İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Dersim Katliamı’nda Nazi gazları ve ABD uçakları mı kullanıldı?

Dersim Gazetesi’nde yayınlanan yeni belgeler; Dersim Katliamı’nda Nazi gazlarının ve ABD uçaklarının kullanıldığını ortaya koydu. Gazetenin yazarı Nesimi Aday’a göre, Dersim Harekatı, Nazi Soykırımı için laboratuvar işlevi gördü.

1930 yılında Jandarma Umum Komutanlığı tarafından hazırlanan ‘Dersim Raporu’nun özeti şu ifadeydi: “Hulâsa Dersim evvelâ koloni gibi nazarı itibara alınmalı, Türk camiası içinde Kürtlük eritilmeli, ondan sonra ve tedricen Öztürk hukukuna mahzar kılınmalıdır.”

Geçtiğimiz günlerde ortaya çıkan ve Cumhurbaşkanlığı Arşivi’nden olduğu belirtilen belgeler bu ‘eritilmenin’ muhtevasını ortaya koydu. Daha önce Kürt aydını Nuri Dersimi ve dönemin tanıklarından İhsan Sabri Çağlayangil’in de öne sürdüğü Dersim Harekatı’nda ‘zehirli gaz kullanıldığı’ iddiaları böylece biraz daha netleşti.

Dersim Gazetesi’nde yayınlanan belgelerin ilki Dördüncü Umumi Müfettişliği’nin gönderdiği bir telgraf. Belgeye göre; Tayyare Alay Kumandanı’ndan yangın, Milli Müdafaa Vekâlet’inden de yakıcı ve boğucu gaz bombaları talepleri yer alıyor.

Abdullah Alpdoğan imzalı ve dönemin başbakanına gönderen telgrafın içeriği şöyle:

“C: 27/3/937 gün ve 263 sayılı yüksek buyruklarına: 1- Tayyare Bölüğü bu gün Elâzize (Elâzığ’a) geldi. Çanakkale’den tertibine emir buyrulmuş olan jandarmaların Balıkesir’den bindikleri trenin dün hareket ettiği haberi de alındı. Her sıkıntılı zamanlarda vazifelerimizi kolaylaştırıcı ve bizleri kuvvetlendirici yüksek eli, yardımı yetiştirmekle minnetimizi artıran Hükümetimizin kudretli başı siz büyüğümüzü arzı şükrana müsaraat ederim. 2- Tayyare Alay Kumandanından yangın ve Milli Müdafaa’dan yakıcı ve boğucu gaz bombaları istedim.”

Alpdoğan’ın bu talebi doğrultusunda hükümet bir kararname çıkartır. Kararname ‘gizli’ ibarelidir. 7 Temmuz 1937 imzalı kararnamenin imzacısı Atatürk’tür. Ve içeriği aynen şöyledir:

“Hava Silahlanma Programının tahakkukunu temin maksadile muhtelif cins Tayyare bombaları için muhtelif evsaftaki —Chloracetophenon, İperit ve saire gibi— gazlardan yirmi tonunun ve bunları bombalara koymağa mahsus Komple otomatik doldurma tesisatının Berlin Büyük Elçiliğimiz emrinde Vekalet Gaz Mütahassısı ile Ateşemiliter veya hava ateşemiz tarafından yapılacak inceleme üzerine verilecek kararla tayin edilecek. Almanyadaki firmalarından, tahmini tutarları olan 150.000 lirayı geçmemek üzre Almanya ile aramızda mevcut kliring mukavelesi hükmüne göre kliring yolile tediye edilmek şartile ve mahremiyet ve hususiyetine binaen 2490 sayılı Artırma, eksiltme ve ihale kanunun 46.ıncı maddesinin (K) fıkrası mucibince gizli pazarlıkla satın alınmasına izin verilmesi; Milli Müdafaa Vekilliğinin 26/ 7/ 1937 tarih ve 871 sayılı tezkeresile yapılan teklif ve Maliye Vekilliğinin 5/ 8/ 1937 tarih ve 3930 sayılı mutalaanamesi üzerine İcra Vekilleri Heyetince 7/ 8/ 1937 de onanmıştır.”

Bu kararname sonrasında Nazi Almanya’sından 20 ton Chloracetophenon ve İperit vs. gazları ve bu gazları bombalara koymaya yarayacak otomatik tesisatları almak için Maliye Bakanlığı’na 26/7/1937 tarihinde 871 sayılı tezkere ile başvuru yapılır.

Tezkerenin içeriğinde şu ifadeler yer almaktadır:

“Hava silahlanma programımızın tahakkukunu temin bakımından, muhtelif tayyara bombalarımız için alınması gerekli, muhtelif evsaftaki -Chloractaphonon, İpherit… vesaire gibi- gazlardan (20) ton kadar ve bunların bombalara konmasına mahsus komple otomatik doldurma tesisatından bir adet; Berlin Büyükelçiğilimiz emrinde olarak vekaletimiz gaz mütehassısı ile Berlin ataşe militer veya Hava Ataşemizin Almanya’da yapacakları incelemeleri sonucunda verecekleri karar üzerine tayin edilecek Alman firmalarından, tahmini tutarları olan (150) Bin Türk lirasını aşmamak üzere, 2490 sayılı kanunun 46’ıncı maddesinin (K) fıkrası mucibince sözü geçen Büyük Elçilik vasıtasıle Almanya’da satın alınmasının vekiller heyetince karara bağlanmasına yönelik buyruklarınızı saygılarımla arz ve rica ederim.”

