sahip. Museviler için Kuzguncuk’un şöyle bir özelliği de var; orası ‘İkinci Kudüs’ olarak geçiyor. Yaptığım görüşmelerde bu söylendi. Mezarlıktaki en eski taş 16. yüzyıla kadar uzanıyor. Çoğu kaynakta Kuzguncuk bir Musevi köyü olarak da isimlendiriliyor. Fakat Rumlarla görüştüğünüzde onlar da Kuzguncuk’u Rum köyü olarak görüyorlar. Gayrimüslimler arasında Kuzguncuk’u sahiplenme duygusunu da gözlemledim. Kuzguncuk çok sahiplenilmek istenen bir yer. T24 internet sitesinde Kuzguncuk üzerine yazdığım yazı sonrasında Kuzguncuk Facebook sayfasında bana ve T24’e yönelik bir kınama metni yayımlandı. Çünkü orada yaşayanlar semtleriyle ilgili her şeyi ilgiyle takip ediyorlar ve olumsuz bir şey olduğunda anında müdahale ediyorlar. Sözlü tarih çalışmasında çekindiğim anlar da oldu. Kuzguncuk’ta böyle bir durum var. 

Peki Rum toplumu?
1955 çok etkili olmuş ama 1964’te yaşanan zorunlu göç de Rumları çok etkiliyor. Rumların bir okulu var ama halen aktif değil. Benim görüştüğüm bir Rum vatandaş “Oğlumu Rum okulunda okutmak için taşındık çünkü okul kapandı” demişti. Ermenilerin de Musevilerin de birer okulu var. İki okul da kapalı. Dolayısıyla Rumlar için 1964 yılı çok kritik ama Kuzguncuk’taki gayrimüslim nüfusta esas kırılma ‘6-7 Eylül 1955’ diyebilirim.

Yaptığınız sözlü tarih görüşmelerinde o dönem Türklerde gayrimüslimlere yönelik nefret söylemine rastladınız mı?
“Kuzguncuk barışın sembolü bir semtimiz” olarak nitelendiriliyor. “Burada hoşgörü içinde yaşıyorduk. Cumhuriyet bayramlarında biz gayrimüslim komşularımızla birlikte yiyip, içerdik. Ramazan’da birlikte oruç açardık” gibi sözleri şu an Kuzguncuk’ta yaşayanlar söylüyor. Birçok kaynakta da bu tür ifadeler mevcut. Fakat ‘hoşgörü’yü biraz deştiğiniz zaman altından farklı şeyler çıkıyor. Mesela Kuzguncuk’un gayrimüslim kimliğinde en büyük etken dini ibadethaneler. Baktığınız zaman iki Rum kilisesi, bir Ermeni kilisesi ve iki sinagog var. Semtteki ilk cami ise 1952 yılında açılıyor. Gayrimüslim ibadethaneleri ise 19. yüzyılda açılıyor. Buradan Kuzguncuk’un gayrimüslim kimliğe sahip olduğunu anlıyoruz. Buna ek olarak şunu söyleyebilirim: Ermeni kilisesi ve sinagog tarafından caminin inşaatına maddi destek geliyor. Caminin olduğu arsa Ermeni kilisesinin arsası, haritalarda bu görülüyor. Arsa bağışlanıyor. Bunu ‘Kuzguncuk dinlerin buluştuğu yer’ olarak adlandırıyorlar fakat ben böyle yorumlamıyorum. Arsanın korkudan dolayı verildiğini düşünüyorum çünkü Müslümanlar çoğunluk olmaya başlıyorlar ve “biz vermesek el konulacak” düşüncesi oluşmaya başlıyor. Bunun öncesinde 1942 yılında Varlık Vergisi süreci yaşanıyor. Daha öncesinde sokak isimleri değiştiriliyor. Günümüzde Kuzguncuk’un nüfusu korunmaya çalışılıyor. Hoşgörü kültürüne vurgu yapılıyor ama bu hoşgörünün altında semti koruma kaygısı yatıyor. 

Sözlü tarih kapsamında kaç kişi ile görüşme yaptınız?
Toplamda dokuz Türk ve sekiz gayrimüslim ile görüştüm. Kadın-erkek dengesini sağlayamadım, daha çok erkeklerle görüştüm. Bu noktada kadınların hafızasının daha değerli olduğunu düşünüyorum ancak erkek araştırmacı olduğum için daha çok kahvehanelerde bulundum. Görüşmelerin hepsini Kuzguncuk’ta yapmadım Kuzguncuk’tan ayrılmış ve şu an farklı semtlerde yaşayanlarla, İstanbul’un değişik semtlerinde ve İstanbul dışında yaşayanlarla telefonla görüşmeler yaptım. Odak grup görüşmeleri de yaptım.  

