Tamar Karasu
HYETERT – Bugün Ermeni Cemaati için hüzünlü bir gündü; Hemen hemen her kesimden insanın hayatına bir şekilde dokunmuş, uyumaya yüz tutmuş pek çok kurumu ateşli ruhu ile yeniden canlandırmış ve yeni oluşumlara hayat vermiş bir Önderlerini kaybetmenin acısını yaşıyorlardı.
Bu acı YERİD’in yüreğinde ise çok başka yaşanıyordu. YERİD, Ermenice Yeridasart (երիտասարդ) yani genç kelimesinin kısaltılmasından meydana gelen bir nickname’di ilk başta ve bir marka oldu, cemaat içinde adeta kurumsallaştı. O dönemde çok yeni olan yahoogroups’umuz da bu isimle kurulmuş ve bizzat kendisi tarafından yönetilirdi.
Genç yaşta önce rahip sonra Patik olan Mesrob Sırpazan, haliyle gençlere inanılmaz ilişkiler kurabiliyordu. Büyük toplumun bir parçası, hem de başarılı bireyleri olmuş, fakat Kilisesi, cemaati, inancı, kimliği ile bağını kaybetmiş gençleri geri kazanmak istiyordu. Bunun için çok çaba sarfetmesi gerekmiyordu. Onu tanıyan herkes, ilk andan itibaren onun o engin bilgisinden, samimiyetinden, sevgi dolu yüreğinden çok çabuk etkileniyor ve her davetine koşarak geliyordu. Ne kadar çok şeyler öğrendik ondan ve hiçbiri ders gibi değildi. Bu gençler çok kısa zamanda kocaman bir aile oldular. Hatta içlerinden yeni aileler kurdular, bizi çocukları olarak gören Mesrob Badriark’a torunlar verdiler. Ne yazık ki o bu torunları göremedi, kucağına alıp sevemedi.
10 yılı aşkın süredir aramızda değil sadece dualarımızdaydı. Bu başlı başına kabullenmesi zorken ölümü bir ateş gibi düştü yüreklerimize. Ama tıpkı o Patrik seçildikten sonra cemaate düşen ve her şeye yeniden hayat veren ateşi gibi bu da adeta yeniden hayat verdi YERİD’e.
Haberi alır almaz hemen hastaneye koştuk ve Diramayrı ziyaret ettik. Onun ellerinden öptük, acısını paylaştık ve minnetimizi sunduk. Mesrob Badriark bizim için nasıl bir rol model olduysa, Diramayr da bir anne olarak rol modeldi hepimize.
Bir arzumuz vardı; ona son görevimizi layıki ile yerine getirmek; onu ne kadar sevdiğimizi, onun bizim için ne kadar değerli olduğunu herkese göstermek, en çok da ona. Ektiği tohumların boşa gitmediğini ona göstermek istedik. Göreve hazırdık ve bunu Patrikhanemize ilettik. 1,3,5 derken fikirler ardı ardına geliyor ve sonunda oraya tam 159 genç toplanıyordu. Perşembe, Cuma, Cumartesi, gerek masa başında gerek kilisede, yerinde provalar yaparak bu özel güne hazırlandık.
Allah’ın izniyle alnımızın akı ile çıktığımızı düşünüyorum. Kusurumuz olduysa lütfen affedin. Acımızı paylaşmak için gelen kardeş kilise önderleri, farklı inanç grubu temsilcileri, yabancı misyon temsilcileri, onca insan, devlet erkanı,… Sessiz bir çığlıktı bizimki o tören boyunca. Biz onun yetiştirdiği çocuklar, gençleriz ve o bayrağı gururla taşıyacağız diye haykırıyorduk sessizce. Bu erken gidişe isyan da etmedik dersem yalan söylemiş olurum.
Sabah 7.30’da başlayan mesaimiz saat 15.30’da Şişli Mezarlığında son bulurken tatlı yorgunluğumuz yerini özleme bırakmaya başlamıştı bile.
