Zaven Kahana Bıçakcıyan
İnsanların yapacakları her işi için bir güce ihtiyaçları vardır. Gözümüzü kırpmak, parmağımızın ucunu oynatabilmek gibi küçük bir hareket için bile fiziksel güce ihtiyaç duyarız. Bedensel bir hareketi yapabilmek için nasıl bir güce ihtiyacımız varsa, ruhsal bir işi de gerçekleştirebilmemiz için ruhsal güce ve cesarete ihtiyacımız vardır.
İnsanın en değerli erdemlerinden birisi de cesaretidir. Çoğu insan cesareti sayesinde başka insanlar tarafından takdir edilmiş ve onların hayranlığını kazanmıştır
Söz konusu olan fiziksel bir iş için gösterilen cesaret değildir. Kendine olan güveni ve yüreğindeki adalet duygusuyla yanlışa karşı duran ve doğruluk için yaşamını bile başkaları için feda etmeyi göze alan kişinin cesaretidir burada söz konusu olan. Yaşamlarını sadece fiziksel güçleri sayesinde devam ettirmek isteyen insanlar tarih sahnesinden silinip gitmiştir. Ama yaşamlarını sevginin temellendirdiği doğruluk üzerine kurmuş olan cesur insanlar ve toplumlar tüm güçlüklere rağmen ayakta kalmışlar, toplum yaşamında derin izler bırakmışlardır.
Çünkü ruhsal değerlerle kendini geliştiren ve çağdaşlaşan insan ve toplumlar için ölüm söz konusu değildir. Çünkü güçlerini aldıkları değerler ölümsüzdür. “Evlerini kum üzerine değil, kaya üzerine kurmuşlardır. Yağmur yağar, seller basar, yeller eser eve saldırır ama ev yıkılmaz.” Matta 7:24-25
Bunu için bugün bizimde yıkılmamamız, ayakta kalabilmemiz için cesaretimizin ve gücümüzün kaynağı dışsal değil, içsel (ruhsal) değerler olmalıdır. Ancak bu kalıcı ruhsal değerler bizi sonsuz yaşama götürecektir. İnsan ruhu ancak bu manevi değerler üzerinde yükselebilir ve meyve verebilir. Bunun aksi bir yaşam sürenler ise kökünden kesilmiş bir ağaca benzer. Köksüz bir ağacın yaşaması mümkün mü? Bir geminin yükü üstte olup dip tarafında yeterince ağırlık olmadığı zaman en küçük bir fırtınada o geminin devrilmesi kaçınılmazdır. Her birimizin yaşam gemisinde de o iç ağırlığa ihtiyacı var, öyle ki ruhsal olarak batmayalım.
Bunun için sadece bedensel gelişmeyi değil ruhsal gelişmeyi de arzulayalım ki yaşamımız dengelensin. Bu sayede ruhsal gelişmeyi sağlayan değerlerden beslenen cesaretimiz ve gücümüzle tüm kötülüklerin ve günahın üzerine gidebiliriz. Böylece hem kendi içimizdeki hem de dışımızdaki haksızlıklarla mücadele edebiliriz. Gerçek bir Hristiyan’ın hedefi başaklarının zayıflıklarını üstlenip onların yüklerini hafifletmek olmalıdır. Tıpkı Rabbimiz’in yüklü ve yorgun olanları kendine çağırması gibi, biz de yaşamımızda O’nu örnek almalıyız. Ancak o zaman Tanrı’nın ailesindeki yerimizi alabiliriz. O’nun mabedinde direk olabiliriz. Kişi başkalarının zayıflıklarını üstlenip yüklerini taşıdığı zaman gerçekte güçlü ve merhametlidir. Gücümüzün ölçüsü zayıflıklarını üstlendiğimiz, yüklerini taşıdığımız canların sayısıyla ölçülür.
Sorumluluklarımızdan kaçarak Rab’bin vaatlerine hissedar olamayız. Tembellik Tanrı’nın isteğine uygun değildir. Rabbimiz Getsemani Bahçesi’nde öğrencilerinin uyanık kalıp dua etmesini istedi. Ama üç kez onların yanlarına geldi. Fakat onları uykuda buldu. “Bir saat uyanık kalamadınız mı? Uyanık durup dua edin ki ayartılmayasınız. Ruh isteklidir ama beden güçsüzdür” dedi.
Uyanık kalabilmek için ruhsal güce ihtiyacımız var. Iman yaşamı bir ruhsal savaştır. Savaş anında insana gerekli olan güç ve cesarettir. Şeytan’ın en büyük amacı bu gücü yok etmek, cesaretimizi kırıp Tanrı’dan uzaklaştırmak ve kendine köle etmektir. Şeytan eski benliğimizin tamamen yok olmadığını çok iyi bilir. Hala birbirine dost olamayan iki yüzümüz olduğunu, hala doğruyla yanlış arasında bocalayıp durduğumuzu, bir o yana bir bu yana gidip geldiğimizi çok iyi bilir.
Çelişkiler içerisindeyiz. Hem doğruyu hem de yanlışı arzuluyoruz. Bir tarafta Tanrı’ya bağlı olmak istiyoruz. Öte yandan O’ndan bağımsız bir yaşam sürmek istiyoruz. Hisus’un kanıyla kutsal kılınmışız ve aklanmışız. Ama aynı anda günahkarız. Aynı anda hem kutsal hem de günahkâr olmanın yarattığı içsel gerilimi ve çatışmayı yaşantımız boyunca sürdürür dururuz. İşte bu haftaya adını veren (GARMİR GİRAGİ) Kırmızı Pazar Hıristiyan yaşamımın mübadelesini hatırlatır çünkü yaşam bir ölüm ve kalım savaşıdır. Ancak güçlüler ve cesurlar ayakta kalır. Rahat bir ortamda değil, zorluklar ve çelişkiler söz konusu olduğunda kendinde olanı sıkı tutuyorsan cesursun. İmanını ve sevgini koruyorsan güçlüsün.
İşte Garmir Giragį sana bunları hatırlatmak içindir. Cesur ve güçlü ol. Rabbimiz bu dünyayı yendi, sen de yenebilirsin yeter ki gerekli olan mücadeleni sürdür. Sonunda Göklerin Krallığı senindir.
İlk yorum yapan siz olun