İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

İNKÂR VE YÜZLEŞMEDE 1915 SOYKIRIM FİLMOGRAFİSİ

(1915 Soykırımı, Yüzleşme ve İnkâr Sinemasının Analizi)

Recep Maraşlı

1915 yılında Osmanlı İmparatorluğu’nda Ermeni, Asuri-Arami-Süryani ve Pontus-Grek halklarına karşı işlenen soykırımının, siyasi-sosyal sonuçları, yarattığı yıkım ve travmaları günümüze kadar taşınmıştır. Soykırım kurbanı, mağduru olan toplumla ya da failler tarihsel süreç içinde bu olaya sanatsal olarak nasıl yaklaştılar? Soykırım inkârcı ve yüzleşmeci iki ayrı tavırla, 100 yıl boyunca sinemaya nasıl aktarıldı; 1915’in filmografisi bize ne anlatıyor? Bu eserlerin insan ve kültürel kayıplar; yurtsuzluk, yabancılaşma, yokluk duygusu, kadınların dramı, kuşaklar arası travma aktarımı; adalet arayışı, terapi ve telafi gibi kriterlerle analiz etmek nasıl sonuçlar verecek?

Kuşku yok ki 1915 soykırımı üzerine yapılmış filmlerin tümü birer politik sinema örneğidirler. Dolayısıyla bu tahlil aynı zamanda politik sinemanın işleviyle ilgili de bir tartışmadır.

Günümüze kadar 1915 Soykırımı temalı olarak çekilmiş filmlerin etraflı bir taramasını yaptım, daha önce yapılmış listelerle, sınıflandırmalarla karşılaştırdım. 50 adet film listeleyebildim; bunlardan 26’sı dokümanter; 24 tanesi de drama-kurmaca uzun metrajlı sinema filmleri.

Bu listeyi hem AKEBİ’nin etkinlikler sitesinden hem de kişisel hesaplarımızdan paylaşacağım. Böylece listeyi geliştirmeye katkı yapabilirsiniz veya dikkat çekici bulduklarınızı yeniden izleme için bir fırsat oluşturur.

Sadece kısa bir bölümü günümüze ulaşan 1919 yapımı “Ravished Armenia” dışında, 1963 yılında Elia Kazan’ın “Amerika, Amerika” filmine kadar 40 yılı aşkın konu üzerine hiç film üretilmemiş olması ilginçtir.

1933’de çekilmeye çalışılan fakat Türkiye tarafından engellenen “Musa Dağ’da 40 Gün” ise ancak 50 yıl sonra 1982’de sinemaya aktarılabilmiş. Bunun üzerinde birazdan konuşacağız.

1980’li yıllardan itibaren Ermeni Soykırımı üzerinde dokümanter ve konulu film yapımlarının hızlandığını görüyoruz. Bu dönemde şiddet eylemleriyle sorunun gündeme gelmesinin de önemli bir rolü olduğunu düşünüyorum. 

Türkiye Radyo Televizyon Kurumunun, 12 Eylül cuntasının emri ile 1986 yılında 3 bölümlük “Duvardaki Kan” TV dizisini çekmesi doğrudan bununla ilgiliydi.

Konulu film ve belgesellerde, 2014,15 ve 16 yıllarında 100.yıl dönümü nedeniyle bir hayli artış olduğu görülüyor. Bu da 1915 soykırımının uluslar arası planda çeşitli parlamentolarda, hükümetler veya resmi kurumlar, nezdinde tanınmasına koşut olarak gelişen bir ilgiyi yansıtıyor.

1915 filmografisinde, soykırımın diğer kurbanları üzerine odaklanan filmler bir hayli azdır. Bu geneldeki akademik üretim, belgeleme ve siyasal tartışmalara da koşut bir zayıflık gösteriyor. Örneğin salt Asuri-Süryani soykırımına odaklanan sadece bir bilgesel film var. O da Berlin’de yaşayan hemşehrimiz yönetmen Aziz Said’in 2015 tarihli  “Seyfo 1915, Asuri Jenosidi” isimli çalışmadır. Drama film ise Süryani aydın ve politik aktivisti olan Freydun Atourayı’nın bilinmeyen hayatına odaklanan film aynı zamanda Asuri soykırımını da işlemektedir.

Pontos Rumları hakkında başlı başına hazırlanmış bir belgesel maalesef bulamadım. Bu kategoride ele alınabilecek en iyi örnek belki de Yeşim Ustaoğlu’nun 2003 yapımı “Bulutları Beklerken” isimle filmi. Bu çalışma Belge yayınları tarafından Türkçeye’de kazandırılan GeorgiosAndreadis’in “Pontos’un yitik Kızı Tamama” isimli eserine dayanıyor.

