Çiçek Pasajı’nın sembol isimlerinden akordeonist Madam Anahit’tin ismi yeni bir eğlence mekânına verildi. Beyoğlu Tomtom Mahallesi’ndeki Anahit Sahne sadece konserlere değil, çeşitli disiplinlerde çalışan sanatçıların işlerine de kapı açacak, tiyatro gösterilerine ev sahipliği yapacak. Anahit Sahne’nin kuruluş hikâyesini mekânın işletmecileri M. Deniz Deniz, Cem Köklükaya ve Onur Yusufoğlu ile konuştuk.
Beyoğlu, her geçen gün eğlence sektörünün darbe aldığı bir semt haline geldi. Siz yeni bir mekân açma ihtiyacını neden duydunuz?
M. Deniz Deniz: Beyoğlu’nun alternatifsizliği bizi biraz üzüyordu. Etrafımızdaki müzisyenlerin sahne alacağı mekânların azlığı ve Beyoğlu’ndaki mekânların kapanma durumu canımızı sıkmaya başlamıştı. Bu hissiyattan yola çıkarak elimizdeki imkânları değerlendirip yeni bir mekân açmaya karar verdik.
Daha önce işlettiğiniz bütün mekânlar Beyoğlu’nda. Hep buradasınız. Bu semte neden böyle bir bağlılık hissediyorsunuz?
Onur Yusufoğlu: Ben de, Cem de burada büyüdük. 18 yaşındayken geldik buraya. O zamandan beri buralarda dans ettik, eğlendik, âşık olduk, müzisyen olup sahneye çıkmaya başladık. 17 yıldır burada yaşıyoruz.
MDD: Bende de hikâye benzer. 20 yaşındayken İstanbul’a geldim. Kendimle ilgili bütün keşiflerim Beyoğlu’nda oldu. Politik duruşumu, kimliğimi oluşturan yer Beyoğlu oldu. Bu anlamda Beyoğlu’nun hayatıma kattığı varlık çok önemli. Bu varlığı yürütmek için de soluk alacağımız mekânlara ihtiyaç var. Bu mekânların giderek azalması, yok olması varlığımızı tehdit eder hale geliyor. O anlamda Beyoğlu’nun var olması, varlığımızın devam etmesi açısından çok önemli.
Anahit Sahne’nin ismine nasıl karar verdiniz?
MDD: Anahit’in ölüm yıldönümünde onu anmak için bir paylaşım yapmıştım. O zaman isim arayışındaydık. Cem, “Anahit olsun mu?” dedi. Anahit’in öyküsünü biliyoruz. Onun sadece Ermeni olması değil, kadın kimliğiyle sokak müzisyenliği yapması, bunun üzerinden Ermeni bir kadın kimliğiyle varlığını sürdürmesinin değeri benim açımdan büyük. Tam da istediğimiz konsepte uygun bir isimdi. O yüzden Cem önerdiğinde hepimiz tereddüt etmeden bu teklifi kabul ettik ve mekânın isminin Anahit Sahne olmasını kararlaştırdık.
Beyoğlu’ndaki alternatif hayat başka yerlere kayıyor. Böyle bir politika izlendiği konuşuluyor. Beyoğlu’nda yeni bir mekân açıp oraya bir Ermeni kadının ismini vermek konusunda bir endişe duydunuz mu?
Cem Köklükaya: Tereddüt etmedik! Burası Pera diyeceğimiz yer. Anahit’in hayatını geçirdiği yer, buraya sadece metreler uzaklıkta olan Çiçek Pasajı. Mekânımızın, bu bölgeyle özdeşleşmiş biri olan Anahit’in adını taşımasını istedik; hem hafıza canlansın, hem ondan haberi olmayan genç nesiller Beyoğlu’nda böyle bir insanın yaşadığını öğrensinler, kim olduğunu merak etsinler diye. Şu an yapacağımız en önemli şeylerden biri şehrin hafızasını diri tutmak. Anahit ismini seçerken aslında arkasında şehrin hafızasını diri tutma fikri vardı. Çünkü hafızayı taze tutmak, kültürel yozlaşma veya kültürsüzleşmeye karşı durmanın bir yolu olabilir. Beyoğlu’nun geçmişine baktığımızda dönem dönem yozlaştığını, düşüş yaşadığını görebiliriz ama buradaki kültür, yaşam bir şekilde varlığını hep sürdürmüş. Yine öyle güzel günlerin geleceğini umut ederek, buna yönelik küçük bir çaba göstermek istedik.
