“Dirilen’e yeni bir ilahi söyleyin. O, ölmüşlerin Yaşam Meyvesi’dir…”
“Mesih ölülerden dirildi.
Ölümüyle ölümü yendi ve
dirilişiyle bizlere sonsuz yaşamı armağan etti.
O’na sonsuza dek yücelik olsun. Amen”
“Şabat günü geçince…”
İşte İncil yazarlarından Aziz Markos, Diriliş Pazarı’na ilişkin olayları anlatmaya bu sözlerle başlıyor.
Bilindiği gibi, İbranice’de “Şabat”, dinlenme yada tatil anlamına gelmektedir. On Emir uyarınca Şabat günü (Cumartesi) her tür uğraşı ve çalışma durmalıydı. Gerçekten de, Kutsal Cuma’yı izleyen Kutsal Cumartesi günü tam bir dinlenme günü oldu.
Paskalya öyküsünün kahramanı kadınlar da, Şabat’ın kutsal bir gün sayılma-sına ilişkin yasaya uyarak, Rabbimiz’in çarmıha gerildiği, öldüğü ve gömül-düğü Kutsal Cuma gününün akşamını ve tüm Kutsal Cumartesi gününü dinlenerek geçirdiler. Doğal olarak, hüzün ve keder dolu bir istirahatti bu.
Havariler gibi, kadınlar da korkudan bitkin düşmüş, şaşkın, yorgun ve derin bir acı yaşamaktaydılar.
“Şabat günü geçince…”, yani Kutsal Cumartesi güneş battıktan hemen sonra, kadınlar günnük ve buhur satın alıp mezara gitmek üzere hazırlık yaptılar. (Markos 16:1).
Pazar sabahı çok erkenden, güneşin doğuşuyla birlikte, Mesih İsa’nın cansız bedenini meshetmek için mezara gittiler. Ama bedeni orada bulamadılar.
Aziz Boğos, Mesih’in gerçekten de ölmüş olanların ilk örneği olarak ölümden dirildiğini yazıyor. “Ölüm bir insan aracılığıyla geldiğine göre, ölümden diriliş de bir insan aracılığıyla gelir” (1 Kor. 15:20-21).
Gerçekten de, Şabat “geçmişti”…Rab’bin bedeninin kayaya oyulmuş kabirdeki dinlenişi son bulmuştu. O, karanlık kabirden muhteşem dirilişiyle dışarı çıkmıştı, canlıydı, ölüme galip gelmişti.
Her Hristiyan inanana da aynısı olacaktır. Hepimiz ölüm acısını tadıp bir mezara gömüleceğiz. Ancak bizim için de, “Şabat”ın geçeceği ve mezardaki dinlenme dönemimizin son bulacağı o muhteşem gün gelecek ve biz de Rab’bimiz gibi dirileceğiz. Rab’bin emriyle mezardan çıkacak, ölmüş olan tüm sevdiklerimizle ve semavî taca nail olmuş olan tüm azizlerle birlikte Tanrı’ nın sonsuz saadetinde buluşacağız. İşte Kudüs’teki “Boş Kabrin” tüm inananlara yaydığı İncil budur.
Aziz Boğos şöyle diyor: “ Herkes nasıl Adem’de ölüyorsa, Mesih’te de yaşama kavuşacak. Her biri sırası gelince dirilecek: İlk örnek olarak Mesih dirilecek, sonra Mesih geldiği zaman ise Mesih’e ait olanlar dirilecekler” (1 Kor. 15:22-23).
Atalarımız ölümü asla bir yok oluş ya da geri dönüşü olmayan bir kayboluş olarak görmemişlerdir. Onlar ölenleri “uyuyanlar”, mezarlıkları da “dinlenme yeri” olarak adlandırdılar. Ölmüşlerin dinlenebilmeleri için ilahiler okuyup, huzur duaları ettiler. Bir inanan öldüğünde de mezar taşına “Burada Dinleniyor” diye yazdılar.
“Diriliş ve yaşam Ben’im. Bana inanan kişi ölse de yaşayacaktır” (Yuhanna 11:25) diyen Kurtarıcı’ya asla geri dönmemecesine inanan en eski Hristiyan halk olan bizler, uzun tarihimiz boyunca yeri geldiğinde Golgota yolunda hiç tereddüt etmeden ilerledik. En zor şartlarda, sonsuz acılar ve büyük elemler içinde Aziz Boğos’un şu sözünde teselli bulduk: “Eğer Tanrı’nın çocuklarıysak, aynı zamanda mirasçıyız. Mesih’le birlikte yüceltilmek üzere Mesih’le birlikte acı çekiyorsak, Tanrı’nın mirasçılarıyız, Mesih’le ortak mirasçılarız”(Rom. 8:17).
Dördüncü yüzyıldan beri her Surp Badarak’ta hep bir ağızdan onayladığımız gibi, “Ölülerin dirilişine, bedenlerin ve ruhların ebedi yargısına, göklerin egemenliğine ve sonsuz yaşama inanıyoruz”.
Tehcir kanunuyla yaşanan Büyük Felâket’in en ürpertici günlerinde bile Öksüz torununa çölün yakıcı güneşi altında, kavrulmuş kumlar üstünde alfabemizi ve haç işaretini öğretmeye çabalayan o kederli büyükanneye, herşeye rağmen varolmanın bu mukaddes inadını, bu göksel armağanı, Diriliş’in muazzam ve aydınlık umudundan başka ne esinleyebilirdi ki?
Ruhen aynı inançla ve ruhani kudretle donanmış olarak, gelin, bugün de özgürce imanımızı kutlayalım. 1700 yıllık Kilisemiz’e ve 1600 yıllık alfabemize sarılarak, bu değerlerin sayesinde sonsuzluk yolunda inanç yolcuları olduğumuzu bir kez daha hatırlayalım.
KRİSDOS HARYAV İ MERELOTS (Mesih Ölülerden Dirildi!).
ORHNIYAL E HARUTYUNIN KRİSDOSİ (Mesih’in Dirilişi Kutlu Olsun!)
Tüm Türkiye Ermenilerinin, hangi mezhebe ait olursa olsunlar ülkenin tüm Hristiyan yurttaşlarının, din görevlilerimizin ve kilise korolarımızın, vakıf ve dernek yöneticilerimizin, Surp Pırgiç Hastanemiz’in Başhekimi ile tüm doktor ve hemşirelerimizin, okul müdürlerimizin ve öğretmenlerimizin, basın mensuplarımızın ve tüm hayırseverlerimizin Surp Zadig Bayramını sevgiyle kutluyorum.
Bu büyük bayramdaki kutlamaların cemaatimiz, ülkemiz ve tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını diliyorum.
Sevgi, selam ve takdis dualarımla,
MESROB II
Türkiye Ermenileri Patriği
İlk yorum yapan siz olun