Akşam 1890 Suites Hotel’in Restaurant’ında onun ruhuna verilen can yemeğinde 40 kadar YERİD bir araya geldik. Onunla hep yaptığımız gibi duamızı ederken yemeğe başladık. Khajakh Srpazan bize katılarak hepimizi onurlandırdı ve yaptığı konuşma ile bizleri teselli ve teşvik etti.
Kendisi Mesrob Badriark’ı henüz öğrenci iken Amerika’da tanımış ve içinde cemaatine hizmet etme arzusu ile kilise gelenek ve ritüellerini öğrenmeğe olan açlığı görmüş. Birlikte yaptıkları şaragan provalarını anlattı. Vartabet olduğunda, sonra Patrik olduğunda ilişkileri hep çok sıcakmış. Onunla her zaman aynı fikirde olmamak ve tartışmak bile verimliydi dedi. Bugün törende ve bu gece her birimizin yüzünde Mesrob Badriark’ı görebildiğini, bizlerin cemaatin önemli noktalarında görev alarak onun emeklerinin boşa gitmesine engel olacağımızı, böylelikle Türkiye Ermeni cemaatinin devamlılığını sağlayacağımızı söyledi.
Bizler de teker teker söz alarak anılarımızı anlattık. Göz yaşlarının kahkahalarla bölündüğü sarmaş dolaş bir geceydi. Onun sevdiği gibi, samimi ve sıcak. Yaşamı ile örnek olmuş, hastalığı ile bir ders vermişti hepimize. Ve bugün ölümü ile bizi yeniden bir araya getirmişti.
Gecenin sonunda çektiğimiz fotoğrafı WhatsApp grubunda paylaşır paylaşmaz arkadaşımız Kirkor Baloğlu pek çoğumuzun duygularına adeta tercüman oluyordu:
‘Yıllar sonra dönüp baktığımda her zaman hatırlayacağım bir hafta oldu. Birçok zıt duyguyu aynı anda yaşadım. Bir zaman tünelindeymişim gibi hayatımın bir dönemi devamlı gözümün önünden geçti.
Öncelikle şunu belirteyim çoğunuz benden daha şanslısınız; yakın çalışmama rağmen Badriark Hayr’ımıza dair benim anılarım küçük bir not defterini bile dolduramaya yetmez. Fakat şu da bir gerçek ki benden çok daha şanssız nesillerimiz var…
O bedenen aramızdan ayrıldı, fakat öğretisi, yapmak istedikleri bizlerle yaşıyor. Şunu anladım ki onu anlamak ve mirasını devam ettirmek icin onunla ilgili anılarıma değil, onun eseri olarak bizlere dönüp bakmam gerekiyor. O, gerçek bir liderdi. Bir sürü farklı dere yatağında akan cılız suyu bir araya getirip bir nehir yarattı. Farklı enstrümanları harmoni ile çalan, gerektiğinde toplu ve gür, gerektiğinde zeki ve ince sesler çıkaran bir orkestra olduk onun şefliğinde.
Bizler bugün bir nehir olduk aktık, onun bazen büyük bazen küçük dokunuşlarla bizlerde bırakmış olduğu ışığı yansıttık.
Sizlerin bir parçası olduğum icin onur duyuyorum. Bu süreçte bir araya gelmemizi ve bu güzel vedayı gerçekleştirmemizi mümkün kılan, geçmişte yaptıklarımızın ve gelecekte yapabileceklerimizin tekrar farkına varmamızı sağlayan Kamer kardeşime sonsuz teşekkürler.’
Քրիստոս Աստուած մեր ամենասիրելի Երանաշնորհ Պատրիարքին հոգւոյն արասցէ հանգիստ եւ ողորմութիւն, ամէն։
Bugün gördüğümüz gençler pek çokları için bir umut kaynağı oldu. Sayısız teşvik sözleri aldık büyüklerimizden. Gençler bugün fırsat verilirse neler başarabileceklerini kanıtladılar. Sıra büyüklerimizde…
İlk yorum yapan siz olun