İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

İzmir’e Gidene Bu “Gavur” Eziyeti Niçin!

***HyeTert, bu kaynağın ve/veya içeriğin yanlış ve/veya yanıltıcı bilgiler ve/veya soykırım inkarcılığı, ırkçılık, ayrımcılık ya da nefret suçu içerdiği/yaydığı kanısındadır. Metni paylaşmadan önce bu uyarıları göz önüne alarak, içeriği ve/veya kaynağı güvenilir kaynaklardan kontrol ediniz.***
Eskiden KDV reklamları vardı, Özal’lı yıllarda, “KDV bize, yol, su elektrik olarak döner” diye anlatılırdı. KDV’yi geçtik, İstanbul’dan izmir’e gitmek 256 lira. Havada gitmiyorsunuz, beyler!

Uçakla İzmir’e kış aylarında gitseniz, 100 liraya, 150 liraya, bilet bulursunuz. Ama araçla giderseniz sadece yol parası, 256 lira… Devlet vatandaşa yolu bedava yapmak zorunda değil mi?

Bedava yapmasın, tamam… Alınan vergilerden yapsın… Yapmıyor, yolu ayrıca paralı yapıyor. Üstelik, o yoldan İzmir’e gitmeyen de, para ödüyor. “Yap-İşlet-Devret” sistemiymiş. Sanki İstanbul, İzmir’i devretmişler!

İstanbul-İzmir arası uçakla gitseniz, o da, ayrı bir dert. İzmir’e uçakla gittin 150 liraya diyelim ama bu defa karadan giden, havadan gidenden, daha erken zamanda evine varıyor.

Neden mi?

İstanbul’a yapılan, yeni havalimanı sebebiyle tabi ki… Şayet yol çökmez, uçağa kuş sürüsü çarpmaz veya uçağı arılar basmazsa eğer, İstanbul’dan İzmir’e gitmek için size lazım olan zaman, 5 saati aşıyor.

İzmir’e gidene bu “gavur” eziyeti niçin!

İşin içinden bilmediğimiz, ne var acaba!

İzmir’de askerlik yapmıştım. O kadar sevmiştim ki, anlatamam. Foça’da rüzgar, bir başka eser. İmkanım olsa, İstanbul’u bırakıp İzmir’de yaşarım. Atamın Yunan’ı denize döktüğü yer, bence daha başkadır.

Neyse!

Yani demem o ki, İzmir’e gitmek için sadece yola ödenen 256 lira, 500 lira da benzin yaksa, 756 lira… Kısacası İzmir’e gitmeye lazım bin lira… Fıkra gibi valla…

Türkiye’de her şey fıkra gibi… Vatandaş/yandaş işte bu yolla övünüyor. Yahu, yol nedir ki? Karın doyurur mu? Şimdi, İstanbul-İzmir arası oto yolumuz var. Karnımız mı doydu? O yoldan geçmediğin halde, para ödeyeceksin.

İyi mi!

Sana verilen maaş zammı, iki gün sonra, geri alınıyor. O şirketler, nasıl anlaşmış, araç garantili… Yani eğer yol pahalı diye, eski yoldan yoluna devam eden olur, araç sayısı istenilen düzeyde olmazsa, o vakit hazine eksik araçları ödeyecek.

Hazine nereden ödeyecek? Tabi ki, senden alacak. Vergi, zam ve cezalarla… Her şeye müstehak, bir toplumuz. Bir toplum kafayı değiştirmedikçe, o toplumun durumu, asla değişmez. Bu ilahi bir kanundur.

Partilerinizi değiştirin, durumlarınız yine değişmez. Türkiye, ekonomi sistemini değiştirmek zorunda. Bunun için de kafayı değiştirmek zorunda.

Şöyle ki;

Kapitalizmi terk edeceğiz. Kapitalizm, bir rant ekonomisidir. Bizim gibi gelişmekte olan ülkelere, borç ettirir, yol yaptırırlar. Sonra ucuz kredi verip, araba aldırırlar. Elin arabasıyla, borçlu yollarda toz atarız. Hatta, hava atarız.

Sonra da, ömrümüz çalışmakla geçer, o yolu ve arabayı ödemek için. Çocuklarımız gelir, onlar da aynı sistemin kurbanları olurlar.

Mesela para yok ülkede, değil mi?

Peki, neden yok?

Çünkü paramızı basmıyoruz. Emek var, üretim var ama para yok.

Neden basmıyoruz?

Çünkü para basmama söz almış, hükümetler iş başında.

Milli bir akıl iş başında olsa;

Emek ve üretimin karşılığını, para olarak basar, piyasaya sürer, para kıtlığı sona erer. Kıt olan şey, kara borsaya düşer. İşte burada küresel tefeciler devreye girip, senin bankalarına, bankalar da, vatandaşa para satarlar.

Kredi kartıyla borçlandırırlar. Ekmeği bile kartla alırsın. Domatesi, biberi, yani sen, tüketen bir kölesin. Çalışırsın çalışırsın, küresel para sahipleri yer. Devlet, “Milli Devlet” olursa, parayı basar, piyasaya sürer.

Ama devlet şekil a’da görüldüğü gibi “bağımlı” ve “uydu devlet” olursa, dışarıdan para gelmesini bekler. Dışarıdan gelen para karşılığında, kendi parasını basar. Dışarıdan para gelmezse, gelmesi için alevere-dalavere çevirir.

Senin elindekileri satmakla kalmaz, toprağını emperyalistlere “üs” yapar. Gider mesela ABD için Kore’de savaşır. Dün Kore oldu, bugün Suriye olur. İkinci İsrail’i, sana kurdurtur, ruhun bile duymaz. Sen barış koridoru der beklersin, o, “koridorda” onlar zakkum yetiştirir.

Sen “taşına toprağına ölürüm” diye türkü çığırırsın, bir bakarsın madenler taşı toprağı ile verilmiş, sana sadece “en-Kaz” kalmış. Bozkurt işareti yapar fakat aç “kurt” gibi dolaşırsın, kendi toprağında.

Bilmem anlatabildi mi!

Prof. Dr. Haydar Baş’ı dinlemeliydin kardeş!

Dünya bu adamı dinleyip “Milli Para” derken, sen bu insana, kafanı verip değişmeliydin. Dünyanın kafasını değiştiren bu insan, sen de kafa olsa, seni de değiştirirdi.

Dediği o kadar basit ki, ilkokul mezunu kardeşlerimizin dilinde yahu, verdiği “bir çuval buğday” örneği… İzmir’e gitmeyip, evinde oturan bile “gavur” eziyeti görüyor, çünkü kapitalizm, evde oturanı dahi vuruyor.

Son söz, İzmir’e eski yoldan gidin!

Yusuf Karaca

Kaynak: Yeni Mesaj Gazetesi

(Kilis Postası Haber Merkezi)


http://www.kilispostasi.com/izmir-e-gidene-bu-gavur-eziyeti-nicin/1215634/

Yorumlar kapatıldı.