Yasin Aktay
02 Kas 2019, Cumartesi
ABD Temsilciler Meclisi’nin (TM) Türkiye aleyhine aldığı kararlar aslında Amerikan siyasetinin ne kadar habis ve ölümcül bir hastalığa maruz olduğunu gösterdi. Zira bu kararların her ikisi ABD siyasetini esir almış bir zihniyetin, ABD aleyhine çalışan bir zihniyetin, ABD’yi içten içe kemirmekte olan bir odağın öfkeyle kalkıp zararla oturacak olan bir tepkisini gösteriyor.
Ama tepki gösterirken kullanılan kozlar, tam da ABD değerlerinin aslında gerektiğinde ne kadar pazarlıklı olduğunu, ne kadar ucuz araçlardan ibaret olduğunu da göstermiş oluyor. Şayet herhangi bir ülkeyle muhtemel bir ihtilafta bu değerler bir koz olarak kullanılabiliyorsa normal zamanlarda bu değerlerin ihlaline göz yumuluyor olmasının çirkin bir politik yolsuzluğa katılımdan başka bir anlamı yoktur.
ABD TM’nin sergilediği tepki Türkiye’nin Barış Pınarı Operasyonu’na. Buna neden tepki gösterildiği basitçe sorgulandığında ortaya ABD’nin terör örgütleriyle olan işbirliği, kendi müttefikine ihanet, Suriye’de ve öncesinde bütün Ortadoğu’da akan çoluk, çocuk sivil masum kanlarındaki suç ortaklığından başka bir şey görülmez.
Türkiye ABD’nin bu suç ortaklığına daha fazla tahammül edemeyeceğini ilan ettiğinde bile bu alanlardaki kabarık bir suç dosyasını göstermiş oluyor. ABD’nin Suriye’de barışa, istikrara, demokrasiye, insan haklarına hizmet eden hiçbir varlığı yok. Aksine, varlığıyla her geçen gün bölgede istikrarsızlığa, insan hakkı ihlallerine, sivil katliamlara daha fazla hizmet ediyor ve ABD’yi bütün bölge halklarının nefret hedefi haline getiriyor. Uzun vadede ABD’ye çok şey kaybettiren bu varlığından bir çıkış yolu gösterdiği için aslında ABD halkının Türkiye’ye büyük bir teşekkür borcu olmalı.
ABD halkının olaylara muttali olduğunda bu şükran duygusunu fazlasıyla hissedeceğine inanıyorum. Ancak ABD siyaseti İsrail tarafından kaçırılmış, rehin alınmış bulunuyor.Suriye’deki varlığına İsrail’in gözü dönmüş yayılma veya paranoyak güvenlik politikalarına körü körüne tabi olmaktan başka bir gerekçe bulunamıyor. Bu gerekçe ABD’yi çağın en büyük savaş suçlusu haline getirebilir, tabi bu İsrail’in umurunda değil, ama ABD halkının umurunda.
Bu amaçla ABD TM’nin Türkiye’ye yaptırım yapılması yönünde karar almasını geçelim. Tam da Türkiye’ye karşı misilleme duygusuyla 104 sene önceki bir dosyayı gündeme alıp oradan bir soykırım tasarısını kabul etmesi, soykırım gibi insani bir konuyu nasıl kirli bir şantajın konusu olarak harcayabildiğini gösteriyor. Ermenilere asıl soykırımı şimdi ABD Temsilciler Meclisi bu kararıyla yapmış oluyor.
104 sene önce iddia edilen soykırımda kaç Ermeni ölmüş olabilir? Bugün intikam hırsı ve nefretiyle hareket eden Ermeni tarafının iddia ettiği sayılar bile ABD’nin son yirmi yıl içinde Ortadoğu’da ABD’nin anlamsız ve gereksiz müdahaleleriyle öldürdüğü Müslüman sayısından daha fazla değil.
Bu ölümlere seyirci kalan vicdan mı 104 yıl önce yaşanan acıları hissedecek bugün? Hangi tarihi bilgiyle, hangi adil vicdan ve hangi izanla?
Bırakalım Kızılderililere karşı uyguladıkları soykırımı bir kenara, ABD’nin herhangi bir millete karşı böyle bir insani iddiayı taşıyacak yüzü mü kalmış?
Aslında Ermeni soykırımı iddiasının tam da böyle bir olaya karşı gündeme gelmiş olması 104 yıl önce yaşanmış hadiselerin hakikati hakkında bize daha iyi bir fikir veriyor. Nitekim 104 yıl önce olmuş ve bugün ihtilaf konusu olan bir hadise hakkında olayın aslını bilme şansı yok. Ancak ABD TemsilcilerMeclisi’nin olayı bu şekilde gündeme getirmesi olayın nasıl bir soykırım endüstrisinin konusu olduğunu gösterirken bu konuda üretilen bütün hümanist söylemlerin sahteliğini de gösteriyor.
İşin aslı ise 104 yıl önce savaş şartlarında yaşanan ortak acılar olmuştur. Ölen Ermeni kadar Müslüman Türk, Kürt ve Arap da ölmüştür. Balkanlarda Batılı güçlerin cürümleriyle milyonun üstünde Müslüman Türk öldürüldü, katledildi. Bunların arasında sadece Ermenilerin bir soykırım mağduru olarak seçilip öne çıkarılması sadece Ermenilerin kendi davalarını başarılı bir biçimde güdüyor olmasıyla alakalı değil. Ermenilerin Türkiye’ye karşı bir sopa olarak bir kez daha öne sürülerek harcanıyor olduğunu gösteriyor.
Ermenilere karşı uygulanan oyun şimdi Kürtlere uygulanmaya çalışılıyor. Kürtler de önce Türkiye’ye kaşı kışkırtılarak isyan ettirilmeye çalışılıyor. Bir türlü isyan etmeyince “Kürtler” denilerek terör grupları silahlandırılıyor ve aynı oyun tekrar sahneye konulmaya çalışılıyor.
Ama bu sefer oyun bir türlü tutmuyor. Çünkü hem Kürtler bir halk olarak istedikleri oyuna tam olarak gelmiyor, hem de oyunu fena halde bozan bir Türkiye var.
İlk yorum yapan siz olun