5 Ağustos 1937 tarihinde bu gazların takas usulüyle Almanya’dan alınmasına onay verilir. Ve dönemin Milli Savunma Bakanlığı (Milli Müdafaa Vekilliği) bir karar alınması için başbakanlığa da başvuru yapar.

‘Çift hilal’ gizlilik derecesinde onama belgesinde şu ifadeler yer alıyor:

“Başvekalet Yüksek Makamına Millli Müdafa Vekaletinden Yüksek Makanıza sunulup Maliyeye havale bulunan 26/71937 tarihli ve 233/871 sayılı ilişik tezkere tetkik edildi. Askeri zaruretler dolayisile gizli tutulması lazımgelen şeylerin İcra Vekilleri heyetinden karar alınmak şartıile pazarlıkla mübayaa edilebileceği 2490 sayılı artırma, eksiltme ve ihale kanunun 46ıncı maddesinin (K) fıkrasıile (N) fıkrasını takiben gelen bendinde tasrih edilmiştir. Binaenaleyh, muhtelif cins tayyare bombalarımız için ihtiyaç görülen muhtelif evsafta (20) ton gazla, bunların bombalara konmasına mahsus bir adet komple otomatik doldurma tesisatının (gizli satın alınması yüksek makamınızca da tasvip buyurulduğu takdirde) (bedeli 150 000 lirayı aşmamak ve Almanya ile aramızda mevcut klering mukavelesi hükümleri dairesinde tediye edilmek şartile) Almanya Büyükelçiğimiz vasıtasıile sözü geçen 46ıncı maddenin (K) fıkrasına tevfikan Almanyadan gizli pazarlıkla satın alınması için İcra Vekilleri Yüksek Heyetince bir karar ittihazında Maliyece mahzur görülmediğini arzeylerim. Maliye Vekaleti Vekili”

7 Ağustos 1937 tarihinde Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal’in başkanlığından toplanan hükümet Nazi Almanyası’ndan 20 ton Chloracetophenon ve İperit vs. gazları ve bu gazları bombalara koymaya yarayacak otomatik tesisatları almayı hükme bağlar. Maliye Bakanlığı, Milli Savunma Bakanlığı’nın istediği 150 bin Türk lirasının kullanmasını tasdik eder.

Bu gazların kullanımı için de ABD’den Marten cinsi uçaklar 200 bin dolara satın alınır. Sene 1937’dir. Milli Savunma Vekilliği, Hava Müsteşarlığı 2.’ci Şube Müdürlüğü 20 Ekim 1937 tarihinde Başvekalete yazdığı yazıda şu ifadeleri kullanır:

“Amerikadan satın alınan Marten Bombarduman Tayyareleri son partisi müsteana diğerleri yurdumuza gelmiştir. Bu Tayyarelerle yakında uçuşlara başlanacaktır. Bu Tayyareler için lazım olan bir yıllık malzeme cetvelleri tanzim edilmiştir. Bu listeler tutarı 200.000 Amerikan dolarıdır. Bu miktar paradan 90.000 Dolarının [1]937 takvim yılında, mütebaki 110.000 Dolarının da [1]938 takvim yılında serbest döviz olarak sarf edilmesi ve bu malzemenin Vaşington Büyük Elçiliği tarafından alınması hususunda gereken Vekiller Hey’eti kararının alınmasına müsaade ve yüksek buyruklarınızı arz ederim. M.M. V. /Kazım Özalp (*7)“

Takvimler 12 Mayıs 1938’i gösterdiğinde “Reisicumhur Atatürk ve Vekiller heyeti” yeni bir kararnameyle bu kez Alman Heinkel firmasından alınan bombardıman uçakları için ve muhtelif cins ile ebatta ve 300 bin lira bedeli geçmeyecek şekilde yeni bir satın alım emri verilir. Kararnamede belirtildiğine göre mühimmatı İstanbul Zeytinburnu’nda Nuri Killioğlu’nun sahibi olduğu demir eşya fabrikasından satın alınır.

