İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

İstanbul’un tarihi surları bakımsızlık nedeniyle tehlike altında

İstanbul’un ve dünyanın en uzun tarihi eserleri arasında gösterilen İstanbul surları, tehdit altında. ‘İstilacı bitkilerin’ tarihi yapılara verdiği zarar üzerine çalışmalar yaptıklarını belirten İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Dirik, “İncir, çitlembik, kokar ağaç, akasya, söğüt ve kavak gibi bitkiler kalın kökleriyle taşları patlatıp yapıların harabeye dönüşmesine ve yok olmasına neden oluyor” dedi. Dirik, düzenli gözlem ve periyodik temizleme çalışmalarıyla surların korunması uyarısında bulundu.

Doğu Roma İmparatorluğu (Bizans) zamanında, 5. asırda yapımına başlanan ve şehri saran 16 asırlık İstanbul surları, tarihin izlerini günümüze taşıyor. Dünyanın en uzun tarihi eserleri arasında yer alan surlar, kara tarafından 8, Haliç tarafından 6 ve deniz tarafından 9 olmak üzere yaklaşık 23 kilometrelik uzunluğuyla yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çekiyor. İstanbul Kara Surları ayrıca UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer almasıyla da önem taşıyor. Ancak, tarihi surları, iklim koşullarının yanı sıra bitki örtüsü de tehdit ediyor. İstilacı bitkiler adı verilen yabancı ot veya ağaç formundaki bitki köklerinin yapılara zamanla zarar verdiğini belirten İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Dirik, tarihi korumak adına alınması gereken önlemlere dikkat çekti.

TARİHİ YAPILAR HARABEYE DÖNÜYOR

İstilacı bitkilerin tarihi yapıların yok olma sürecinde etkin rol oynadığını ifade eden Prof. Dr. Hüseyin Dirik, “Bunlar küçük tohumlu ve hızlı yayılan istilacı özellikteki bitkiler. Bitki tabi ki güzel ama bunlar tarihi yapıların üzerine yerleştiğinde önce tarihi yapıda çimlenip gelişiyor. Ardından büyüyüp kökleriyle taşları patlatıp yapıların kısa zamanda harabeye dönüşmesine, bir mirasın yok olmasına yol açıyor. Bu bitkiler, yapının yok olma sürecinde bozucu etkilere neden oluyor. O nedenle öncelikle tarihi yapılar korunmalı, bitkiler ise doğru yetiştirilmeli. Kültürel ve doğal varlıkların etkileşimde olduğu bu gibi yerlerde öncelikli olarak miras değeri yüksek olan kültürel varlıkların korunması lazım. Bu tür istilacı bitkilerin tarihi yapıları çöküşe götürmesine izin vermemeliyiz” diye konuştu.

SENEDE BİR TEMİZLİK YAPILMALI

Düzenli gözlemle tarihi yapılardaki bitki popülasyonunun azaltılması ve gerekli temizliğin yapılmasının önemine dikkat çeken Prof. Dr. Hüseyin Dirik, şunları söyledi: “Yıllık periyodik gözlemlerle bu tür yapıların içinde oluşacak çatlakların önüne geçilebilir. Senede bir defa dahi bu bitkiler temizlenmesi yeterli olacaktır. Onları kaldırıp tarihi mekanlara daha uygun bitkileri dikebiliriz. O tarihi yapının yeniden oluşturulması mümkün olmayacağından bu mirası olduğu gibi korunmalıyız.” (İstanbul/DHA)


Evrensel Gazetesi

Yorumlar kapatıldı.