Ayrımcılık nedeniyle pişmanlık duygusu taşıyanlar var mı?
Görüşme yaptığım Türklerden biri “Biz gidenlerin artıklarıyız” dedi. Gidenler dediği gayrimüslimler. Bazıları gerçekten bunu kabul ediyor. Özellikle Kuzguncuk’tan ayrılmış ve halen farklı yerlerde yaşayan Türkler bunu kabul eder pozisyonda yer alıyor. Fakat şu an Kuzguncuk’ta yaşayanlarda “Semtime böyle bir şey demem doğru olmaz” gibi bir düşünce var. Semti sahiplenme konusu ‘İlya’nın Bostanı’ hikâyesiyle ilgili sohbetlerde karşımıza çıktı. ‘İlya’nın Bostanı’ gayrimüslim mülküne el koyma pratiğinin sonucu ancak gayrimüslimler orayı bir ekolojik mücadele alanı olarak görüyor. O bostanın üzerine hastane ve okul yapılması protesto ediliyor. Fakat “Bu bostanın gerçek sahibi kim? İlya kim?” gibi sorular es geçiliyor maalesef.

Kuzguncuk’ta o bostanın önemi büyük anladığım kadarıyla…
Evet, büyük. O bostana 1970’lerde devlet el koyuyor. Tarihi ise 600 yıl öncesine kadar gidiyor. Doğrudan bir gayrimüslimden alınıp devlet tarafından el konma meselesi olarak görünüyor. Üstüne hastane ve okul yapılması düşünülüyor. Bunun üzerine Kuzguncuk halkı ayaklanıyor. Bunu bir ekolojik mücadele olarak görüyoruz çünkü İstanbul’da bostanların sayısı sınırlı. Fakat halen Bostan’ın durumu şöyle: Bostan’da ufak parsellere ayrılmış alanlar var. Bu alanlar, Kuzguncuk’ta ikamet edenler tarafından kullanılıyor. O da çekilen kura ile belirleniyor. Sonra Kuzguncuk Muhtarlığı’nın Facebook sayfasında duyuru yapılıyor. İnsanlar orada tarım işleriyle uğraşıyor. Bence bu bostan ekolojik mücadele alanı olmaktan ziyade “Asıl sahibi kim?”, “Nasıl bir tarihi vardı?” ve “Nasıl el konuldu?’ gibi soruların sorulması gereken bir tarihsel mücadele alanı olarak görülmeli. 

Peki azınlık grupları ile yaptığınız görüşmelerde, Türklere karşı bir öfke hissetiniz mi?
Pek görmedim. Orada yaşamış azınlıkların geçmişte güzel yaşamları olduğunu söylediler. Kuzguncuk dışında yaşayan gayrimüslimlerde “gitmeseydik daha iyiydi” gibi bir durum gözlemledim. Bunun tam tersi de şöyle: Kuzguncuk’ta yaşayan bir gayrimüslimi ziyaret edecektim. Orada kahvehanede görüştüğüm bir Türk bana “Niye onunla görüşüyorsun? Esas buralı biziz” dedi. Ben “Üç kuşak burada yaşamış olan onlar, semtin esas sahibi onlar” dediğimde, “Biz buralıyız, onlar geçici” dediğini gördüm.  

Kuzguncuk’ta azınlıkların okullarının nasıl kapatıldığına dair ne tür bilgilere ulaştınız? 
Rum okulunun kapatılması öğretmenlerin 1964’te sınır dışı edilmeleri sonucu olmuş. Zaten okullarda çok az öğrenci kalıyor. Bu da gayrimüslimlerin genel durumu maalesef. 

Museviler ve Rumlar için Kuzguncuk’un öneminden bahsettiniz. Peki Ermeniler için Kuzguncuk’un nasıl bir yeri var?
Bahsettiğim nüfus istatistiklerine göre Ermeniler semtte yoğun bir nüfusa sahip. Fakat semt Museviler için daha önemli bir semt. Kuzguncuk Surp Krikor Lusavoriç Kilisesi Vakfı’nın sekiz mülkü var. 2012 Hrant Dink Vakfı Beyannamesi’ne göre Vakfın problemleri var. Bu mülkler Ermeniler için önemli. Mülklerin el değiştirme sırasında bireylere verildiğini görüyoruz. Vakıftan bireylere geçince problemler yaşanmış. Ayrıca Kuzguncuk Ermeni Mezarlığı’nın bir kısmına el konulduğunu haritalarda görüyoruz. Yaptığım görüşmelerde de mezarlığın problemlerine vurgu yapıldı. Ermeni kilisesinde bir görüşme yaptım. Bana şunu dediler: “Buraya gazeteciler geliyor; ‘Burası ne kadar güzel bir yer. Sinagog, cami ve kilise yan yana’ diyorlar. Ancak kimse ‘Neden bu kadar azsınız?’ diye sormuyor. Biz burada üç kişiyiz.” Oradaki azınlıklarda yalnızlık var. Ben bunu görüşme yaptığımda sezdim. Bir Ermeni ile yaptığım görüşmede “Eşim Ramazan ayında sofra kurardı. Biz Müslümanlarla yemek yerdik ama sonra gelip yanımdaki evi taşladılar” dedi. 6-7 Eylül ile  ilgili olarak “Dışarıdan gelenler yaptılar” anlatısı hüküm sürüyor. Fakat Kuzguncuk’un içinde yaşayanlardan da gayrimüslimlerin evlerine saldıranlar olmuş.  