Gerek Ege, gerekse Karadeniz Elen halkının bu dönem yaşadıkları hakkında Yunanistan’da kayda değer film üretilmemiş olması da ilginç bir durum. Bir belgesel bulabildim Maria Ilioú’nun çektiği 2012 yapımı “İzmir, Kozmopolit Bir Kentin Yıkımı 1910-1922.

Elia kazan’ın “Amerika, Amerika” filmi malum, Amerika’da üretildi. O da Kazan’ın politik tutumunun oldukça gerilediği ve kendi kişisel öyküsüyle örüntülediği bir filmdir.

Oysa 1978 yılında çekilmiş çok dikkate değer bir film var: NikosKoundouros’un filmi “1922” tam da bu konuyu işliyor. Yazar Ilias Venezis’in ünlü “31328 Numara” isimli romanına dayanıyor ve hemen hiç işlenmemiş bir konu olan “Amele Taburları” içinden bir tanıklığıyla birlikte. Nedense film çekiminden ancak 4 yıl sonra gösterime girebilmiş ve hep geri planda kalmış.

Türkiye’de doğrudan inkâra yönelik bir TV dizisi dokümanter olarak çekilen “Sarı Gelin” üzerine biraz konuşacağız; fakat kuşkusuz Türkiye’de yapılmamış olmasına ve yönetmenin “soykırım filmi” olarak tanımlamamasına karşın Fatih Akın’ın 2014 “Kesik” filmini soykırımla cesur bir yüzleşme denemesidir diye düşünüyorum. Akın rol dağıtımında da kendinden önceki iki önemli film Ararat ve Tarlakuşları Çiftliği filmlerdeki oyunculara da benzer roller vererek bu filmlerle bir atmosfer akrabalığı kuruyor. Fakat soykırımın sonuçlarını ve izlerini içeride değil dışarıda “araması” ise cesur başlayan bir çalışmayı kaçış olarak bitirmesine neden oluyor.

Sanatçı dostumuz Suren Asaduryan’ın uyarısıyla, müziklerini yaptığı “Kervan 1915” isimli bir filmin varlığından haberdar oldum. İsmail Güneş tarafından 2017’de çekilen film, “Soykırım oldu, yapıldı; bunu kötü adamlar, kötü insanlar yaptı. Fakat iyi insanlar da vardı onlar da sürgün edilenleri korumaya çalıştılar, korudular” temasında “kurtarma” odaklı bir film. Ne var ki belirsiz bir biçimde yönetmen tarafından vizyondan çıkarılmış. Tamamını izleme fırsatım olmadığı için ancak bu kadar bilgi verebiliyorum. 

İnkar filmlerinin kötü bir örneği de bir çok Türk yapımcının mali güçlerini birleştirerek bir ABD’de bir Hollywood filmi olarak çektikleri 2017 tarihli “Osmanlı Subayı” filmi. Promise filmine nazire gibi bir aş üçgenine odaklanan film arkaplanda “Ermeni çetelerinin faaliyetleri” ile “savaşın kaçınılmaz aşırılıkları”nı belli belirsiz dengeleyerek vermeye çalışan başarısız bir film olmuş. Ünlü oyuncu Ben Kingsley’i böyle bir projede harcamaları da cabası…

Yüzleşme filmleri içinde en iyi olanı ise Almanya’da Arte TV için üretilen dokümanter Aghet- Bir Soykırım filmi. Bu film Almanya’daki aydınların ve siyaset sınıfının 1915 soykırımını artık devlet olarak da resmen tanımak gerekliliğini duyması ile  Türkiye’yi zora sokmamak arasındaki git-geller yaşadığı bir dönemde ortaya çıktı. Bir bakıma da Alman kamuoyunun genel eğilimini yansıtmış oldu. Biliyorsunuz Almanya’nın resmi kabulü ise ancak 6 yıl sonra geldi. Belgesel, titizlikle hazırlanması yanında tanıkların tiyatro oyuncularınca canlandırılması gibi yeni ögelerle de güncel bir atmosfere taşınmıştı.

Şimdi de hazırladığımız bu 50 filmlik listeye bir bakalım:

IMBD Listesi için tıklayınız

Recep Maraşlı
26 Nisan 2019 – Berlin 
İnkâr ve Yüzleşmede 1915 Soykırımı Filmografisi / AKEBİ Etkinliği 

Bir yorum

Bir Cevap Yazın