Anahit Sahne ne vaat ediyor?
CK: Burası bir konser mekânı olmaktan öteye geçsin, bir sanat alanı olsun istiyoruz. Çok olanaklı bir alan, Mısır Apartmanı’nın altında kocaman bir yer. Bizden önce uzunca yıllar İndigo isimli bir kulüptü. Uzun bir süre boş kaldıktan sonra tekrar harekete geçiyor. Beyoğlu’nun mimarisi konut olarak tasarlandığı için genelde böyle büyük alanlar barındırmıyor. Pek çok eğlence mekânı bu mimariye formunu uydurmaya çalışmış. Burada bir avantaj var. Büyük bir alandan bahsediyoruz. Konser yapmaya çok elverişli olduğu için şu an bunu planlama aşamasındayız. Ama çevremizdeki sanatçıları, bu salonu farklı amaçlarla kullanabileceklerinden haberdar etmeye çalışıyoruz. Farklı disiplinlerden sanatçılar belki mekâna has üretimlerle orada yer alabilirler. Benim hayalim, konser olduğu sırada oraya gelen izleyiciler bir sanat enstalasyonu da görsün veya koridorda yürürken karşısına bir sanat eseri çıksın… Bu olanaklardan haberdar olan sanatçı dostlarımız orada dönemsel veya sürekli olarak yer almak isteyebilirler. Mimarinin böyle bir imkân tanıdığını düşünüyoruz. O yüzden Anahit Sahne’nin bir kültür alanı haline gelmesini hayal ediyoruz.
Mekânda tiyatro oyunlarına da yer verilecek mi?
MDD: Evet, öyle bir fikir var. Şu an görüştüğümüz tiyatro grupları, performans sanatçıları var. Cem çok iyi özetledi, burayı her alana açık bir sanat merkezi haline getirme hayalimiz var.
CK: Burası güvenli bir alan olsun istiyoruz, o nedenle de cinsiyetçi, homofobik, ayrımcı, şiddete meyilli olmayan herkese kapısı açık olan bir mekân olacak. Kamusal bir mekân olduğu için üst seviyede hassasiyetlerimiz var. Bu anlamda bu sokakta bir ütopya yaratmaya çalışıyoruz.
OY: Cem ütopya dedi, oysa ben alan savunması yaptığımızı düşünüyorum. Aşırı romantikleştirmiyorum ama bu kırmızı çizgileri koruyarak bir alan savunması yapıyoruz. Beyoğlu’nda eğlence üst ve orta gelir bandındaki insanlara hitap eden bir şeye dönüşmeye başladı. Bu anlamda da pek alternatif kalmadı. Hedefimiz bu mekânın daha ulaşılabilir olması.
Akordeon ile geçen bir ömür
Akordeon sanatçısı, oyuncu Madam Anahit, (Anahit Yulanda Varan) müzik hayatına 16 yaşındayken Esayan Lisesi’nde okul korosuna katılarak başladı. Liseden mezun olunca, akordeon çalan Rum komşusuna âşık olmasıyla 1944’te akordeon derslerine başladı ve hayatının sonuna dek akordeon çalmayı sürdürdü. Eşini kaybettikten sonra geçinebilmek için düğünlerde çalmaya başladı. Filmlerde oyunculuk yapan Madam Anahit, çeşitli videokliplerde de rol aldı. Hayatının 40’a aşkın yılını Çiçek Pasajı’nda akordeon çalarak geçirdi. 2003’te hayatını kaybetti.
http://www.agos.com.tr/tr/yazi/21498/madam-anahitin-ismi-sahnede-yasayacak
İlk yorum yapan siz olun