“Heinkel bombardıman tayyareleri için lüzum olan muhtelif cins ve ebad’da Heinkel tayyare bombasının, bedeli 300.000 lirayı geçmemek kaydile 2490 sayılı arttırma, eksiltme ve ihale kanununun 46 ıncı maddesinin K fıkrasına tevfikan İstanbulda Zeytin Burnunda kâin Nuri Killioğlu demir eşya fabrikasından pazarlıkla satın alınması; Milli Müdafaa Vekilliğinin 20/4/938 tarih ve 151/470 sayılı teklifi ve Maliye Vekilliğinin 11/5/938 tarih ve 13163/251/2595 sayılı mutaleanamesi üzerine İcra Vekilleri Heyetince 12/5/938 tarihinde onanmıştır. Reisicumhur/Atatürk ve Vekiller Heyeti ”

Kararnamede belirtilen Nuri Killioğlu, Cumhuriyet döneminde Nuri Killigil olarak tanındı. Onun herkesin unutturmaya çalıştığı en önemli özelliği, Enver Paşa’nın kardeşi olmasıydı. Gazeteci Soner Yalçın’ın 2016’da yayınlanan yazısına göre 1933’te Zeytinburnu’nda soba, döküm, seramik, matara yapmak üzere bir fabrika kurdu, kısa süre sonra da silah ve mühimmat işine atıldı.

Soner Yalçın, Killigil’in ilk büyük işini Atatürk’ün 1934 imzaladığı kararnameyle kazandığını ve Yavuz Gemisi’nin topları için gerekli kanatlı emniyetli tapalar yapmak olduğunu, 1936’da ise dağ topları için 24 bin tapa ve 1938’te Heinkel uçaklarının bombalarının yapımı gibi işleri üstlendiğini kaleme almış.

Yalçın’a göre Enver Paşa’nın kardeşi olmasına rağmen devlet tarafından himaye görmesinin nedeni ise Rauf Orbay’ın eşi olan kızkardeşi Mediha. Yakın çalışma arkadaşlarını Alman hayranlarından seçen Killigil’in sorumlu müdürü Hüseyin Hüsnü Emir Erkilet’in, Hitler’le bile görüştüğü yine Yalçın’ın iddiası. Nuri Killigil, 1947’de şaibeli bir yangında öldü, vücudunun parçaları günler sonra bulundu.

Dersim Gazetesi yazarı ve yayın kurulu üyesi Nesimi Aday, gazetelerinde yayınladıkları belgelerle katliamın tanıklarının anlattıklarının örtüştüğüne dikkat çekiyor. Aday şöyle konuşuyor:

“Nuri Dersimi 1952 yılında Beyrut’ta bastığı kitabında, Dersim Soykırımı’nda zehirli ve boğucu gazların kullanıldığını yazmıştı. Sonra İhsan Sabri Çağlayangil’in itirafı ile yine bizim, yani Dersim Araştırmaları Merkezi’nin 2014 yılında açıkladığı ve eski Başbakanlardan İbrahim Refik Saydam’a ait belgede sivillere karşı zehirli gaz kullanıldığı net olarak yazılıydı. Bir doktor olan Refik Saydam, bu tür gazların düşman askerlerine uygulanmasına bile karşı olduğunu söylemişti Fevzi Çakmak’a.”

Nesimi Aday

Şimdi ortaya çıkan belgelerin tanıklıkları doğruladığını belirten Aday şöyle devam ediyor:

“Seyid Rıza’nın, 17 Ağustos 1937 Laçinan Deresi katliamında sağ kurtulan kızı Leyla’nın tanıklığına göre özellikle öldürülen çocukların cesetleri masmaviymiş. Bu belgeler mavi rengin kullanılan klor (Chloracetophenon) ve iperit gazı sonucu oluşabileceğini düşündürüyor.”

Belgelerin ayrıca Dersim’de uluslararası işlenen ortak bir suçun varlığına işaret ettiğini öne süren Nesimi Aday, belgelerde ‘çift hilal’ kaşesine dikkat çekiyor:

“Almanların ve ABD’lilerin bu suç ortak oldukları netleşiyor belgelerle. Bu bir soykırımdır ve Almanların, Amerikalıların dahli vardır. Naziler, çingene ve Yahudi katliamından önce Dersim’i bir laboratuvar olarak kullandılar. Belgeleri ayrıcalıklı kılan başka bir unsur da iki hilalle damgalanmış olmaları. Yani en gizli ikinci derece anlamı taşıyorlar. Bu gizliliğin ötesi yok. Ötesi şu, tek hilal varsa o belge kişiye özeldir. Yani Mustafa Kemal, İsmet İnönü’ye yazmıştır gibi.”

Ortaya çıkan belgelerin karşılıklarını Alman arşivlerinde de arayacaklarını söyleyen Aday, uluslararası girişimleri de takip edeceklerini dile getiriyor.

Nesimi Aday, Dersim’le ilgili sadece dört-beş belgenin bile katliamın boyutlarını anlattığını ama daha çok pek belgenin devletin gizli arşivlerinde saklandığını hatırlatarak şöyle konuşuyor:

“Bundan birkaç yıl önce TBMM Dilekçe Komisyonu yetkilisiyle yaptığım bir görüşmede ellerinde 150 bin belgenin olduğunu söylemişti. 150 bin Dersim belgesi oldukça ciddi bir sayı. Tabi gizlilik derecesi zayıf belgelerin açıldığını tahmin ediyoruz. Devlet sırrı olanlar saklanıyordur.”

© Ahval Türkçe


Ahval News

Yorumlar kapatıldı.