Hâlâ korkuyorlar mı?
Evet. Görüşme öncesi pek çoğunun çekinceleri vardı; ikna etmem biraz zor oldu. Konuşma esnasında bazı kısımların yazılmamasını isteyenler oldu. “Kuzguncuk halkı anlar” korkusu var.  

Araştırmanızda Kuzguncuk dışında başka mahalleler de var. Üsküdar’a doğru yürürken bir farklılık gördünüz mü?
Ermenilerin yoğun olarak yaşadığı yerler Kuzguncuk’un yukarısı. Fıstıkağacı’nda iki Ermeni okulu ve bir kilise var. Benim görüşme yaptığım Ermeni vatandaş, Kuzguncuk’un yukarısında oturuyor. Biraz yukarıya doğru çıkınca daha önce gecekondu olan yerler şimdi apartman haline gelmiş. Musevi Mezarlığı da o tepenin sol tarafında kalıyor. Kuzguncuk’un o nostaljik havası yukarı taraflarda yok. 

Araştırmayı genişletmeyi düşünüyor musunuz?
Evet. 6-7 Eylül başta olmak üzere İstanbul Anadolu Yakası’ndaki gayrimüslimlerin yoğun olarak yaşadığı Yeldeğirmeni, Moda, Heybeliada, Çengelköy gibi yerlerde de bu çalışmayı yapmak istiyoruz. Yaptığım arşiv araştırmalarında ve ikinci el kaynaklarda bu bölgelerde de 6-7 Eylül haricinde Türkleştirme pratiklerinin çok etkili olduğunu gözlemledim. Ancak mevcut akademik literatürdeki çalışmaların çoğunluğunun Pera, Beyoğlu çevresinde olduğunu gördük. Çengelköy, Beykoz ve Beylerbeyi bölgeleri de zarar görmüş. Araştırma esnasında gördüm. Anadolu yakası literatürüne yeni şeyler katmak istiyorum. 

Kitaptan
‘Kimse gayrimüslim nüfusun az olmasının nedenini sormuyor’

“Kuzguncuk Ermeni Vakfı olarak Kuzguncuk’un yukarısında iki okulumuz vardı. 1974 Kıbrıs Harekatı sırasında insanlar okula gelerek bütün sıraları dışarı attılar. Buradaki Ermeniler ve Rumların bu olaylarla ilgisi nedir anlayamadık. Buraya gazeteciler gelip bir kaç soru soruyorlar. Ancak, kimse Kuzguncuk’taki gayrimüslim nüfusun az olmasının nedenini sormuyor. Siz benim ne demek istediğimi anladınız.” (Ermeni erkek, doğum yılı 1954, görüşme tarihi 2016.)

‘Amcam 1958’e kadar dükkanını açmadı’ 

“Babam 7 Eylül sabahı köyün (Kuzguncuk’un) merkezi bir yerindeki amcamım dükkanına gitti ama aniden eve döndü. Telaşlıydı. Olaylar sırasında yağmacılar amcamın dükkanına ağır hasar vermişler. Saat, telefon, buzdolapları, pencereler ve mutfak aletlerinin hepsini kırmışlar. Buzdolabının dışarı atılan kapaklarını bulamadık. Amcam ve babam bu duruma çok üzüldüler. Kuzguncuklu herkes amcamı dükkandan dolayı tanıyor ve seviyordu. Olaylardan sonra amcam 1958 yılına kadar dükkanını tekrar açmadı. Sonrasında ise Kuzguncuk’un yukarı bir bölgesinde dükkanı açtı ancak 1960 yılında kapattı.” (Hıristiyan Erkek, doğum yılı 1938, görüşme tarihi 2016)

http://www.agos.com.tr/tr/yazi/23204/kuzguncukun-6-7-eylulu

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın